Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının askerî teorik yönü
16 Mart 2022
Donbass Bölgesindeki olayların ardından Donetsk ve Lugansk Halk cumhuriyetleri Rusya’dan da destek alarak 12 Mayıs 2014 tarihinde Ukrayna’dan tek taraflı olarak bağımsızlıklarını ilan ediyor. Ancak bu cumhuriyetler hem Ukrayna hem de Batı tarafından tanınmıyor.
O tarihten 2022 yılına kadar, hiçbir şey olmuyor. Bu iki halk cumhuriyetinin de facto durumu sekiz yıl boyunca devam ediyor. Taaaa ki 21 Şubat 2022 tarihine kadar. 21 Şubat 2022 tarihinde Rusya, Donetsk Halk Cumhuriyeti ile Luhansk Halk Cumhuriyetini tanıma kararı alıyor. Ve hemen ardından da Rusya, 24 Şubat 2022 tarihinde bütün Ukrayna’ya saldırıyor… O günden bugüne 21 gündür Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı devam ediyor.
Ancak Rusya gibi küresel bir güç Ukrayna gibi küçük bir ülkede 21 gündür oyalanıyor. Bu durum ise Rusya’nın askerî gücü ve kapasitesi, askerî silah ve teçhizatı, eğitimi ve disiplini, lojistiği ve hedefleri konusunda soru işaretleri yaratıyor.
O günden bugüne kadar da ben Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı konusunda altı yazı yazdım. Bu yazılarımın hepsi Rusya – Ukrayna sorunlarının tarihi geçmişi ve Rusya’nın ve Putin’in tutumuna ve siyasetine ait oluyor.
Bu yazılarımda Rusya’nın politikasını eleştirdim. Rusya’nın zihin yapısının 18. yy’da kalmış, emperyalizmin bir aracı olan ve ’’Bölge – Arazi – Coğrafya’’ zemininde yoğunlaşarak vücut bulan jeopolitik düşünceyi kullandığını yazdım. Halbuki 21. yy’ın emperyalizminin araç olarak jeopolitik düşünceyi değil, ‘’jeoekonomi’’ ve ‘’jeokültür’’ düşüncesini kullandığını yazdım. . Emperyalizmin, 20 yy. sonlarından itibaren artık araç olarak Hard Power faktörleri (sert güçler; coğrafya, boğazlar, arazi, silah, silahlı güçler) kullanmadığını, emperyalizmin 20. yy.’da Soft Power faktörleri (ekonomik ve kültürel güç) kullandığını yazdım... Rusya’nın izlediği politikanın demode olduğunu, çağa uymadığını yazdım.
Bu yazım, Rusya – Ukrayna konusunda yedinci yazım oluyor. Bu yazımda da Rusya’nın zaten demode olan askerî stratejisinin de ne kadar kuralına göre yürütüldüğünün (veya yürütülmediğinin) kararını, bir düşünür ve iki askerî teorisyenin sözlerini vererek ve bu saldırdaki Rus Zırhlı Birlik harekâtı üzerine kendi düşüncelerimi de vererek sizlerin değerlendirmesine bırakıyorum…
Bakalım Rusya’nın Ukrayna’ya bu saldırısı askerî teorilere ne kadar uyuyor…
Önce bir düşünürün sözlerine yer vermek istiyorum...
Lao Tzu
‘’Lao’’ sözcüğü Çince '’yaşlı’', Tzu’’ (Zi) ise '’üstat’, '’bilge'’ anlamına geliyor. ‘’Yaşlı Bilge’’ anlamındaki Lao Tzu, MÖ 6. yy.’da yaşıyor ve ‘’Tao Düşüncesi'’nin kurucusu olarak kabul ediliyor. Lao Tzu, ‘’Tao Te Çhing (İş Bankası Kültür Yayınları, 2016) kitabının yazıyor…
Lao Tzu’nun kitabında geçen savaş hakkındaki sözlerini şöyle sıralayabilirim:
‘’Nerede ordu varsa orada dikenler ve çalılar biter. Büyük bir savaştan sonra yıllarca yokluk çekilir. Güzel silahlar kötülük araçlarıdır. İnsanlar onlardan hoşlanmaz. Silahlar kötülüğü çağrıştırır. Silah ancak çaresiz kalınca kullanılır.’’
‘’İyi komutan savaşı sürdürüp ustalığını kanıtlamaya çalışmaz, gerektiği için savaşır, ne kadar yaman olduğunu göstermek için değil. İyi asker şiddete başvurmaz. İyi savaşçı kızmaz. İyi zafer yarış gibi kazanılmaz.’’
‘’Kavganın ortasında bile sakin ve ilgisiz kalmalı. Kazanılan savaş da arzu edilen bir şey değil. Çünkü böyle yapmak insanları öldürmekten hoşlanmak demektir.’’
"Savaşlarda kazanan yoktur ve zaferler, cenaze ayinleriyle kutlanmalıdır."
‘’Uzun süreli bir savaş, önce orduyu sonra da toplumu yozlaştırır.’’
Anlatmak istediğim iki askerî teorisyenden önce en eskisini anlatmak istiyorum.
Sun Tzu
Kadim Çin askerî düşünürü, komutanı ve devlet adamı Sun Tzu, MÖ 5. yy.’da yaşıyor. Sun Tzu, imparatoruna “Devlet Yönetme Sanatı” (Savaş Sanatı) adlı bir eserini sunuyor. (Anahtar Kitaplar, 2016)
Sun Tzu’nun bu eserinin; MÖ 5. yüzyılda askerî taktikler, savaş ve strateji üzerine yazılmış en eski ve en iyi çalışmalardan birisi, askerî strateji ve taktiğin temel kitabı ve Çin'in ‘’Yedi Askerî Klasik’'i arasında en önemlisi olduğu kabul ediliyor.
Bu eserin, askerî konularda ve ötesinde, sivil konularda da tarih boyunca çok büyük etkisi oluyor. Bu nedenle de Sun Tzu’nun düşünceleri 20.yüzyılın sonlarından itibaren ekonomi ve iş dünyasında da kullanılmaya başlanıyor…
Sun Tzu’nun bu eseri, her biri savaşın farklı bir yüzünü anlatan 13 bölümden oluşuyor.
Sun Tzu, günümüzden 2500 yıl önce imparatoruna özetle şu öğütleri veriyor:
“Hasmı güç harcamaya sevk ederken kendi gücünü korumayı bilmek gerekir.”
“Savaş sanatından anlayan kişi başkalarının gücünü savaşmadan alt eder, kentleri kuşatmadan düşürür. Hasım milletleri, uyumlarını, morallerini çökerterek teslim alır.”
“Usta komutan hasım orduyu savaşmadan alt edendir.”
“Vuruşma incitir (yıpratır), tahkimli mevziiye taarruz kırım demektir. Önemli olan düşmanın stratejisini bozmaktır. Savaşmak değil.”
“Yüksek savaş sanatı, düşmanın mukavemetini, meydan savaşlarında kazanılacak zaferlerle değil, meydan savaşına başvurmadan kırabilmeyi gerektirir.’’
‘’Savaşın beş kuralı vardır: Ölçme, değerlendirme, hesaplama, kıyaslama ve zafer. Mevzi ölçmeyi, ölçme değerlendirmeyi, değerlendirme hesaplamayı, hesaplama kıyaslamayı, kıyaslama ise zaferi doğurur.’’
‘’Stratejisi olmayanları sadece yenilgi bekler.’’
Kitapta daha çok öğüt var ama şimdilik burada keseyim.
Carl von Clausewitz
İkinci olarak anlatmak istediğim askerî düşünür Prusyalı savaş felsefecisi Carl von Clausewitz (1780-1831) ise günümüzde en tanınmış ancak düşünceleri en çok göz ardı edilen bir strateji uzmanı olarak biliniyor. Savaş stratejisi konusunda yazılmış önemli eserlerden birisi kabul edilen ‘’Savaş Üzerine’’ (vom Kriege) (Doruk yayınları, 2015) adlı eseri ölümünden sonra karısının düzenlediği notlarından oluşuyor. Aslında bu eseri askerlerden ziyade siyasetçilerin okuması, anlaması ve içselleştirmesi gerekiyor…
Bolşevik devriminde Lenin’in Clausewitz’in bu eserinden ciddi olarak yararlandığı biliniyor. Eseri okumuş olmak öyle bir otorite hissi yaratıyor ki, Hitler bu durumu generallerle tartışması sırasında “Ben Clausewitz’i okudum, sizden öğrenecek bir şeyim yok!” diyerek ifade ediyor.
Clausewitz’in ‘’Savaş Üzerine’’ adlı eseri zor ve çelişkilerle dolu görünse de fikirlerini şu şekilde basitleştirerek özetleyebilirim:
‘’Savaşı küçük çapta tutabileceğinizi ve makul ölçülerde zapt edebileceğinizi zannetmeyin.’’
‘’ ‘Mutlak Savaş’ haline dönüşen bir savaşın hiçbir amacı yoktur, bu yüzden savaşların alevlenmemesi için sınırlar konmalıdır.’’
‘’Savaşların açık ve uygulanabilir hedeflerinin olmasına dikkat edin.’’
‘’Savaşı, düşmanın onsuz direnemeyeceği ‘ağırlık merkezi’ni çökerterek kazanın. Bu aslında ana kuvvetlerin yok edilmesi anlamına gelir.’’
‘’Güçlü bile olsak, yine de asıl taarruzumuzu yalnız tek bir noktaya yöneltmeliyiz. Bu yolla, bu noktada daha büyük güç kazanırız.’’
‘’Tarafların ölü ve yaralılar hakkındaki raporları hiçbir zaman tam değildir,çoğu zaman kasıtlı olarak yanlış yazılırlar.’’
‘’Savaşı kumar haline getirmek için eksik olan tek şey tesadüftür; halbuki tesadüfün eksikliğini en az duyan savaştır.’’
‘’Doğrudan doğruya barışa götürmeyen her taarruz bir savunmayla sona erer.’’
‘’Strateji de her şey çok basittir; fakat çok kolay değildir.’’
"Çatışma, savaşın asıl faaliyetidir, geri kalan her şey yalnızca ona yardımcıdır."
‘’Her ne şekilde olursa olsun, zaman kaybeden zayıflar.’’
‘’Hiçbir muharebe tek başına bir hareketle kesin sonuca ulaşmaz.’’
"Devlet siyaseti savaşın geliştiği ana rahmidir. Bu rahimde gelişmemiş bir devletin ana hatları, gelişmemiş bir bebek gibi belirsiz kalacaktır."
‘’Düşmanın yan ve gerisine yönelen bir kuvvetin etkisi çok artar aynı zamanda çok da zayıflar.’’
"Her taarruz ilerledikçe zayıflar."
‘’Topraklar aslında çok da önemli değildir. Mesela düşmanın başkentini ele geçirmişseniz ama ana kuvvetleri hala etkin durumdaysa sorun bitmiş demek değildir. (Örneğin, Napolyon Moskova’yı aldı ama Rus ordusu dağılmadı). Topraklar, ancak düşmanı çökertmenize yardımcı oluyorsa işe yarıyor demektir. Sırf bir tepeyi ele geçirmiş olmak için hamle yapılmaz.’’
‘’Savaşların ucuz ve kolay olduğunu zannetmeyin. Kendinizi güçlü bir şekilde geride tutarsanız, düşmana pek şans tanımamış olursunuz.’’
‘’Savaşın dehşetinden kaçabileceğinizi zannetmeyin. Akıllıca manevralar ve blöflerle savaşı kazanabileceğiniz düşüncesiyle kendinizi kandırmayın. Bu yüzden, öncelikle ‘çok güçlü’ olun.”
‘’Halkın, hükumetin ve ordunun birliği işe yarar. Bu üçünden birinin zayıf olması bütün emekleri boşa çıkarır. (Vietnam’daki savaşı desteklemeyen Amerikan halkı gibi). Bu üç konuda da sağlam olmadıkça savaşa kalkışmayın.’’
Clausewitz eserinde tez olarak da şunu ortaya koyuyor: “Savaş, politikanın başka araçlarla devamından başka şey değildir.” Yani basitçe demek istiyor ki Clausewitz ‘’Siyasi bir hedefiniz yoksa savaşa girmeyin.’’
Clausewitz de kitabında daha çok şey yazmış ama ben yine burada keseyim.
Zırhlı Birlik Harekâtı
Bu konuda da kısa bir açıklama yapmak gereğini hissediyorum. TV’lerden izlediğimiz Rus saldırısı ile ilgili görüntüler bana şu fikirleri veriyor:
Rusya’nın Ukrayna saldırısında ağırlıklı olarak Zırhlı Birlikleri kullandığı gözüküyor. Zırhlı Birliğin temeli ve esası küçük birlik harekâtıdır. Ancak TV’de muharebe sahasında gördüklerimiz Rus ordusunun küçük birlik harekâtı konusunda çok büyük bir eğitim ve disiplin zafiyeti içerisinde olduğu gözüküyor...
Zırhlı birliklerin belli başlı karakteristikleri olan; sürat (çeviklik), oynaklık, ateş, zırh koruma, baskın / darbe tesiri Rus Zırhlı Birliklerinde görünmüyor...
Zırhlı Birlik harekâtı için en kötü arazi balçık arazidir. Saldırı zamanı Şubat ayıdır. Şubat – Mart ve Nisan aylarında tüm bir Ukrayna arazisi yağmur ve kar erimesinden dolayı balçık halindedir. Ana yollar savunanlar tarafından mutlaka tahkim edilir. Rus kurmayları zamanlama konusunda sınıfta kalıyor...
TV’de gördüğümüz Rus tankları T-72 modeli tanklarıdır. Bu tanklar üretimine 1970 yılında başlanan ikinci nesil (T-55’den sonra) bir Sovyet ana muharebe tankıdır. Bu tanklar hantal, ağır (45-49 ton), yüksek görünümlü (hedef teşkil eder), gürültülü, zırh koruması ve ateş gücü zayıftır. Sırasıyla T-72 Ural (1973 Haziran), T-72A (1979 Mayıs), T-72M, T-72B (Ocak 1985) yıllarında üretiliyor. Bu tankların en yenisii kırk yıllık tanklardır. Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte T-72 tanklarının üretimine son veriliyor. T-72 tank motoru T-34 tank motorundan geliştiriliyor. Çok yakıt yakıyor. 1200 lt depo kapasitesi bulunuyor. Sık yakıt ikmali yapmak gerekiyor. Ancak traktörlerle çekilen tank görüntüleri Rus ordusunun lojistik sıkıntı yaşadığını gösteriyor...
Bu tanklar muhtemel karşısında yer alan ‘’at ve unut’’ (Fire-and-forget) nesli tanksavar roketlerine karşı etkisiz kalıyor ve zayiat veriyor...
Rus Zırhlı Birliklerinin bu hareâtta yakın hava savunması bulunmuyor. Bu çok daha büyük bir zafiyet oluyor.
Zırhlı Birlik, Piyade birlikleri ile işbirliği olmaksızın arazide muharebeleri çok güçtür. TV'lerde sanki Rus Zırhlı Birlikleri Piyade desteği olmadan muharebe ettikleri şeklinde gözüküyor...
Zırhlı Birlikler konsepti bu tür bir harekâtı için uygun değildir. Zırhlı Birlikler, Almanların Blitzkrieg (yıldırım harbi) dedikleri konsepte uygun olarak kullanılması gerekiyor... Kısa mesafeli hedefler için Zırhlı Birliklerin kullanılması uygun olmuyor...
Zırhlı Birlikler, meskûn mahal muharebelerine uygun silahlar değildir. Ancak TV'lerde Rus tankları hep meskûn mahallerde gözüküyor...
Sonuç
Sonuç olarak aslında buraya bir şey yazma gerek bulunmuyor. Bir cümle ile sonucu yazacak olursak, o da: Rus kurmaylarının böylesi bir harekâtı planlamakta ve Rus askerlerinin de bu planı icrada sınıfta kalmış olduklarıdır. Zaten bu zafiyet nedeniyledir ki Putin, ikide bir nükleer silah tehdidine başvuruyor...
Özellikle Rus saldırısından sonra başta ABD, İngiltere ve Almanya olmak üzere Batı ülkelerinin Ukrayna’ya sevk ettikleri ‘’at ve unut’’ özelliği olan Javelin tanskavar füzeleri, NLAW tanksavar roketi, MİLAN tanksavar silahları ve kamikaze dronları ile Rus tanklarının bundan sonra işlerinin daha da zor olacağı gözüküyor...
Bize gelince... Bu harekâtı anlamada ülkece çok şanslı olduğumuz gözküyor. Çünkü; Rusça ve Ukraynaca bilen, askerî stratejiye, Rus silah ve doktrinine, Rusya ve Ukrayna tarihine hâkim, Rus, Ukrayna ve dünya basınını an be an takip eden, Rusya ve Ukrayna’daki gazeteci ve akademisyen dostlarından anlık bilgi alan ve geçmişte de kendileri bizzat muharebeler yaşamış olan yorumcularımız da TV ekranlarında, boyalı ceridelerde ve sosyal medyada klavye başında Rusya’nın bu saldırısı konusunda bizleri an be an bilgilendiriyor!... İşte bu bakımdan ülkece çok şanslıyız!…
İşte TV'lere çıkanların bu değerli yorumları altında ve verdiğim askerî teorisyenlerin görüşleri ve benim verdiğim Rus Zırhlı Birlik harekâtı bilgileri ışığında bu savaşı değerlendirmeyi ben de sizlere bırakıyorum…
Yazımı bitirirken de Napolyon’un bir sözüne yer vermek istiyorum:
"Savaşın bir gününü görseydiniz, bir diğerini görmemek için Tanrı’ya yalvarırdınız."
Osman AYDOĞAN