Avrupa Birliği Liderler Zirvesi (10-11 Aralık 2020)
09 Aralık 2020
Bu sayfada 30 Kasım 2020 tarihinde ‘’Avrupa Birliği Liderler Zirvesi’ne doğru; 10-11 Aralık 2020’’ başlığı ile bir yazı yazmıştım… Bu yazımda kısaca; 2020 yılı AB Liderler Zirvesi toplantıları, 1-2 Ekim 2020 tarihinde yapılan AB Liderler Zirvesi Sonuç Bildirisi, 26 Kasım 2020 tarihinde yapılan Avrupa Parlamentosu’nun kararı ve 10 -11 Aralık 2020 tarihinde yapılacak olan Avrupa Birliği Liderler Zirvesi’nde muhtemel alınacak kararları ve bu konuda verilen demeçleri yazmıştım…
Sonuç olarak da 10 -11 Aralık 2020 tarihinde yapılacak olan Avrupa Birliği Liderler Zirvesi’nde Türkiye’ye yönelik olarak AB tarafından bir yaptırım kararının çıkabileceğini belirtmiştim…
Yine yazımda da bu zirveden önce, 03 Aralık 2020 tarihinde AB Dışişleri Bakanları toplantısının yapılacağını ve 03 – 04 Aralık 2020 tarihinde de AP Türkiye Raporu’nun görüşüleceğini ve bu toplantılarda da Türkiye konusunun gündeme geleceğini yazmıştım…
Dolayısıyla 10 -11 Aralık 2020 tarihinde yapılacak olan Avrupa Birliği Liderler Zirvesi’nde AB tarafından Türkiye’ye yönelik olarak nasıl bir karar alınacağını anlayabilmek için önce geçen hafta içinde yapılan bu toplantı ve görüşmelerden bahsetmem gerekiyor…
Taslak AP Türkiye Raporu, 03 - 04 Aralık 2020
AP, 03 - 04 Aralık 2020 tarihlerinde taslak AP Türkiye Raporunu görüştü. Avrupa Parlamentosu'nun yeni Türkiye Raporu taslak metninde Türkiye hakkında özetle şu hususlara yer verildi:
* AP’nun Türkiye ile tamamen durumsal pazarlıklara dayanan bir ilişki türünün Türkiye'nin demokratikleşmesine katkı sağlamadığı,
* Alt mahkemelerin anayasa mahkemesinin kararlarına riayet etmediği,
* Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının göz ardı edilmesi ve uygulanmamasının da bir başka derin endişe konusu olduğu,
* İfade, medya ve bilgiye erişim özgürlükleri alanında orantısız ve keyfi engellemeler ve kısıtlamalar getirilmesinin ciddi endişeye sebep olduğu, özellikle basın özgürlüğü konusunda atılması gereken adımların acil olduğu,
* Muhalefet partilerine yönelik saldırı ve baskıların da işleyen bir demokrasinin önünü tıkadığı,
* Otoriter bir yorum ile Cumhurbaşkanlığı sisteminin konsolide edilmesi alarm verici olduğu,
* Yönetici elit içerisinde yapılan hiper-milliyetçili söylemlerin özellikle AB ve üye devletlere yönelik düşmanca yaklaşımlara dönüştüğü,
* Demokratik seçimle gelmiş belediyelere somut kanıtlar gösterilmeden kayyım atanmasının demokrasinin en temel prensiplerine aykırı düştüğü,
* AB'nin Suriyeli mülteciler konusunda Türkiye'ye destek vermeye devam etmesi gerektiği,
* Gümrük Birliği'nin modernizasyonunun iki tarafın da çıkarına olacağı, bunun ekonomik açıdan Türkiye'ye bir AB çıpası sağlayacağı ve Avrupa ekseninde tutacağı, bu güncellemenin de yine Türkiye'deki insan hakları ve temel özgürlüklerin durumu göz önüne alınarak yapılabileceği ancak bu nedenle Gümrük Birliği'nde herhangi bir güncellemenin gerçekçi bir vizyon olmadığı,
* Doğu Akdeniz'de devam eden anlaşmazlıktan ötürü derin endişe duyulduğu,
* Maraş ve Varoşa'daki sahillerin açılmasının karşılıklı güveni sarstığı, bunun da doğrudan müzakereleri zedelediği,
* Dağlık Karabağ çatışmasında Türkiye'nin oynadığı rolden üzüntü duyulduğu, Ankara'nın tarafları şiddeti sona erdirmeye davet etmek yerine bir tarafın askerî adımlarını koşulsuz şekilde desteklediği vurgulanıyor…
Taslak AP Türkiye Raporu, Avrupa Parlamentosu Dışilişkiler Komitesi'nde (AFET) 03 – 04 Aralık 2020 tarihlerinde ele alınarak görüşüldü. Rapor 26 Ocak 2021 tarihinde AFET'te oylandıktan sonra Şubat veya Mart 2021'de Strazburg'da son oylama için genel oturumda parlamenterlerin önüne gelecek.
AP Türkiye raporu taslak metninde görüldüğü gibi Türkiye hakkında pek de iyi şeylerin yazmadığı görülmektedir.
AB Dışişleri Bakanları toplantısı, 03 Aralık 2020
Geçen hafta 03 Aralık 2020 tarihinde yapılan AB Dışişleri Bakanları toplantısı esas olarak 10-11 Aralık 2020 tarihinde düzenlenecek AB liderler zirvesine hazırlık niteliği taşımaktaydı.
10 -11 Aralık 2020 tarihinde düzenlenecek AB liderler zirvesinin önemli bir gündem maddesinin Türkiye olması nedeniyle 03 Aralık 2020 tarihinde yapılan bu AB Dışişleri Bakanları toplantısının da en önemli gündem maddesi de AB liderler zirvesinde Türkiye’ye karşı izlenilecek tutum idi… Dolayısıyla bu toplantı alınan kararlar ve toplantıdan sonra verilen demeçler de 10-11 Aralık 2020 tarihinde düzenlenecek AB liderler zirvesinde Türkiye’ye karşı izlenilecek tutumu belirleyecekti.
Toplantı öncesi konuşan Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas "Son aylarda Türkiye ile bir diyalog kurabilmek için çok çalıştık. Fakat çok fazla provokasyon oldu ve Türkiye'nin Yunanistan ve Kıbrıs ile yaşadığı gerilimler doğrudan görüşmeleri engelledi" diyerek "bu yüzden bunun sonuçlarının neler olabileceğini konuşacağız ve görüşümüzü liderler zirvesine ileteceğiz" ifadelerini kullandı.
Toplantı sonrasında ise AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell yaptığı açıklamada Türkiye'nin tutumunda "temelden bir değişiklik" gözlemlenmediğini belirterek "Aksine pek çok açıdan durum kötüleşti" diye konuşarak AB dışişleri bakanları toplantısında Türkiye ile diyalog çabalarının sonuçsuz kaldığı mesajını verdi…
AB Komisyonu Sözcüsü Peter Stano toplantı sonrasında yaptığı günlük basın toplantısında 10-11 Aralık'taki AB Liderler Zirvesi’ndeki Türkiye hakkındaki soruları cevapladı. Stano yaptığı açıklamada Türkiye-AB ilişkilerinin birçok boyutu bulunduğunu belirterek "AB'nin çıkarı, Türkiye'nin tutumuna bağlı olarak mümkünse olumlu bir yönde ilerlemek, yapıcı iş birliği ve diyalog içinde olmaktır" diyerek diyalog kapısını açık bıraktı…
Açıklamasında Türkiye-AB ilişkileri bakımından önemli bir AB Zirvesi yapılacağını ve ilişkilerin yönünün tanımlanacağını ifade eden Stano, 1 Ekim'deki AB Zirvesi'nde Türkiye'ye pozitif gündem ve yapıcı iş birliği vurgusuyla el uzattıklarını ancak karşılık bulamadıklarını savunarak şunları söyledi: "AB Konseyi için her şey masada. Hangi yöne doğru ilerleneceğine AB liderleri karar verecek."
AB Dışişleri Bakanları toplantısının tek gündemi tabii ki Türkiye değildi. İçeride gündemimizi abuk sabuk konular meşgul ederken AB hangi konularla meşgul ve bu konular Türkiye’yi nasıl etkileyecek bu konulara da yeri gelmişken kısaca değinmek istiyorum…
AB Dışişleri Bakanları toplantısının gündeminde Türkiye dışında yer alan iki konu daha var: Birincisi “stratejik özerklik”, diğeri de ‘’NATO reformu’’... AB’nin “stratejik özerklik”’den kastettiği AB’nin ABD’ye olan bağımlılığını azaltmak. Bunun öncülüğünü de Fransa yapıyor. Bu konu daha çok AB’yi ilgilendiriyor. Ancak Almanya’nın öncülük ettiği ‘’NATO reformu’’ konusu var ki bu konu da doğrudan Türkiye’yi ilgilendiriyor. Bu konudaki taslak çalışma 01 - 02 Aralık 2020 tarihinde yapılan NATO Dışişleri Bakanları toplantısında ele alınmıştı…
140 öneri içeren bu reform taslağında Türkiye’yi ilgilendiren iki konu öne çıkıyor: ‘’İttifak üyesi olmayan AB ülkelerinin de NATO zirvelerine davet edilmesi’’ ve ‘’üye ülkelerin ittifak kararlarını veto etmesinin zorlaştırılması…’’ Bu reform tasarısı Türkiye’nin NATO içinde pasifize edilmesini amaçlıyor…
Avrupa Birliği Liderler Zirvesi (10 - 11 Aralık 2020)
Anlattığım gibi 10-11 Aralık 2020 tarihinde yapılacak Avrupa Birliği Liderler Zirvesi öncesi yapılan AB Dışişleri Bakanları Toplantısında ve taslak AP Türkiye Raporunda Türkiye’ye verilen mesajların pek de sevimli olmadıkları görülüyor…
Artık gözler yarın ve ertesi günü (10-11 Aralık 2020) toplanacak AB Liderler Zirvesi’nde ve buradan çıkacak Türkiye ile ilgili yaptırım kararlarında olacak.
AB yetkilileri şimdiye kadar sürekli olarak Libya, Suriye ve Rusya hakkındaki fikir ayrılıkları ile Türkiye'deki otoriter yönetimin AB'nin Türkiye'ye karşı tutumunu daha sert bir hale getirdiğini söylüyorlardı… Üst düzey bir AB yöneticisi "Durumun Ekim ayından daha iyi olduğunu iddia eden tek bir AB yöneticisi bile tanımıyorum" diyerek ekliyor: "Liderler artık gerekeni yapmalı. Bu konudaki taleplerimiz henüz yerine getirilmedi."
Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, geçen hafta Türkiye'ye yaptığı çağrıda Türkiye'nin geri adım atıp ardından bundan vazgeçtiği "kedi-fare" oyunlarına son vermesi gerektiğini söyledi. Michel, yaptığı açıklamada; Ekim’de sorunları gidermek ve ilişkileri iyileştirmek için Doğu Akdeniz sorunu konusunda Ankara’ya el uzattıklarını ancak bu olumlu teklifin Ankara’nın provokasyonlarına son vermesi karşılığında yapıldığına, ancak o zamandan bu yana olumlu bir gelişme yaşanmadığına ve Türkiye’nin tek taraflı davranmaya ve düşmanca söylemler kullanmaya devam ettiğini” söyleyerek “Elimizdeki tüm imkânları kullanmaya hazırız” şeklinde konuştu.
Bütün bu açıklamaları değerlendirdiğimizde AB Liderler Zirvesi’nden Türkiye’ye yönelik olarak “yaptırım çıkmaması” ihtimali pek mümkün görünmüyor. Genel kanı, AB Liderler Zirvesinden Türkiye’ye yönelik bir yaptırım kararının çıkıp çıkmayacağı değil, zirveden Türkiye’ye bir yaptırım kararının çıkacağı ancak yaptırımın derecesinin belirsiz olacağı şeklindedir.
Yaşanan Korona salgını, ekonomik kriz ve AB’nin Türkiye ile diyalog yolunu açık tutmak istemesi nedenleriyle muhtemel yaptırımların Türkiye’nin canını çok acıtacak kararlar olmayacağı tahmin ediliyor. Yaptırımların Doğu Akdeniz’deki aramalara dönük olarak ulaştırma ve enerji alanında faaliyet gösteren bazı sektörlerin, şirket ve kuruluşların yetkililerine dönük şahsi yaptırımlar olabileceği değerlendiriliyor…
Ancak yaptırım kararını önemli hale getiren yaptırımların ağırlık derecesi değil bizzat kararın kendisi. Çünkü ilk defa AB top yekûn kurum alarak Türkiye’ye karşı bir yaptırım kararı almış olacak…
Yaptırımlarda AB-ABD işbirliği
Böylesi bir kararı başka kararların da takip edebileceği değerlendiriliyor… AB şimdiye kadar Türkiye’ye karşı bir bütün olarak veya ayrı ayrı (Almanya örneğinde olduğu gibi) Türkiye’ye yaptırım kararı almak istemişler ancak ABD Türkiye’nin yanında yer alarak bu kararları engellemişti.
Bugün gelinen noktayı vahim kılan husus ise AB’nin yaptırımlar için ABD ile beraber çalışıyor olmasıdır. AB uzmanları, böylesi bir kararın ABD desteği ve onayı olmaksızın alınamayacağını, AB Liderler Zirvesi’nden çıkacak kararın ABD’nin de desteğiyle ve onayı ile alınacağını söylüyorlar...
Muhtemel ABD yaptırımları
AB’nin alacağı böylesi bir yaptırım kararının bekleyen muhtemel ABD yaptırımlarını da tetikleyeceği değerlendiriliyor.
Şöyle ki AB Liderler Zirvesinden iki gün önce 08 Aralık 2020 tarihinde ABD'de Türkiye'ye Rusya'dan S-400 hava savunma sistemini satın almasından dolayı yaptırım uygulanmasını da içeren 740 milyar dolarlık Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasa Tasarısı (NDAA), Temsilciler Meclisi'nde ezici bir çoğunluğun desteğiyle kabul ediliyor… Tasarıya, 335 üye kabul oyu verirken, 78 üye ise ret oyu kullanıyor…
Böylece Tasarı, Temsilciler Meclisi'nde üçte ikinin üzerinde bir çoğunlukla kabul edilmiş oluyor… Tasarı ABD Senatosu’nda da üçte ikiden fazla çoğunlukla geçmesi halinde, Başkan Donald Trump'ın tasarıyı veto hakkı da ortadan kalkmış oluyor… Senato'nun yasa tasarısını bu hafta içinde oylaması bekleniyor.
Tasarıda, Trump'tan Türkiye'ye 30 gün içinde ABD'nin ‘’Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası’'nda (CAATSA) yer alan 12 yaptırımdan en az beşini uygulaması talep ediliyor. CAATSA kapsamında da, yaptırım uygulanan kişi ve kurumlara ihracat-ithalat bankası desteğinin kesilmesi, ABD ve uluslararası mali kuruluşlarından kredi verilmemesi, mali kurumlara ABD Merkez Bankası ile doğrudan alışveriş yapma izni verilmemesi, döviz üzerinden işlem yapılmasının yasaklanması gibi yaptırımlar yer alıyor.
Tasarıda ayrıca Türkiye'nin satın aldığı ancak S-400 sonrası programdan çıkartılmasıyla teslim edilmeyen altı adet F-35 uçağının ABD Hava Kuvvetleri tarafından kullanılmasına da onay veriyor.
Bu aşamaya nasıl gelindi
Bu aşamaya nasıl gelindiğinin her iki tarafı da ilgilendiren çooook uzun bir hikâyesi vardır. Suç tek taraflı değildir. Eğer iğneyi kendimize batıracak olursak;
* Artık, AB merkezlerinde Türkiye’yi savunacak ve böylesine bir kararı çıkmadan önleyecek monşerler (!) kalmamıştır. AB ve dünyada merkezlerinde Türkiye’yi; rüşvet almakla suçlanan ancak kamu vicdanında aklanmayan rüşvetçiler, Türkiye’de birisi FETÖ’cü ise; eşi, kızı, oğlu, gelini, damadı, torunu, tosunu, yeğeni ve yedi sülalesi devlet dairelerinden atılırken 15 Temmuz menfur darbe girişiminin baş aktörü bir generalin kardeşleri, YÖK’nun üniversite sorularını FETÖ’ye teslim edenler ve ABD vatandaşı olup da bir şeyhin dizinin dibine çöküp de şeyhe el açanlar büyükelçiler olarak bulunmaktadır… Bunların bir tanesi bile sizin dış dünyada saygınlığınızı ve etkinliğinizi yok ederdi…
* İhvancı dış politika nedeniyle dünyadaki yalnızlığımız… Bugün için Katar, Pakistan ve Azerbaycan dışında dünyada dost ülke kalmamıştır. Katar’ın da yarın sırt çevirmeyeceğinin hiçbir garantisi yoktur… Şam’da, Tel Aviv’de, Kahire’de Türk büyükelçiler yoktur…
* Mahalle ağzı ile söylenen ‘’Eyyy Almanya!’’ ‘’Eyyyy Avusturya!!’, ‘’Siz yolunuza biz yolumuza’’, ‘’faşist Avrupa’’, ‘’Macron’un tedaviye ihtyacı var’’ vb gibi söylemler… AB yetkililerine dönük “stratejik körlük” suçlamaları…. Uluslararası ilişkilerde; iki tarafın arasında müzakereler ve doğrudan görüşmelerle değil de sonuç almaktan çok, tribünlere oynamak amacıyla basın aracılığıyla yapılan ve adına ‘‘megafon diplomasisi’ denilen yöntemin uygulanması…
* Mültecileri koz olarak kullanmak…
* İç politikada yaşanan hukuk ihlalleri, AYM kararlarını tanımama eğilimleri, antidemokratik uygulamalar…
* Ekonomideki zayıflık, üretimsizlik, dış ticaret açığı, sıcak paraya muhtaç olmak…
* S-400 sorunu… Ancak bu S-400 konusunu kısaca açmam gerekiyor. Eğer ABD’yi tehdit görüp bu silahı alıyorsunuz ne işiniz var NATO’da, ne işi var ABD’nin incirlikte… Hem 2.5 milyar Dolar ödeyip S-400 alıyorsunuz, hem de aktif hale getiremiyorsunuz… Hem de 1,25 milyar Dolar ödediğiniz F-35’leri alamıyorsunuz, hem de anlaşmasını yaptığınız 12.5 milyar Dolar tutarındaki F-35 parçası üretimi ve ihracatından oluyorsunuz… Hem sivil hem de askeri kaynaklar Patriot konusunda kamuoyuna eksik bilgi veriyorlar: ABD, Türkiye’ye Patriot satmamış değil ki. Konu Türkiye’nin istediği Türkiye’de üretime ABD’nin Patriot için teknoloji transferine izin vermemesi. Sanki ABD bu konuda teknoloji transferini bir başka ülkeye veriyormuş gibi… Sanki aldığınız S-400 için Rusya size bu teknoloji transferine izin vermiş gibi…
Bu liste uzayabilir…
Sonuç
Türkiye’ye daha önce de gerek ABD ve gerekse de Almanya tarafından yaptırımlara maruz kalmıştı… Ancak Türkiye’nin AB, ABD kısaca Batı ile olan ilişkileri hiç bu kadar gerilmemiş, hiç bu kadar karşılıklı güvensiz hale gelmemişti... Görülüyor ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 21 Kasım 2020 tarihinde yaptığı "Kendimizi başka yerlerde değil Avrupa'da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile kurmayı tasavvur ediyoruz" açıklaması da ilişkileri düzeltmeye, yaptırımlara engel olmaya yetmemiştir.
Türkiye 1800’lü yıllardan beridir yüzünü Batı’ya çevirmiştir. İlişkilerin düzelmesi her iki tarafın da lehine olacaktır. Türkiye mutlaka komşuları ve Rusya ile iyi ilişkiler içerisinde olmalıdır… Eğer geleceğimizi Avrupa’da arıyorsak öncelikle Kopenhag kriterlerini (Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, azınlıklara saygı vb) Türkiye yerine getirmelidir.
Eğer gelecek günlerde AB ile ilişkilerde düzelme olmaz ise Mart 2021 tarihinde yapılacak AB Liderler Zirvesinde yaptırım kararlarının ağırlaştırılarak uygulanacağı, İlişkilerin daha da kötüleşmesi halinde ise Türkiye Batı ilişkilerinin ağır hasar göreceği değerlendirilmektedir.
Eğer futbol oynamak istiyorsanız topu elle oynamayacaksınız…
Osman AYDOĞAN