Yeni Ekonomi Programı
29 Eylül 2020
Hazine ve Maliye Bakanının bugün (29 Eylül 2020) açıkladığı 2021-2023 dönemine ilişkin ‘’Yeni Ekonomi Programı'’nda çok şeyler söylüyor. Ancak bu söylemler bana Fransız ekonomist Thomas Piketty’nin bir kitabını, bir röportajını ve bir yazısını hatırlatıyor...
Türkiye’de ‘’ekonomik büyüme’’ probleminin yanında ‘’gelir adaletsizliği’’ sorununun da olduğu herkesin malumudur. Ekonomilerde gelir dağılımı ölçen Gini katsayısı açısından Türkiye Avrupa’da en kötü ülke durumdadır. Türkiye’de yılda 10 bin dolardan az kazanan yetişkinlerin oranı da yüzde 75’i geçiyor. TÜİK’in Eylül 2019 tarihinde açıkladığı verilere göre Türkiye’de toplumun en zengin yüzde 20'sinin gelirinin, en yoksul yüzde 20'sinin gelirine oranı bir önceki yıl göre 7,5'ten 7,8'e çıkıyor. Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan ve sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, 1'e yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade eden Gini katsayısı da, 2018'de bir önceki yıla göre 0,003 puan artışla 0,408 olarak tahmin ediliyor. Yani Türkiye’de gelir adaletsizliği her gün gittikçe artıyor…
Ancak durum sadece Türkiye’ye özgü değil. Son yıllarda başta ABD ve Avrupa olmak üzere ülkelerdeki en zengin yüzde 1’in elindeki servetin yüksekliği giderek artıyor. Bu durum gelişmiş ülkelerde doğum oranlarının azalmasıyla servet belirli ellerde toplanırken Türkiye gibi ülkelerde ise sosyal adaletsizlikle sağlanıyor.
21. Yüzyıl’da Kapital
İşte bu tartışmayı Fransız iktisatçı Thomas Piketty ‘’21. Yüzyıl’da Kapital’’ (İş Bankası Kültür Yayınları, 2014) isimli kitabında dile getiriyor.
Thomas Piketty kitabında "kapitalizm ekonomik eşitsizliğe neden oluyor" tespitini yaptıktan sonra özet olarak şunu söylüyor: ‘’Sermaye, ekonomiden hızlı büyüdüğü zaman, eşitsizlikler ortaya çıkar. Bu eşitsizlikler büyük huzursuzluklara yol açar ve demokratik değerleri zayıflatır. ‘’
Kitaptan bazı bölümler:
‘’Bugün sermayenin yol açtığı eşitsizlik, uluslararası olmaktan ziyade ulusal bir sorundur; sermayenin mülkiyetindeki eşitsizlik, bir ülkeyi diğerine düşürmekten ziyade, her ülkenin içinde zenginler ve yoksulları karşı karşıya getirmektedir.’’
‘’ Asıl mesele eşitsizliklerin büyüklüğünden ziyade meşrulaştırılıp meşrulaştırılmadığıdır. Kazananların toplumsal hiyerarşiyi bu şekilde tarif etmek istemesi şaşırtıcı değildir, kaldı ki bazen kaybedenleri buna ikna etmekte başarılı oldukları aşikardır.’’
‘’Otuz yıl sonra, en üst binde birlik kesimin dünyanın toplam sermayesinden aldığı pay toplam servetin %60’ına erişecektir; ciddi bir baskı aygıtı ya da fazlasıyla güçlü bir ikna aracı ya da her ikisi birden olmadan böyle bir durumun mevcut politik kurumlar çerçevesinde gerçekleşebileceğini hayal etmek oldukça zordur.’’
‘’Dini otoriteler, faiz gibi belli yatırım türlerini ve faaliyetleri yasakladılar ancak aynı otoriteler sermayeden getiri elde etmenin meşruiyetini sorgulamamışlardı. Tarım toplumlarında dini otoriteler, hem kendilerinin istifade ettiği hem de toplumu yapılandırmak için kullandıkları toplumsal grupların geçimini sağlayan toprak kirasının meşruiyetini sorgulamaya asla yanaşmadılar.’’
‘’Endişelenmemiz gereken asıl konu kamu borçları değildir, Kamu borçları toplam özel sermayeden çok daha azdır ve tasfiye edilmeleri düşünüldüğü kadar zor olmayabilir. Asıl acil olan eğitim sermayesinin arttırılması ve doğal sermayedeki tahribatın önlenmesidir.’’
Thomas Piketty’nin röportajı
Şimdi gelelim Thomas Piketty’nin Galatasaray Üniversitesinde bir konferans vermek üzere 2014 yılı Kasım ayında geldiği Türkiye'de verdiği röportajına ('’Servet vergisi koyun'’, Barış Balcı, Hürriyet, 11.11.2014)
Thomas Piketty röportajında özetle; düşük oranda bile olsa zenginlere getirilecek servet vergisinin Türkiye’de şeffaflık yaratacağını belirtiyor. Piketty, Türkiye’nin Japonya’dan daha çok dolar milyarderi olduğu bilgisi için ise, “dehşet verici’’ ifadesini kullanıyor. Piketty, servet eşitsizliğinin sadece yetenek ve inovasyonla alakalı olmadığını gösterdiğini söylüyor…
Piketty röportajında özetle şunları söylüyor:
‘’Diğer gelişen ülkelerde olduğu gibi Türkiye’nin eğitime ve yeteneklere geniş çaplı bir yatırım yapmaya ihtiyacı var. Bu da yeterli finansman ve vergi gelirleriyle olabilir. Türkiye’nin gelir ve servet konusunda daha çok şeffaflığa da ihtiyacı var. Orta sınıf ve dar gelirliler, zenginlerin daha az vergi ödediğini, burada bir adaletsizlik olduğunu gördüklerinde kamu harcamaları için vergi ödemeyi kabul etmezler. Mali adalet başarılı bir kalkınma stratejisinin anahtarlarından biridir.’’
‘’Evet, net servete, başlangıçta düşük oranlı, sonraki aşamalarda artan bir verginin Türkiye gibi ülkede çok faydalı olacağını düşünüyorum. Hiç olmazsa bu vergiyi getirmek, farklı servet gruplarının yıldan yıla nasıl faaliyetler gösterdiğini ortaya çıkaracak ve kamuoyuna daha fazla bilgi ve şeffaflık sağlayacak. Gelir ve servet dinamikleri hakkında güvenilir kamusal bilginin eksik olması, demokratik tartışmayı çok zor hale getirir. Eğer Türkiye’nin Japonya’dan fazla dolar milyarderi varsa, bu kesinlikle dehşet verici bir durum. Bu, servet eşitsizliğinin sadece yetenek ve inovasyonla alakalı olmadığını gösteriyor.’’
‘’Servet eşitsizliği, sermaye kaçışı, vergi kaçırma ve genel olarak finansal şeffaflığın eksikliği gibi konuların Avrupa ve ABD’ye göre Türkiye, Brezilya ve Çin gibi ülkelerde daha önemli olduğunu düşünüyorum. Bu alanlarda ilerleme kaydetmek için ülkelerin güçlerini birleştirmesi gerekir. Hepimizin çözmemiz gereken basit bir problemi var. Eğer kamuoyunu küreselleşmenin sosyal ve mali adaletle birlikte gerçekleşebileceğini ikna edemezsek, insanlar giderek milliyetçi çözümlere itibar gösterecek.’’
Thomas Piketty’nin röportajında verdiği cevaplar Türkiye ekonomisinin sadece büyüme ekseninde tartışılmaması gerektiğinin altını çizen bir uyarı niteliğinde oluyor…
Thomas Piketty’nin bir yazısı
Piketty, ayrıca bir yazısında, Ortadoğu ülkelerinde petrolün ve servetin çok küçük bir nüfusun elinde toplanmış olmasının IŞİD’in ve İslam adına yapılan terörün nedeni olduğunu vurguluyor.
Bölgedeki servet ve petrol dağılımının, çok küçük bir yönetici azınlığın zenginliğine ve çok büyük kitlelerin “yarı köle” koşullarında yaşamasına yol açtığını belirtiyor.
Bölgedeki bu büyük gelir dağılımı çelişkisinin IŞİD’i ve terörü tetiklediğini söylüyor.
Bu düzeni, kendi çıkarları için istismar eden Batılı ülkelerin desteklediğini belirten Piketty, İslam adına yapılan terörü doğuran bu ekonomik eşitsizlikten de Batı ülkelerini sorumlu tutuyor.
Terörle mücadelenin de en iyi biçimde, ekonomik eşitsizliklerin giderilmesi yoluyla yapılacağını belirtiyor.
Gandhi’nin bir sözü
Piketty’nin hem kitabı ve röportajı hem de diğer yazıları bana Gandhi’nin bir sözünü hatırlatıyor:
“Şiddetin kökleri: çalışmadan elde edilen zenginlik, ahlaktan yoksun ticaret, insanlıktan yoksun bilim, özveriden yoksun tapınma, ilkeden yoksun politika...”
Son söz
Eğer Türkiye’de geleceğe dönük olarak ekonomik kalkınma, sosyal adalet ve sosyal barış hedefleniyorsa Thomas Piketty’nin ve Gandhi’nin sözlerine kulak verilmesi gerekiyor… Ancak Türkiye’de yönetimden ve ekonomiden sorumlu olanlar ekranlarda ''Yeni Ekonomi Programı'' diye masallar anlatıyor…
Osman AYDOĞAN