• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi21
Bugün Toplam743
Toplam Ziyaret3154251

S-400 füzelerini daha iyi anlamak…


S-400 füzelerini daha iyi anlamak…


08 Ocak 2022

Dünkü yazımda 3.5 yıl önce Pakistan’a 1.5 milyar Dolar tutarında 30 adet ATAK Saldırı Helikopteri satışı için sözleşme imzalandığını, bu ATAK Saldırı Helikopterinde Amerikan motoru kullanılması nedeniyle ATAK helikopterinin üçüncü ülkelere satışı için ABD hükümetinin onayı gerektiğini, ABD’nin Pakistan’a satış için onay vermediğini bu nedenle de Pakistan’ın, ATAK Saldırı Helikopteri alımını iptal ettiğini yazmıştım. Ardından da CAATSA yaptırımları nedeniyle S-400’lerin Türkiye’nin başına ne tür çoraplar ördüğünü yazmıştım…

Ancak dünkü yazımda teknik konulara girmemiştim… S-400 füzelerini daha iyi anlamak için bugün teknik yönünü basitçe anlatacağım.

Yazılarımda sık sık kullanırım ya: ‘’Her şey önce tanımla başlar, sonra araçlarla devam eder’’ diye. Bu nedenle önce kısa tanımlardan bahsedeceğim.

Balistik füzeler

Balistik füzeler, menzilleri 300 km veya üzerinde olan füzelerdir. Bu füzeler uçuş güzergâhlarının bir kısmını atmosferi geçtikten sonra uzaya çıkarak kat ediyor. Uzayda parabolik bir yörünge çizip rotalarında en tepe noktaya ulaştıktan sonra tekrar atmosfere girip yerçekiminin etkisiyle hızlanarak hedefine ulaşıyor. Balistik füzeler iniş safhasında yaklaşık 3.000 m/s gibi bir sürate ulaşıyor… Balistik füzeler bu şekilde binlerce kilometre uzaklıktaki sabit hedefleri çok küçük sapmalarla vurarak imha edebiliyor. Balistik füzeleri tehlikeli yapan sadece bu özelliği olmuyor. Balistik füzeleri esas tehlikeli yapan taşıdıkları başlık oluyor. Balistik füzeler konvansiyonel bir başlık taşıyabildikleri gibi nükleer, biyolojik ve kimyasal başlık da taşıyabiliyor…

Balistik füzelerin uçuş aşamalarını gösteren basit bir şema:



Balistik füzelere karşı savunma ve balistik füzelerin etkisiz hale getirilmesi

Öncelikle balistik füzesavar silah sistemlerinde kullanılan şu tanımları vermem gerekiyor: Balistik füzenin seyrine ve atmosferdeki yüksekliğine göre; ‘’yüksek irtifa’’, ‘’orta irtifa’’ ve ‘’alçak irtifa’’ füzesavar sistemleri olarak tanımlanıyor. . Bu konuda bazen ‘’irtifa’’ yerine ‘’menzil’’ kavramı da kullanılabiliyor.

Bu konuda İsrail hava ve füze sistemine bir örnek:



Balistik füzelere karşı iki tür savunma bulunuyor: Bu füzelere karşı en etkili savunma balistik füzelerini daha atılmadan fırlatma rampalarında iken ilk ateşleme aşamasında imhası oluyor. Ancak bu ihtimal nedeniyle bu balistik füzeler de çoğunlukla korunaklı yeraltı rampalarında ve denizaltılarda muhafaza ediliyor. Örneğin İran bütün balistik füze rampalarını yer altı sığınaklarında muhafaza ediyor. Ayrıca bu rampaların tespiti için ileri teknolojik bir istihbarat ve uydu desteğine ihtiyaç bulunuyor. Dolayısıyla balistik füzelerin kullanılmadan önce veya ilk ateşleme aşamasında imha edilmesi oldukça zor oluyor…


Balistik füzelerin fırlatıldıktan hemen sonra imhası da zor oluyor. Bunun için fırlatma bölgesine yakın bir yerde konuşlandırılmış radarlarla uçuş yörüngesi tam olarak tespit edildikten sonra ve uzaya çıkmadan önce alçak irtifa füzesavar sistemleri tarafından vurulması gerekiyor ki füze rampalarının ülke derinlikte olması ve zaman darlığı nedeniyle bu da zor oluyor…

Geriye balistik füzelerin, uzaydan yeryüzüne geri dönme aşamasında iken vurulması kalıyor. Bu iş ise iki aşamada yapılıyor:

Birinci aşama: Bu aşamada balistik füze atmosferde iken vuruluyor… Bu aşamada bu görev yüksek irtifada ‘’Füze Kalkanı’’ savunması için görevlendirilen füzelerce, orta irtifada ise denizden atılan SM-3 füzelerinin çeşitli versiyonları kullanılarak yapılıyor…

Bu aşamada görev yüksek ve orta irtifada ‘’Bölge Yüksek İrtifa Hava Savunması’’ (Terminal High Altitude Area Defense veya kısaca THAAD) sisteminde yer alan füzeler tarafından yapılıyor. Bu füzelere de kısaca THAAD füzeleri deniyor. THAAD, kısa ve orta irtifada tehdit unsurlarına karşı geliştirilmiş, ABD kara kuvvetlerine ait bir balistik füze savunma sistemi olarak biliniyor. THAAD, 150 kilometre irtifadaki hedefleri (balistik füzeleri) vurabiliyor.

İkinci aşama:  Bu aşamada balistik füzenin imhası; balistik füze hedefe doğru iniş esnasında atmosferi terk ettikten sonra devreye giren füzelerce sağlanıyor. Bu aşamada da orta irtifa için yine THAAD, alçak irtifa için Patriot (PAC-3) füzeleri kullanılıyor. Bu füzesavarlar, hedefine doğru hızla yaklaşmakta olan balistik füzelerini, savunulan ülke topraklarının üzerinde, yere düşmeden, hedefine ulaşmadan havada çarpışarak imha ediyor…  

Özetle; bir balistik füzenin vurulması anlatıldığı gibi şansa bırakılmıyor. Balistik füze atmosferde iken SM-3 füzeleri, atmosferden inişe geçtikten sonra orta irtifada THAAD füzeleri, alçak irtifada ise Patriot (PAT-3) füzeleri kullanılıyor. Dolayısıyla ‘’Füze Kalkanı’’ ve ‘’Bölge Yüksek İrtifa Hava Savunması’’ birbiriyle entegre çalışıyor ve her iki sistem de balistik füze tehdidine uyarı için ''NATO Erken Uyarı ve Bilgi Sistemleri''ne entegre ediliyor…   

NATO füzesavar sistemi (füze kalkanı) nasıl çalışıyor:



Bu bilgiyi, tekrar başvurmak üzere burada bırakıyorum…

Balistik füze ve füzesavar füzesi için tarihten bir örnek

Doksanlı yıllardaki İlk körfez krizini hatırlayanlar biliyor; Saddam, Irak’tan Tel Aviv’e balistik Scud füzesi gönderiyordu. İsrail de bu balistik Scud füzelerini, Scud füzesi hedefe doğru atmosferi terk ettikten sonra hedefine ulaşmadan, Tel Aviv’e düşmeden son safhada, havada, alçak iritfa hava savunma füzesi olan Patriot füzesavar füzeleriyle vuruyordu. İşte Patriot ve S-400 füzesavar füzelerinin esas amacı bu oluyor: Scud gibi balistik füzeleri atmosferi terk ettikten sonra hedefine ulaşmadan vurmak.

Füzesavar füzelerinin üç ana unsuru

İşte bu Patriot, S-400 ve THAAD kategorisindeki silahlar tıpkı bir topçu silahının sahip olduğu; atış bataryası, ateş idare merkezi ve ileri gözetleyicide olduğu gibi üç ana birimden oluşurlar: Birincisi: Balistik füzelerin yörüngelerini tespit edebilecek yetenekte gelişmiş hava ve kara radarları. İkincisi: Balistik füzeleri havada imha edecek füzeler ve fırlatma rampaları. Üçüncüsü ise gelişmiş bilgisayar sistemleriyle komuta-kontrol merkezidir.

Bir füzesavar sisteminin üç unsuru:



Yani füzesavar kategorisindeki silahlardan almak istenildiğinde sadece füzeler alınmıyor. Füzelerin yanında gelişmiş hava ve kara radarları ve komuta-kontrol merkezleri de alınıyor…

Bir örnek: Patriot füze sistemi, AWACS ve Kürecik Radarı

Dolayısıyla füzesavar kategorisindeki silahlar tek başına füzeler değildir. Bu konuda bir balistik füzenin nasıl vurulacağını ve füzesavar silah sisteminin nasıl çalıştığını bir örnekle açıklamak istiyorum…

İran’ın nükleer yakıt geliştirmesi konusunda, 2015 yılından önce, ABD ile olan anlaşmazlığında eğer anlaşma sağlanamasaydı ABD, İsrail ile veya yalnız olarak İran’ın nükleer tesislerini vurma kararı alıyor. Peki ABD, İran’ı Texas’dan atacağı füzeler veya Ohio’dan kaldıracağı uçaklarla mı vuracaktı? Tabii ki hayır... ABD bu maksatla İncirlik Üssünü ve Akdeniz'deki gemilerini kullanmayı düşünüyor. Ancak İran’ın elinde de Şahab balistik füzeleri bulunuyor. Ve İran’ın elinde ABD’nin böylesi bir harekâtı karşısında Şahab füzeleriyle misilleme imkânı bulunuyor… Peki İran’ın Şahab füzelerinin hedefi neresi olurdu? Tabii ki İncirlik olacaktı. Bir de İsrail katılırsa Tel Aviv…

Dolayısıyla ABD, İran’ın Şahab balistik füzesi ile yapacağı böylesi bir misillemeye karşı alçak irtifa füzesavar olarak Patriot füzelerini planlıyor. Ancak İncirlik veya Tel Aviv’e atılacak Şahab füzelerinin ilk safha yörüngesini tespiti için İran’a yakın bir kara radar sistemine ihtiyaç bulunuyor: Malatya Kürecik… Malatya Kürecik’e, o zaman Türk kamuoyunu ikna için Suriye tehdidi gerekçeli (sanki Suriye'nin elinde balistik füze varmış gibi), NATO şapkalı bir ABD radarı kuruluyor… Hava radarı için İncirlik’e ABD’den ve Avrupa'dan AWACS’lar getiriliyor. Hedef İncirlik Üssü’nü ve artık hedef olacağı için de Kürecik radarını korumak için de Alman Patriotları Kürecik’e, Hollanda Patriotları da İncirlik’e konuşlandırılıyor… Sahi, ABD, İran’ı İncirlik’ten vursaydı, sadece İncirlik ve Kürecik mi İran Şahab füzelerinin tehdidi altında olurdu? Ankara, İstanbul, Türkiye’nin sanayi tesisleri İran’ın hedefi olmaz mıydı da sadece Kürecik ve İncirlik Patriotlarla koruma altına alınıyor? Kürecik ve İncirlik’de ABD askerleri bulunuyordu değil mi?

Aslında o dönem yaşanan kriz hiç de 1962 yılı Küba – Jupiter krizinden farklı olmuyor. Ancak bu krizi Türk medyası ve Türk kamuoyu pek algılayamıyor… Allah’tan İran’ın başında Cevad Zarif gibi dahi bir dışişleri bakanı bulunuyor da Obama ile 2015 yılında anlaşarak bu tehdit ortadan kalkıyor…

Günümüzde Kürecik'deki ABD radarı ''NATO Erken Uyarı ve Bilgi Sistemleri''ne bağlı olarak çalışıyor.. NATO ülkelerine vaki olacak bir balistik füze saldırısı için erken uyarı görevini yerine getiriyor… ABD’nin Akdeniz’deki gemilerinde bulunan ‘’Füze Kalkanı’’ savunması için görevlendirilen füzeler ve orta irtifadan itibaren SM-3 füzelerinin çeşitli versiyonları bu balistik füzeleri atmosferde iken imha için hazır bekliyor…

Orta ve kısa irtifada ise bu balistik füzelerin imhası için ABD'nin Polonya'da ve Romanya'da (Bükreş'ten 180 km uzaklıkta, Romanya-Bulgaristan sınırına yakın bir yerde 170 hektarlık bir alanda) konuşlandırdığı THAAD füzeleri bulunuyor… Orta irtifa için ise Akdeniz'deki denizaltılarında SM-3 füzelerinin değişik versiyonları bulunuyor... Alçak irtifada ise Kürecik ve İncirlikte konuşlu Patriot (PAC-3) füzeleri bulunuyor… .

Patriot ve S-400 farkı

Her iki silah hem alçak irtifa füzesavar silahı hem de aynı zamanda uzun menzilli uçaksavar silahı olarak biliniyor. Ancak Patriot, ağırlıklı olarak alçak irtifa füzesavar füze sistemi iken S-400’ler ağırlıklı olarak uzun menzilli uçaksavar silah sistemi oluyor…

AWACS Radar uçağı

AWACS’ın açılımı ‘’Airborne Warning and Control System’’ (Havadan Erken İhbar ve Kontrol Sistemi) anlamına geliyor. Türkiye geçmişte ABD’den dört adet AWACS Radar uçağı satın alıyor. Bu uçaklar Boeing 737 tipi uçakların gerekli modernizasyonu sonrası bir ‘’Uçan Radar’’ haline getirilmiş hali oluyor… AWACS uçaklarını Türkiye 2004 yılında ABD’den sipariş ediyor, ancak Türkiye’ye dört-beş yıl gecikmeli geliyor. Türkiye bu uçaklar için toplam 1,5 milyar Dolar para ödüyor…

AWACS 30.000 feet irtifada görev yaparken yaklaşık 500 km ötedeki, uçak 30.000 feet’in üzerine çıktığı zaman yaklaşık olarak 800 km uzaklıktaki hedefleri görüp tespit ve teşhisini yapabiliyor. Bu yetenekleriyle AWACS’ın en büyük özelliği Patriot füzelerinin bir parçası olarak hava radarı görevini yapıyor. Bu nedenle Türkiye o zamanlar muhtemel satın alacağı Patriot füzesavar silah sisteminin bir parçası olan radarlarını 1,5 milyar Dolar para ödeyerek zaten envanterine alıyor.. Şimdi Patriot alınmadığı için bu uçaklar da esas görevi dışında tali görevlerinde kullanılıyor.



Füzesavar silah sistemi olarak S-400’ler

Bir füzesavar sistemi olarak S-400’lerin 600 km uzaktaki hedefleri algıladığı ifade ediliyor. Ancak bu yetenek için hangi kara ve hava radarlarını kullanacağı ve bunların maliyet ve kullanım, Türkiye’nin hava savunma sistemine entegresi konusunda belirsizlikler ve şüpheler bulunuyor...

S-400 füze sisteminde gözlerden kaçan asıl sorun şu oluyor: Daha önce balistik füzelere karşı savunma füzelerini anlatırken, balistik füzeyi henüz atmosferde iken imha eden THAAD gibi yüksek ve orta irtifa füzelerden bahsetmiştim. Patriot füzelerinin ise balistik füze atmosferi terk ettikten sonra hedefine doğru düşerken son safhada (alçak irtifada) devreye giren füzeler olduğunu söylemiştim. S-400 füzeleri de aynı Patriot füzeleri gibi alçak irtifa hava savunma füzeleridir. THAAD füzeleri 150 kilometre irtifadaki hedefleri (balistik füzeleri) vurabilirken S-400 füzeleri 30 kilometre irtifanın üstünde etkili olamıyor… Dolayısı ile bir balistik füzeyi henüz atmosferde iken S-400 ile imha etmenin imkân ve ihtimali bulunmuyor…  

Ayrıca Türkiye’ye bu imkânı sağlayan Türkiye'nin üyesi olduğu NATO'nun hava savunma projeleri olan ''Füze Kalkanı'', ''Bölgesel Hava Savunma Sistemleri'' ve ''NATO Erken Uyarı ve Bilgi Sistemleri''ne  S-400 füzelerinin entegre edilebilme imkân ve ihtimali de bulunmuyor... Dolayısıyla S-400 hava savunma füzeleri ile Türkiye’nin yüksek ve orta irtifa hava savunma sistemi eksik kalıyor…

S-400 füze sisteminin; yaygınlaştırılması, geliştirilmesi ve gelecekte de kullanılması konusunda da belirsizlikler bulunuyor...

Tüm silah sistemlerinin belirli bir yönetimi bulunuyor: Kaynak, idame, bakım, standart, uyumluluk, eğitim, kod gibi… Yıllardır Batı silah sistemlerini ve teknolojisini kullanan Türkiye’nin böylesi gelişmiş bir teknolojiyi mevcut altyapısına ve sistemine nasıl entegre ve idame edeceği konusu da belirsizliğini koruyor…

Sonuç

Türkiye’de 20 yıldır iktidarda bulunan partinin ideolojik olarak Batı ve NATO aleyhtarı olduğu bilinmeyen bir konu değildir. Bu partinin zamanında AB yanlısı gözükmesinin bir takiyye olduğu artık herkes tarafından biliniyor. Bu nedenle, Türkiye’nin bir füze savunma sistemine ihtiyacı olmakla birlikte ABD ürünü Patriot yerine Rus ürünü S-400 hava savunma sisteminin seçilmesinin yukarıda anlattıklarım çerçevesinde askerî ve teknik bir gereklilikten ziyade siyasi bir karar olduğu değerlendiriliyor…

Şu an için Türkiye’nin S-400 alımı ile ilgili olarak tek kârlı çıkan ülke Rusya oluyor… Türkiye’nin Rusya’dan S-400 alımı ile ilgili olarak Türkiye –ABD, Türkiye – NATO ve Türkiye – AB ve Batı ilişkileri büyük bir gerilime sahne oluyor. Tabii ki gerilimden de ve Türkiye’nin Batı ile olan ilişkilerine vereceği zarardan dolayı ellerini ovuşturarak sevinen de yine Rusya oluyor…

Kaldı ki Rusya’dan S-400 aldık diye Rusya’nın bize dost olmasını da beklemek aşırı derecede saflık oluyor. En azından şu örnek tarih bilmeyenlere bu konuyu acı bir tecrübe olarak yaşatıyor:

Türkiye, Rusya’dan aldığı S-400 füzelerini 2019 yılı Temmuz ayından itibaren Türkiye’ye getirmeye başlıyor… S-400 füze sistemlerinin Türkiye’ye gelmesi ise 2019 yılı Eylül ayında tamamlanıyor… Hal böyleyken, daha füzelerin Türkiye’ye geldiği haberleri soğumadan, 27 Şubat 2020 tarihinde, Rusya, Suriye İdlib’de bir Türk gözlem noktasına yapığı hava saldırısı ile 36 Türk askerini şehit ediyor… Bu kayıp, Kore ve Kıbrıs Harekâtından sonra Türkiye'nin yurtdışında verdiği en büyük asker kaybı oluyor…  

Görüldüğü gibi S-400'ler Türkiye'nin hava savunma ihtiyacını karşılayamıyor. S-400'ler Türkiye'nin hava savunma ihtiyacını karşılayamadığı gibi Türkiye'ye bir güvenlik tehdidi oluşturuyor: S-400 nedeniyle Türkiye; 30-40 yıllık savaş uçaklarını (F-16) yenileyemiyor (F-35), 50-60 yıllık tanklarını yenileyemiyor (ALTAY), Eurasam ile anlaşmasını yaptığı hava savunma silahlarını (Samp-T) üretemiyor, ürettiği silahları (ATAK) satamıyor, Batı (AB- ABD) ile olan ilişkilerini düzeltemiyor...  Dün de anlattığım gibi S-400’lerin Türkiye’nin başına daha ne tür çoraplar öreceği hala belirsizliğini koruyor... 

Arz ederim…

Osman AYDOĞAN



Yorumlar - Yorum Yaz