Veda müziği ile bir ara… Avusturyalı Ludwig Wittgenstein (1889 - 1951) dili felsefenin merkezine oturtan ve kişinin ve toplumun düşünce ufkunu dilin sınırları ile belirlediğini iddia eden ender filozoflardan birisidir. Ludwig Wittgenstein'in tek eseri Tractatus,... Devamı... |
|
|
|
Bir zorunlu açıklama ve bir dilek! Kızlarım ilkokula Almanya’da başladılar… Tabii merakımdan ders kitaplarını da inceliyorum… Daha ilkokul 1. Sınıf ders kitabı ve karşımda Bertolt Brecht’in şiiri. Bizim komünist diye bellediğimiz Bertolt Brecht’in şiiri… Dünyanın en kapitalist ... Devamı... |
|
|
|
Olmaması gereken bir şey… Adamın biri kalp sorunu nedeniyle doktora gitmiş… ‘’Doktor Bey’’ demiş, ‘’kalbim çok hızlı atıyor…’’ Doktor muayene etmiş ve demiş ki ‘’atmaması lazım…’’ ‘Ancak iki ay sonra gel bir kontrol edelim…’’ Adam soluğu veterinerde almış... Devamı... |
|
|
|
Arsız Ölüm (2) MÖ 95 - MÖ 55 yılları arasında yaşamış Lukretius (Titus Lucretius Carus) isminde bir Romalı şair ve filozof vardı. Ve Lukretius’un da bir sözü vardı: ‘’Doğanlar, hem yaşamayı hem de ölümü kabullenirler ve arkalarında çocuklar ... Devamı... |
|
|
|
Ben buralarda yokken! Zaman, mekân ve bilinç arasında doğrusal bir bağlantı olduğuna inanırım ve zaman zaman da yaşarım... Anlatılası, izahı, mantığı oldukça güç, diyalektik düşünürüm, ama bu metafizik bir duygu; aynı mekânda belirli bir ... Devamı... |
|
|
|
Yürüyün! Dün Necip Fazıl’ın ‘’Kaldırımlar’’ isimli şiirini anlatırken yazımı şöyle bitirmiştim: ‘’ ‘’Şimdi nerede ve hangi vakitte olursanız olun... Gece demeyin, gündüz demeyin, hava yağmurlu, soğuk, rüzgârlı demeyin, çıkın dışarıya, atın kendinizi ... Devamı |
|
|
|
Kedi Kurban Bayramı’nın ikinci günüydü. Bayram kutlamaya eşim ve kızlarımla kayınvalidemin yazlığına gittik. Yazlığa akşamüzeri vardık. Bahçede bir yavru kedi miyavlaması vardı… Ailece bahçeye indik, gece olmuştu, karanlıktı. Ancak önce ... Devamı... |
|
|
|
Gönüldendir şikâyet, kimseden feryâdımız yoktur. Bir süredir yoktum bu sayfalarda… Nasıl anlatsam bilmiyordum, yokluğumda, her daim bir arı kovanı gibi zihnimde vızıl vızıl kaynayan, bir trenin hiç bitmeyen vagonları gibi içimden katar katar geçen, bir yağmurdaki damlalar gibi ruhuma... Devamı... |
|
|
|
Devlet adamlarına dair! Geçen hafta Şehriyar’ın derslerinde aldığım notları buraya aktarmıştım. Dosyamı karıştırırken yeni notlar buldum… Bu notların kıymetli olduğunu düşünüyorum... Bu nedenle bu notları da bu ortamda paylaşmak istedim. Bu notlarımda ... Devamı... |
|
|
|
Bütünlük! Geçen hafta Şehriyar’ın derslerinde aldığım notları buraya aktarmıştım. Dosyamı karıştırırken yeni notlar buldum… Bu notların kıymetli olduğunu düşünüyorum... Bu nedenle bu notları da bu ortamda paylaşmak istedim. İyi ki o zaman ... Devamı... |
|
|
|
Kapak fotoğrafıma dair… Yine yaşadığım mekânlardan yine kendi çektiğim bir fotoğraftı…. Gün dönmüştü, henüz güz gelmemişti ama geceleri güz aylarının o ürpertici rüzgârları deli deli esiyordu. Daha erken olmuştu akşamlar... Her gün daha bir çığlık çığlığa, daha bir... Devamı... |
|
|
|
Celâlâbâd'da geçen yaz Celâlâbâd’da yaz gelip geçmişti artık… Alışık olmama rağmen, kışın o soğuklardan sonra yazın bu kadar sıcaklığına aklım almıyordu… O ışıltılı yeşillik birden bire kayboldu… Önce yeşilin rengi soldu… Hindukuş dağlarına doğru olan o ... Devamı... |
|
|
|
Şehriyar neler öğretmişti bana neler Celâlâbâd’da yaz gelip geçerken, Hindukuş dağlarına kadar uzanan o ışıltılı yeşillik birden bire sararıp solup kaybolurken, seraplarda otlar bir deniz gibi dalgalanıp, bir bayrak gibi sallanırken Şehriyar’ın bana öğrettikleri gelmişti... Devamı… |
|
|
|
Sebepsiz hüzün hocamdı Şehriyar’ı hatırladım dün gece. O’nun bana nadiren kızdığı o anı anımsadım. Kapkara bir hançerin simsiyah uçları gibi keskin o gözleri çakmak çakmaktı bana hiddetle söylenirken. O an Celâlâbâd’da çığlık çığlığa, o yüksek ... Devamı... |
|
|
|
Ben çok çooook uzaklardayken |
|
|
|
Celâlâbâd’da çığlık çığlığa, bağıra bağıra bir sonbahar daha geçti... Celâlâbâd’da çığlık çığlığa, bağıra bağıra bir sonbahar daha geçti... Bir askerî birliğin geçit töreni gibi, bir suyun nehirden akıp gidişi gibi, bir trenin katar katar geçişi gibi... Devamı... |
|
|
|
Celâlâbâd’da geçen zemheri ayları Kaç gündür kar yağıyordu Celâlâbâd’da… Tane tane... Usul usul... Her yer nasıl bir beyazdı... Kar taneleri nasıl bir indi gökyüzünden yeryüzüne... Kim bilir kar taneleri içlerinden hangi müziğin ritmine uydular da...Devamı... |
|
Celâlâbâd’a çığlık çığlığa bir bahar daha geldi… Celâlâbad’da, kış sonundan beri her gün güneş, bazen görünmedi bulutların arasından ama hep harikulade farklı bir manzarada doğdu, hep harikulade farklı bir manzarada battı ve bu arada güneşin ışıkları bulutların arasından.. Devamı... |
|
|
|
Dönüş (1) Sokratese birisi için, ‘’seyahat onu hiç değiştirmedi’’ demişler. O da: ‘’Çok doğal, çünkü kendisini de beraber götürmüştür’’ demiş. Ben de bir süredir kısa bir seyahatte idim. (2500 km de yol yaptım.) Sokrat’ı dinledim... Devamı... |
|
|
|
Dönüş (2) Uzuuuun bir ayrılıktı… Gerçi yollardaydım bir süre… Az değildi, binlerce km de yol gitmiştim. Hani bir halk türküsü vardı; ‘’Bir yiğit gurbete gitse ve orada İnterneti olmasa!’’ Gerçi gittiğim yerlerde İnternet vardı ama ben… Devamı... |
|
|
|
Gönlümüzü put sanıp da kıranlar kim? Çoğumuzun anımsamadığı ‘garip’ akımında yer alan ve gerçekten de garip kalan ve nev'i şahsına münhasır, unutulan çok önemli bir şairimiz var; Asaf Hâled Çelebi…Şiirlerinden birisinin adı da; İbrâhîm... Devamı... |
|
|
|
Şehriyar Kâbil’e bu benim ikinci gelişimdi… Celâlâbâd’a daha sonra geçmiştim… İlk olarak bundan tam yirmisekiz yıl önce gelmiştim…Tam üç yıl kalmıştım Kâbil’de… Daha uzun süre kalacaktım, ancak Sovyet işgalinden bir süre....Devamı... |
|
|
|
Seyahat HAZIRLIK |
|
|
|
Parasız Yatılı ''Parasız Yatılı'' Füruzan'ın 1971 yılında yayınlanmış bir öykü kitabının adıydı. (Yapı Kredi yayınları, İstanbul, 2006) Kitabın her aklıma gelişinde, kitabı vitrinlerde her görüşümde benim de parasız yatılı günlerim... Devamı... |
|
|
|
İçsel Huzur ve Mutluluk |
|
|
|
Gökyüzü gibi birşey bu çocukluk, hiçbir yere gitmiyor. Doktorlar hep yanı başımda değillerdi, zaten çoğu da İngilizce bilmiyorlardı, Türkçe bilen hiç yoktu, Almanca bilen de hiç yoktu, Arapça da bilmiyorlardı, hemşirelerden de çat pat İngilizce bilen birkaç kişi vardı… Devamı... |
|
|
|
Emine AblamMemleketimde annenin kız kardeşine ‘’hala’’ denir. |
|
|
|
Benim Gönlüm Dağa Düştü Yine Şehriyar’ı anımsadım…. Şehriyar’la beraber dağlar neler öğretmişti bana neler; Kendimi dünyadan ayrı değil, dünya ile bağlantılı olduğumu, onun, hatta o muazzam evrenin bir parçası olduğumu öğretti bana... Devamı... |
|
|
|
Ayrılık |
|