• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam154
Toplam Ziyaret3128681

Büyük Taarruz


Büyük Taarruz


26 Ağustos 2016

''Afyonkarahisar - Dumlupınar Meydan Muharebesi ve ondan sonra düşman ordusunu tamamen imha veya esir eden ve kılıçtan kurtulanları Akdeniz'e, Marmara'ya döken harekâtımızı izah ve niteleme için söz söylemeyi gereksiz sayarım. Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle neticelendirilmiş olan bu harekât, Türk ordusunun, Türk subay ve kumanda heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihte bir daha tespit eden muazzam bir eserdir. Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve bağımsızlık fikrinin ölmez abidesidir. Bu eseri meydana getiren bir milletin evlâdı, bir ordunun Başkomutanı olduğumdan, daima mesut ve bahtiyarım.''

Mustafa Kemal ATATÜRK,1927, (Nutuk II, s. 677)


Aşağıdaki yazı, ekleri dâhil Dr. İsmet GÖRGÜLÜ’nün ‘’Büyük Taarruz’’( Genelkurmay Basımevi, 1992) adlı kitabından geniş bir özet olarak alınmıştır.

Taarruz öncesi durum:

Yunanlılar, Anadolu seferine büyük ümitlerle girdiler. Sakarya Meydan Muharebesi’nde Ankara önlerine kadar geldiler. Fakat Yunan Küçük Asya Ordusu Komutanı General Papulas, bu orduyu Eskişehir-Afyonkarahisar hattı doğusuna çekmeye mecbur oldu.

Papulas’ın, Yunan ordusunu bir gecede Sakarya Nehri’nin batısına çekmesi başarılı bir hareketti. Hükûmetin emrine rağmen Sakarya Nehri batısında kalmayarak Eskişehir-Afyonkarahisar hattına çekilmesi de doğru bir karardı. Sakarya’dan çekilen Yunan ordusu Türk ordusunun iki katı idi. Türk ordusunda 92.000 insan, 48.000 tüfek, 819 makineli tüfek, 145 top vardı. Buna karşılık Yunan ordusunda 180.000 insan, 88.000 tüfek, 3.000 makineli tüfek, 300 top bulunuyordu.

Türkiye Hükûmeti, iki misli üstün olan Yunan ordusuna kısa bir hazırlıktan sonra taarruz etmeye karar verdi. Bu kararın başarı şansı Yunan ordusunda görülen maneviyat kırıklığına dayanıyordu. Malî durum da harbin uzatılmasına elverişli değildi. Sakarya savunması bir kahramanlık mucizesiydi. Taarruz ise ateş gücüne, sayıca üstünlüğe, hareket ve manevra kabiliyetine dayanır. Oysa Türk ordusu bunlardan mahrumdu. Cephane de sürekli bir muharebe için yeterli değildi. Bundan başka Yunanlılar çekilirken geçtikleri yerleri yakıp yıkmışlardı. Denilebilir ki, kısa bir hazırlıktan sonra Yunan ordusuna taarruz etmek cür’etli olduğu kadar tehlikeli bir karardı.

Ekim 1921’de alınan bu karara göre, asıl kuvvetlerle Afyonkarahisar’ın güneybatısından düşmanın yan ve gerilerine, zayıf kuvvetlerle de Eskişehir-Afyonkarahisar arasındaki cephesine taarruz edilecekti. Sakarya Zaferi’nden sonra kurulan 1 nci Ordu’nun (10 ncu Piyade + 4 ncü Süvari Tümeni) güneye doğru kaydırılmasına da başlandı. Kısa bir sürede hazırlıklar tamamlanamadı, tamamlanması da mümkün değildi. Demiryolu tahrip edilmiş, harp bölgesi harabe haline gelmişti. Yeter derecede ulaştırma aracı da yoktu. Asıl önemli konu, ordu güneye doğru kaydırılırken, Yunanlılar durumu öğrendiler ve Türk asıl taarruz bölgesinin karşısına; Afyonkarahisar-Uşak bölgesine, daha üstün bir kuvvet kaydırdılar. Böylece kuvvet üstünlüğü kaybedildi ve baskın faktörü de ortadan kalkmış oldu. Diğer yandan yağmurların ve soğukların başlaması da zorlukları artırdı.

Bu durum karşısında, Hükûmet’in ve Meclis’in hemen taarruz edilmesi isteğine karşı, Batı Cephesi Komutanı ve Mustafa Kemal Paşa’nın cephede incelemeler yapması sonunda, taarruz harekâtı ilkbahara bırakıldı. Bu karar çok isabetli idi.

1921 yılı sonlarında Anadolu’daki iç duruma gelince; 1919 yılından itibaren kurtuluş mücadelesine karşı çıkarılmış olan 18 ayaklanma bastırılmış, huzur ve sükûn sağlanmıştı. Türk milletinin istiklâl azmi ve kendini idare edenlere güveni kuvvetlenmişti. İç yönetimde af siyaseti takip edildi. Hapishanelerde yalnız vatan hainleri bırakıldı. Sonuç olarak Türk milletinin sağduyusu, istiklâl aşkı, millî birliği her gün biraz daha kuvvetlenmekteydi.

Dış politikada da gelişmeler oluyordu. Bu politika dünya kamuoyunu kazanmak ve Misak-ı Millî gibi millî bir amacı elde etmek esasına dayanıyordu. Stratejik bakımdan da üç cephenin ikisinde; doğu ve güney cephelerinde bizimle çarpışan düşmanların yalnız tarafsızlıkları değil, dostlukları ve yardımları da sağlanmıştı. Şöyle ki, Ruslarla daha evvel Moskova Antlaşması imzalanmıştı. Bu antlaşmanın hükümleri esas olmak üzere Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan Cumhuriyetleri ile 22 Ekim 1921’de Kars Antlaşması imzalanarak doğu sınırlarında emniyet sağlandı. 2 Ocak 1921’de Rusya’nın Ukrayna Cumhuriyeti ile de bir dostluk antlaşması imzalandı.

Fransa ile 9 Haziran 1921’de başlayan müzakereler, Sakarya Muharebesi’nden sonra 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması ile sonuçlandı. Bu antlaşmaya göre; Fransızlar, Adana ve Antep bölgesinden çekileceklerdi. Daha sonra Fransızlar, parası sonra verilmek veya hibe suretiyle silâh, ulaştırma aracı ve harp malzemesi yardımında bulunacaklardı. Bu yardımlar Büyük Taarruz’a hazırlık döneminde gerçekleştirilmiştir.

Sakarya Zaferi’nden sonra, zaman Türkler’in lehine işlemeye başladı. Yunanistan’ın iç ve dış siyasî durumu ise gittikçe bozuluyordu. Yıkıcı parti kavgaları ile partizanlık, ordu safları arasına da girdi. Komutanlar barış istemeye başladılar. Harbin uzaması ile orduya karşı artan ilgisizlik, asker ailelerinin bakımsız kalmaları, morali bozan sebeplerin arasındaydı. Anadolu’nun boşaltılacağının anlaşılması da boş yere kan dökmemek duygusunu doğurmuştu. Erler firar ediyorlardı.

Türklerin karşısında Yunanlılar ile onu destekleyen İngilizler kalmıştı. İngiltere; kamuoyu ve sömürgeleri Türkiye ile barış yapılmasını, Hindistan; Sevr Antlaşması’nın tadilini, İzmir ve Trakya’nın Türklere verilmesini istiyordu.

1922 Şubat ayında Ankara Hükûmeti, barış için görüşmeler yapılmasını gündeme getirdi. İtilâf Devletleri de 22 Mart’ta mütareke şartlarını bildirdiler. Buna göre iki taraf muharebe hatları arasında 10 km. tampon bölge bırakılacak, İtilâf Devletleri’nin temsilcilerinin nezareti altında üç ay durum muhafaza edilecek, bu süre, barış yapılıncaya kadar uzatılabilecekti. 26 Mart’ta yapılan barış teklifinin özeti ise şöyleydi; “Yunanlılar Anadolu’yu boşaltacak, Edirne, Kırklareli sancakları Yunanlılarda kalacak, ücretli Türk ordusunun Sevr Antlaşması’ndaki 50 000 kişilik miktarı 85 000 kişiye çıkarılacak.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti, mütarekeye esas olmak üzere dört ay içinde Yunan ordusunun Anadolu’dan çekilmesini istedi. 15 Nisan’ da bu istek İtilâf Devletleri tarafından reddedildi. 15 Nisan’a kadar devam eden siyasî temaslardan da bir sonuç alınamadı. Barış taarruzunun  Türk iç durumunu sarsmak gibi bir amacı da vardı. 10 yıl süren harplerden dolayı millet çok yorgundu. Birinci Dünya Savaşı’nda ve Millî Mücadele’de memleketin büyük kısmı istilâya uğradı, yandı. İç isyanlar da felaket getirdi.

Sakarya’yı kazanmak için millet, malının %40’ını verdi. Kesin zaferi kazanmak için de millet yeni vergiler karşısında kaldı. Bu durumda barış teklifinin iç bünyede sarsıntılar yaratması beklenebilirdi. Fakat Türk milleti, varını yoğunu feda ederek zafere ulaşmak azmindeydi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi ilkbahar taarruzunu bekliyordu. Halbuki ordu kışın durduğu yerde bile iaşede zorluklar çekmişti. Dışardan beklenen silâh, vasıta ve malzeme de tamamıyla gelmemişti. Yarım tedbirlerle bir maceraya atılmak istemeyen Başkomutan, taarruzu yaza bıraktı. Bu yüzden mecliste çok ağır eleştilere uğradı. Bu eleştirileri sükûnet ve büyük bir sabırla uygun bir şekilde cevaplândırırken, ordunun taarruza hazır olmadığını da gizlemeyi sağlıyordu. O, durumu elverişli bir hale getirinceye kadar kendisine karşı koyanlara uysal ve hatta anlayışlı davrandı. Uygun zamanı bekledi ve bunda da başarı gösterdi.

Bekleme devresi nazik ve mes’uliyetli bir safhadır. Atılmak ve durmak durumunda bulunan bir komutanın, bunlardan birini seçmesi zor bir iştir. Tarihte zamansız atılarak perişan olan, bekleyerek fırsat kaçıran komutanlar çoktur. Beklenecek yeri ve zamanı kestiren Mustafa Kemal 10 aylık bir hazırlıktan sonra bir imha meydan muharebesi kazanacaktı.

Hazırlıklar:

Türk ordusu, Sakarya Zaferi’ni kazanmasına rağmen, uzun süreli ve derin hedeflere yöneltilecek bir taarruz harekâtını gerçekleştirecek seviyede değildi. Birçok eksikleri vardı. Sakarya Zaferi’nden sonraki 10 aylık zaman, eksikliklerin giderilmesi için büyük bir fırsat verdi. Yapılan hazırlıklar kısaca şöyle açıklanabilir.

Sakarya Muharebesi’nde 100.000 kişi olan insan mevcudu, 200.000 kişiye çıkarıldı. Bu miktar Yunan ordusundan yine noksandı. Bu da ordunun 7 milyon nüfusa dayanmasından ileri geliyordu. Diğer cepheler ve geri hizmetlerle beraber 300 000 kişiden biraz fazla bir kuvvet silâh altında bulunuyordu.

On aylık zaman içinde silâh artışı da şöyle oldu: Sakarya’da 50.000 olan tüfek, 93.000’e; çoğu hafif olmak üzere 825 makineli tüfek 2864’e; 169 top da 323’e çıkarıldı. Türk ateş gücünün bir zaafı da birliklerde her cinsten silâhların bulunmasıydı. Tümenlerin silâhlarını bir çeşit yapmak suretiyle bu sakınca, bir dereceye kadar önlendi. Bütün bu gayretlere rağmen Yunan ordusu, 2575 makineli tüfek ve 95 top fazlasıyla silâhça Türk ordusuna üstünlüğünü koruyordu. Yunanlılar dünyanın kaynaklarından serbestçe faydalandıkları halde, bu kaynaklar, -önce Rusya, sonra Fransa’dan yapılan sınırlı yardımlar dışında- Türk ordusuna kapalıydı.

On aylık zaman içinde  eğitime büyük önem  verilerek,  ordunun savaşçı niteliği yüksek bir dereceye çıkarıldı. Bu yönde sıkı ve aralıksız çalışıldı. Her seviyede, kurslar ve talimgâhlar açıldı. Bol tatbikat ve manevralar yapıldı.

Ordunun harekât kabiliyeti çok noksandı. Savunma muharebelerinde bile yiyecek ve cephane, ihtiyacı kadar sağlanamıyordu. Yurdun bütün ulaştırma araçlarından faydalanılarak birlikler 100 km.lik bir hareket kabiliyeti kazandılar. Motorlu araç yok denecek bir halde olduğundan, hareket kabiliyeti at, öküz arabaları, mekkare ve merkeplerle sağlandı.

Sonuç olarak denilebilir ki, memleketin bütün kaynaklarından azamî derecede faydalanıldığı halde, 1922 yazında Batı Cephesi kuvvetleri insan, silâh, malzeme ve vasıta bakımından Yunan ordusu seviyesine getirilemedi. Son yüzyıllarda bütün dünya, Türk ordusunun savunma kudretini takdir etmekle beraber, onun taarruz kabiliyeti olmadığı kanısındaydı. 1922 yazında Türk ordusunun durumunu ve Türkiye’nin kaynaklarını iyi bilenler, bu ordunun taarruzda büyük başarı sağlayamayacağını sanıyorlardı. Fakat yanılıyorlardı. Türk ordusu sevk, idare ve moral bakımından Yunan ordusundan üstündü. 10 aylık aralıksız çalışma sonunda eğitim yönünden çok ilerledi.

Türk kuvvetlerinin savaş öncesi durumu:

Türk ordusunun taarruz için yığınaklanmaya başlamadan önceki durumu, başka bir ifadeyle Yunan ordusunun muhtemel bir taarruzunu karşılamak için almış olduğu savunmaya yönelik durumu şöyle idi:

Türk ordusunun Batı Cephesi kuruluşunda, kuzeyden güneye, Kocaeli Grubu, 2 nci ve 1 inci Ordular ile 5 inci Süvari Kolordusu vardı.

Kocaeli Grubu: Albay Halit komutasında, bir piyade, bir süvari tümeni ile birkaç müfreze, Bilecik bölgesi kuzeyinde idi.

2 nci Ordu: Yakup Şevki Paşa komutasında, 2 nci, 3 ncü, 4 ncü ve 6 ncı kolordulardan kurulu idi. Bu kolordularda 11 piyade bir süvari tümeni vardı. 2 nci Ordu’nun üç kolordusu Eskişehir-Afyonkarahisar hattı doğusundaki savunma mevziinde, bir kolordusu ihtiyatta bulunuyordu.

1 inci Ordu: Nurettin Paşa komutasındaki 1 nci Ordu; üç tümenli 1 nci Kolordusu ve 3 müstakil tümeniyle Afyonkarahisar güney ve doğusunda, 3 ncü Süvari Tümeni müstakil müfrezeleriyle Ege Denizi’ne kadar Menderes nehri kıyısında tertiplenmişti.

5 nci Süvari Kolordusu: Fahrettin Paşa komutasında 3 süvari tümeninden ibaretti. Afyonkarahisar’ın güneydoğusunda cephe ihtiyatı olarak bulunuyordu.

Yunan Ordusu:

Yunan Küçük Asya Ordusu, Hacı  Anesti ’nin  emrinde, 3  kolordu  ile  bir süvari tümeni ve ordu bağlı birliklerinden ibaretti. Ayrıca; ordu, kolordular ve İşgal Bölge Komutanlığı emrinde bağımsız dokuz piyade alayı vardır.

Bilecik Grubu: 3 ncü Kolordu’dan bir piyade tümeni ve bir müstakil alayı Bursa-Bilecik bölgesinde savunma mevziinde.

3 ncü Kolordu: Üç tümeni ile Eskişehir’in kuzey, doğu ve güneydoğusunda savunma mevziinde, bir alayı ile ihtiyatta bulunuyordu.

1 nci Kolordu: General Trikopis komutasında, iki tümeniyle Afyonkarahisar kuzeyinde, iki tümeniyle Afyonkarahisar batısında savunma mevzii işgal etmişti. Kolordunun ihtiyatı yoktu.

2 nci Kolordu: General Diyenis komutasında, üç tümenli bir kolordu, Afyonkarahisar’ın kuzeybatısında ordu ihtiyatında bulunuyordu.

Yunan ordusunun bunlardan başka, bir piyade tümeni savunma mevziinde, bir süvari tümeni ihtiyatta olmak üzere, Uşak bölgesinde iki tümeni daha vardı. Menderes nehri vadisi de bağımsız alaylar ile tutuluyordu. Açıklanan bu duruma göre Türk ve Yunan ordusu asıl kuvvetleriyle Eskişehir-Afyonkarahisar arasındaki cephede tertiplenmişti. Her iki ordu Marmara ve Ege Denizi’ne kadar olan yerlerde tali kuvvetleri bulunduruyorlardı.

Taarruz plânı:

1921-1922 yılı Kışı’nda yapılan politik girişimler sonuçsuz kaldı. Türk vatanını işgal edenlerin tahliyeye niyetleri yoktu. İşgal altındaki vatan topraklarını kurtarmak için, askerî gücü kullanmaktan başka çare kalmamıştı.

Türk Ordusu Başkomutanlığı, 1921 Sonbaharı’ndan 1922 İlkbaharı’na ertelenen taarruzu, 1922 Ağustosu’nda yapmaya karar verdi.

Taarruz plânının esasını, 1921 Sonbaharı’nda hazırlanan plân teşkil etti. Aradan geçen 10 ay içinde plân geliştirildi. Bazı değişiklikler yapıldı.

Plânın geliştirilmesinde ortaya çıkan önemli fikirler ile yapılan durum muhakemesinin ana hatları şöyle özetlenebilir:

Asıl taarruz için seçilen bölgeler: Asıl taarruzun yapılabileceği başlıca üç bölge seçildi.

Birinci Bölge: Sakarya kuzey kolu ile Sivrihisar-Seyitgazi arasındaki bölgeden Eskişehir genel istikametinde taarruz (Porsuk çayı vadisini takiben kuzey bölgeden taarruz.) Böyle bir taarruzun faydaları ve zararları şöyledir:

Yunan kuvvetlerinin talî  kısmına  yöneltilmiş olur, ancak Yunan büyük kısmının toparlanarak  imhasını mümkün kılmaz. Eskişehir’in doğu bölgesi açık arazidir, düzdür. Yığınak ve taarruz hazırlıkları gizlenemez. Dolayısıyla baskın sağlanamaz. Bu bölgede Yunan kuvvetleri hakim arazidedir, ateş ve gözetleme imkânları daha müsaittir. Türk topçu mevzileri için uygun arazi yoktur. Bu bölgedeki Yunan kuvvetleri, yapılacak taarruz başarılı olsa dahi, Kütahya istikametinde derinlikte savunma imkânı bulabilirler. Yunan kuvvetleri kuzeyden veya özellikle güneyden takviye alarak savunmalarını kuvvetlendirebilecekleri gibi, güneyden yapacakları bir karşı taarruzla, Türk ordusunun sıklet merkezini kuzeye atabilirler. Böylece Türk ordusunun Anadolu ile irtibatı ve ikmali kesilir; dağlık bölgede imhası söz konusu olabilir. Ankara – Eskişehir demiryolu hattı bu bölgeden taarruz edecek kuvvetleri destekleyecek kabiliyette değildir. Ayrıca bir başarı halinde yolların azlığı takip harekâtını zorlaştıracak ve yavaş geliştirecektir. Sonuç olarak bu bölgeden bir taarruz itici bir şekil alacaktır. Düşmanın büyük kısmının imhası mümkün olmayacaktır.


Türk Ordusu Taarruz Plânı

İkinci Bölge: Seyitgazi - Afyonkarahisar arasındaki bölgeden taarruz (merkez bölgeden). Bu bölgeden taarruz iki istikamette olabilir. Birincisi Seyitgazi-Eskişehir istikametinde, ikincisi de Döğer istikametinde, Afyonkarahisar bölgesinde bulunanları kuşatacak şekilde. Bu bölgeden taarruzun şu mahzurları vardı:


Taarruz cephe taarruzu şeklinde olmaya mahkumdur. Ancak Türk ordusunun buna gücü yeterli değildir. Yunan ihtiyat kolordusuna çatar. Ayrıca asıl taarruz grubu, Yunanlıların iki kuvvetli grubunun yanlardan karşı taarruzuna uğrayabilir. Arazi sert, ormanlık ve yollar sınırlıdır. İkmal zordur. Cepheden bir başarı olsa da Yunan kuvvetleri Afyonkarahisar’ı ellerinde bulundurdukça, kuzey kanadını Kütahya’ya doğru kırarak derinliğine doğru savunma imkânı bulabilir. Bu da zafer için yeterli değildir. Siklet merkezi ile bu bölgeden taarruzun faydası, taarruz başarısız olduğu takdirde, Anadolu derinlikleri ile irtibat kopmadan savunmaya devam olunabilir.

Üçüncü Bölge: Afyonkarahisar bölgesi. Bu bölgeyi de iki kısım halinde incelemek gerekir. Birinci kısım Afyonkarahisar’ın kuzeydoğu bölgesi, ikincisi Afyonkarahisar’ın güneybatı bölgesidir. Birinci kısım, arazi açık ve gizlenmeye müsait olmadığı gibi; gözetleme, ateş ve topçu mevzileri bakımından da uygun değildir.

Buradan yapılacak bir taarruz Yunanlıların kuvvetli yerine çarpar ve onları, Afyonkarahisar-Uşak ana mihverine iter. İkinci kısımdan, yani Afyonkarahisar güney ve güneybatısından yapılacak taarruzun şu faydaları vardı: Yunan ordusunun  büyük kısmının batıya çekilmeden kuşatılması ve imhası mümkündür. Yunan ordusunun en  hassas  yeri olan, İzmir-Afyonkarahisar ana stratejik ve ikmal yolu, en kısa zamanda ve en kısa istikametten kesilebilir. Böylece bütün Yunan kuvvetleri bir noktadan vurulacak kuvvetli bir darbe ile sarsılabilir. Bu suretle derinlikte hazırladığı mevzilerde de tutunması güçleşebilir.

Bu bölgedeki Yunan mevzileri, derinliği az, uzun bir plato üzerindedir. Bu plato ele geçerse, Yunan kuvvetleri ovaya atılır. Ovaya atılanlar Dumlupınar istikametinde çekilerek, buralarda tutunmak isterlerse, bu güç olur ve kuzeydeki ana kuvvetlerinden koparılmış olunur. Aksi olarak kuzeye çekilirlerse, İzmir istikameti açılır ve İzmir-Afyonkarahisar ana ikmal yolundan uzaklaştırılırlar. Bu durumda asıl kuvvetlerle kuzeye takip yapılırken, bir kısım kuvvetlerle de İzmir istikametinde ilerlenebilir. Yunanlılar batıya doğru çekildiği taktirde, takip ve harekâtı destekleme yol bakımından daha müsaittir.

Ayrıca Yunanlıların  Eskişehir bölgesindeki kuvvetlerinin Afyonkarahisar bölgesine müdahalesi çok uzun zaman gerektirecektir. Cepheden tespit başarılı olursa, bu da mümkün olmayabilir. Yığınaklanmada gizlilik sağlandığı taktirde, Yunan İhtiyat Kolordusu’nun bölgeye müdahalesi geç ve tesirsiz kalabilir. Afyonkarahisar güney ve güneybatısı yığınak, gizlenme, gözetleme ve ateş imkânları ile topçu mevzileri bakımından da çok uygun şartlara sahiptir. Sonuç olarak bu bölgeden yapılacak taarruz, kısa zamanda kuşatıcı bir taarruz haline gelebilir.

Bu şekilde taarruzun tehlikeli ve mahzurlu tarafı da vardı. Yunan kuvvetleri ihtiyattaki kolordu ile, Afyonkarahisar’ın kuzeyinden Bolvadin-Çay istikametinde taarruz ettiği takdirde, kuvvetlerimizin büyük kısmı göller bölgesine sıkıştırılarak imha edilebilirdi. Özellikle taarruzun başarısızlığı ve arkasından aynı istikametteki Yunan karşı taarruzu, durumu aynı şekle sokabilirdi. Şu halde bu bölgeden taarruza kara vermek için mevcut tehlikeleri ortadan kaldırmak ve uygun tedbirleri almak gerekiyordu. Yapılan müzakerelerden sonra sıklet merkezi ile Afyonkarahisar güneyi ve güneybatısından kuzeye doğru taarruza karar verildi. Bu karara yalnız 2 nci Ordu komutanı muhalifti. Ona göre bu karar cesurane verilmiş ve tehlikeli bir karar idi. Başarısızlık halinde vahim neticeler doğabileceğini, bu nedenle asıl taarruzun 2 nci Ordu bölgesinde, Döğer genel istikametinde yapılmasını teklif etti.

O dönemlerde orduların gerisindeki hassasiyet, bugünle kıyaslanamayacak şekilde azdı. Orduları muharebe meydanlarında dama taşı gibi oynatmak mümkündü. İkmal maddeleri daha çok mahallinden tedarik olunuyordu. Mühimmat sarfiyatı çok azdı. Netice olarak lojistik hizmet ve teşkilatın önemi azdı. Fakat Türk İstiklal Harbi bugüne yakın şartlar içinde yapılmıştır. Bu nedenle Yunan kuşatıcı taarruzu Türk ordusu için felâket olabilirdi. Bunun çözümünü de Başkomutan bulacaktır. Harp tarihi örneklerine dayanarak burada şu ifade edilebilir. “Kuşatmalarda ön alan ve sinirlerine hakim olan taraf neticeyi kendi tarafına çevirebilir.”

Birliklerin Kaydırılması

Batı Cephesi Komutanlığı’nın Plânı : Plânın ana fikri, kuvvetin bir kısmı ile Yunanı Eskişehir-Afyonkarahisar Cephesi’nde tutmak, kalan kuvvetin çoğu ile Afyonkarahisar güneybatısından düşmanın güney yanına taarruz ederek, onu İzmir ulaştırma hatlarından ayırmak suretiyle kuzeye doğru atmaktı.


Bu ana fikre göre Batı Cephesi’nin hazırladığı plânın özeti şöyleydi:

2 nci Ordu, 3 ncü ve 6 ncı Kolordular (5 piyade ve 1 süvari tümeni) düşmanın Eskişehir-Afyonkarahisar Cephesi’ne taarruz edecek; 1 nci Ordu; 1 nci ve 4 ncü Kolordularla, 5 nci Süvari Kolordusu ve batı kanat da üç müstakil tümen ile (9 piyade, 3 süvari tümeni), Afyonkarahisar güneybatısından düşmanı kuzeye doğru atacaktı. 2 nci Kolordu ihtiyatta bulunacaktı. Bu suretle düşmanın yanına taarruz ederek, onu kuşatmak suretiyle kati netice almak vazifesi 1 nci Ordu’ya düşüyordu. 1 nci Ordu’nun taarruz yapacağı bölgede arazi ve düşman durumu şöyle idi. Güneyden Afyonkarahisar’a doğru uzanan sıra dağlar Şuhut ve Sandıklı arasından geçerek Zafer dağları ile dikey olarak birleşmek suretiyle bit T şeklini alır. Bu dağlarda, 1330 rakımlı Kocatepe vardır. Düşman mevzileri T harfinin üst kenarı kabul ettiğimiz Zafer dağları üzerindedir. Bu dağlar Afyonkarahisar güneyinden başlayarak batıya doğru, Kaleciksivrisi, Erkmen, Belen, Tınaz, Çiğil tepelerinden geçerek yükselmek suretiyle Ahır dağları ile birleşir. Bu dağların kuzeyinde Afyonkarahisar ve Sincanlı ovaları vardır. Kocatepe’nin kolları doğuda Şuhut, batıda Küçüksincanlı ovasına doğru uzanarak, düşmanın görüş sahasını kapar. Düşmanın vaktiyle tutamadığı bu yüksek tepeden düşman mevzilerinin içi ve gerileri görülmekte, onun kolları da araziyi örtmektedir. Bu arazi, düşmana baskın yapmak için, kuvvetin çoğunu Kocatepe ve kolları gerisinde gizlemek ve Kocatepeden Erkmen tepeye doğru uzanan plato üzerinden taarruz etmek fikrini dikte ettiriyordu.

Erkmen tepe; Afyonkarahisar ve Sincanlı ovalarına hakim ve dağların birleştiği bir nokta olması yönünden önemli bir taarruz hedefi olarak görülüyordu. Düşman mevziinin en az 10 km.lik bir kısmının yarılması gerektiğinden, Erkmen tepeden sonra Belen ve Tınaz tepeler de yarma bölgesine katıldı.

Bu yarma bölgesinin doğusunda ve batısında diğer kuvvetler taarruz edeceklerdi. Yapılan hesaplamalara göre yarma bölgesinde beş tümen, yanlarda dört tümen kullanmak gerektiğinden, ordunun elinde ihtiyat kuvveti kalmıyordu. Düşman ihtiyatları müdahale etmeden taarruzun birinci günü düşman cephesinin yarılması ve süvarinin buradan dalması önemliydi.

Ordu komutanı; bu esaslar dahilindeki teklifini Batı Cephesi’ne arz etti. Başkomutan da 1 nci Ordu’nun daha iki tümenle takviye edilmesinin uygun olacağını Batı Cephesi Komutanlığı’na bildirdi. Batı Cephesi Komutanı; bu istekler üzerine ihtiyatta bulunduracağı 2 nci Kolorduyu da, 1 nci Ordu gerisine yanaştırmaya karar verdi. Bu suretle kati netice yerinde 12 piyade, 3 süvari tümeni toplanacaktır. Bu kararla harp tarihinin en önemli sıklet merkezi kuruluyordu. Karar çok cür’etli idi. Bu rakamlar şöyle ifade edilebilir:

2 nci Ordu; 50.000 kişi ile 120 km.lik geniş cephede, 120.000 kişilik Yunan kuvvetlerine; 1 inci Ordu 110.000 kişi ile 40.000 kişilik Yunan kuvvetine taarruz edecekti. Karar çok cür’etli demiştik. Çünkü çok geniş bir cephe üzerinde bırakılan zayıf 2 nci Ordu, üstün Yunan kuvvetinin taarruzuna uğrayarak geriye atılıp, Konya-Ankara istikameti düşmana açılabilirdi. Kuvvetin 2/3’ünü teşkil eden 1 nci Ordu, gerisini Antalya’ya vermek suretiyle, ana istikametlerden ayrılmak zorunda kalırdı. Düşmanın bu taarruzu, Türk ordusunun yığınaklanma için güneye kaydırılırken yapılması halinde daha tehlikeli olurdu. Az kuvvetle üstün kuvvetin mağlup edildiği bütün imha muhaberelerinde, bu gibi tehlikeler göze alınmıştır. Bu başarılarda, hareketleri gizlemek düşmana baskın yapmak, komutanlığın hüneridir ki, Türk ordusu da bunda başarılı olmuştur.

24 Ağustos akşamına kadar 1 nci Ordu birlikleri yığınak bölgesinde gizlice toplândıkları zaman, zaferin yarısı kazanılmıştı. Çünkü Türk ordusu, aldığı tertibat ile darbe indirecek bir duruma girmiştir. Yunan’ın 1 nci Ordu’ya karşı bir sıklet merkezi kurmak için asgari iki günlük bir zamana ihtiyacı vardı. Düşman, ancak 25 Ağustos günü yığınağı anlayabildi. Fakat 120.000 kişiyi 30.000 kişi olarak tahmin etti. Buna karşı kuzeyden bir ihtiyat tümenini (7 nci Tümen) güneye hareket ettirdi. Oysa İhtiyat Kolordusu’nu güneye, 1 nci Türk Ordusu’nun karşısına getirerek, Türk ordusunun güç bir duruma sokabilirlerdi. Yarım tedbirler alınmıştır ki Yunan Komutanlığı’nın ilk hatası burada başlar.

Türk ordusunun yığınaklanmasına geçmeden önce kesinleşen taarruz plânının ana hatlarını özetlemek faydalı olacaktır.

Her seviyede hedef, Yunan kuvvetlerinin imhasıdır. Sıklet merkezi Afyonkarahisar güney ve güneybatısında bulunacak, bu bölgeden asıl taarruz grubu olarak 1 nci Ordu taarruz edecek, 1 nci Ordu 2 nci Ordu ve 4 ncü Kolordularla takviye edilecek. Yunan mevzileri Kalecik Sivrisi ile Tınaztepe arasından yarılacak ve yarmayı müteakip kuzey istikametinde taarruza devam edilecek.

5 nci Süvari Kolordusu batı kanada yanaşacak, Yunanlıların boş bıraktığı Ahır dağını aşarak Yunan ordusunun ikmal ve irtibat yollarını kesecek, Yunan mevzilerinin gerisine taarruz edecek, derinlikteki Yunan ihtiyatları ile muharebe edecek ve bunların cepheye müdahalesini önleyecek.

2 nci Ordu; tali taarruz grubunu teşkil edecek, bu ordunun vazifesi, Yunan ordusunun 2 nci ve 3 ncü Kolorduları ile demiryolu kuzeyindeki iki tümeni taarruzla tespit edecek, Yunan kuvvetlerinin Afyonkarahisar-Eskişehir arasındaki irtibatını kesecek, Yunan doğuya taarruz ederse, birbiri gerisindeki mevzilerde zaman kazanacak. Denizli ve Sarayköy bölgesinde bulunan süvari ve piyadeden mürekkep grup, başlangıçta bu bölgedeki Yunan kuvvetlerini tespit edecek ve aldatacak ve bilahare Eşme istikametinde taarruz edecek. Kocaeli grubu da bölgesindeki kuvvetleri tespit edecek ve Yunanlıların Marmara deniz irtibatını tahdit edecek.

Taarruz sırasında Yunan kuvvetlerinin muhtelif hareket tarzlarına karşı alınacak tedbirler şöyle plânlanmıştır: 

Yunan ordusu, taarruz başladığı andan itibaren İhtiyat Kolordusu ile 1 nci Ordu’ya karşı bir taarruza yöneldiği takdirde, bu taarruz 1 inci Ordu ile emniyetle karşılanacak, 2 nci Ordu ve Süvari Kolordusu ile Yunanlıların iki yanına taarruz edilerek Yunan ordusu güç duruma düşürülecek.

Yunan ordusu, kuzeyindeki kolordusu veya İhtiyat Kolordusu ile Afyonkarahisar-Konya istikametinde harekete geçtiği takdirde, Yunan taarruzu derinlikteki mevzilerde durdurulacak, 1 nci Ordu kuzeye, 2 nci Ordu’nun kuzeyde kalan birlikleri batıya taarruzla, Yunan kuvvetleri iki ordu arasında sıkıştırılacaktı.

Yığınaklanma:

Büyük taarruz plânı kesinleştiğinde, asıl taarruz bölgesinde 1 nci Ordu’ya ait 8 nci ve 14 ncü tümenler bulunuyordu. Asıl taarruz bölgesinde kullanılması plânlanan 2 nci Kolordu Aziziye bölgesinde, 4 ncü Kolordu Bolvadin bölgesinde, 1 nci Kolordu Çay bölgesinde, 5 inci süvari Kolordusu da Ilgın bölgesinde bulunuyordu.


Plân gereği bu dört ordunun, yani 12 tümenin, Afyonkarahisar güneyinde 25 km. genişliğinde bir sahaya toplânması gerekiyordu. Bu toplânma için 2 nci Kolordu 120 km., 4 üncü Kolordu 110 km., 1 nci Kolordu 130 km., Süvari Kolordusu ise 150 km.lik yol katedecekti. Süvari hariç, diğer üç kolordu bu intikali yaya yapacaklardı. Bu kadar fazla birliğin Yunan kuvvetlerine hissettirilmeden 100-150 km.lik yer değiştirmeleri son derece önemli bir konu idi. Çünkü Büyük Taarruz plânı baskın esasına dayandırılmıştı. Yunan Komutanlığı durumu öğrenirse, o da aynı zaman içinde İhtiyat Kolordusu’nu güneye kaydırabilir ve Türk plânını uygulanamaz hale getirebilirdi veya dört kolordu da güneye hareket halinde iken, batıdan doğuya doğru yapacağı bir taarruzla, Türk ordusunu en zayıf anında yakalar ve Türk ordusu için son derece tehlikeli bir durum yaratabilirdi. İşte bu nedenlerle yığınaklanma çok önemli ve hassas bir dönemdi. Bu dönem Başkomutan Atatürk’ün en korkulu anları olmuştu.

Daha önceden intikal yolları keşfedildi, düzeltildi, konma yerleri seçildi. İntikaller sadece karanlık süresinde olacak şekilde yürüyüş cetvelleri düzenlendi ve lojistik bakımdan da hazırlıklar yapıldı. Yığınaklanma faaliyetlerine 14 Ağustos gecesi başlandı ve 24 Ağustos gecesi bitirildi.

Türk ordusu Büyük Taarruz için yığınaklanma hazırlıkları içindeyken, Yunan ordusu da cephe birlikleri dışından bir tümenden fazla kuvvetini Anadolu’dan Trakya’ya geçirdi. İstanbul’u da işgal etmek hevesinde idiler. Ancak İstanbul’a karşı yaptıkları taarruz başarısız oldu.

Yığınaklanmanın gizlilik içinde yapılmasına alınan şu tedbirler etkili oldu:

Birlik intikalleri tamamen gece yapıldı. Gündüz Yunan uçaklarının keşfine mani olacak şekilde, örtülü yerlerde dinlenildi. Hiçbir yerde yürüyüş izi bırakılmadı. Düşmanı aldatmak amacıyla, 2 nci Ordu’nun bazı birlikleri gündüz, güneyden kuzeye intikal ettirildi. Temas hattında savunma faaliyetlerine devam edildi. 1 nci Ordu bölgesinde topçunun yayılması ve mevzilenmesi için ihtiyaç duyulan yollar ve faaliyetler, 2 nci Ordu bölgesinde de aynen yapıldı. Ankara Hükûmeti’nin taarruz konusunda kararsızlık içinde bulunduğuna dair söylentiler çıkarıldı. Basında da bu konu işlendi. Böylece Türk ordusunun daha bir süre, herhangi bir harekette bulunmayacağı kanaati uyandırıldı. Anadolu’da isyan, ihtilal, karışıklık varmış haberleri yayıldı. Anadolu’nun dış dünya ile muhabere ve ulaştırma irtibatı kesildi. Taarruza katılacak kuvvetler ancak 25/26 Ağustos gecesi cepheye, taarruz mevzilerine yanaştırıldı. Türk ordusu taarruz mevzilerine yanaşırken, Yunan 1 nci Kolordusu komutan ve subayları da Afyonkarahisar’da tertipledikleri bir baloda idiler.

Muharebeler:

Birinci gün, 26 Ağustos 1922:

25 Ağustos günü taarruz hazırlıkları ile geçti. Afyonkarahisar güneyinden itibaren Kaleciksivrisi, Erkmen, Belen, Tınaz tepeler ile Kırcaaslan, Çiğiltepe düşman tarafından tahkim edilerek tutulmuştu. Düşman tahkimatı bazı yerlerde iki hatlı olmakla beraber mevzilerin derinliği az, asıl muharebe hattının (AMH) ilerisinde de muharebe ileri karakolları (MİK), ileri mevziler bulunmadığından, keşif kolları Yunan AMH yakınlarına kadar sokulabiliyorlardı. Mevzilerin önlerinde tel örgü engelleri vardı. Düşman Çiğiltepe batısındaki sarp ve yüksek dağları tutmayarak, burada 15 km.lik bir açıklık bıraktıktan sonra bölgenin en yüksek noktası olan Toklusivrisi’nde bir direnek noktası meydana getirmişti. Açık bırakılan bölgedeki dar geçidin gündüz bir süvari bölüğü ile tutulduğu, geceleri bu bölüğün geriye alındığı haber alınınca, süvari Kolordusu için bir geçiş yeri bulunmuş oldu. Önce belirtildiği gibi düşman mevzii Kaleciksivrisi, Erkmen, Belen,Tınaz tepelerinin bulunduğu 10 km.lik sahadan yarılacaktı. Bu bölgeye bir tümen ihtiyatta olmak üzere beş tümen tahsis edildi. Topçu öncelikle bu kuvvetlerin taarruzlarını destekleyecekti. Alınan taarruz tertibi şöyleydi.


Dört tümenli 4 ncü Kolordu; Afyonkarahisar güneyindeki kayalık sırtları ile Kaleciksivrisi-Erkmentepe hattına taarruz edecek, sıklet merkezini iki tümeni ile Erkmentepe istikametinde bulunduracaktı. Yine 4 tümenli 1 nci Kolordu; birer tümeni ile Belen, Tınaz, Kırcaaslan, Çiğiltepeye taarruz edecekti. Süvari Kolordusu; sahra toplarını, tekerli vasıtalarını bırakarak düşmanın boş bıraktığı dağ geçidinden geçip, onun gerilerine saldıracaktı. 2 nci Kolordu; Şuhut-Sandıklı bölgesinde Batı Cephesi ihtiyattı, 6 ncı Tümen; Toklusivrisi karşısında, ordunun sol yanını koruyacaktı. Cepheden taarruz edecek 2 nci Ordu’ya gelince, bu ordu Afyonkarahisar doğusunda ve kuzeyindeki ve düşman kuvvetlerine taarruz edecek, düşmanın Eskişehir doğusu ve Seyitgazi’de bulunan 3 ncü Kolordusu’na karşı da emniyet tedbirleri alacaktı.

Duruma göre karar verecek olan Yunan ordusu komutanı Hacı Anesti, cephenin uzağında İzmir’de idi. Bu da Yunanlıların en büyük hatası idi. Hacı Anesti uzakta kaldığını takdir ederek, ihtiyattaki kolordunun kullanılma yetkisini de 1 nci Kolordu Komutanı Trikopis’e vermişti. İşte Trikopis ihtiyattan bir tümeni güneye kaydırmayı bu yetkiye dayanarak yapmıştı. Ancak bu yetersiz ve yarım bir tedbirdi. 25/26 Ağustos gecesi Türk birlikleri Yunan mevzilerine doğru ilerlediler. İleri hatlar düşman mevzilerine 400 metreye kadar yanaşarak, saat 05.00’te başlayan 05.00’da şiddetini artıran topçu ateşi himayesinde birlikler düşman mevzilerine taarruza başladılar, saat 06.00’da 4 ncü Kolordunun 5 nci Tümeni Kaleciksivrisi’ne ve bunun batısındaki düşman birinci hattına girdi. 5 nci Tümenin batısındaki 11 nci Tümen, Yunan birinci hattı düştükten sonra ikinci hatta, 5 nci Tümen’le beraber taarruz edecekti. 1 nci Kolordu’nun 23 ncü Tümen’i Belentepeye taarruz edecekti. Ancak bu tümenin ilerlemesinde gecikme oldu.

23 ncü Tümen gece yarısı düşmana 1,5 km. yaklaştığı zaman, tümen komutanı tarafından durduruldu. Eskişehir Muharebesi’nde bir gece ilerlemesinde sağında ve solundaki tümenlerin geride kalmaları yüzünden tümeni ağır zayiata uğramıştı. 23 ncü Tümen ilerlerken, doğuda Kaleciksivrisi düşmüş, 23 üncü Tümen batısındaki 15 nci Tümen de saat 06.55’te Tınaztepe’nin ilk mevzilerini ele geçirmişti. 15 nci Tümen’in batısında Afyonkarahisar-Sandıklı yolunun iki tarafından Kırcaaslan tepesine taarruz eden 14 ncü Tümen de tepenin bir kısmını ele geçirmişti. En doğuda Afyonkarahisar istikametinde taarruz eden 8 nci Tümenden düşman mevzilerine girmek beklenmiyordu. En batıda Çiğiltepe’ye taarruz eden 57 nci Tümen’de kati netice yerinde değildi. Bu bakımdan kati netice erinde ve yarma bölgesindeki 23 ncü Tümen’in gecikmesi cepheyi yarmayı engelleyebilirdi. Koca tepeden bütün tümenlerin hareketlerini kontrol eden Başkomutan, telefonla tümen komutanlarına hareketini çabuklaştırarak bir an evvel Belentepe’yi ele geçirmesini ihtar etti. Olayı yaşayanların ifadesine göre, Atatürk’ün kayalık bir arazi üzerinde ayakta çekilen ünlü fotoğrafı 23 ncü Tümen Komutanı ile görüşmek üzere muhabere merkezine giderken alınmıştır. Geç hareket eden 23 ncü Tümen’in birlikleri, büyük bir süratle ilerlediler. Yapılan hücum sonucunda saat 09.00’da Belentepe ele geçirildi.


26 Ağustos 1922 durumu

Öğlene doğru 4 ncü Kolordu’nun Erkmentepe’de düşman ikinci hattına yaptığı taarruz durduruldu. Tınaztepe’yi alan 15 nci Tümen düşmanın karşı taarruzuna uğrayarak çekilmeye başladı. 14 ncü Tümen de Kırcaaslantepe’de aldığı mevzii bırakmaya mecbur oldu. Yunanın kuzeyden getirilen yeni tümeni karşı taarruza geçmişti. Süvari Kolordusu, bütün gece yürüyerek Sarp dağ geçidinden Ahır dağını aşmaya başladı. Süvari Kolordusu bu gün bir tümeni ile Kırka’ya ve Çiğiltepe gerisine taarruz etti. İki tümeni ile de Düzağaç ve Balmahmut’a gitti. İzmir-Afyonkarahisar demiryolunu tahrip etti, telgraf hatlarını kesti ve geceyi ovada geçirdi. Süvarilerin bu hareketleri Yunan gerilerinde şaşkınlığa sebep oldu.


2'nci Ordu bölgesinin kuzey kanadında taarruz eden 61 nci Tümen saat 07.00’de Kazuçuran tepesini ele geçirdi. Fakat 15.00’te Yunan taarruzu ile geriye atıldı. Böylece Türk komutanlığı taarruzun birinci günü düşman cephesini yaramamış oldu.

Trikopis; İhsaniye’deki 9 ncu Tümen’i de Afyonkarahisar’a taşımaya başlamakla beraber, 2 nci Ordu karşısında 4 tabur kadar bir kuvvet aldı. O, bu kuvvetlerle 27 Ağustos günü duruma hakim olacağı kanısındaydı. Halbuki Türk Komutanlığı’nın elinde daha dört tümen ihtiyatı vardı. Sincanlı ovasında düşman gerisine çıkan Süvari Kolordusu’ndan da 27 Ağustos günü büyük başarılar beklenebilirdi. Yunan ihtiyatlarını topluca kullanmaması, onun başarı şansını azaltıyordu. 26 Ağustos akşamı Türk sevk ve iradesinde durum şöyle idi.

4'ncü Kolordu, ihtiyattaki 12 nci Tümen’ini Erkmen tepeye doğru yanaştırdı. İhtiyat 2 nci Kolordu’nun Sandıklı’da bulunan 3 ncü Tümen’i Tınaztepe’ye, 15 nci Tümen’in gerisine getirildi. 23 ncü Tümen’den bir kısım kuzeyde Tınaztepe kuzeyine yaptığı taarruz neticesinde düşman taarruzu durduruldu. 15 nci Tümen’in Tınaztepeye yaptığı baskın neticesinde düşman eline geçen mevziilerin bir kısmı geri alındı.

Birinci gün sonunda Türk Ordusu cepheyi yaramadı. Ancak, tali taarruz Yunan ihtiyatlarının bir kısmını üzerine çekmeye muvaffak oldu. Kaleciksivrisi’ni, Belen, Tınaz ve Kılıçaslan tepelerinin bir kısmını ele geçirdi.

Hacı Anesti’nin emri gerçekleşse idi Türk Ordusu ikinci gün çok daha avantajlı olacaktı. Çünkü, Yunan ordusu karşı taarruza başlamış olsaydı, büyük kısmının gerisini, Türk ordusunun sıklet merkezi bölgesinin önüne düşürmüş olacaktı. Kuzeyden 2 nci Ordu, güneyden 1 nci Ordu, batıdan da Süvari Kolordusu’nun etkisiyle kendiliğinden çember içine düşecekti. Böylece imha daha kısa sürede gerçekleşecekti.

İkinci gün, 27 Ağustos 1922:

Yunan ordusu komutanının kuzeyden bir karşı taarruz yapılmasını istemesi üzerine, güneye nakledilmekte olan 9 ncu tümenin hareketi geceleyin durduruldu. Bu tümenden yalnız bir alay Afyonkarahisar’a getirilmişti. General Diyanis de karşı taarruza ancak 29 Ağustos sabahı geçebilecekti. Bu durumda Türk Ordusu Komutanlığı iki tümenle takviye ettiği cepheyi rahat rahat yarabilirdi. Bu kuvvetlerle yapılan 27 Ağustos hareketleri şöyle cereyan etti:


4 ncü Kolordu, cepheyi 12 nci Tümenle takviye ederek, şiddetli bir topçu ateşinden sonra, sabahleyin hücuma başladı. Kolordu Komutanı Kurmay Albay Kemalettin Sami, hareketleri yakından idare ediyordu. 4 ncü Kolordu birlikleri saat 07.00’de düşman mevzilerine girdi. Saat 08.00’de Erkmen tepeleri (1310 rakımlı tepeler) alındı. Erkmen tepeleri üç Yunan alayı tarafından savunuluyordu. Erkmen tepe düştükten sonra da Yunan kuvvetleri gerideki arızalı ve sarp arazide çekilme emri alıncaya kadar direndiler. Saat 17.00’de Tezekliyayla bölgesi düşürüldü ve Afyonkarahisar şehri gözüktü. Bu muharebede Yunanlılar ölü ve yaralı olmak üzere 3000 kişi kaybetti. 700 mevcutlu bir tabur, 500 zayiat verdi. Kolordunun en doğusunda taarruz eden 8 inci Tümen ise sabah saat 04.00’te, süngü hücumu ile Kurtkayasıtepe’yi almıştı. Böylece kolordunun karşısında bulunan Yunan kuvvetlerinin direnebileceği arazi tamamen alınmış oldu.

1 nci Kolordu Cephesi’ndeki taarruzlar şöyle gelişti:

Belentepeyi bir gün önce 23 ncü Tümen ele geçirmiş, Tınaztepe’yi alan 15 nci Tümen düşman karşı taarruzları ile biraz gerilemişse de gece durumunu düzeltmeye muvaffak olmuştu.


27 Ağustos 1922 durumu

3 ncü Tümen de 26 Ağustos akşamı 15 nci Tümen’in gerisine yanaştırılmıştı. 23 ncü Tümen’in bir müfrezesi de 15 nci Tümen’in karşısındaki düşmanın gerisine taarruz ediyordu. 1 nci Kolordu Komutanı Albay İzzettin başta olmak üzere, sabahın erken saatlerinde 15 nci ve 3 ncü Tümenlerin cepheden, 23 ncü Tümen Komutanı Yarbay Ömer Halis’in bizzat idare ettiği müfrezenin de düşman gerisine yaptığı taarruzlar neticesinde, saat 12.00’de, sekiz tabur kadar olduğu tahmin edilen Yunan, Sincanlı ovasına atıldı. Belentepedeki 23 ncü Tümen büyük kısmı da Türkmen tepedeki bir mukavemeti kırdıktan sonra Sincanlı ovasındaki Sinirköy’e kadar Yunan’ı takip etti. Böylece ovaya inen ilk tümen oldu. Ateş altında bulunan bu köyün insanları dağa gizlenmişti. Kadınlar ve çocuklar Türk askerlerini büyük coşku ve sevinçle karşıladılar. Askerlerin ellerini öptüler. Esaretten kurtulmanın ve kendi ordusuna kavuşmanın sevinç tezahürleri tasviri güç bir ulvi bir manzara yarattı. Tınaztepe düştükten sonra batıdaki 14 ncü Tümen de Kılıçaslan tepedeki Yunan mevziine girdi.


Saat 15.30’da ovaya hakim sırtları tamamen kontrolüne geçirdi. Yalnız Çiğiltepe’deki Yunan direniyordu. Bu tepeye taarruz eden 57 nci Tümenin topçu desteği az, arazisi sarp idi. Yunan tahkimatı da direnek noktası halinde yapılmış ve kuvvetli idi. 26 Ağustos günü yapılan taarruzlarda, önemli zayiat verilmesine rağmen başarılı olunamamıştı.

Bu gün sabah, komşu 14 ncü Tümen’in topçu desteğiyle tekrar taarruz edildi. Yunan direnmesi karşısında topçu desteği yetersiz kaldı. Tepe düşürülemedi. Bu arada Tümen Komutanı Yarbay Reşat, kolordu komutanından “öğleye kadar tepeyi al” emrini aldı. Çünkü cephedeki bütün tümenler, hedeflerini tek tek ele geçirmekteydiler. Taarruzu gelişmeyen sadece bu tümen kalmıştı. Bu emir üzerine Yarbay Reşat, tekrar taarruz ediyor, fakat gene netice alınamıyor. Bunun üzerine başarısızlığı gururuna yediremeyen bu onurlu tümen komutanı, üzüntüsünden saat 11,00 sıralarında tabancasıyla intihar ediyor ve hayatına son veriyor. Geriye de şöyle bir not bırakıyor: “Muvaffakiyetsizlik beni hayatımdan bizar etti.”


Yarbay Reşat, ölümünden sonra albaylığa yükseltildi. Türk tarihinde bu olayın benzerleri mevcuttur. Birinci Dünya Harbi’nde Irak Cephesi Komutanı olan Kurmay Yarbay Süleyman Askeri de, bir muharebeyi kaybettiği için intihar etmişti. Bu olay sonucu itibariyle çok üzücü olmasına rağmen; Türk subayındaki vazife anlayışını ve onur duygusunu göstermesi bakımından da çok önemlidir.

1 nci Ordu Komutanı saat 14.15’te takip emri verdi. Buna göre, Yunan kuvvetlerinin Resülbaba tepe-Balmahmut hattında tutulmasına fırsat vermemek için, 1 nci ve 4 ncü Kolordular istikametlerinde kuzeye doğru ilerleyecek, Süvari Kolordusu da gerilerde kargaşa ve panik yaratacaktı. Takip emrini alan tümenler akşama doğru ovada ilerlemeye başladı. Yunan kuvvetleri tepelerden ovaya dökülünce, saat 17.30’da, Çiğil tepe de düştü.

Süvari Kolordusu 27 Ağustos sabahı, Düzağaç-Ayvalı-Akçaşehir Kırka-Çayhisar bölgesinde ve bir kısmı ile de temasta idi. Fahrettin Paşa sabah 04.30’da, 1 nci Ordu Komutanından “Yunan ihtiyat kolordusu ile Dumlupınar’daki kuvvetlerinin keşfi ve takviyeye gelecek kuvvetlerin geciktirilmesi” emrini aldı. Bunun üzerine sabahleyin tümenlerini Akçaşar platosunun üç yanına karşı tertipledi ve her birine keşif bölgeleri tahsis etti. Öğleden sonra ise yarma bölgesinden çekilen Yunan kuvvetlerinin gerisine düşecek şekilde, 1 nci Süvari Tümeni Balmahmut istikametinde; 2 nci Süvari Tümeni Başkimse üzerinden Yelgediği’ne taarruza başladı. Bu arada 2 nci Süvari Tümeni Yıldırım Kemal istasyonunu tahrip etti, demiryolu koruma birlikleri ile çarpıştı. 14 ncü Süvari Tümeni de bir alayı ile Karacaören kuzeyinde, bir alayı ile Tazılar’da, bir alayı ile Kızılca güneydoğusunda akşama kadar çarpıştı.

Süvari Kolordusu’na saat 15.30’da, ordudan saat 10.00’da çıkan bir emir daha geldi. Emirde, kolordunun Akçaşar bölgesinde toplanması ve Balmahmut istikametinde ilerlemesi isteniyordu. Kolordu, ordu emrinden sonra, 1 nci Süvari Tümeni’ni Balmahmut’a yöneltti. 2 nci Süvari Tümeni’ni Afyonkarahisar-Kütahya demiryolunu İhsaniye bölgesinden kesmeye gönderdi. 14 ncü Süvari Tümeni’ni de, Uşak’tan gelecek Yunan tümenine karşı batı yan emniyetini sağlama görevi verdi. 2 nci Tümen demiryolunu kestikten sonra, 1 inci Tümen’e katılacaktı. Fahrettin Paşa, bu hareketle B. Sincanlı ve Afyonkarahisar ovalarındaki Yunanı, iki tümenle kuzeyden çevirmeyi düşündü.

Saat 18.45’te ordunun takip emri geldi. (14.30’da verilmişti.) Fahrettin Paşa kendi emrinde değişiklik ihtiyacı duymadı. Fahrettin Paşa emirlerin önünde gidiyordu. 2 nci Süvari Tümen’i bütün gece yürüyerek sabaha karşı Eğret’e vardı. 14 ncü Süvari Tümeni de Olucak’a ulaştı. Fahrettin Paşa, bugünkü manevrası ile, Sincanlı ovasını Altıntaş ovasından ayıran ve hakim olan İlbulak dağına el atmış; böylece Sincanlı ovasındaki Yunan kuvvetlerinin kuzeye çekilmesine, Altıntaş ovasındaki kuvvetlerin de güneye inerek güneydekilerle birleşmesine mani olur bir tertibat almıştı. B tertibatın etkisi yarınki muharebelerde görülecektir.

2 nci Ordu bu gün mevzi muharebeleri şeklinde harekâtı yürüttü. Aktif bir harekâtta bulunmadı. Güneyde cephe yarıldıktan sonra 1 nci Ordu Komutanı, 2 nci Ordu’nun da 6 ncı Kolordusu ile taarruza geçmesini ve ilerlemesini teklif etti. İsmet Paşa bu hususu emir olarak iletti. 2 nci Ordu Komutanı ise, cephedeki Yunan kuvvetlerinin bulunduğu hatlarda kalmasının, 4 üncü Kolordu ile Yunan yan ve gerilerine düşülmesinin daha uygun olduğunu bildirdi. Birliklerine taarruz emrini verdi. 16 ncı Tümen saat 14.00’te Yanıktepe ve Uzungüney tepesi; 17 nci Tümen saat 18.00’de Kabaçkıran tepeyi, sonra Dedesivrisi ve Evliya tepeleri; 61 nci Tümen de 19.00’da Kazuçuran tepeyi tekrar aldı. Gece 24.00’te Yunan derinliklerine doğru subay keşif kolu gönderildi. Sabaha karşı Yunan kuvvetlerinin 2 nci Ordu karşısından tamamen çekildiği öğrenildi. Ordu Komutanı Mürettep Süvari Tümeni’ne, Afyonkarahisar-Eskişehir demiryolunu geceleyin doğu bölgesinden kesmesini emretti.

Yunan kuvvetlerinin hareketi bu gün şöyle gelişti: Trikopis sabahleyin Erkmentepe’ye karşı taarruz emretti. Ancak Türk taarruzu daha erken başladığından yapılamadı. Tümenlerden kötü haberler gelmeye başlayınca, saat 11.00’de General Trikopis, Afyonkarahisar ve Sincanlı ovaları kuzeyindeki sırtlara çekilme emrini verdi. Halbuki 1 nci Türk Kolordusu karşısında 1 nci ve 7 nci Yunan Tümenleri perişan bir vaziyette idiler. Bunlar Trikopis’in emrini almamakla beraber, onun düşündüğü gibi Sincanlı ovası kuzeyindeki sırtlarda tutunmak istiyorlardı. Fakat alınan tertipler Trikopis’in emrine uygun olmadığı gibi, Trikopis de bu birliklerle irtibat sağlayamadı. Yeni tutulmak istenen mevzi Afyonkarahisar ve Sincanlı ovalarının kuzeyini kaplayan tepelerdi. Bunlar İlbulak Dağı’nın batıya doğru uzanan kollarıdır. Erkmentepeden kuzeye Resülbaba tepesine doğru uzanan bir kol Afyonkarahisar ve Sincanlı ovalarını birbirinden ayırır. Sincanlı ovasının batısını kapayan sırtlar Ahır dağları ile birleşirler. Bu mevzi iki ovaya hakim olması ve batı kanadının Ahır Dağı’na dayanarak İzmir istikametini kapaması yönünden de savunmaya elverişli idi. Ahır dağındaki Toklusivrisi bir Yunan kuvveti tarafından tutulmakta ve bu bölge yakınında ayrıca 2 nci Yunan Tümeni bulunmakta idi.

Yunanlıların tuttuğu mevzi savunmaya elverişli ise de, Yunan kuvvetleri bu mevzide karmakarışıktı. Bu durumu dikkate alan Trikopis, geniş bir çekilme niyetinde olmasına rağmen kuzeydoğuda kalan 2 nci Kolordunun batıya doğru çekilebilmesini korumak mecburiyetinde idi. Yapılacak en doğru hareket Kütahya istikametine doğru çekilerek, Eskişehir’deki kolordu ile birleşmekti. Halbuki cephe yarıldıktan sonra ordu komutanı, İzmir’e kadar bölgenin adım adım savunmasını istemişti. Trikopis de İzmir istikametinden ayrılmayı düşünmüyordu. İlk defa, iki komutanın fikirleri bu hususta birleşmişti. Fakat İzmir yolu Süvari Kolordusu tarafından kesilmiş ve yeni Türk kuvvetleri de Yunan çekilme yollarını tehdide başlamıştı. Cephesi güneye doğru olan Yunan ordusunun batıya doğru kaydırılması zor bir işti. Bu zorluğu arttırmak maksadıyla 1 nci Ordu Komutanı Nurettin Paşa 27/28 Ağustos gecesi kuzeye doğru ilerlemeye ve 28 Ağustos sabahı düşman savunma mevziine bir baskın yapmaya karar verdi. Bu karar gereğince iki gün iki gece aralıksız muharebe eden birlikler 27 Ağustos akşamından itibaren kuzeye doğru yürüyüşe devam edeceklerdi. Düşman tarafından terk edilen Afyonkarahisar, Albay Kazım komutasındaki 8 nci Tümen tarafından kurtarıldı. 27 Ağustos gecesinde her iki tarafın üst komutanlıklarında çok heyecanlı ve tartışmalı anlar yaşandı.


Türk ordusu, Eskişehir bölgesi hariç, Yunanlıların bütün asıl mevzilerini ele geçirmişti. 1 nci Ordu komutanı öğleden sonra takip emrini vermiş ve birlikleri kuzey istikametinde ilerliyordu. Böylece Yunanlılar İzmir demiryolundan uzaklaştırılmış ve İlbulak Dağı’nda savunması önlenmiş olacaktı. 2 nci Ordu komutanı ise Yunanlıların çekildiğine inanmıyordu. Bu nedenle ordusunu ihtiyatlı hareket ettirmek istiyordu. Ayrıca temas hattının durumu Eskişehir bölgesindeki Yunan 3 ncü Kolordusuna, 2 nci Ordunun her an gerisine düşebilme imkânı vermekteydi. Ordu takip için batıya ilerlediği takdirde bu tehlike daha da artacaktı.

Batı Cephesi komutanı ise Yunanlıların 1 nci Ordu komutanının düşündüğü gibi kuzeye değil, batıya çekileceklerini değerlendiriyordu. Gece Afyonkarahisar’a gelen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa da, İsmet Paşa’nın değerlendirmesine katılınca, gece yarısı 00.30’da, Cephe Komutanlığı’ndan ordulara özetle şöyle emir verildi:

“Yunan kuvvetlerinin İlbulak Dağı ve uzanımı hattında tutacağı değerlendirilen mevzii her iki yandan kuşatma, imha etmek, böylece batıya ve kuzeye çekilmesini önlemek maksadıyla; 2 nci Ordu, Döğer-Muratlar-Belce istikametinde; 1 nci Ordu Bakırcık tepe-Dumlupınar-Ahatköy istikametinde takip yapacak.”

Birinci Ordu Komutanı, daha önce kuzeye yönelik verdiği takip emrini gece saat 02.45’te değiştirdi. Cephesi kuzey olan 8 tümenin bu emirle tam sola dönerek batıya yönelmesi gerekiyordu. Birliklerin dağınıklığı ve yaya olması, mesafelerin uzaklığı, muhabere irtibatlarını atlı habercilerle yürütüldüğü düşünüldüğünde, bu değişikliğin ne kadar zor şartlarda gerçekleştirileceği anlaşılabilir.

Geceleyin Yunan komuta erlerine baktığımızda, bir gün önce başlayan karışıklığın hâlen devam ettiğini görüyoruz. Ordu komutanı Hacı Anesti’nin İzmir’den gönderdiği emirler, durumu içinden çıkılmaz hale getiriyordu. Hacı Anesti öğleyin, 1 nci Kolordu İlbulak Dağı’na çekilirken bir emir göndermiş, Kolordu komutanlarının kendisine olan güvenini de sarsmıştı. Bu emre göre, üç kolordu da karşı taarruza geçecekti. 1 nci Kolordu kaybettiği mevzileri geri alacak; 2 nci Kolordu Çobanlar istikametinde Afyonkarahisar doğusuna; 3 ncü Kolordu da Bavurdu istikametine taarruz edecekti.

2 nci Kolordu komutanı “yapamam” cevabını verince, gece 03.00’te, Hacı Anesti İzmir istikametinin kapatılmasını ve adım adım savunulmasını emretti. 2 nci Kolorduyu da, komutanı başında kalmak üzere, 1 nci Kolordu komutanı emrine verdi. Böylece emir-komuta birliğini sağlamayı düşündü.

Albay Ali Hikmet komutasındaki ihtiyat 2 nci Kolordu da geceleyin Afyonkarahisar istikametinde yürütüldü. Bu kolordunun yarılan cepheden Sandıklı-Sincan yolu ile yürütülmesi halinde 1 nci Ordunun batıya doğru kaydırılması daha kolay olabilirdi.

Üçüncü gün, 28 Ağustos 1922:

Batı Cephesi’nin direktifine göre 2 nci Ordu, kuvvetlerini Kütahya yolunu kesmek üzere batı ve güneybatı istikametinde ilerletti. 28 Ağustos sabahı düşman artçıları henüz bu ordunun karşısında idiler. 2 nci Ordu düşmanın çekilmediğini zannederek ihtiyatlı hareket ettiği için, bu ordunun düşmanla teması kesildi. Birlikler ortalama 18 km. kadar ilerleyebildiler. 2 nci Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa; son derece ihtiyatlı hareket etmekte idi. 2 nci Ordu birlikleri 10-15 km. daha ilerleyebilseydi, Yunan kuvvetleri bu günden kuşatılma tehlikesi karşısında kalabilirlerdi. Ordunun Mürettep Süvari Tümeni bugün Döğer’i alarak Altıntaş istikametinde ilerledi ve Kütahya-Afyonkarahisar yolunu tutarak ordunun kuzey yan emniyetini sağlamak üzere kuzeye yöneldi ve geceyi Hacıbeyli’de geçirdi. 6 ncı Kolordu ve 61 nci Tümen, İhsaniye-Gazlıgöl hattına kadar ilerlediler.


1 nci Ordu’nun harekatı şöyle gelişti:

4 ncü Kolordu, ilk takip emri gereğince, sabah erken saatte, Afyonkarahisar hemen batısı bölgesinden Altıntaş istikametinde ilerlemesine devam etti. Tümenlerin hareketinden yaklaşık 1,5 saat sonra Ordu Komutanlığı’ndan, takip istikametini emir alındı. Kolordu komutanı saat 07.20’de verdiği emirle, birliklerini batıya çevirdi. Ancak bu emrin de tümenlere ulaşması zaman aldı. 5 nci Kafkas Tümeni bu zaman içinde Çakırsaz’dan İnaz’a (8 km.); 11 nci Tümen Boyalı’dan Köprülü’ye (8 km.) kadar ilerlemişti. Yeni emirle kolordu, akşama kadar Yıldırım Kemal-Başkimse-Akçaşar bölgesine (25-30 km.) yani yürüyüş hedefine ulaştı. Tümenler bir günde yaklaşık 40 km. ilerlemiş oldular. Birliklerin 14 Ağustos’tan beri devamlı intikal halinde oldukları ve üç gündür muharebe ettikleri düşünüldüğünde, bu taarruz hızının büyüklüğü anlaşılabilir.

28 Ağustos 1922 durumu

1 nci Kolordu birlikleri geceyi Balmahmut güneyi ve Boyalı bölgesinde geçirmişlerdi. Emir değişikliği bu kolorduyu etkilemedi. Harekat öncesinde yeni emir alındı ve tümenlere verildi. Takip harekatı saat 05.00’te başladı ve hedef olarak verilen Düzağaç-Karacaören-Tazılar bölgesine saat 16.00’da ulaşıldı. Bu harekat esnasında 23 ncü Tümen, önce Köprülü kuzeyinde Yunan 12 nci Tümen birliklerine, sonra Köprülü’de de 4 ncü Tümen’e baskın yaptı ve zayiat verdirdi. Baskına uğrayan Yunan birlikleri kuzeye çekildi. Balmahmut’taki Yunan erzak depoları da sağlam olarak ele geçirildi. Bu en büyük ganimet oldu. Bazı birlikler iaşelerini bu depolardan sağladılar.

28 Ağustos sabahı süvariler önemli iki baskın yaptılar. 5 nci Süvari Kolordusu 27 Ağustos akşamı, Küçükköy (Yıldırım Kemal) dolaylarında Afyonkarahisar’dan Dumlupınar’a ve Uşak’a giden çekilme yollarını kesmiş bulunuyordu. Kolordu Komutanı Fahrettin Paşa burada bir tümen bırakarak 27-28 Ağustos gecesi, İlbulak Dağı üzerinden Eğret istikametinde ilerlemeye karar verdi. Niyeti Yunan’ın 2 nci Kolordusu’na baskın yapmaktı. Ne yazık ki bu iki süvari tümeninden Yarbay Suphi komutasındaki 14 ncü Tümen, gece düşman birliklerine çatmamak için dolambaçlı yollar takip ederek çok geride kaldı. Kurmay Yarbay Zeki’nin öndeki 2 nci Tümen’i de, gece karanlığında iki kola ayrılarak; bir alay Bayramgazi istikametine gitti. Bu yüzden iki süvari tümeni ile varılması gereken Eğret köyüne, iki alay ulaşabildi. Bu köyde 2 nci Yunan Kolordusu’nun hiç muharebeye girmemiş, dolgun mevcutlu 9 ncu Tümen’i, çadırlı ordugahta idi. Gün doğarken süvarilerin baskınına uğradı. 12 000 mevcutlu Yunan 9 ncu Tümen’i karşısında Türk kuvvetleri 1 200 atlıdan ibaretti.

Baskın, düşman ordugâhında karışıklık çıkardı. Düşman toparlandıktan sonra süvariler Ulucak istikametinde çekilmeye mecbur oldu. Bayramgazi istikametine giden Süvari Alayı da, General Trikopis’in karargahına ve bunun yanındaki bir Yunan müfrezesine çattı. Bu alayda bir hayli karışıklığa sebep olduktan sonra, mevziye giren düşman topçusunun ateşi karşısında Ulucak istikametinde çekildi. Bayramgazi ile 23 ncü Tümen’in baskın yaptığı Köprülü arasında 10 km. mesafe vardır. 23 ncü Tümen, gün doğarken Köprülü’deki 4 ncü Yunan Tümeni’ne başarılı bir baskın yaptığı sırada, Bayramgazi’de de Trikopis baskına uğramıştı. Eğer 14 ncü Süvari Tümeni geride kalmayıp baskına katılsaydı, bugün parlak bir zafer kazanılabilirdi. Buna rağmen 14 ncü Tümen’in de etkili bir harekatta bulunmuş olduğu Yunan kaynaklarından öğrenilmiştir. Bu Tümen geceleyin ilerlerken, Başkimse bölgesinde, ansızın Yunan kuvvetleri ile muharebeye tutuşur. Karanlıkta durumu aydınlatamaz ve yol kapalı diye daha uzun bir yola sapar. Oysa muharebeye tutuştuğu birlikler, Franko’nun kontrolündeki 1 nci ve 7 nci Yunan Tümenleridir. Franko hatlarında, bu gece çarpışmasının moralini çok bozduğunu, “Türk süvarisi” diye bağırılarak kaçıldığını, subayların gayretine rağmen paniği durduramadıklarını, birlikleri ancak Dumlupınar’da toplayıp düzene koyabildiğini anlatmaktadır. Franko’nun kontrolündeki birlikler gece çatışmasından sonra kaçar gibi Dumlupınar istikametinde çekilmeye devam ederken, sabahın ilk ışıkları ile beraber, Dumlupınar’a giden yol üzerinde, Yıldırım Kemal bölgesinde bırakılan 1 nci Süvari Tümeni’ne çattılar.

Ancak Albay Mürsel komutasındaki bu tümenin kuvveti yeterli gelmediğinden; General Franko, emrindeki 1 nci ve 7 nci Tümenler ile Albay Plastras müfrezesi, 1 nci Süvari Tümeni’nin etrafından dolaşarak Dumlupınar mevziine çekilmeye ve oradaki 2 nci Yunan Tümeni ile birleşerek İzmir istikametini kapatmaya muvaffak oldular. İlbulak dağı etrafında Trikopis’in elinde 5 tümen kalmıştı ki, Türk ordularının bu kuvveti de kaçırmaması gerekmekteydi. 28 Ağustos öğleye doğru 2 nci ve 14 ncü Süvari Tümenleri Ulucak bölgesinde birleştiler. Fahrettin Paşa, bu tümenlere, bu bölgede kuzeye ve kuzeydoğuya karşı mevzi aldırdı. Trikopis de kontrolündeki birliklerle Yel gediğinden geçerek Dumlupınar’a gitmek istiyordu. Yolunun süvariler tarafından kapatıldığını görünce, taarruz etti. Süvariler Yunan kuvvetlerini akşama kadar oyaladılar. Akşam, imha olmamak için Altıntaş’a çekildiler. Böylece Trikopis grubu ile, güneyindeki Franko grubunun birleşmesi önlenmişti. Akşam saatlerinden itibaren de araya Türk piyadeleri girecekti. Türk süvarileri bu günkü hareketleri ile tarihi bir rol oynamışlardır. Fahrettin Paşa, ayrıca iki tümenini Altıntaş bölgesine çekmekle de, 2 nci Ordu’dan evvel Kütahya yolunu kapatmış oldu.

General Trikopis geceyi İlbudak dağı kuzeyinde geçirdi. Böylece Türk ordusuna, kuvvetlerini önlemek fırsatını verdi. Onun kısa istirahatlerle geceli gündüzlü yürümesi gerekirdi. Trikopis hatıratında, gece yürüyüşünün karışıklığa sebep olacağından ve emniyetli kılavuzlar bulunmadığından bahsederek, kendi hareketini savunmaktadır. Yunan yazarları da Trikopis’in yürüyüşünü kaplumbağa yürüyüşüne benzetmektedirler. Trikopis birliklerini 29 Ağustos günü saat 03.00’ten itibaren harekete geçirmek suretiyle, Türk çemberinden kurtulmak ve Dumlupınar mevzilerindeki Franko grubu ile birleşmek istiyordu. Fakat emirlerin geç gelmesi yüzünden birliklerin hareketleri ancak saat 05.00’te mümkün olabildi. Onun ikinci bir hatası da en kısa yoldan Dumlupınar’a gitmekti. Bu istikamet üzerinde Türk birlikleri vardı. Trikopis Türk birliklerine taarruz ederek, onları yarıp geçmeyi göze almışsa da, birliklerin böyle bir harekatı gerçekleştirecek güçleri yoktu. Çatışmalarla vakit kaybetmektense, Türk kuvvetlerine karşı yancılar bırakıp kuzeyden yürümek daha emniyetli ve başarılı olabilirdi.

Bugün Eskişehir bölgesindeki Yunan 3 ncü Kolordusu’nda çekilme emareleri görüldü. Türk İhtiyat Kolordusu Afyonkarahisar’dan Resulbaba Tepe doğusuna yanaştırıldı.

Dördüncü gün, 29 Ağustos 1922:

Batı Cephesi Komutanı, 2 nci Ordu birlikleri (4 piyade tümeni) ve Süvari Kolordusu ile kuzeyden; 1 nci Ordu’nun 4 ncü Kolordusu ile de güneyden Trikopis grubunu kuşatmak ve 1 nci Kolordu ile de Dumlupınar mevziine taarruz etmek için gerekli emri verdi. 2 nci Kolordu da ihtiyat olarak Dumlupınar istikametinde yürüyecekti.


Bu gün 2 nci Ordu birlikleri 30 km. yürüyerek Altıntaş ve güneyine vardıkları halde, düşmanla temas tesis edemediler. Eskişehir bölgesindeki Yunan kuvvetlerinin gerilerini kesmek maksadı ile 28 Ağustos’ta harekete başlayan 3 ncü Kolordu’nun 1 nci Tümen’i bu gün Döğer’e ulaştı ve geceyi Döğer’de geçirdi.

29 Ağustos 1922 durumu

1'nci Ordu 

2 nci Ordu’nun Mürettep Süvari Tümeni ise öğleye doğru Genişler-Kurtköy bölgesine geldi. Ordudan verilen bir emirle, Meclis Muhafız Taburu’nu da emrine alarak Kütahya’yı kurtarması ve İnönü bölgesine yetişmesi istendi. Tümen, geceyi Altıntaş kuzeyinde geçirdi. Altıntaş bölgesinde bulunan Süvari Kolordusu da çok yorgundu. Ancak bir tümeni düşmanla temas halinde idi. Bununla beraber Yunan kuvvetlerinin kuzeybatıya çekilmesine mani olacak şekilde tertiplenmişti.


1 nci Ordu’nun harekatına gelince, Yunan kuvvetlerinin güneyinde bulunan 4 ncü Kolordu, Dumlupınar’a giden çekilme yolunu kesmek vazifesini almıştı.

Trikopis bir gün önceki hatasını tekrarladı. Birliklerine batıya doğru çekilme istikametleri vereceği yerde, güneybatıya doğru verdi. Bu ise Yunan tümenlerinin Türk kuvvetleri arasından geçmesi demekti. Trikopis’in kısa yoldan Dumlupınar’a gitmek istemesi, sabahın erken saatlerinde 4 ncü Kolordu’ya çatmasına sebep oldu. Bu muharebede 4 ncü Kolordu’nun en doğudaki tümeninin abartılmış bir raporu üzerine, ihtiyat tümeninin bu istikamete gönderilmesi ile kapanması gereken Dumlupınar istikametinde 15 km.lik bir açıklık kaldı. 2 nci Kolordu’dan verilen 3 ncü Tümen de 4 ncü Kolordu’nun batı yanından taarruza geçirilmiş ise de, bu açıklık kapatılamadı. Dumlupınar mevziine taarruz etmek vazifesini alan 1 nci Kolordu, bu mevziiye 12 km. mesafede bulunuyordu. Dumlupınar’ın güney kanadı olan Toklusivrisi karşısında da 6 ncı Piyade Tümeni vardı. Dumlupınar mevziine taarruz vazifesini alan 1 nci Kolordu’nun güneydeki 57 nci Tümen’i, Yunan ileri birlikleri ile çatışmaya girdiğinden, 1 nci Kolordu’nun hareketi gecikiyordu.


29 Ağustos 1922 Afyonkarahisar Cephesi 

1 nci Kolordu’nun 23 ncü Tümen’i, kolordunun kuzeyinde Düzağaç köyünde bulunuyordu. Bu tümen sabahın erken saatlerinde Yunan uçaklarının taarruzuna uğradı.  Bu durum tümenin zamanından önce ileri harekata başlamasına sebep oldu. 23 ncü Tümen’in bu günkü hareketleri, Trikopis grubunun imha olmasının sebeplerinden birisi olduğundan, harekatını detaylandırmak faydalı olacaktır.


1 nci Kolordu’nun (4 tümenli) en kuzeyinde bulunan 23 ncü Tümen’e Arpagediği’ni ele geçirmesi görevi verildi. Tümen hedefini öğrenince tafsilatlı emri beklemeden harekete başladı.

Onun güneyinden de 14 ncü ve 57 nci Tümenler ilerliyordu. 15 nci Tümen 23 ncü Tümen’i takip edecekti. 23 ncü Tümen diğer tümenlerden bir saat evvel harekete etti. Oysa tahkim edilmiş bir mevziiye birlikte taarruz etmek uygun olurdu. Öğleden sonra Arpagediği’ndeki düşmanla teması tesis etti ve öncü alayı ile taarruza başladı. Büyük kısım kuzeyden Arpagediği’ne taarruz etmek için ilerlediği sırada, Çalköy üzerinden Dumlupınar’a doğru uzun bir düşman kolunun yürüdüğü haberini aldı. Bunun üzerine tümen, batı istikametinde ilerleyen büyük kısmını, kuzeye yöneltti. Aslıhanlar bölgesinde, ilerleyen Yunan kuvvetlerini tespit etti. Trikopis’in son güneye inme ve birleşme ümidini de söndürdü. Önü tıkanan Yunan kuvvetleri, Çalköy bölgesindeki çanak şeklindeki arazide yığılmaya başladılar. Bir bakıma 30 Ağustos Muharebesi’nde imha olmaya hazırlandılar. Bu durumun yaratılmasında 23 ncü Tümen’in payı büyüktür. Tümen Komutanı Yarbay Ömer Halis, inisiyatifini kullanarak, kolordunun kendisine verdiği hedefi ele geçirmekten sarfı nazar etmiş ve kuzeyden gelen Yunan kuvvetlerini tespit etmeyi daha önemli görmüştür.

Dumlupınar mevziinin güneyinde bütün mevziiye hakim olan Toklusivrisi vardır. Bu tepenin karşısında bulunan 6 ncı Tümen akşama doğru, 26 Ağustos’tan beri direnen tepeyi ele geçirdi. Bu durumda, cepheden ilerleyen 1 nci Kolordu’nun taarruzu başlamadan önce General Franko, Dumlupınar mevziini boşaltmaya ve 10 km. gerideki Kaplângı mevziine çekilmeye mecbur oldu. Yalnız Arpagediği’nde sarp bir bölgede bulunan Plastras Müfrezesi yerinde kaldı.

Bu gün Hamurköy-Ulucak-Aslıhanlar bölgelerinde yakalanan Yunan kuvvetlerinin, gece karanlığından faydalanarak kaçmalarına fırsat vermemek için, gece de taarruzlara devam edildi. 4 ncü Kolordu kuşatma kavisini batıya doğru uzattı.

İhtiyat 2 nci Kolordu, bugün Düzağaç-Karacaören bölgesine yanaştırıldı. Muharebenin dördüncü günü bitmesine rağmen, görüldüğü gibi Yunanlıların cephe ihtiyatı bugüne kadar bir bütün olarak kullanılmadı. Zaman zaman kolordulara tümen verildi, fakat kısa süre sonra onun yerine bir başka tümen ihtiyata çekildi. Cephe seviyesinde her an iki veya üç tümenin ihtiyatta bulundurulmasına özen gösterildi.

Sonuç olarak günün sonunda, Yunan kuvvetlerinin büyük kısmı 1 nci Ordu ile güneyden ve güneybatıdan, 2 nci Ordu ile kuzeyden ve doğudan, Süvari Kolordusu ile de kuzey ve kuzeybatıdan kuşatılarak çember içine alındı. Sadece Kızıltaş deresi boyunca batıya giden ve Murat Dağı’na dayanan dar bir yol açık kaldı.

Beşinci gün: 30 Ağustos 1922 Başkomutan Muharebesi:

Afyonkarahisar’da bulunan Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 30 Ağustos sabahına doğru, komuta yerinde tutulan durum haritasını tetkiki üzerine, hemen Genelkurmay Başkanını ve cephe komutanını yanına çağırdı. Durum haritasında yukarıda, 29 Ağustos gününde açıklanan durum gözüküyordu. Cephe komutanına çembere alınan kuvvetlerin imha edilmesi emrini verdi. Hareketleri çabuklaştırmak için kendisi 4 ncü Kolordu’nun yanına gitti. Genelkurmay Başkanını 2 nci Ordu’nun yanına gönderdi. Batı cephesi komutanını da bütün cepheyi idare etmesi için Afyonkarahisar’da bıraktı.


Dumlupınar yolu kesildikten sonra, Trikopis, grubu Murat Dağı kuzeyinden Gediz istikametinde çekilebilirdi. Bu nedenle 29 Ağustos akşamı Süvari Kolordusu bu istikameti kapatmak üzere harekete geçirildi. Altıntaş ve güneyinden gelen 2 nci Ordu’yu güneye doğru yürüterek, Trikopis kuvvetlerinin kuzeyine taarruz; dört tümenli olan 4 ncü Kolordu’ya da, güneyden ve batıdan kuşatma vazifesi verildi. Dumlupınar kuzeyinde bulunan 23 ncü Tümen de, bu kolordunun emrine verildi. Bu suretle birlikleri beş tümene çıktı. 2 nci Ordu’nun emrinde iki tümenli 6 ncı Kolordu ile 61 nci Tümen bulunuyordu. Bu duruma göre General Trikopis’in beş tümenine karşılık sekiz piyade ve üç süvari tümeni kullanılacaktı.

30 Ağustos 1922 Afyonkarahisar Cephesi 

Bir gün önce Yunanlıların boşalttığı Dumlupınar mevziine giren 1 nci Kolordu, 30 Ağustos sabahından itibaren Franko grubunun Murat Dağı ile Kaplângı dağı arasındaki mevziine taarruz etmek üzere batıya doğru harekete geçti. Albay Ali Hikmet komutasındaki iki tümenli 2 nci Kolordu da ihtiyatta idi.


Tertipler çok yerinde olmakla beraber, Trikopis’i kuşatacak kuvvetler 15-20 km. uzakta idiler. Trikopis’in karşısında 23 ncü Tümen ile doğuda 3 ncü Tümen vardı. Yeni kuvvetler gelinceye kadar düşmanı tutmak vazifesi bu tümenlere düşüyordu. Gün ağarırken Yunanlıların bir kısmıyla Çalköy ve Adatepeler’de toplandığı, bir kısım kuvvetinin de Kızıltaş deresinden Gediz istikametinde çekildiği görülüyordu. Güneşin ilk ışıkları ile beraber iki tümen topçusunun ateşe başlaması karşısında birlikler dağıldı ve Adatepelerin gerilerine sığındılar. Batıya kaçmalarına mani olmak için de gerekli tedbirler alındı. Adatepeler, Aslıhanlar kuzeyinde etrafı dağlarla çevrili bir alan içinde taşlı tepeciklerden ibarettir. Bu tepelerin bulunduğu saha doğudan batıya 2,5 ve kuzeyden güneye 1,5 km. genişliğindedir. Bölge ortası tümsek bir hamam tasına benzer. Trikopis, Adatepelere sığınmasını şöyle izah eder: Dumlupınar mevziinde bulunduğunu tahmin ettiği General Franko grubu ile işbirliği yapmak için öğleye kadar beklemişti. Öğleden sonra da Banaz istikametinde çekilirken her taraftan taarruza uğrayarak güneş batıncaya kadar savunmaya karar vermişti.


Tarafların Durumu 30 Ağustos 1922

Trikopis’in kuşatma çemberinden Banaz istikametine çekilmesine mani olan Türk ordusu ise, şu tertipte taarruz ediyordu:


Kuzeyde 2 nci Ordu, 61 nci Tümen’iyle Allı Ören üzerinden Büyük Adatepe’ye; 6 ncı Kolordu’nun 16 ncı Tümen’i Çalköy batısına taarruz ediyordu. Bu kolordunun 17 nci Tümen’i de ihtiyatta bulunuyordu. 4 üncü Kolordu’nun 11 nci Tümen’i Çalköy güneyinden Küçük Adatepe’ye taarruz ediyordu. Mustafa Kemal Paşa bu tümenin gözetleme yerindeydi. 11 nci Tümen’in güneyindeki 5 inci Tümen Selkisaray üzerinden Adatepeye ve en batıdaki 23 ncü Tümen de Büyük Aslıhanlar’dan Büyük Adatepeye taarruz ediyordu. 12 nci Tümen de kolordu ihtiyatı idi. Taarruzun şiddetle devam ettiği bir sırada 23 ncü Tümen’in gerisine doğru bir yürüyüş kolunun ilerlediği görüldü. Bu kuvvet Albay Kazım komutasındaki 3 ncü Tümen’di. Kolordudan 23 ncü Tümen’in taarruz ettiği Büyük Ada tepeye taarruz etmek emrini almıştı. Kolordu emrine göre 23 ncü Tümen’in daha batıdan Ağaçköy üzerinden Yunanlıların gerisine taarruz etmesi gerekiyordu. Bu durumda iki tümen komutanı vazifelerini değiştirmeye karar verdiler. Düşman gerisine 3 ncü Tümen taarruz edecekti. Fakat tümenin düşman gerisine varması ancak güneş battıktan sonra mümkün olabilirdi. 3 üncü Tümen gelirken bir alay yolunu şaşırdığı için, tümenin iki alayı kaldı. Bu iki alayla gece batıya doğru akan düşman selini tamamıyla durduramadı. Kuzeyden düşman gerisine taarruz vazifesini alan 61 inci Tümen’in kuşatma kanadı da düşman karşı taarruzuna uğradı. Bu sebeplerden dolayı düşman gerisine 1,5 km.lik bir açıklık kaldı ve buradan 6000 kişiyle General Trikopis kurtulmaya muvaffak oldu. Başkomutan Muharebesi çok iyi hazırlanmıştır. Fakat taarruzdaki gecikmeler yüzünden kuşatılanların tamamıyla imhası mümkün olamadı. Yunanlılar muharebe sırasında binlerce ölü ve binlerce esir bıraktılar. Kurtulanlar yalnız tüfeklerini götürebildiler. Bütün toplarını, tekerlekli ve motorlu vasıtalarını muharebe meydanında terk ettiler. Kaçanların bir kısmı da yollarda esir edileceklerdi. Trikopis ise 5000 kişiyle Uşak’ta teslim olacaktı.

Başkomutan Meydan Muharebesi’nde imha edilen Yunan tümenleri şunlardı:

4 ncü Tümen: Afyonkarahisar güneyinde 4 ncü Kolordu karşısında savunmuştu.
5 nci Tümen: Afyonkarahisar kuzeyinde 16 ncı Tümen karşısında savunmuştu.
9 ncu Tümen: İhtiyat 2 nci Kolordu’nun tümeni idi. Muharebelere girmemişti.
12 nci Tümen: Afyonkarahisar kuzeyinde 17 nci Tümen karşısında savunmuştu.
13 ncü Tümen: İhtiyat 2 nci Kolordu’nun tümeni idi. Muharebelere girmemişti.

Gece yarısına kadar devam eden imha muharebesi günün ilk ışıkları ile yerini, derin bir sessizliğe bıraktı. Yunan ordusunun büyük kısmı imha edilmiş, direnme azim ve iradesi de tamamen kırılmıştı.

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın; hemen hemen piyade tüfeği menzili içinde bulunarak Zafertepe’den; bizzat idaresinde, 30 Ağustos Zaferi kazanılırken, diğer bölgelerdeki olaylar da şöyle gelişti:

1 nci Kolordu, 30 Ağustos günü Kaplangı Dağı-Hallaçlar-Murat Dağı hattında tertiplenmiş olan üç tümen kadar olan Franko grubuna taarruza başladı. Kaplangı Dağı’nı düşürdü. Yunanlılar, gece karşı taarruzu ile geri aldılar. 31 Ağustos günü yapılan taarruzlarla Franko grubu bu hattan geri atıldı ve Uşak istikametinde takip edildi.

Cephe ihtiyatı 2 nci Kolordu (iki tümenli) ileri yanaştırıldı ve 30/31 Ağustos gecesini Dumlupınar ve Büyük Oturak bölgelerinde geçirdi. İhtiyat bugün de kullanılmadı.

3 ncü Kolordu’nun 1 nci Tümen’i de Altıntaş bölgesine getirildi ve geceyi burada geçirdi. Bu tümen de bu güne kadar muharebeye katılamadı. 31 Ağustos’ta takip için kuzeye kaydırıldı.

Mürettep Süvari Tümeni Kütahya güneydoğusundaki Porsuk köprüsüne bir Yunan alayını imha ve esir etti. Alayunt ve Kütahya’yı işgalden kurtardı. Kuzey istikametinde ileri harekatına devam etti. Bundan sonra cereyan eden olaylar, canını kurtarmak için kaçan, Yunan birliklerinin takibi şeklinde oldu. Türkçe’de bunlara “kılıç artığı” denir.

31 Ağustos günü Eskişehir bölgesindeki 3 ncü Yunan Kolordusu da Bursa istikametinde çekilmeye başladı.

Yunan Ordusunun denize dökülmesi:

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 31 Ağustos’ta yapılan durum değerlendirmesinden sonra şu kararı verdi: “Bursa istikametinde çekilen kuvvetleri mahvetmekle beraber, ordunun büyük bir kısmı ile fasılasız İzmir’e yürümek.” Bu kararını emir olarak da şöyle verdi: “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”


Türk orduları Başkomutanın takip emri bu kadardı. Sadece bir cümle, beş kelimeden oluşan veciz bir cümle idi.

31 Ağustos’ta birlikler tertiplendiler, dinlendiler. 1 Eylül’de fiilen takip başladı. Süvari Kolordusu Gediz üzerinden Selendi-Kula-Salihli-İzmir istikametinde ilerledi. 2 nci Ordu da üç tümeni ile Süvari Kolordusu’nu takip etti. 1 inci Ordu, 1 inci ve 2 nci Kolordu ile Uşak-İzmir istikametinde Franko grubunu takip etti. 4 üncü Kolordu da bu istikamette ikinci hatta takibe katıldı ve geriden ilerlemesine rağmen, 30 Ağustos günü elinden kaçırdığı Trikopis’i, 5000 askeri ile beraber, 2 Eylül’de Uşak bölgesinde esir etti.

Nazilli-Aydın-Söke istikametinde de, bu bölgede bulunan 3 üncü Süvari Tümeni ile Menderes Müfrezesi takip harekatını yürüttü.

Çekilen Yunanlılar, yer yer direnmek istediler, ancak muvaffak olamadılar.

Takip insan üstü bir hızla ilerledi. Türk askeri dinlenmek ve uyumak istemiyordu. Çünkü kurtardığı her kasabanın, köyün, şehrin Yunanlılar tarafından yakıldığını, bölgedeki Türklerin de vahşice katledildiğini görmekteydi. Bir dakikalık zaman kazanmasının, birçok yerleşim merkezinin ve birçok Türk’ün hayatını kurtaracağını anlamıştı. Bu nedenle Türk piyadeleri, süvarilerle aynı günde İzmir’e girdiler. Takipte kat edilen mesafe yaklaşık 450 km.dir. bu, muharebe ederek her gün üst üste ortalama 50 km. ilerlediğini ifade eder. 14 Ağustos’tan beri her gün yürüyüş yapmış ve aralıksız 5 gün muharebe etmiş olan yaya birlikler için, bunun gerçekleştirilmesinin izahı oldukça güçtür. Yapılan faaliyetler insan takatinin üstündedir. Bunun sırrı kanaatimizce gaye birliğinde yatmaktadır.


4 Eylül 1922 akşamı

16 Eylül’e kadar İzmir civarındaki bölgeler Yunanlılardan kurtarıldı. Bursa istikametine çekilen Yunan kuvvetleri, Mürettep Süvari Tümen’i ile takviye edilen 3 üncü Kolordu ve Kocaeli Grubu ile takip edildi. Takip harekatından kurtulabilen son Yunan birlikleri 18 Eylül’de, Bandırma’dan vapurlara binerek kaçtılar.


Böylece üç yıl, dört ay (15 Mayıs 1919-18 Eylül 1922) süren ve bu süre içinde tarifi güç mezalimler yapan, Anadolu’yu bir harabeye çeviren Yunan işgali, sona erdirilmiş oldu.

Sonuç

Askerî sonuçları:

Yunan ordusu mağlup oldu ve uzun süre toparlanamayacak şekilde imha edildi. 200.000 mevcutlu ordunun 120.000-130.000 kişinin ölü, yaralı ve esir edildiği tahmin edilmektedir.


Büyük Zafer’in Türk milletine insan zayiatı yönünden maliyeti ise 2318 şehit, 9360 yaralı, 101 esir ve 1697 kayıp olmak üzere toplam 13,476 kişidir.

Büyük Taarruz’da Türk ordusunun zayiat oranı % 6,3; Yunan ordusunun zayiat oranı ise % 65 (on misli) tir.

Kazanılan zafer, Türk topraklarının işgal kuvvetlerinden tamamen temizlenmesini sağladı.

Bu günün Türk askerine, gerektiğinde nelere muktedir olabildiğinin örneğini verdi. Bu zafer, jeopolitik bir düşünceyi de doğruladı. “Anadolu istilâ edilemez.” Türk milleti ne kadar zayıf olursa olsun yine bir ordu çıkarır ve vatanı için savaşır. Savaşmak zorundadır da...

Atatürk, Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz’la dünya askeri tarihinde ilk defa, “topyekûn savaş”ın örneğini verdi.

Siyasî sonuçları:

Askerî güçle kabul ettirilmek istenen Sevr Antlaşması, Türk askeri gücü ile muharebe sahasında yırtılmış oldu. Lozan Barış Antlaşması’nın yapılmasını sağladı. Türkiye Misak-ı Millî’nin coğrafi hedeflerine ulaştı.


Bu zafer, 4000 yıllık Türk tarihinde en uzun barış dönemini sağladı. Ancak büyük zaferler, uzun süreli barış dönemlerini sağlarlar.

Türk’ün zaferi karşısında Yunanlıların yenilgisi de o kadar ağır oldu. Yunanlılar yenilgiden sonra; Krallarını kovdular. Yenilgiden birkaç gün sonra büyük askeri ihtilal oldu, Başbakan Venizelos Yunanistan’dan kaçtı, Yenilgiden sorumlu tutulan başkomutan ve başbakan idama, bir amiral ve bir general müebbet hapse mahkum edildi. 

Atatürk, Büyük Taarruz’da düşmanı yenmeyi, zaferi sadece bir araç olarak görmüştür ve zaferden sonra şöyle demiştir:

”Hiçbir zafer gaye değildir. Zafer ancak kendisinden daha büyük olan bir gayeyi elde etmek için belli başlı vasıtadır.
Gaye fikirdir. Zafer bir fikrin istihsaline hizmeti nispetinde kıymet ifade eder. Bir fikrin istihsaline dayanmayan zafer payidar olamaz. O, boş bir gayrettir. Her büyük meydan muharebesinden, her büyük zaferin kazanılmasından sonra yeni bir alem doğmalıdır. Yoksa başlı başına zafer boşa gitmiş gayrettir.”


Zaferden sonra Atatürk’ün arzuladığı şekilde yeni alem doğdu. Bu zafer, Türk inkılâbının temel taşı oldu; modern Türkiye’nin doğuşunu başlattı. İçte Osmanlı Devleti yerine, modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu, Atatürk İlke ve İnkılapları ile çağdaş bir devlet ve toplum yaratıldı. Bu nitelikleri ile sömürgeci devletlerin ellerinde esir olan mazlum milletlere örnek oldu, esir milletlerin kurtuluş mücadelesi başladı ve dünyada sömürge sisteminin ortadan kalkmasına sebep oldu... 

Osman AYDOĞAN

Ekler:

''Ordularımız, asıl kuvvetleri ve bütün harp gereçleri ile dört yüz kilometreyi on gün içinde aşıp geçtiler. Diyebilirim ki, süvari tümenlerimizle piyade birliklerimiz düşmanı ezip İzmir'e yürümekte birbirleriyle yarış etmişlerdir. İzmir rıhtımında süvarilerimizin kılıçları denizde resim gibi şekillenirken, piyadelerimiz Kadifekale'de Türk bayrağını semaya yükselttiler. Türkiye Büyük Millet Meclisi ordularının, harp tarihine verdiği son harekât örneğinin kıymeti, bu harekât bütün safhalarıyla tetkik edildikten sonra ve belki bugün değil, yarın anlaşılabilecektir. Büyük orduların yürüyüş birimi yanlış hatırlamıyorsak, günde 20-25 kilometredir. Bundan dolayı, askerlerimize İzmir'e kavuşmak için her gün bu mesafeyi aşıp geçirten kuvvet kaynağının, ne yüce bir vatan aşkı olduğunu anlamak güç değildir.''

Mustafa Kemal ATATÜRK,
1922 (Atatürk'ün S. D. III, s. 39) 

Dumlupınar Muharebesi’ne “Başkomutan Muharebesi” adı verilmesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Batı Cephesi K.lığı

Afyonkarahisar - Dumlupınar büyük meydan muharebesinde düşman aslî ordusunun imha safhasını teşkil eden 30 Ağustos 1922 muharebesi, kuzeyden 61 nci Tümen ve 6 ncı Kolordu ve güneyden 4 ncü Kolordunun katılımıyla süvari kolordusunun tesirinde Aslıhanlar-Çal-İşören (Allıören) bölgesinde ve Çalköy doğusunda bizzat birinci hatta 11 nci Tümen nezdinde bulunan Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa hazretlerinin üstün kumandasında cereyan etmiş ve kesin sonuca ulaşılmıştır. Bu muharebe, harbin genel gidişatının kutsal davamız lehine kesin olarak değiştirmiş ve Trikopis, Diyenis gibi en büyük komutanları başlarında olduğu halde düşman aslî ordusunun mahvolmuş enkazı her taraftan kıtaatımızın eline geçmiştir. Ordularımız için bir tarihî bir hatıra olmak, Başkomutanımıza muhabbet, bağlılık ve sarsılmaz güvenimize yeni bir delil teşkil eylemek üzere adı geçen 30 Ağustos 1922 muharebesine "Başkomutan Muharebesi" adı verilmiştir.

Batı Cephesi ordularına, 5 nci Kolorduya, Doğu ve Elcezire Cepheleri Komutanlıklarına ve Genelkurmay Başkanlığına 3 Eylül 1922 tarihinde arz edilmiştir.

Batı Cephesi Komutanı İsmet, 3 Eylül 1338 (1922)
                                                                              
Millete Beyanname

Büyük ve Asil Türk Milleti,

Ordularımız 9 Eylül 1338 sabahı İzmir’imizi ve yine 9 Eylül 1338 akşamı Bursa’mızı kurtardılar. Akdeniz, askerlerimizin nameleriyle dalgalanıyor.

Asya İmparatorluğuna yeltenen küstah bir düşmanın, muharebe meydanlarına gelmek cesaretinde bulunan ordu komutanları ile komuta heyetleri, günlerden beri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin harp esiri durumunda bulunuyorlar.

Düşmanın Başkomutan tayin ettiği General Trikopis, birçok gece ve gündüz umutsuzca savaştıktan ve her türlü tedbiri denedikten sonra nihayet maiyetindeki generaller ve kurmaylarla ve komuta ettiği ordunun elinde kalabilen bakayası ile teslim oldu.

Eğer Yunan Kralı da bugün esirlerimiz arasında bulunmuyor ise bu tüccar zihniyetlilerin düşüncesi esasen yalnız milletlerinin sefalarına katılmak olduğundan muharebe meydanlarının felâketli günlerinde onların, saraylarından başka bir şey düşünmemek tabiatlarındandır.

Batı fabrikalarının çelik zırhları ile kaplanan muazzam Yunan orduları artık Anadolu dağlarında subayları tarafından terk edilmiş zavallı sürüler, kötülüklerinden dehşete düşmüş olarak, kudurmuş kütleler ve ağaç diplerinde kalmış dermansız yaralılardan ibaret kaldı.

Düşman ordularının harp malzemeleri hemen üçte bir itibariyle topraklarımızdadır. Düşmanın, esirlerden başka insan kaybının yüz binden ne kadar fazla olduğunu tayin etmek zordur. Fakat, resmi yetki ile milletimize müjdelerim ki bizim insan zayiatımız, dörtte üçü hafif yaralı olmak üzere, on bin nüfusa karşılık gelmektedir.

Büyük Türk Milleti! Ordularımızın kabiliyet ve kudreti düşmanlarımıza dehşet, dostlarımıza emniyet verecek bir olgunlukla meydana çıktı. Millet orduları on dört gün zarfında büyük bir düşman ordusunu imha ettiler. Dört yüz kilometrelik aralıksız bir takip yaptılar. Anadolu'da düşmanların elinde bulunan toprakları geri aldılar.

Bu büyük zafer senin eserindir. Çünkü İzmir’imizi siyasî ihtiraslar sonucunda adetâ memnunlukla düşmana teslim eden heyetlerle milletin hiç bir münasebeti yok idi. Bursa’mızı istilâ eden Yunan kuvvetleri ise ancak İmparatorluğun askerî teşkilâtı ile amaç ve hareketlerini birleştirerek muvaffak olmuşlardır.

Vatanın kurtuluşu, milletin rey ve iradesi kendi kaderi üzerinde kayıtsız şartsız hâkim olduğu zamandan başlamış ve ancak milletin vicdanından doğan ordularla müspet ve katî neticelere ermiştir.

Büyük ve asil Türk Milleti! Anadolu'nun kurtuluş zaferini tebrik ederken sana İzmir'den, Bursa'dan, Akdeniz ufuklarından ordularının selâmını da takdim ediyorum. 

T.B.M.M. Reisi Başkomutan Mustafa KEMAL


30 Ağustos Zaferi için hazırlanan hatıra tablolar


1925 yılında Hasan Sabri tarafından oluşturulan Hatıra-i Zafer Tablosu


30 Ağustos 1922’de düşman işgalinden kurtarılan Kütahya’nın hatıra kartpostalı



1 Eylül 1922’de düşman işgalinden kurtarılan Uşak’ın hatıra kartpostalı



6 Eylül 1922’de düşman işgalinden kurtarılan Balıkesir’le ilgili hatıra kartpostalı



Bursa’nın düşman işgalinden kurtulması dolayısıyla Osman Gazi’nin elini öpen Mehmetçik kartpostalı

Batı cephesinde büyük taarruza katılan alay ve daha üst komutanların adları

Batı Cephesi

Batı Cephesi Komutanı Mirliva İsmet Paşa (Orgeneral İNÖNÜ);

Batı Cephesi Kurmay Bşk. Albay Asım (Orgeneral GÜNDÜZ);
Batı Cephesi Kurmay Bşk. Yardımcısı;
Batı Cephesi 25 nci Ağır Topçu Alay K. Binbaşı Vehbi (Tümgeneral KOCAGÜNEY);
5 nci Süvari Kolordusu K. Mirliva Fahreddin Paşa (Orgeneral ALTAY);
5 nci Süvari Kolordusu Kur. Bşk. Binbaşı Mehmet Şükrü (KOÇAK);
1 nci Süvari Tümen K. Alb. Mürsel  (General BAKU);
1 nci Süvari Tugay K. Alb. Cemil;
1 nci Süvari Tümen Kurmayı Binbaşı Mehmet Kemal;
1 nci Süvari Tümen 10 ncu Sv. Alay K. Yarbay İsmail Hakkı;
1 nci Süvari Tümen 11 nci Sv. Alay K. Binbaşı Ali Rıza;
1 nci Süvari Tümen 14 ncü Sv. Alay K. Yarbay Salih;
1 nci Süvari Tümen 21 nci Sv. Alay K. Binbaşı Hüsnü;
2 nci Süvari Tümen K. Yarbay Ahmet Zeki  (SOYDEMİR);
2 nci Süvari Tümen Kurmayı Yüzbaşı Tevfik;
2 nci Süvari Tugay K.;
2 nci Süvari Tümen 2 nci Sv. Alay K. Binbaşı Ahmet Kemal;
2 nci Süvari Tümen 4 ncü Sv. Alay K. Binbaşı Ali Reşat;
2 nci Süvari Tümen 13 ncü Sv. Alay K. Yüzbaşı Galip;
2 nci Süvari Tümen 20 nci Sv. Alay K. Binbaşı Kâzım;
14 ncü Süvari Tümen K. Yarbay Mehmet Suphi (KULA);
14 ncü Süvari Tugay K. Yarbay Hüseyin Hüsnü;
14 ncü Tümen Kurmayı Yzb. Muzaffer  (TUĞSAVUL);
14 ncü Süvari Tümen 3 ncü Sv. Alay K. Yarbay Ferit;
14 ncü Süvari Tümen 5 nci Sv. Alay K. Yüzbaşı Esat;
14 ncü Süvari Tümen 34 ncü Sv. Alay K. Binbaşı İbrahim;
14 ncü Süvari Tümen 54 ncü Sv. Alay K. Binbaşı Hamit;
Kocaeli Grup Komutanı Albay Halit (General Halit);
Kocaeli Grup Kurmay Başkanı Binbaşı Hidayet;
18 nci Tümen Komutanı Yarbay Mehmet Hulusi:
18 nci Tümen Kurmayı Yüzbaşı İsmail Hakkı;
15 nci Alay K. Yarbay H. Hüsnü;
24 ncü Alay K. Binbaşı Reşat;
Mürettep Süvari Tümeni Komutanı Albay Hacı Mehmet Arif;
Mürettep Süvari Tümeni Kurmayı Yüzbaşı Hasan Fehmi (Orgeneral ATAKAN);
37 nci Süvari Alay Komutanı Yarbay Tahsin;
38 nci Süvari Alay Komutanı Yarbay İhsan;
33 ncü Süvari Alay Komutanı Binbaşı Edip.

1 nci Ordu

1 nci Ordu Komutanı Mirliva Nureddin Paşa;

1 nci Ordu Kurmay Başkanı Albay Emin (Korgeneral KORAL);
1 nci Ordu Kurmay Başkanı Yardımcısı Yarbay Sabit;
1 nci Kolordu Komutanı Albay İzzettin (Orgeneral ÇALIŞLAR);
1 nci Kolordu Kurmay Başkanı Binbaşı Muharrem Mazlum (Orgeneral ISKORA);
15 nci Tümen Komutanı Yarbay Naci (Korgeneral TINAS);
15 nci Tugay Komutanı;
15 nci Tümen Kurmayı Bnb. Rasim;
38 nci Alay Komutanı Yarbay İlyas Zeki (Tümgeneral);
45 nci Alay Komutanı Binbaşı Ali Rıza;
56 ncı Alay Komutanı Yarbay Mehmet Fehmi (Tümgeneral);
15 nci Tümen Topçu Alay Komutanı Binbaşı Akif;    
23 ncü Tümen Komutanı Yarbay Ömer Halis (Korgeneral YIKTAY);
23 ncü Tümen Kurmayı Yüzbaşı Mehmet Fahri (Korgeneral BELEN;
23 ncü Tugay K.;
31 nci Alay K. Binbaşı Mehmet Rıfat;
68 nci Alay K. Yarbay Mehmet Tevfik;
69 ncu Alay K. Yarbay Hüseyin Hüsnü;
23 ncü Tümen Topçu Alay Komutanı Binbaşı Hakkı;
57 nci Tümen Komutanı Albay Reşat;
57 nci Tugay Komutanı Albay İbrahim Hakkı;
57 nci Tümen Kurmayı Binbaşı Şemsettin;
37 nci Alay Komutanı Yarbay Refi;
39 ncu Alay Komutanı Binbaşı Ahmet Turhan; 
176 ncı Alay Komutanı Yarbay Mazhar;
57 nci Tümen Topçu Alay Komutanı Binbaşı Seyfettin;
6 ncı Tümen Komutanı Albay Hüseyin Nazmi (Korgeneral SOLOK);
6 ncı Tugay Komutanı;
6 ncı Tümen Kurmayı Binbaşı Sadık (Tümgeneral ALDOĞAN);
50 nci Alay K. Bnb. Remzi;
51 nci Alay K. Yb. Faik;
52 nci Alay K. Yb. Mehmet Tevfik;
6 ncı Tümen Topçu Alay Komutanı Binbaşı Rasim;
8 nci Tümen Komutanı Albay Kâzım (General SEVÜKTEKÎN);
8 nci Tugay Komutanı Albay Ahmet Nuri;
8 nci Tümen Kurmayı Bnb. Suphi;
131 nci Alay K. Yarbay Ahmet Hakkı (Tümgeneral);
135 nci Alay K. Yarbay Müfit;
189 ncu Alay K. Binbaşı Avni;
8 nci Tümen Topçu Alay Komutanı Yarbay Zekeriya;
14 ncü Tümen Komutanı Yarbay Ethem Necdet;
14 ncü Tugay Komutanı Yarbay Mehmet Şevket;
14 ncü Tümen Kurmayı Binbaşı Ali Rıza;
25 nci Alay Komutanı Yarbay Murat;
26 ncı Alay Komutanı Yarbay Yusuf;
30 ncu Alay Komutanı Yarbay İbrahim Ethem;
14 ncü Tümen Topçu Alay Komutanı Yarbay Hüseyin;
3 ncü Süvari Tümen Komutanı Yarbay İbrahim  (ÇOLAK);
3 ncü Süvari Tümen Kurmayı (vekil) Yüzbaşı Hasan Rıza;
27 nci Sv. Alay Komutanı Yarbay Cemal;
28 nci Sv. Alay Komutanı Binbaşı Hüsnü;
Dinar Müfreze Komutanı;
59 ncu Alay Komutanı.

2 nci Ordu

2 nci Ordu Komutanı Mirliva Yakup Şevki Paşa (Orgeneral SUBAŞI);

2 nci Ordu Kurmay Bşk. Hüseyin Hüsnü (Tümgeneral ERKİLET);
2 nci Ordu Kurmay Bşk. Yardımcısı Yarbay Ali Rıza (Korgeneral ARTUNKAL);
2 nci Kolordu Komutanı Albay Ali Hikmet (Korgeneral AYERDEM);
2 nci Kolordu Kurmay Bşk. Yarbay İbrahim Rahmi (Tümgeneral BEĞEN);
3 ncü Kafkas Tümen Komutanı Albay Kâzım (Orgeneral ORBAY);
3 ncü Kafkas Tugay Komutanı Albay Rıfat;
3 ncü Kafkas Tümen Kurmayı Binbaşı Mehmet Faik;
7 nci Alak K. Yarbay Burhanettin;
8 nci Alay K. Yarbay Atıf:
11 nci Alay K. Yarbay İsmail Rahmi;
3 ncü Kafkas Tümeni Topçu Alay Komutanı;
4 ncü Tümen Komutanı Albay Mehmet Sabri (Tümgeneral);
4 ncü Tugay Komutanı Yarbay Servet;
4 ncü Tümen Kurmayı Binbaşı Mustafa Fazıl;
40 ncı Alay K. Yarbay Necip Kadri;
42 nci Alay K. Yarbay Nedim;
58 nci Alay K. Yarbay Mehmet Rüştü;
4 ncü Tümen Topçu Alay Komutanı Binbaşı Nazmi;
7 nci Tümen Komutanı Albay Naci (Korgeneral ELDENİZ);
7 nci Tugay Komutanı Albay Kâzım;
7 nci Tümen Kurmayı Binbaşı Mehmet Nuri;
2 nci Alay Komutanı Yarbay Ali Vehbi;
23 ncü Alay Komutanı Yarbay Ali;
41 nci Alay Komutanı Yarbay Münir;
7 nci Tümen Topçu Alay Komutanı Binbaşı Kâzım;
3 ncü Kolordu Komutanı Albay Şükrü Nailî (Korgeneral GÖKBERK);
3 ncü Kolordu Kurmay Bşk. Yarbay Hayrullah (Tümgeneral FİŞEK);
1 nci Tümen Komutanı Albay Apturahman Nafiz (Orgeneral GÜRMAN);
1 nci Tugay Komutanı Albay Talât;
1 nci Tümen Kurmayı Binbaşı Mehmet Emin;
3 ncü Alay K. Yarbay Salih;
4 ncü Alay K. Yarbay Ali Cevat;
5 nci Alay K. Yarbay Hüseyin Hüsnü;
1 nci Tümen Topçu Alay Komutanı Yarbay İzzet;
41 nci Tümen Komutanı Albay Alâattin;
41 nci Tugay Komutanı Yarbay Mümtaz;
41 nci Tümen Kurmayı Binbaşı Osman Nuri;
12 nci Alay K. Yarbay İhsan;
16 ncı Alay K. Yarbay Ömer Kirami;
19 ncu Alay K. Yarbay Ömer Hulusi;
41 nci Tümen Topçu Alay Komutanı Yarbay Muammer;
61 nci Tümen Komutanı Yarbay Salih (Orgeneral OMURTAK);
61 nci Tugay Komutanı Yarbay Ahmet Şemsettin;
61 nci Tümen Kurmayı Yüzbaşı Rüştü;
159 ncu Alay K. Yb. Rüştü;
174 ncü Alay K. Yb. Şevki;
190 ncı Alay K. Yb. İrfan;
61 nci Tümen Topçu Alay K. Yb. Mustafa Kâzım;
3 ncü Kolordu Bağımsız 61 nci Alay K. Yarbay Hüseyin Vecihi;
4 ncü Kolordu Komutanı Albay Kemalettin Sami (Korgeneral);
4 ncü Kolordu Kur. Bşk. Binbaşı Yusuf Ziya;
5 nci Kafkas Tümen Komutanı Yarbay Halit (AKMANSU);
5 nci Kafkas Tugay Komutanı Yarbay Ali Rıza;
5 nci Kafkas Tümen Kurmayı Bnb. Mithat;
9 ncu Alay K. Bnb. Hüseyin Hüsnü;
10 ncu Alay K. Bnb. İsmail Hakkı;
13 ncü Alay Komutanı Vekili Bnb. Cevat;
5 nci Kafkas Tümeni Topçu Alay Komutanı Binbaşı Nusret;
11 nci Tümen Komutanı Yarbay Derviş (Korgeneral);
11 nci Tugay Komutanı Yarbay Hafız Halit;
11 nci Tümen Kurmayı Binbaşı Ahmet Fevzi;
70 nci Alay K. Bnb. Rüştü;
126 ncı Alay K. Bnb. İsmail Hakkı;
127 nci Alay K. Bnb. Osman Nuri;
11 nci Tümen Topçu Alay Komutam Binbaşı Mahmut Cemal;
12 nci Tümen Komutanı Albay Osman Nuri (General KOPTAGEL);
12 nci Tugay Komutanı Albay Halil Rüştü;
12 nci Tümen Kurmayı Bnb, Mehmet Zeki;
35 nci Alay K. Yb. Talât;
36 ncı Alay K. Bnb. Mehmet Şahin;
34 ncü Alay K. Yb. Hüseyin Hüsnü;
12 nci Tümen Topçu Alay K. Yb. Aptülkerim;
6 ncı Kolordu Komutanı Mirliva Kâzım Paşa (General İNANÇ);
6 ncı Kolordu Kurmay Bşk. Bnb. Mehmet Nihat;
16 ncı Tümen Komutanı Albay Aşır (Tümgeneral ATLI);
16 ncı Tugay Komutanı;
16 ncı Tümen Kurmayı Binbaşı İsmail Hakkı;
43 ncü Alay K. Yarbay Mehmet Hayri;
44 ncü Alay K. Yarbay Veysi;
64 ncü Alay K. Yarbay İsmail Hakkı;
16 ncı Tümen Topçu Alay K. Bnb. Ali Necdet;
17 nci Tümen K. Alb. Nurettin;
17 nci Tugay K. Alb. İsmail Rüştü;
17 nci Tümen Kurmayı Büb. Mahmut Celâlettin;
62 nci Alay K. Yb. Hasan Faik;
63 ncü Alay K. Yb. Aptülgani;
47 nci Alay K. Giresunlu Osman ağa;
17 nci Tümen Topçu Alay Komutanı Mehmet Ata.

Başkomutan’ın terfiler hakkındaki emirleri

Batı Cephesi Komutanlığına

 "Büyük ordumuzun teşkilinde ve hazırlanmasında ve büyük zaferin hazırlanmasında ve kazanılmasında ve bütün ordulara tatbikat-ı ilmiye ve fenniyece yol göstermede ve ruhî ve manevî yönlerde rehber olacak esasların telkininde ifa buyurdukları hizmetler cidden fevkalâde ve milletin takdirlerine layık derecede olduğundan Genelkurmay Vekili Fevzi Paşa hazretlerine Büyük Millet Meclisi Hükümetince Mareşallik yüksek rütbesi tevcih buyrulmuştur.

Büyük zaferi istihsale muktedir, İnönü ve Sakarya gibi semavî zaferlerle bu orduyu takviye ve daima en isabetli bir surette sevk ve idare ve başarının sağlanması için muharebe meydanlarında fiilen yol göstermede gösterdikleri üstün hizmetler, milletin en büyük takdirlerine lâyık derecede fevkalâde olduğundan Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa hazretlerinin rütbesi Büyük Millet Meclisi Hükümetince Ferikliğe (Korgeneral) terfi buyrulmuştur.

İşbu Başkomutanlık emri cephe komutanlıklarına ve Batı Cephesi’nin ordularına 3.9.1922'de tebliğ edilmiş, bilgi için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına arz olunmuştur.''

Mustafa KEMAL, 3 Eylül 1338 (1922)

Başkomutanlık Meydan Savaşı sonrası terfi edenler

Ordu Komutanları ve Kurmay Başkanları:

Genelkurmay Başkanı Fevzi (ÇAKMAK)             : Mareşalliğe

Cephe Komutanı İsmet (İNÖNÜ)                         : Korgeneralliğe
Birinci Ordu Komutanı Nurettin ( )                        : Korgeneralliğe
İkinci Ordu Komutanı Yakup Şevki (SUBAŞI        : Korgeneralliğe
Cephe Kurmay Başkanı Asım (GÜNDÜZ)            : Tuğgeneralliğe
Birinci Ordu Kurmay Başkanı M.Emin (KORAL)   : Tuğgeneralliğe

Kolordu Komutanları:

1 nci Kolordu Komutanı İzzettin (ÇALIŞLAR)       : Tuğgeneralliğe
2 nci Kolordu Komutanı Ali Hikmet (AYERDEM)   : Tuğgeneralliğe
3 ncü Kolordu Komutanı Şükrü Naili (GÖKBERK): Tuğgeneralliğe
4 ncü Kolordu Komutanı K. Sami (GÖKÇE)          : Tuğgeneralliğe
5 nci Sv.Kor.Komutanı Fahreddin(ALTAY)             : Tümgeneralliğe
Kocaeli Grup Komutanı Halit (KARSIALAN)          : Tuğgeneralliğe

Tümen Komutanları:

3 ncü Tümen Komutanı Kazım (ORBAY)               : Tuğgeneralliğe

4 ncü Tümen Komutanı Sabri (ERÇETİN)              : Tuğgeneralliğe
7 nci Tümen Komutanı Naci (ELDENİZ)                 : Tuğgeneralliğe
8 nci Tümen Komutanı Kazım (SEVÜKTEKİN)       : Tuğgeneralliğe
12 nci Tümen Komutanı Osman Nuri (KOPTAGEL): Tuğgeneralliğe
1nci Sv. Tümen Komutanı Mürsel (BAKU)               : Tuğgeneralliğe
11nciTümen Komutanı Derviş (  )                             : Albaylığa
5 nci Kafkas Tüm. K.Yb. Halit (AKMANSU)             : Albaylığa
61 nci Tümen Komutanı Salih (OMURTAK)             : Albaylığa
14 ncü Tümen Komutanı Ethem Necdet (  )             : Albaylığa
15 nci Tümen Komutanı Naci (TINAS)                     : Albaylığa
18 nci Tümen Komutanı Mehmet Hulusi ( )              : Albaylığa
23 ncü Tümen Komutanı Ö. Halis(BIYIKTAY)          : Albaylığa
2 nci Sv. Tümen  Komutanı A.Zeki(SOYDEMİR)      : Albaylığa
3 ncü Sv.Tümen Komutanı İbrahim  (ÇOLAK)          : Albaylığa
14 ncü Sv. Tümen Komutanı Mehmet Suphi ( )        : Albaylığa

Diğer subayların terfileri, tümen komutanlarının önerilerine göre yapılacaktı.

Bir kolordu, altı piyade ve bir süvari tümen komutanı, —alınan karara göre— aynı rütbede bir seneyi doldurmadıklarından müddetlerini tamamladıktan sonra terfi ettirilmişlerdir.

Not: Soyadı almadan vefat edenlerle öğrenilemeyenlerin hizalarına "( )" işareti konulmuştur.
                                                                  
Türk Ordusu’nun eline geçen silâh ve cephane

18 Eylül 1922 tarihine kadar Türk Ordusunun eline geçen toplar:

 ADET     CİNSLERİ

   22                Fransız muhasara

   12                Skoda dağ obüsü
   12                150 mm. lik İngiliz
   36                65 mm. lik Fransız dağ
   75                Yunan Schnayder sahra
   26                Yunan Şinayder dağ
    4                  87 lik Mantelli
  187               Toplam (Sağlam top)
  133               Tamire muhtaç top Toplam

Yunanlıların İzmir'i işgallerinde aldıkları toplarımızdan İzmir geri alınınca elimize geçenler:

ADET          CİNSLERİ

    21               87 mm. lik Mantelli

      8                  150 mm. lik Kızaklı
      3                  120 mm. lik Bulgar
      7                  240 lık
      4                 120 lik muhasara
      6                   120 lik âdi obüs
      3                  150 lik âdi obüs
    13                50 lik âdi obüs
     65                Toplam

Elle geçen silâh ve cephane:

ADET           CİNSLERİ

  204               Büyük uçak bombası
3173               Küçük uçak bombası
  300               Top (332849 top mermisi]
  336               Ağır makineli tüfek
  656               Kamyon
      7               Uçak  (Sağlam)
32697             Piyade tüfeği
 25883            Sandık piyade mermisi

 294200         El bombası
 1164             Hafif makineli tüfek
   124               Binek otomobili


30 Ağustos Zaferi anısına yazılan şiirler:

Dumlupınar İnsanına

Sayende yaşayanlar bugün sana kul, şehit.

Seni görmeğe geldik, kalk, doğrul, meçhul şehit
Kımıldan, yaklaş bize ve bağrımıza yaslan
Her yiğitin gönlünde yatar, derler bir aslan
Hepimizin gönlünde şimdi bir MEHMETÇİK var
Çok mu bu çoraklara getirmişsek bir bahar?
Fani vecdi değil bu eskimiş bir masalın.
Sana gökte değecek gibi şimdi her alın,
Tabutunu taşıyor gibi şimdi her omuz.
On yedi milyon birden alnından öpüyoruz.
Birimizde yok artık gündelik kaygı, çalım.
Mehmetçik, kalk Mehmetçik. Yüzünü tanıyalım.
Kalk zevkimiz Türklüğü bir yüzde görmek olsun.
Kalk, tarih, tanrı birden dirilsin, gerçek olsun.
Bozkır, her zamankinden alımlı, zorlu sıcak,
Nerdeyse ruhun tütüp topraklardan çıkacak.
Kimse can vermemiştir zevkini tada tada
Bu kadar engin, temiz, mukaddes bir maksada.
Bir insanken bütün bir vatan olmak, ölüşün
Teninden silkindiğin eşsiz sabahı  düşün.
Bir topun ağzı ufuk, gülle güneşin adı
O sabah artık güneş bir ufuktan doğmadı,
Dumlupınarsız  kalan İstiklâl, sakat yarı
Dumlupınar'lar millet yapacak yığınları.
İstenince  yerini doldurmak maksadımız,
Bugün  Mehmetçik  bizim müşterek soyadımız.
Dumlupınar'lardayız biz bugün de yarın da
Yaşayan Mehmetçiğiz davanın saflarında.
Sen nasıl ulaştınsa ilk hedef Akdenize
Ve nasıl getirdinse dünyayı orda dize,
Şehitler asker... Bizde aynı hamle, aynı hız.
Sana layık bir vatan yapmak davasındayız.

Behçet Kemal ÇAĞLAR

26 - 30 Ağustos

Bir topun ağzı ufuk; gülle : güneşin adı!

O sabah,  artık, güneş  ufuklardan  doğmadı..
O gece,  Avrupa'nın  yanan büyük günahı!
Ah o sabahki doğuş, ah o mahşer sabahı...
Her meçhul asker için; bir yeraltında yanan,
Ateş isterse, hazır bizimkine her zaman:
Hilkat, böyle bir yada mahsus, muhteşem, derin,
Ezelden ateş koymuş, merkezine  kürenin!..
Kimse can vermemiştir zevkini tada tada
Bu kadar engin, temiz, mukaddes bir maksada..
Roma denen bir kanlı, müstebit, büyük taca
- Baş eğmek şöyle dursun - kafa tutan Kartaca.
Bu yerde irkilerek kapanır tâ secdeye :
Azmimden büyük sebat artık Allah'ın diye!
Bütün bir eski dünya yüklenirken bu  yurda,
Kuyruklu  yıldız  gibi dağıttı, çarptı  burda.
Türkün çetin talihi,  sebatı,  irâdesi...
Bu tepe, yerden gelen, içten gelen bir sesi
Sina'ya mukabele eder gibi Allaha
Duyurdu - nurlu ondan, ateşli bin kat daha! -
Hilkat'de sarsılarak bu emrin sertliğinden
Mucizeler devrini kapattım zannederken
Verdi irâdesini Mehmetçik’in  eline
Rabbın arza dikilmiş bir etten heykeline
Benzeyen o, istese dünya altüst olurdu..
Tarihi bir yanar dağ, köpüren lâv bu ordu
Pompei'ninkinden  de çarpık  ihtirasları
Gömdü kıvılcımlarla  dolu  kül temasları
Hayran Siberya, Cava, Cezair, Sidney, Şili:
Bir korkak firariydi Truva'nın Aşil'i.
Hayretinden  Olimp'te sallanıp geldi dize;
Düşmanla  düştü  Herkül, Jüpiter de denize
Sûr masal olmasa da üflense orda bile  . -
Biraz  sonra  tek diri  bulamazdı nafile.
Kim kurtulurdu  artık hakkın bu akınından
Besaletin kılıcı sıyrılmıştı kınından;
Ona âbide derim göğsümü gere gere
Hilkat eliyle oymuş bu ebedî zafere;
Şu açılan el bize indirmeden bir şamar;
İçimizde  esmeli duygudan  kasırgalar..
Mehmetçik’in eliyle arıyor sizi elim :
Gençler şu âbidenin Önünde and içelim,
Bu miskin uykumuzdan silkinip doğrulalım;
30  Ağustoslara çıkan  yolu  bulalım...

Behçet Kemal   ÇAĞLAR


Dumlupınar

Düşman ilerliyordu üstümüze her yandan,

Her gün yeni bir parça söküyordu vatandan,
Onlar ilerledikçe derdi Gazi kumandan :
«Düşmanı boğacağım yurdumun kucağında!»
Kışın kara gömüldük, yazın güneşte yandık,
Çoluk çocuk cephane taşıdık sandık, sandık,
Düşmanı boğmak için iki yıl hazırlandık,
Vatanın bucağında, milletin ocağında.
«Dumlupınar» da yaptık meydan muharebesi,
Çöktü düşman başına yedi göğün kubbesi,
Süngümüzle kazıldı zalimlerin türbesi,
Cehenneme gittiler ağustos sıcağında!
Düşmanların üç günde koptu kolu, kanadı,
«Başkumandan Harbi» dir bu şanlı çengin adı.
Dediği yerde «Gazi» düşmanları hakladı,
Şüphemiz yoktu  işin böyle olacağında!
Üçüncü gün orduya Türkün büyük önderi,
Dedi: «İlk  hedefiniz Akdenizdir, ileri!»
İleri gidiyoruz işte o günden beri,
Yorgunluğun izi yok kimsenin bacağında!..

Faruk  Nafiz ÇAMLIBEL


Atatürk Kurtuluş Savaşında

Kattı Kemal Paşa’nın ordusu düşmanı uğruna

Pişman etti anasından doğduğuna
Çevirdi  Sakarya,  çevirdi   süvariler,
Veryansın  etti topçu, Veryansın etti piyadeler.
Kattı Kemal Paşa'nın ordusu sürdü gitti,
Yetiştikçe vurdu düşmana.
Hain düşman o sarhoş gibi sallana sallana
On beş günde İzmir'i dar buldu.
Ölen  kurtuldu, sağ  kalan teslim oldu.
Kaçtı gemiler.
Alnı sargılı, kolu sargılı, boynu sargılı,
Ahmet'ler, Bekir'ler, Ali'ler,
Mahmut'lar, Kâzım'lar, İbrahim'ler,
Peşlerinden yettiler,
Diz çöküp kordon boyuna
Tâ yürekten çekip tetiği
Gemilere yaylım ateş ettiler.
Gök yüzünde kara kara bulutlar
Başımıza nerden geldiniz!
Biz konukseveriz ama, Düşmanları sevmeyiz.

Cahit KÜLEBİ


Dumlupınar’da

          Şehit Askerin Mezarı Başında

Bu kabarmış toprağa yüzünü sür, kucakla;

Elbette bağı vardır “olmuş”un “olacak”la.
Dudağa değer gibi şimdi alnı her erin,
Bu havada ruhları dolaşır şehitlerin.
Biz, bu kutsi havanın içinde var olmuşuz.
Biz, bununla yoğrulmuş, biz bununla dolmuşuz.
Sadece dövünmedik “Vatan! İstiklal!” diye
Sakarya boylarında çıktık Kocatepe’ye;
Bu yol ki hürriyetin, kurtuluşun yoludur,
Zincirsiz yaşamanın tek çıkar yolu budur.
Bir daha nikah kıydık sevgili hürriyete;
Kahramanlık, Tanrı’dan vergidir bu millete…

Bir damla asil kanda bin mucize saklıdır,
Bu topraklar Türklüğe inanmakta haklıdır.
Akdeniz’e tank gibi koştu bütün kağnılar,
Ey sevgili istiklal, ey güzel Dumlupınar!
Elbet yiğit olanlar layık böyle toprağa;
Selam şanlı orduya, selam şanlı bayrağa,
Selam istiklal için çarpışana, ölene,
Selam toprağa düşüp ölürken de gülene!...
Selam ey Başkumandan Mustafa Kemal selam;
Emanetin yaşıyor, güven, imanımız tam:
Omuzlarımız hisar, başlarımız burç yurda,
Can vermeye ant içtik hepimiz bu uğurda!...

Bir tarihten gelinir, bir tarihe gidilir;
Yaşamak isteyenler savaşmasını bilir.
Zamanın kahramanlar gelebilir hakkından,
Bize sesler geliyor uzaklardan, yakından.
Duyuldu mu bir kere “- Haydin silah başına!”
Yeniden girişiriz İstiklal savaşına…

Ödü varsa düşmanın, meydan açık, hazırız:
Bu toprakta biz doğduk, biz yaşadık, biz varız!
Kından sıyrılmış kılıç, top ağzında mermiyiz,
Dumlu çocuklarıyız, hiç yoldan döner miyiz?!
Söz verip baş koymuşuz: İstiklal bize haktır,
Buna göz diken düşman çıksın, kahrolacaktır!...

Osman ATTİLA


Atatürk Hep Kocatepe'de

Bilelim Atatürk Kocatepe'de

Güneş doğacak her günkünden iri.
Kanatları altında Afyon şehri
Bilelim Atatürk Kocatepe'de
Gazi tepelere dirsek dayamış,
Kestirir Dumlupınar ovasını.
Kuşlar, dağlar - taşlar uyuyamamış
Alabilmek için komutasını.

Siperler boyunca tetikte ordu
Toprak çekiniyor nefes almaktan.
Bütün yıldızlar tir tir titriyordu
Apaydınlık günler başlamak üzere.

Şuhut'tan esen yel yamaçta serin
Doruklar kızıla boyanmak üzre.
Gazası yakın gazi tepelerin
Sincanlı ovası uyanmak üzre.

Yekindi o sabah Kadifekale!
Çiğiltepe, Belentepe... yol alır.
Millet düşmüş yayın - yapıldak yola
Paşalarım Atatürk'ten kol alır.

Düşman gelecekten gafil, habersiz
Sular gürültülü, deniz el çırpar,
Sen olmasan Atam gözümüz fersiz
Atam, bu yürekler senin için çarpar.

Seni Kocatepe'de bulduk Atam,
Kocatepelere çıkardın bizi.
Gösterdiğin yolda kurtulduk Atam
Yolundan ırak etine cümlemizi.

Osman ATTİLA

                                    
KAYNAKÇA

Büyük Taarruz, (Türk İstiklal Harbi II nci Cilt, Batı Cephesi, 6 ncı Kısım 2 nci Kitap), Genelkurmay Basımevi, Ankara 1968.

Büyük Taarruz 70 nci Yıl Armağanı, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1992.

Büyük Taarruzda Takip Harekatı, (Türk İstiklal Harbi II nci Cilt, Batı Cephesi, 6 ncı  Kısım 3 ncü Kitap), Genelkurmay Basımevi, Ankara 1969.

Cihat Akçakayalıoğlu, Atatürk (Komutan, İnkılapçı ve Devlet Adamı Yönleriyle),  Ankara 1988.

Gotthard Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi, TTK Basımevi, Ankara 1989.

İbrahim Artuç, Yeniden Doğuş, Cilt I-II, Kastaş Yayınevi, İstanbul 2001.

İsmet Görgülü, Büyük Taarruz, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1992.

Milli Mücadele Tarihi –Makaleler-, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2002.

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1981.

Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları,  Ankara 1999.

Yurt İçi Şehitlikler, Milli Savunma Bakanlığı Yayınları, Ankara 1999.