TCG Muavenet
02 Ekim 2020
Bundan tam 28 yıl önce, 2 Ekim 1992 tarihinde Ege Denizi Saroz Körfezi’nde ‘’Display Determination - 92 (Kararlılık Gösterisi - 92) isimli bir NATO tatbikatı yapılıyor. NATO tatbikatı olduğu için Türkiye ve ABD de bu tatbikata katılıyor.
Bu tatbikata katılan ABD uçak gemisi USS Saratoga tarafından gece saat 23.00 civarında, peş peşe iki adet Sea Sparrow füzesi fırlatılıyor.
USS Saratoga Uçak Gemisi tarafından peş peşe atılan iki adet Sea Sparrow füzesi hedeflerine doğru bir yılan gibi havada sessizce süzüle süzüle gidiyor. USS Saratoga Uçak Gemisi tarafından peş peşe atılan iki adet Sea Sparrow füzesi havada hedeflerine doğru giderlerken ben de bu arada Sea Sparrow füzeleri hakkında ve bu iki adet Sea Sparrow füzelerinin hangi hedefe doğru nasıl gittikleri hakkında şu kısa bilgiyi aktarayım:
Sea Sparrow füzesi
Sea Sparrow füzesi bir Hava Savunma Sistemi olarak tanınıyor. RIM-7 Sea Sparrow diye biliniyor. AIM-7 Hava-Hava Füzesinin savaş gemilerinde hava savunma maksatlı kullanılmak için uyarlanmış bir sürümü oluyor. Artık günümüzde kullanılmıyor. Artık günümüzde birçok donanma Sea Sparrow üzerinden geliştirilen ESSM sistemini kullanıyor. ESSM, Evolved Sea Sparrow Missile (Geliştirilmiş Deniz Zıpkını Füzesi)’nin kısaltılmış adı oluyor.
Sea Sparrow füzesinin güdüm sistemi ‘’Yarı Aktif Radar Güdümlü’’ sitemini kullanıyor. Bu şu demek oluyor: Füze gemiden fırlatıldıktan sonra gemi üzerindeki atış kontrol radarıyla hedef üzerine mutlaka nişan alınması ve alınan nişanın hedef vurulana kadar sürdürülmesi gerekiyor.
Sea Sparrow füzesinin aktif olarak ateşlenebilmesi için yedi ayrı emniyet safhasının geçilmesi ve nihayetinde asıl hedefleri hava hedefleri olan bu füzelerin satıh hedeflerine karşı kullanılması için de SASS moduna getirilmesi gerekiyor.
Sea Sparrow füzesinin aktif olarak ateşlenebilmesi için de gemideki en az beş personelin ortak kararı ve beraber fiili çalışması gerekiyor.
USS Saratoga Uçak Gemisi’nin, kendisinden peş peşe füzelerin fırlatıldığı andaki durumu
Ayrıca Amerikan USS Saratoga Uçak Gemisi, kendisinden peş peşe füzelerin fırlatıldığı anda, hiçbir muharebe durumuna ve hazırlığına ihtiyaç duyulmayan tatbikatın 2. ve 3. safhaları arasına denk düşen tatbikat dışı bölümde bulunuyor.
Zaten bu tatbikatın fiili atış bölümü de bulunmuyor.
USS Saratoga Uçak Gemisi’nden peş peşe fırlatılan füzelerin hedefi
İşte bundan tam 28 yıl önce, 2 Ekim 1992 tarihinde gece saat 23.00 civarında tatbikat dışı bölgede bulunan USS Saratoga Uçak Gemisi tarafından bütün bu kontrollerden sonra peş peşe atılan iki adet Sea Sparrow füzesi, gidiyor gidiyor gidiyor, süzülüyor süzülüyor süzülüyor ve nihayetinde TCG Muavenet'i vuruyor. Hem de geminin tam da ''köprü üstü'' (kaptan köşkü)nü vuruyor.
Bu olayda TCG Muavenet Gemisinde görev yapan Gemi Komutanı Deniz Kurmay Yarbay Kudret Güngör, Uçaksavar Yardımcı Subayı Teğmen Alper Tunga Akan, Telsiz Astsubayı Çavuş Serkan Haktepe, İkmal Astsb. Çavuş Mustafa Kılıç ve Er Recep Atak şehit oluyor. 22 personel ise yaralanıyor.
ABD tarafı olayı şöyle açıklıyor:
USS Saratoga Uçak Gemisi Adriyatik’te görevli bulunduğu esnada Yugoslavya uçaklarının taarruzlarına karşı sürekli tetikte görev yaparken NATO tatbikatı nedeniyle kısa süreliğine Ege Denizi’ne intikal ediyor. Olay da bu esnada meydana geliyor. ABD’ye göre yaşanan olay, tatbikattaki bir taktik oyun gerçek zannedilerek meydana geliyor.
ABD USS Saratoga Uçak Gemisi tarafından hazırlanan raporda ise olay ‘’Ege’ye çıktığının farkında olmayan Harekât Bölümü personelinin eğitimsizliğinden ve bilgisizliğinden kaynaklanmıştır’’ deniliyor.
Saldırıdan sonra ABD’nin tutumu
Sonuçta USS Saratoga’nın Komutanı Albay James M. Drager ile saldırıdan sorumlu yedi subay mahkemeye bile sevk edilmiyor. Sadece disiplin cezası alıyorlar. ABD tarafından şehit ve gazilerimize cüzi miktarda bir tazminat ödeniyor.
Bu olay nedeniyle de ABD, Türkiye’den diplomatik olarak özür bile dilemiyor. Sadece dönemin ABD Dışişleri Bakanı Lawrence Eagleburger, haberi TC Washington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir’e “Geminizi batırdık, özür dileriz” diye iletiyor.
Bu noktada biraz geriye gidip Ege Denizinde NATO ile müşterek yapılan Display Determination (Kararlılık Gösterisi) tatbikatlarını ve akıbetini de anlatmam gerekiyor.
Ege Denizinde NATO ile müşterek yapılan Display Determination (Kararlılık Gösterisi) tatbikatları ve akıbeti
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), 1992 yılına kadar Ege Harekât Sahasında her yıl sonbaharda NATO ile müşterek Display Determination (Kararlılık Gösterisi) ve Dynamic Guard tatbikatları planlıyor ve icra ediyor. TSK, bu müşterek tatbikatlara her üç kuvveti ile katılıyor ve tatbikat Saroz’da Mecidiye Bölgesine yapılan amfibi harekâtla son buluyor. Ancak mevcut Türk - Yunan hava ve deniz sahası sorunları bu tatbikatların planlama ve icra safhasında NATO’yu yoruyor. Bu nedenle de NATO (ABD demek daha uygun) Ege denizinde yapılan bu müşterek tatbikatlardan rahatsızlığını beyan ediyor. Görünürde bu sorunlardan kurtulmak için NATO (ABD demek daha uygun), Türk Genelkurmay’ına; ‘’Ege Denizinin küçük ve dar bir deniz olduğunu, bu tür tatbikatların kazalara yol açabileceğini, bu nedenle bu tatbikatların Ege denizinde değil de İskenderun Körfezinde yapılmasının daha uygun olacağını’’ söyleyerek bu tür tatbikatların Ege Denizinde değil de İskenderun Körfezinde yapılmasını istiyor. Ancak Türk Genelkurmayı bu düşüncede olmuyor. Türk Deniz Kuvvetleri tarafından Ege Denizinde NATO ile müşterek olarak Display Determination (Kararlılık Gösterisi) ve Dynamic Guard tatbikatları yapılmaya devam ediliyor. Ta ki 1992 yılında ‘’Display Determination - 92 (Kararlılık Gösterisi - 92) adlı NATO müşterek tatbikatı yapılana ve bu tatbikatta TCG Muavenet, ABD Uçak Gemisi USS Saratoga tarafından vurulana -pardon – kazaya uğrayana kadar. Bu kazadan sonra Display Determination tatbikatları İskenderun Körfezinde yapılmaya başlanıyor.
TCG Muavenet Gemisi karşılığı Türkiye’ye verilen Knox sınıfı firkateynler
Ayrıca ABD, sözde kendi yasaları gereği TCG Muavenet’te oluşan hasarı ödeyemediğinden, bunun karşılığında Türkiye’ye sekiz adet Knox sınıfı firkateynini önce ucuz fiyata kiralıyor sonra da bu sekiz adet Knox sınıfı firkateynleri Türkiye’ye satıyor.
İşin vahim tarafı şu ki Knox sınıfı firkateynler daha önce de (bu olaydan önce de) Türkiye'ye teklif ediliyor. Ancak uçak gemilerine refakat etmek üzere yapılmış olan ve Türk karasularına uygun olmayan bu gemiler bakım masraflarının yüksekliği ve ömürlerinin dolmuş olması nedeniyle Türkiye tarafından o zaman kabul edilmiyor.
Bu olaydan sonra Türkiye tarafından kabul edilen bu Knox sınıfı sekiz adet gemi, içleri boş olarak Türkiye geliyor. Türkiye, bu hurda gemileri, denizde tekrar hizmete alabilmek için bolca para harcayarak içlerini düzenliyor. İhtiyacımız olmayan bu hantal gemiler içleri yığınla para harcanarak düzenlendikten sadece beş yıl sonra hurdaya ayrılıyor.
Görüldüğü gibi cehaletin bu kadarı ancak tahsil ile mümkün oluyor.
TCG Muavenet’in akıbeti
TCG Muavenet, olaydan sonra, köprüsünden hasarlı olmasına rağmen, kendi gücü ve imkânlarıyla Çanakkale boğazından geçerek Gölcük Donanma Komutanlığı tesislerine ulaşıyor. Ancak TCG Muavenet, onarılamayacak derecede hasar gördüğünden hurdaya çıkarılıyor. Olaydan sonra USS Saratoga Uçak Gemisi de apar-topar hizmet dışı ediliyor.
Saygın dış politika
Bu olaydan 11 yıl sonra, 04 Temmuz 2003 günü, Irak’ın Süleymaniye kentinde Irak’taki işgal kuvvetlerinin bir parçası olan Amerikan askerlerince, Türk Ordusunun seçme birlikleri derdest edilip başına çuval geçiriliyor. Hatta Türk dış politikası çizgisini öylesine kaybediyor ki; 27 Ocak 2015 tarihinde, ABD'nde, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı, 04 Temmuz 2003 tarihinde Süleymaniye'de Türk askerinin başına çuval geçiren birliğin komutanı olan General Ray Odierno'nun elinden Pentagon’un “Liyakat Lejyonu” madalyasını alıyor.
Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler tüm bu olayları sineye çekiyor, hukuk terimi olan notayı müzik terimi nota ile mukayese ederek ABD’ye nota bile veremiyor. Türkiye Cumhuriyeti, ABD karşısında artan bir şekilde hep edilgen davranıyor.
Türkiye Cumhuriyeti, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından sonra saygın, onurlu ve kişilikli dış politikasını ve onurlu ve saygın devlet kimliğini adım adım kaybediyor. Bir devletin uluslararası diplomaside saygınlığı, bu tür olaylarda gösterdiği onurlu, kişilikli, dengeli ve ölçülü tepkilerle oluşuyor. Ancak devlette onurlu, kişilikli, dengeli ve ölçülü tepkiler koyacak devlet adamı da kalmıyor. Türkiye tam anlamıyla bir kaht-ı rical durumunu yaşıyor. Bana da bu durumu hazin hazin anlatmak kalıyor.
TCG Muavenet şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi saygıyla anıyorum...
Osman AYDOĞAN