• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam122
Toplam Ziyaret3064984

OYAK hakkında (4)


OYAK hakkında (4)


27 Mayıs 2024

Dört yıldan beri her OYAK (Ordu Yardımlaşma Kurumu) Olağan Genel Kurul toplantısından sonra OYAK hakkında bir değerlendirme yazısı yazıyorum. Bu yıl da OYAK 64. Olağan Genel Kurulu, çalışmasını 25 Mayıs 2024 tarihinde tamamlıyor. Bana da OYAK hakkındaki bu dördüncü değerlendirme yazımı yazmak kalıyor. Ancak önceden ifade etmem gerekiyor ki bu yazım da 2023 yılı değişen bilgileri hariç hemen hemen bir önceki yazımın bir benzeri oluyor.

OYAK 64. Olağan Genel Kurulu, çalışmasını tamamlayarak 2023 yılı nema oranı %77,1 olarak açıklıyor. Bu oran OYAK tarihinde en yüksek nema oranlarından birisi oluyor. Halen devam eden Rusya – Ukrayna savaşının, dünya genelinde yaşanılan enflasyon ve resesyon sarmalının ve Çin’in dünya ve ülkemiz ticaret üzerindeki baskılayıcı ekonomi politikalarının ve 6 Şubat’ta yaşadığımız deprem felaketinin olumsuz etkileri ile Türkiye ve dünya ekonomisinde yaşanan sıkıntılarla geçirilen 2023 yılı için açıklanan bu nema oranı çok çok üst düzeyde ve anlamlı bir rakamı ifade ediyor.

OYAK, her zaman kamuoyunun ilgisini çekiyor. Böyle olunca da nema oranını değerlendirmeden her yazımda olduğu gibi önce OYAK’ı kısaca tanıtmam gerekiyor. OYAK’ı bu şekilde tanıtmadan doğrudan nema oranı üzerinde konuşmak bir anlam ifade etmiyor.

Ancak benim yazılarım “tarih’’siz ve kısa olmuyor. Dolayısıyla OYAK’a gelmeden önce kısa bir tarih turu yapmam gerekiyor. OYAK’a merakınız ve ilginiz varsa bu yazımı kaçırmamanız gerekiyor!

Bir başka tarih

Tarih deyince varsa yoksa harplerin, savaşların tarihi aklımıza geliyor. Falan padişah, falan padişaha savaş ilan ediyor. Savaş da şöyle böyle yapılıyor. Sonunda da şu veya bu padişah kazanıyor. Hadi biraz ötesi siyasi tarih. Hepsi bu oluyor. Bu ise gerçek bir tarih bilimi olmuyor.

Ekonomik ve Sosyal Tarih

Benim çok geç keşfettiğim Fransız tarihçi Fernand Braudel (1902– 1985) tarihi böyle anlamıyor. Braudel’e göre sosyal ve tarihi değişim sürecinin bütünlüğünü yakalayabilmek tarihçinin görevi oluyor. Braudel’e göre tarih; hızlı değişenden (olay) çok yavaş değişeni (olgu) araştıran bir bilim dalı oluyor. Braudel’e göre bilim de ekonomi ve sosyal gelişmeyle ilerliyor. Braudel’in bu görüşleri; bizden Halil İnalcık, Fuad Köprülü, Ömer Lütfi Barkan gibi Türk tarihçilerini de etkiliyor. Bu sayede ülkemizde geleneksel siyasi tarihten “ekonomik ve sosyal tarih”e geçiş Ömer Lülfi Barkan’la başlıyor, Halil İnalcık’la devam ediyor. İşte tam da bu nedenle Halil İnalcık, Braudel gibi düşünerek “Osmanlı, Avrupa ekonomisinin merkantilizme geçişini anlayamadı” diye yazıyor. (Merkantilizm yani ticaret devrimi, sermaye birikimi.) Çünkü Braudel, daha 1700’lü yıllarda İngiltere’de “Artık hiç kimse kasalarda para tutmamakta, cimriler bile varlığını (piyasada) dolaştırmakta” diye yazıyor. (Brauddel, “Maddi Medeniyet ve Kapitalizm, 1400 - 1800’’, İz yayıncılık, 1996)

Merkantilizm, varlık, servet ve sermaye

Doğu Roma geleneğini devam ettirerek ekonomisini fetih - ganimet - vergi esasına dayandıran Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa ekonomisinin merkantilizme geçişini bir türlü anlayamıyor. Osmanlı İmparatorluğu bunu anlayamıyor da Atatürk’ten sonra Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler ve vatandaşları anlayabiliyor mu? Ne yazık ki onlar da anlayamıyor.

Günümüzde üniversitelerin ekonomi bölümü birinci sınıfında anlatılan “servet’’ ve “sermaye’’ farkını hâlâ hem Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenler hem de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları anlayamıyor. Hâlâ Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ikinci ev, araba, arsa, altın ve döviz almayı (servet sahibi olmayı) yatırım zannediyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları tarafından hâlâ “sermaye”nin ne demek olduğu anlaşılmıyor.  Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler de bu durumu anlayamıyorlar ve onlar da sadece ve sadece bu durumu seyrediyor.

Batı ülkelerinde, para ve vergi politikalarıyla halkın “servet’’ sahibi olması değil “sermaye’’ sahibi olması teşvik ediliyor. Batı’da eğer bir eviniz varsa sizden çok düşük emlak vergisi alınırken müteakip evlerden de artan bir şekilde çok yüksek oranda emlak vergisi ve kira gelirinden de çok yüksek oranda gelir vergisi alınıyor. Servete (ev, arsa vb.) konan veraset ve intikal vergisi ise o kadar yüksek ki neredeyse devlet servetin yarısına el koyuyor. Böyle olanca halk servetini hisse senedi olarak borsada (sermayede) değerlendiriyor. Çünkü sermayeden alınan vergi servetten alındığı gibi yüksek oranda olmuyor. Böyle olunca da Batılı şirketler çok güçlü bir sermaye yapısına sahip oluyor. Bizde ise milli servet, hala sermayeye dönüşemeden, ülkenin güney ve batı sahillerinde yazlık ev diye veya büyük şehirlerde ikinci, üçüncü ev diye beton olarak toprağa gömülüyor.

Keşke ülkede onlarca Koç, onlarca Sabancı ve onlarca Eczacıbaşı olsaydı. Bu aileler 80-90 yıldır üretim yapıyor, istihdam yaratıyor, vergi veriyor, sosyal sorumluluk alanında, toplum, eğitim ve kültür alanlarında yatırım yapıyor, hizmet veriyorlar. Türkiye ekonomisinin lokomotifini bu aileler oluşturuyor. Eğer bu aileler zenginseler bu zenginliklerini 80-90 yıldır yaptıkları üretime ve bu üretimle oluşturdukları sermayeye borçlu oluyor.

Bir de günümüzün sonradan görme zenginlerine bakın. Bu zenginlerin, üretime dayanmayan zenginlikleri aslında hırsızlıklarından kaynaklanıyor. Çünkü üretime dayanmayan her zenginlik, halkın varlığından çalınan bir hırsızlık oluyor.

Uzuuun bir giriş oldu ama OYAK'ı anlamak için ihtiyaç vardı. Çünkü OYAK, “servet’’ değil, çalışarak, üreterek “sermaye’’ yaratıyor, üretim yapıyor, ihracat yapıyor, istihdam yaratıyor, vergi veriyor, ülke ekonomisine ciddi oranda katkı sağlıyor.

Şimdi gelelim OYAK’a…

OYAK

OYAK, 1 Mart 1961 tarih ve 205 sayılı Kanun ile kuruluyor. OYAK, bu kanun çerçevesinde özel hukuk hükümlerine bağlı, TSK mensuplarının bir “yardımlaşma ve emeklilik fonu’’ oluyor. OYAK’ın kaynağı, üyelerinden her ay düzenli olarak maaşlarından %10 oranında kesilen aidatlarla birlikte iştiraklerinden gelen kârlardan oluşuyor. Aslında OYAK, günümüzde ülkemizde yerleştirilmeye çalışılan Bireysel Emeklilik Sistemi (BES)in, İLKSAN (İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı) ve POLSAN (Polis Bakım ve Yardım Sandığı) ile beraber erken dönem bir örneği oluyor.

OYAK, üyelerinden yaptığı kesintileri (tasarruflarını) sermayeye ve üretime dönüştürerek Koç Grubu gibi, Sabancı Holding gibi, Eczacıbaşı gibi yatırımlar yaparak, fabrikalar kurarak, katma değer yaratarak, artı değer yaratarak günümüzde büyük bir ekonomik kuruluş haline geliyor. Bugün için OYAK, üretim yapan, istihdam sağlayan, vergi veren, fabrikaları, şirketleri, ortaklıkları ve sosyal sorumluluk projeleri olan bir emeklilik fonu olarak faaliyette bulunuyor.

OYAK'ın yönetiminde sivil yöneticiler ile birlikte muvazzaf askerler de bulunuyor.

Bu noktada bir yanlış inanışı ve bir yanlış bilgiyi de düzeltmem gerekiyor. OYAK’ın, 1 Mart 1961 tarih ve 205 sayılı Kanun ile kurulmuş olması sanki OYAK fikrinin 27 Mayıs 1960 İhtilalinden sonra ortaya çıktığı gibi bir yanlış inanış yaratıyor. Ancak OYAK Kanunu ile ilgili çalışma TBMM’nde 1957 yılında başlıyor. Çalışmalar tamamlanmak üzere olduğu sırada araya 1960 olayları giriyor ve kanunun yasallaşması 1961 yılında oluyor.

OYAK’ın asıl hedef kitlesi

OYAK, esas olarak muvazzaf askerlerin gelecekteki refah seviyesini ve yaşam kalitesini korumayı hedefliyor. OYAK, göreve yeni başlayan ve zor koşullarda görevlerini sürdüren genç subay, astsubay ve uzmanların birikimlerini değerlendirerek, emekli olduklarında hayat standartlarını koruyacakları, yaşam kalitelerini artıracakları bir fon yaratmayı ve böylece üyelerinin zor koşullarda görev yaparken gelecek kaygısı taşımamalarını sağlamayı hedefliyor. OYAK’ın asıl hedefi ve gayesi bu düşünce oluyor.

OYAK, OYAK kanununun kendisine verdiği bu hedef doğrultusunda, bu yıl göreve başlayacak bir üyesinin otuz, kırk yıl sonraki birikimlerinin sürdürülebilirliğini sağlamak adına stratejik alanlarda yatırım yapmak zorunda. Serbest piyasa koşullarında faaliyet göstermek akıntıya karşı yüzmeye benziyor. Serbest piyasada yatırım yapmayan şirketler geriye doğru gidiyor. Özellikle yüksek enflasyon ortamında faaliyet gösteren şirketler, sermayelerini artırmadıkları (yatırım yapmadıkları) takdirde uzun vadede eriyip gidiyorlar.

Ayrıca OYAK, yatırımlarını kısa vadede kâr getirip saman alevi gibi parlayıp sönen yatırımlara değil de uzun vadede kâr sağlayan sürdürülebilir ve geleceği olan alanlarda yatırımlara yöneltiyor.

EMS: Emekli Maaş Sistemi

Başlangıçta OYAK, üyeleri emekli olduğunda, üyesinin değerlendirdiği birikiminin tamamını kendisine vererek OYAK üyeliğini de sonlandırıyordu. Çünkü OYAK, yukarıda bahsettiğim gibi OYAK kanununun göre da asıl kitle olarak görevdeki muvazzaf personel alıyordu.  


Ancak OYAK, 1996 yılında yapılan bir düzenleme ile “Emekli Maaş Sistemi’’ni getiriyor. Bu düzenleme ile OYAK üyesi emekli olduğunda, istediği takdirde, birikiminin tamamını veya bir kısmını (1/4, 2/4 veya 3/4) OYAK’ta bırakarak karşılığında bir nema alıyor. Bu şekilde de OYAK üyeliği de sona ermiyor.

OYAK’ın son yıllarda satın aldığı şirketler, kurduğu ortaklıklar ve yaptığı yatırımlar ile ilgili olarak

OYAK’ın otomotivden demir çeliğe birçok alanda yatırımı bulunuyor. Yazımın bu bölümünde OYAK’ın bütün şirketleri değil sadece OYAK’ın son yıllarda satın aldığı şirketler ile OYAK şirketlerindeki gelişmeler yer alıyor.

OYAK Renault

MAİS Motorlu Araçlar İmal ve Satış A.Ş., 10 Ocak 1968 tarihinde OYAK Grup şirketi olarak kuruluyor ve ilk Renault marka otomobili 1971 tarihinde Türk tüketicisine sunuyor. Şirketin sermayesinin %51'i OYAK Grubuna, %49'u da Renault S.A.S’a ait oluyor.

OYAK Renault Otomobil Fabrikaları, 1971 yılında üretime başladığından beri Türkiye’nin ilk station wagonlu (Renault 12 SW), ilk klimalı (Renault 12 GTS), ilk dizel motorlu (Renault 9 GTD), ilk otomatik vitesli (Renault 9), ilk yol bilgisayarlı (Renault 21 Concorde) otomobilini ve ilk dizel otomobil motoru üretimini gerçekleştirerek pek çok ilke imza atıyor. 1998’de Megane Wagon, sadece OYAK Renault’da üretilmeye başlanıyor. Bu model Türk Otomotiv Sanayisi’nin gelişmiş pazarlara yüksek miktarlarda ihracata başlamasında öncülük yaparak sanayi tarihine geçiyor. OYAK Renault Otomobil Fabrikaları, elektrik motorlu Fluence üretimi ile Türk Otomotiv Sanayii’nde yeni bir çığır açıyor. Kullanımda sıfır karbon salınımlı elektrik motorlu araçlar ile Renault herkese sürdürülebilir ulaşım olanağı sunuyor.

Türkiye’de OYAK Renault dışında çok sayıda otomobil firması üretim yapıyor. Ancak son yıllarda değişik nedenlerle bazı otomobil firmaları ya üretimlerini Türkiye’den başka ülkelere kaydırıyor ya da yatırım için Türkiye’ye gelmiyor veya Türkiye’de yatırım kararı almış olsa bile Türkiye’ye yatırım yapmaktan vazgeçiyor.

Örneğin Volkswagen, Türkiye’de yatırım kararı almışken, bu maksatla Manisa’da fabrika arazisi alıp, şirket kurmuşken son anda yatırımdan vazgeçip yatırımını Slovakya’ya yapıyor. Daha önce yatırımını Türkiye'de de yapılabileceğini açıklayan Çin otomobil devleri Türkiye’den vazgeçiyor; Chery, İspanya'da, BYD ise Macaristan’da fabrika kuruyor.

TOFAŞ'ın Bursa fabrikasında ürettiği Fiat Doblo'nun üretimi İspanya'ya kaydırıyor. 2021 yılında iki büyük otomotiv devi FCA ile PSA'nın birleşmesiyle kurulan Stellantis Grubu, Doblo'nun 5'inci neslinin 2023 yılının başından itibaren İspanya'daki Vigo fabrikasında üretileceğini duyuruyor.

Türkiye'nin en büyük otomotiv şirketi Ford Otosan, Romanya’daki fabrikasının bünyesine katılmasıyla bazı modellerinin üretimini ve elektrifikasyon konusundaki deneyimini Romanya’ya taşıyor. Avrupa’nın ticari araç üretim lideri Ford Otosan, kısa süre önce hattan indirdiği E-Transit üretimini Romanya Craiova’da taşıyor.

Honda, Gebze'deki fabrikasını kapatıp Türkiye’den ayrılıyor.

Hal böyleyken, dünyanın önde gelen otomotiv şirketlere ülkeye yatırıma gelmezken ve ülkenin önde gelen otomotiv şirketleri ülkedeki mevcut üretimlerini yurt dışına taşırken, güçlü ortağı ile 50 yıldan uzun süredir Türkiye’de faaliyet gösteren dünya devi OYAK Renault, Türkiye’yi markanın ihracat üssü yapacak bir adım atıyor. Türkiye için 2027 oyun planını İstanbul’dan dünyaya duyuran Renault ve OYAK; 400 milyon Euro’nun üzerinde yatırım yapacaklarını, Türkiye’de yeni model ve motor üretimine başlayacaklarını, 2027’den önce dört yeni Renault modeli Bursa’daki OYAK Renault fabrikalarında üreteceklerini ve Bursa fabrikasını sadece Avrupa'nın değil, dünyanın diğer ülkelerinin de ihracat merkezi haline getirerek Türkiye’yi dev markanın ihracat merkezi yapmayı hedeflediklerini açıklıyor.

OYAK Renault, yaptığı açıklamada 2027'den önce üretecekleri dört modelden birinin Renault Duster olmak üzere üç adet SUV olacağını, 2025 yılına kadar Bursa’daki Ar-GE merkezinde çalışan mühendis sayısının 500’e ulaşacağını, bu Ar-Ge ekibinin 2022 yılına göre iki katına çıkması anlamına geldiğini belirtiyor.

OYAK Çimento

OYAK, Türkiye’de inşaat sektörü durgunluğa girdikten ve temel altyapı yatırımları durduktan sonra 2018 yılında, OYAK Çimento'nun yüzde 40'ını dünyanın en büyük çimento şirketlerinden olan Tayvanlı Taiwan Cement Corporation (TCC)’a 640 Milyon USD karşılığında satıyor.

OYAK, bu satışın hemen ardından kurduğu bu ortaklık ile Avrupa’nın en eski ve köklü çimento markalarından olan Cimpor’un Portekiz ve Cape Verde operasyonlarını satın alıyor, ardından da Gana, Kamerun ve Fildişi Sahilleri’nde yatırımlar yapıyor.

OYAK, çimento sektöründeki ortağı TCC ile ortaklığını; sürdürülebilir büyüme ve karbon emisyonlarını azaltma vizyonu doğrultusunda daha ileri bir seviyeye götürüyor. TCC, 2023 yılında OYAK Çimento’daki payını artırıyor. Bu kapsamda Cimpor Portugal Holdings hisselerinin %100 işletme değerinin 800 milyon Euro bedelle OYAK’ın yüzde 60 oranındaki hisselerinin satışı ve OYAK Çimento Fabrikaları A.Ş.’nin hâkim ortağı konumundaki OYAK Denizli Çimento hisselerinin %100 işletme değerinin 1 milyar 300 milyon Euro bedel ile OYAK’ın OYAK Denizli Çimento’da sahip olduğu yüzde 60 oranında hissenin yüzde 20’sinin satışı konularında mutabakata varılıyor. Bu sayede ülkemize yüklü miktarda nakit kaynak sağlanmış oluyor.

Karbon Siyahı üretim tesisi

OYAK, 2020 yılında İskenderun’da inşa edilecek karbon siyahı üretim tesisi yatırımı için, proje bazlı devlet teşviği alıyor. Bu maksatla OYAK, Sentetik Karbon Ürünleri San. ve Tic. A.Ş.’yi kuruyor. OYAK, stratejik yatırımlarından biri olan karbon siyahı üretimi ile Türkiye’nin yıllık 220 bin tonluk yurt içi karbon siyahı ihtiyacını bu yatırım ile karşılamayı ve yıllık 330 milyon dolarlık ithalatın önüne geçmeyi planlıyor.

OYAK, bu maksatla TCC’nin iştiraki olan ve dünyanın en büyük altıncı karbon siyahı üreticisi konumundaki Continental Carboun'un hâkim şirketi Tayvanlı International CSRC Investment Holdings Co. Ltd. (CSRC) ile ortaklık kuruyor. OYAK, bu iş birliğiyle İskenderun’da karbon siyahı üretim tesisi kurma konusunda yatırım kararı alıyor. Türkiye'de araç lastiği başta olmak üzere kauçuk ve boya endüstrisi ile özel elektronik ürünler gibi pek çok alanda kullanılan karbon siyahının, 330 milyon ABD Doları pazar büyüklüğü ile Orta Doğu ve Afrika bölgesinin en büyük karbon siyahı pazarı konumunda olan Türkiye’nin, OYAK ve TCC’nin karbon siyahı alanındaki ortak yatırımı sayesinde dışa bağımlılıktan kurtulması hedefleniyor. İthalatı sıfırlayabilecek kapasitedeki bu projenin, cari açığı azaltması, ihracat potansiyeliyle de ülke ekonomisine ve dış ticarete katma değer sağlamasına ve önemli miktarda dövizin ülkede kalmasına vesile olması bekleniyor.

Karbon siyahının, dünyada 13,5 milyon ton ve 14 milyar dolara yaklaşan bir pazar büyüklüğü bulunuyor.

Akdeniz Chemson

OYAK, 2012’de Akdeniz Kimya ve 2013 yılında Avusturya bazlı Chemson şirketlerini satın alarak 2020 yılında Akdeniz Kimya ile Chemson’u tüm operasyonlarıyla birlikte “Akdeniz Chemson’’ markası altında birleştiriyor. Bu büyük hamleyle Akdeniz Chemson Global (AC Global), PVC stabilizatörleri alanında 5 kıtada faaliyet gösteren dünyanın en büyük şirketi haline gelerek stabilizatör sektöründe dünya liderliğini elde ediyor.

Akdeniz Chemson, Çin’deki üretim tesisini 2022 yılı içerisinde faaliyete geçiriyor. Gerçekleştirilen yatırımla, yaklaşık 20 bin metrekarelik alana yayılan entegre tesisteki hat sayısı üçe, yıllık üretim kapasitesi de 30 bin tona yükseliyor. Kalsiyum-çinko ve organik bazlı, yeni nesil stabilizatör üretimi gerçekleştirilecek tesiste üretim hatlarının yanı sıra laboratuvar ve depolama alanı da bulunuyor.

OYAK, bu yeni yatırımıyla Çin’in tamamı ve Uzak Doğu Asya’daki artan talebe cevap vermesi bekleniyor.

Stabilizatörler, bir tür plastik polimer malzeme olan PVC’lerin işlenerek biçimlendirilmesi veya biçimlendirilmiş ürünlerin geliştirilerek istenen kalite ve dayanıklılığa ulaşması açısından kritik bileşen işlevi görüyor. 

Akdeniz Chemson, beş kıtada gerçekleştirdiği satışlarla PVC stabilizatörleri alanında dünyanın en büyük şirketi konumunda bulunuyor. PVC'nin kullanıldığı her sektör için üretim yapan Akdeniz Chemson, Avrupa, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Kuzey Afrika, Ortadoğu, ABD, Çin, Brezilya ve Avustralya’da faaliyetlerini sürdürüyor. Şirket halen yaklaşık 110 ülkeye satış yapıyor.

Almatis

OYAK, 2015 yılında Hollandalı Almatis’i satın alarak, özellikli alümina sektöründe de dünya lideri konumuna geliyor. Almatis’in ürünleri demir çelik, çimento, seramik, otomotiv, inşaat ve elektronik sektörlerinin üretim süreçlerinde kullanılıyor.

Almatis, alümina ve alümina-temelli ürünlerinde dünyanın önde gelen şirketlerinden. Hollanda merkezli Almatis, ABD’de 4 fabrika ve bir rafinerisi, Almanya, Hollanda, Japonya, Çin ve Hindistan’da birer fabrikası bulunuyor. Dünya genelinde 10 ayrı noktada üretim yapan kurumun Brezilya, ABD, Almanya, Hindistan, Japonya ve Çin’de satış ofisleri bulunuyor. Altı uygulama ve ürün geliştirme laboratuvarı bulunan Almatis yaklaşık 1000 kişiyi istihdam ediyor. Konusunda dünyada açık ara lider durumda bulunuyor.

OYAK, Almatis ile Güney Asya pazarındaki hakimiyetini daha da güçlendirmeyi hedefliyor. OYAK, bu hedef doğrultusunda Çin’de stratejik bir yatırım yapma kararı alıyor: Almatis, Çin’de mevcut kalsine alümina tesisinin bulunduğu alanda yeni bir kalsine alümina üretim tesisi daha kuruyor.

Çin’de toplam 6 bin 600 metrekarelik alanda kurulacak yeni tesisin 2026 yılı başında devreye alınması planlanıyor. Almatis, ürün portföyünü genişletecek yeni kalsine ürün hattının devreye girmesi ile birlikte üretim kapasitesini 50 bin metrik ton artırarak toplam 100 bin metrik tonluk kapasiteye ulaşması planlanıyor. Şirket, söz konusu üretimin yaklaşık 20 bin metrik tonunu bölge ülkelerine ihraç etmeyi hedefliyor. Bu yatırımla Almatis’in, yarı iletken yapısal bileşenler, tüketici elektroniği, termal kontrol cihazları ve elektrikli araçlar gibi kilit pazarlarda büyümesi bekleniyor.

Miilux OY

OYAK, Türkiye’nin yerli zırh çeliği üretme hedefi doğrultusunda 2019 yılında Finlandiya merkezli ısıl işlem çeliklerinin üretimi konusunda uzmanlaşmış Miilux OY firmasının çoğunluk hisselerini satın alıyor. Satın almayla birlikte OYAK, şirketin Finlandiya ve Polonya’daki fabrikalarına da sahip oluyor.

%100 hissedarı Miilux Oy olan “Miilux Yüksek Mukavemetli Çelik Üretim A.Ş.’’ (Miilux), 28 Mayıs 2019 tarihinde Manisa OSB’de aşınmaya mukavemetli çelik ve zırh çeliği üretmek üzere kuruluyor. OYAK, bu şekilde bu şirketinden teknoloji transferi yaparak Manisa’da Türkiye’nin ilk ve tek yassı çelik ısıl işlem fabrikasını kurmuş oluyor.

Türkiye’de mevcut durumda ısıl işlem görmüş ürünlerin tamamı yurt dışından karşılanmakta iken Miilux, ülkemizde ısıl işlem çeliklerinin üretilmesini sağlayarak tedarik sıkıntısından kaynaklanan dışa bağımlılığı önemli ölçüde azaltıyor. Miilux, ülkemiz için stratejik öneme sahip ısıl işlem görmüş yüksek mukavemetli çeliklerin üretimini gerçekleştirerek; zırhlı araçlar, mayın ve balistik koruma gerektiren sistem üreticileri ile iş makineleri, inşaat, makine, madencilik, vb. sektörlere gereken komponent ve levhaları rekabetçi koşullarla ve hızlı teslimat süreleriyle temin ediyor.

Türkiye, OYAK’ın bu yatırımıyla, İsveç, Finlandiya, Fransa, Avustralya gibi ülkelerin ardından dünyada zırh çeliği üreten ülkeler grubuna giriyor. Ayrıca Türkiye, OYAK’ın bu yatırımıyla Almanya, Fransa, ABD ve Çin’den sonra denizaltı çeliği üreten beşinci ülke haline geliyor.

Miilux Oy, Finlandiya ve Polonya tesislerinden Kuzey ve Orta Avrupa’ya, Ortadoğu’ya, Almanya ve Güney Afrika’ya satış yapıyor. Yerli ihtiyacı karşıladığı Manisa’daki üretimi ile zırh çeliğinde Avrupa pazarından pay alacak konuma geliyor.

Üç tesisteki (Finlandiya, Polonya ve Türkiye) üretim kapasitesi yıllık 38 bin tona ulaşıyor. Sadece Türkiye tesisinde yapılan üretim yıllık 14 bin tonu buluyor.


HEKTAŞ

HEKTAŞ, OYAK’ın yeni satın aldığı bir şirket olmamasına rağmen şirketin piyasa değeri son yedi yılda önemli ölçüde artıyor ve bugün itibarıyla 1,2 milyar ABD dolarına geliyor.

HEKTAŞ, yalnızca bitki koruma alanında faaliyet gösterirken, çok odaklı entegre tarım stratejisini son sekiz yıldır hayata geçiriyor. HEKTAŞ’ın günümüzde ürün portföyünde, 250’den fazla bitki koruma ve bitki besleme (organomineral gübre) ürününün yanı sıra ıslah çalışmaları devam eden tohum, 30’a yakın hayvan sağlığı ilacı ve yem katkı ürünü bulunuyor. Arma İlaç’ı da bünyesine katarak hayvan sağlığı sektöründe büyüme odağı ile çalışan HEKTAŞ, tarım ilaçları sektöründe de en geniş ürün yelpazesine sahip lider bir kuruluş haline geliyor. Bununla da yetinmeyen HEKTAŞ, gıda güvenliği konusuna da girerek AREO Tohum’u bünyesine katıyor. Avustralya’da yerleşik Agriventis Technologies’in çoğunluk hisselerini de alarak kuraklığa dayanıklı tohum hususunda Ar-Ge çalışmalarına yön veriyor.

HEKTAŞ, ilaç üretiminin yanında dünyanın önde gelen bitki koruma şirketleri ile de stratejik ortaklıklar kuruyor.

HEKTAŞ, 2023 yılı yurt dışı yatırım planları kapsamında Özbekistan’da bitki besleme ve bitki koruma sektörlerine yönelik olarak 30 bin ton bitki koruma ve 150 bin ton bitki besleme kapasiteli üretim tesisi kuruyor. HEKTAŞ, bu yatırımla birlikte mevcut bitki koruma kapasitesini yüzde 47, bitki besleme kapasitesini de yüzde 152, toplam kapasitesini ise yüzde 111 oranında artırmayı hedefliyor.

HEKTAŞ, yaptığı ihracat nedeniyle İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçılar Birliği (İKMİB) tarafından İhracatın Yıldızları Ödülleri’nde art arda altıncı kez seçilerek 2023 yılında “İhracatın Yıldızı’’ ödülünü alıyor.

Sagra ve Tamek’in satın alınması

OYAK, 2021 yılında Sagra ve Tamek şirketlerini satın alıyor. OYAK, Ordu’da sahip olduğu Sagra fındık işleme fabrikasıyla; Sarelle, Tadelle ve Gol markalarıyla katma değerli ürünler üretirken aynı zamanda hem bölge halkının ekonomisine katkıda bulunuyor hem de ülkenin fındık ihracatına katkı sağlayarak milli bir görevi yerine getirerek meydanı İtalyanlara bırakmıyor. Bu noktada da dünya fındık üretiminin yaklaşık %60’ının Türkiye’de üretildiğini söylemem gerekiyor.

Ayrıca, 2022 yılında Türkiye’nin en zengin kişisinin perakende sektöründe faaliyet gösteren Murat Ülker’in olduğunun unutulmaması gerekiyor. Çünkü nakit akışının en hızlı döndüğü sektör perakende sektörü oluyor.

Sagra, 2023 yılında konsept mağaza zincirine geçiyor. Bu kapsamda ilk mağazasını Temmuz 2023 tarihinde İstanbul Galataport’a açıyor. Ardından da İstanbul Maltepe ve İstanbul Bağdat Caddesinde, İstanbul Başakşehir’de ve Ordu ilinde diğer konsept mağazalarını açıyor.

TOTAL ve M’OİL

OYAK, TOTAL, M’OİL ve Milangaz akaryakıt dağıtım şirketlerini 2020 yılında satın alıyor ve aynı sene TOTAL ve M’OIL’i Güzel Enerji altında birleştiriyor. OYAK, bu şirketleri arsaları, limanları, depoları, araçları, istasyonları ve tüm malvarlığı ile beraber satın alıyor.

OYAK tabii ki akaryakıt istasyonu satın almıyor, OYAK, “akaryakıt dağıtım şirketi’’ satın alıyor. Burada da önemli olan dağıtım yapacağı istasyon yani bayi sayısı oluyor. Satışta adı geçen her iki dağıtım şirketinin de istasyon sayıları ayrı ayrı 400 lü rakamların üzerinde. Toplamda da 900’ü geçen sayıda istasyon eder ki bu da iyi bir rakam oluyor.

Bayilerin dağıtım şirketleri ile olan sözleşmeleri beş yıl süreli oluyor. Beş yılın sonunda bayi dağıtım şirketini değiştirebiliyor. Bayiler genellikle güçlü dağıtım şirketleriyle çalışmak istiyor. OYAK, TOTAL’i aldıktan sonra kıyıda köşede kalmış, verimli olmayan istasyonlarla sözleşmesini yenilemiyor, bu istasyonlar yerine gücü ve imajının da etkisiyle diğer dağıtım şirketlerinden karlı bayileri transfer ediyor. Bu bayilerin yanı sıra, yeni yapılan otoyollar gibi kritik lokasyonlarda yeni bayiler oluşturarak bayi ağını güçlendiriyor. OYAK, Güzel Enerji istasyonları aracılığıyla elde ettiği ticari ağı, yeni fırsatlar için kullanıyor.

Ayrıca OYAK, bu şirketleri alarak akaryakıt pazarında yüzde 100 yerli bir firma olarak faaliyet gösteriyor. Akaryakıt sektöründe en büyük ilk dört firma (Petrol Ofisi, BP, OPET, SHELL) içerisinde OPET haricinde başka yerli firma bulunmuyor. Satın alma işlemi sırasında pazarda beşinci sırada yer alan şirketi, OYAK bugün dördüncü sıraya yükseltmiş bulunuyor.

Ayrıca OYAK bu şirketleri hiç de pahalı almış da değildir. Bu tür hisse/varlık satışları/alışları değerlemeleri uluslararası denetim ve danışmanlık hizmetleri sunan bağımsız kuruluşlar tarafından yapılıyor ve işlem fiyatı da yine bu şirketler tarafından ciddi piyasa araştırmaları baz alınarak belirleniyor.

TOTAL İstasyonlarının tüm dünyada TotalEnergies’e dönüşümü, TOTAL’in OYAK’a geçmesiyle beraber Türkiye’de de başlıyor. Bu dönüşümle istasyonlarda artık akaryakıtın yanı sıra sürdürülebilir enerji kaynakları ve elektrik enerjisi de dahil olmak üzere çağın ihtiyaçlarını gözeten, kapsayıcı ve çok katmanlı hizmetler sunuluyor.

Burada da Türkiye’de fabrikaların, gemilerin, uçakların, iş makinaları ve ağır sanayiinin petrol ve madeni yağ kullandığını da söylemem gerekiyor.

Özet olarak şunu söyleyebilirim: OYAK, TOTAL’i, MOİL’i ve Milangaz’ı alarak iyi, geleceği olan ve kârlı bir yatırım yapıyor.

OYAK’tan yenilenebilir enerji atılımı

OYAK, çimento sektörüyle başlayıp diğer sektörlere yayılacak şekilde grup şirketlerinin enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla lisanssız yenilenebilir enerji santralleri kuruyor.

Türkiye’nin en büyük lisanssız güneş enerjisi santrali (GES) ilk olarak, OYAK Çimento Fabrikaları A.Ş.’ye ait tesis, arazi üzerine kurulması planlanıyor.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) konuya ilişkin yönetmeliğine uygun şekilde Ankara’da başlangıç olarak yaklaşık 1500 dönümlük bir alana inşa edilecek olan yaklaşık 100 MW kurulu gücünde lisanssız güneş enerjisi santrali OYAK Çimento Fabrikaları A.Ş.’nin iç tüketiminin bir kısmını karşılaması amaçlanıyor.

Maden metalürji, çimento beton kâğıt, otomotiv lojistik, finans, kimya, gıda, tarım, hayvancılık ve enerji sektörlerinde faaliyet gösteren OYAK şirketlerinin 2022 yılında toplam enerji maliyeti 1 milyar ABD doları civarında gerçekleşiyor. Devreye alınacak yenilenebilir enerji yatırımlarıyla toplam enerji maliyetinde önemli ölçüde tasarruf sağlanması planlanıyor.

KÜMAŞ

OYAK, bünyesindeki Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş. üzerinden, 2021 yılı başında "Kümaş Manyezit Sanayi A.Ş’’nin hisselerinin tamamını satın alıyor. Kümaş Manyezit, dünya genelindeki kriptokristalin manyezit cevherinin yaklaşık yüzde 20'sine tek başına sahibi oluyor.

Avusturyalı büyük refrakter şirketleri tarafından satın alınmak istenen Kümaş’ın OYAK bünyesine katılması, ülke kaynaklarından yaratılacak katma değerin yine ülke içinde kalmasına vesile oluyor.

Manyezit, özellikle yüksek ısı gerektiren fırınlarda fırının iç yüzeyini kaplamak maksadıyla yüksek ısıya dayanıklı refrakter üretiminde kullanılıyor. OYAK, hem mevcut çimento fabrikalarında hem de Erdemir ve İsdemir fabrikalarında yüksek ısıya dayanıklı manyezit refrakterleri kullanıyor. Bu satın alma ile OYAK; hem fabrikaları için ihtiyaç duyduğu refrakteri artık kendisi üretir hale geliyor hem de çıkarıp işlediği manyeziti ve refrakterini yurt içi ve yurt dışına satabilir hale geliyor. Bu şekilde OYAK, Kümaş Manyezit’i bünyesine katarak, demir, çelik ve çimento sektörlerindeki faaliyetlerine entegrasyon sağlamış oluyor.

OYAK Denizcilik ve Liman İşletmeleri AŞ

OYAK Denizcilik ve Liman İşletmeleri AŞ, dünya genelinde 16 adet Ro-Ro terminali sahibi ve işletmecisi olan Nippon Yusen Kaisha (NYK Line) ile 2018 yılında “otomotiv odaklı Ro-Ro limanı’’ (OYAK Port) yatırımı yapıyor. Kocaeli Körfezi’nde yer alan arazide, standartlarıyla ve kapasitesiyle dünyanın sayılı limanları arasına giren OYAK Port’un yatırım süreçleri tamamlanarak 2021 yılında hizmete giriyor.

Yıllık 780 bin araç elleçleme kapasitesiyle sadece otomotiv sektörüne hizmet veren liman, Türkiye'nin 1 numaralı “otomotiv odaklı Ro-Ro limanı’' oluyor…

Bu şekilde, %21'lik payla ihracat lideri olan otomotiv sektörü, küresel standartlarda ve yüksek kapasiteli bir limana sahip oluyor.

Peletleme tesisi yatırımı

İnce boyutlu demir cevheri veya genellikle konsantrelerin, uygun bir bağlayıcı ve gerekli su katkısı ile özel cihazlarda, belirli boyutlarda yaş küreler haline getirilmesi, ardından dayanıklılık kazandırmak amacıyla 1200-1300 C sıcaklıklarda pişirilmesi işlemini kapsayan bir aglomerasyon yöntemine “peletleme’’ adı veriliyor.

OYAK şirketlerinden Türkiye’nin en büyük entegre yassı çelik üreticisi Erdemir, stratejik bir yatırıma imza atarak Bingöl’de 550 milyon dolarlık yatırımla peletleme tesisi kuruyor. OYAK, bu yatırımla hem Erdemir’in en önemli ham madde kalemlerinden pelette dışa bağımlılığı ciddi anlamda azaltmayı hem de bölgede istihdama güçlü katkı sağlamayı planlıyor.

Urla, İstanbul ve diğer gayrimenkul projeleri

OYAK İnşaat, İstanbul Maltepe semtindeki konut projesi olan “OYAK Dragos’’u Aralık 2022 tarihinde bitirerek sahiplerine teslim ediyor. OYAK’ın benzer şekilde İstanbul Başakşehir’de konut projesi de 2023 yılında satışa sunuluyor. .

OYAK’ın, Urla’daki kendi arsası üzerinde yaklaşık 300 adet konutluk projesi de satışa sunulmak üzere son aşamaya geliyor.

Ankara Seyirce Projesi’nde 375 konuttan oluşan 1. Etap Ekim 2023 yılında hak sahiplerine teslim ediliyor.  Toplam 312 konuttan oluşan OYAK Seyirce 2. Etap Konut Projesi’nde ve toplam 216 konuttan oluşan OYAK Çiğli 1. Etap Konut Projesi’nde inşaat halen devam ediyor.

OYAK tarihinde tek seferde tamamlanan ve bitirildiğinde çok ciddi teveccüh gören 1876 konutluk Göksupark projesi ve sosyal yaşam alanı ise 2020 yılında başarı ile tamamlanıyor.

OYAK’ın ayrıca Yalova Çiftlikköy ve Ankara Balıkuyumcu bölgelerinde ileriye dönük gayrimenkul yatırımları da devam ediyor.

Görüldüğü gibi OYAK, İnşaat Şirketi ile konut sektöründe başarılı bir şekilde ilerliyor.

Depremde OYAK

OYAK, 6 Şubat 2023 tarihindeki ülkemizde yaşanan deprem felaketinin ilk gününden itibaren Kriz Koordinasyon Merkezi üzerinden, başta AFAD olmak üzere görevli ve yetkili kamu kurum ve kuruluşları ile irtibata geçiyor.

OYAK, grup şirketlerine ait vinç, kamyon, iş makinesi, ambulans, itfaiye gibi bölgede ihtiyaç duyulan araçları, şoför, yükleyici ve operatörlerimizle birlikte resmi kurum ve kuruluşlarımızın kullanımına sunuyor. 28 Şubat 2023 tarihi itibarıyla 350 kişilik arama kurtarma ekibi, 70’e yakın iş makinesi sahada aktif olarak görev yapıyor.

28 Şubat 2023 itibarıyla OYAK, grup şirketlerince hazırlanan yaklaşık 1.7 milyon tıbbi malzeme, gıda ve hijyen malzemesi ile kıyafetten oluşan 61 bin koli, ayrıca kişisel koruyucu donanım, çadır, soba, battaniye, uyku tulumu gibi barınma ve ısınma ekipmanları, konteyner ve jeneratörleri kendi lojistik ağı ile afet bölgesine gönderiyor.

OYAK, depremin etkilediği illerdeki fabrika ve tesislerini, barınma sıkıntısı çeken çalışanlarına ve vatandaşlarımıza imkân dahilinde açarak beş bine yakın afetzedeyi ağırlıyor. 28 Şubat 2023 tarihi itibarıyla 747 bin sıcak kumanya ve yemek dağıtımı yapıyor.

OYAK Kriz Koordinasyon Merkezi üzerinden İskenderun’daki İsdemir Limanı deniz taşımacılığı operasyonları için kullanılırken, bölgedeki hasar gören havalimanı için de beton ve iş makinesi tedariği sağlayarak onarım sürecine destek oluyor.

Hem kurtarma çalışmaları hem de depremzedeler için hayati önem taşıyan enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla afetin ilk gününden 28 Şubat 2023 tarihine kadar bölgenin ihtiyacına binaen önemli ölçüde akaryakıt ve motorin sevkiyatı gerçekleştiriyor. OYAK’ın Hatay'daki Milangaz fabrikası kesintisiz üretim yaparak, afetzedelere kullanılmak üzere ihtiyaç duyulan sayıda tüpü AFAD’a teslim ediyor.

Ancak OYAK bütün bu deprem yardımlarını yardımın gereği olarak reklamsız, sessiz ve sakince yapıyor.

Sonuç

Girişte anlattığım gibi tasarruflarınızı, varlıklarınızı, servetinizi sermayeye dönüştürmezseniz kaybedersiniz. Üretemezseniz kaybedersiniz. Katma değer yaratamazsanız kaybedersiniz. Tasarruflarınızla oluşan servetinizi ikinci ev, tarla, arazi, arsa, araba, döviz ve altın olarak tutarsanız hem kendiniz hem de ülke olarak kaybedersiniz.

OYAK, ülkenin bin yıllık eksikliği olan “sermaye’’ ve “üretim’’ kavramlarını hayata geçirerek üyelerinin tasarruflarını anlattığım gibi sermayeye ve üretime dönüştürüyor. Bu şekilde OYAK, dünya çapında üretim yapıyor, uluslararası alanda bir oyuncu haline geliyor, ülke insanlarına istihdam sağlıyor. Ülkeye katma değer yaratıyor. Yazımın girişinde verdiğim gibi keşke ülkede onlarca OYAK gibi mesleki emeklilik fonu olsaydı. İşte o zaman Türkiye’nin çehresi çok çok daha farklı olurdu…

Anlattığım gibi OYAK; günümüzde maden metalürji, çimento, beton, kağıt, otomotiv, lojistik, finans, kimya, tarım, hayvancılık, gıda ve enerji sektörlerinde Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesinde, dünya genelinde altı farklı kıtada, 25 ayrı ülkede yedi gün yirmi dört saat faaliyet gösteriyor.

OYAK, 2015 yılında yurt dışında 19 ayrı ülkede 86 Şirket ile faaliyet gösterirken 2023 yılında ise 25 ayrı ülkede 153 Şirket ile faaliyet gösteriyor.

OYAK’ın ülke ekonomisine katkısı

OYAK, son yıllardaki atılımları neticesinde, 2015 yılı toplam varlıkları 51,6 milyar TL, toplam ihracatı 3,3 milyar dolar iken; 2023 konsolide sonuçlarına göre OYAK, özkaynaklarını son 7 yılda 11 katına çıkarıyor, 2023 yılı hasılatını bir önceki yıla göre %61 artış ile 600 milyar TL’na ve ihracatını 4,6 milyar dolara çıkarıyor. OYAK, bu 4,6 milyar dolarlık toplam ihracat ile Türkiye'nin 2023 Yılı ihracatının yaklaşık yüzde 2'sini karşılıyor.


OYAK, bu üretimi ve büyüklüğü ile 2023 yılında devlete toplamda 85,6 milyar TL vergi ödüyor.

İşte bu şekilde OYAK, üretim yaparak, katma değer yaratarak, ihracat yaparak, istihdam yaratarak ve vergi vererek ülke ekonomisine çok büyük bir katkıda bulunuyor.

OYAK’a OYAK kanununun yüklediği yükümlülükler

OYAK, sıradan bir borsa şirketi olmuyor. OYAK, bahsettiğim gibi mesleki bir emeklilik fonu oluyor.


Mesleki bir emeklilik fonu olarak OYAK, kanun gereği 2023 yılı içerisinde; üyelerine yasal yardım olarak 23,8 milyar TL ödüyor, piyasa koşullarına göre düşük faizli olarak 221 üyesine 199 milyon TL konut kredisi, 54 bin üyesine 3,5 milyar TL borç veriyor. OYAK yine 2023 yılı içerisinde EMS çerçevesinde 67 bin emekli üyesine 9,3 milyar TL maaş ödüyor.

OYAK’a üyelerinden kesilen aidatlarla sıcak para girişi

OYAK’a ilişkin doğru bilinen yanlışların en önemlisi OYAK’ın bir nakit bolluğu içerisinde yaşadığı düşüncesi oluyor. Halbuki üyelerden alınan aidatlar, üyelere yapılan ödemeleri karşılamıyor. 2000’li yıllarından başından bu yana geçerli olan bu durum yıllar itibarıyla artarak devam ediyor. 2023 yılında 6 milyar TL olan yasal yardım – yasal kaynak farkının, 2024 yılında iki katına ulaşması bekleniyor.

Görüleceği üzere, OYAK nakit bolluğu içerisinde olan bir kurum olmadığı gibi kanun gereği üyelerine yapması gereken yardımları finanse etmek için şirket yatırımlarına ihtiyaç duyuyor.

Enflasyon, enflasyon ortamında şirket kârları ve sermayeleri

Teorik olarak devletin, memur ve işçilerine enflasyonun altında kalmayacak şekilde bir ücret verdiği ve devletin maaş artışlarını belirlerken enflasyonun üzerinde bir artış yaptığı iddia ediliyor. Ancak şirketlerde bu böyle olmuyor.


Türkiye uzun yıllardır yüksek bir enflasyon ortamında yaşıyor. Böylesi sürekli enflasyon ortamı şirketler için rasyonel olmuyor. Yıl sonu hesaplanan kâr üzerinden devlete vergi ödeniyor, ortaklara temettü dağıtılıyor. Şirketler enflasyon ortamında reel olarak kâr elde etmiyor ancak şirketler sermayelerini vergi, ücret, temettü olarak dağıtıyor. Bu nedenle de şirketlerin finansal yapıları yüksek enflasyon dönemlerinde zayıflıyor, sermayeleri eriyor.

Ayrıca, yüksek enflasyon dönemlerinde halkın alım gücü düştüğü için şirketler daha az satış yapıyor, artan maliyetler nedeniyle de şirketlerin kâr marjları düşüyor.

Enflasyon Muhasebesi

Yüksek enflasyon ortamında de şirketlerin finansal yapıları zayıflamasın, sermayeleri erimesin diye zaman zaman devlet tedbir alıyor. Bu tedbirlerden bir tanesi de ‘’Enflasyon Düzeltmesi’’ tedbiri oluyor.

Ülkemizde enflasyon düzeltmesi ilk olarak, 5024 sayılı kanunla 30.12.2003 tarihinde Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesinde değişiklik yapılarak ve kanuna geçici 25 inci madde eklenerek yürürlüğe giriyor.

Bu çerçevede, 2003 ve 2004 yıllarında uygulanan enflasyon muhasebesine 2005 yılı itibarıyla ihtiyaç kalmıyor, uygulama devreden çıkıyor. 2021 yılında enflasyon muhasebesini gerektiren şartların yeniden ortaya çıkmasıyla birlikte Maliye Bakanlığınca ilgili tebliğler yayımlanıyor, ancak uygulamanın hayata geçirilmesi için gerekli hazırlıkların yapılması amacıyla süreç 2023 yılına erteleniyor.

Gelir İdaresi Başkanlığınca enflasyon düzeltmesine ilişkin olarak 18 Ekim 2023 tarihinde tebliğ taslağı yayımlanıyor. Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ kapsamında şirketlere Enflasyon Muhasebesi uygulaması geliyor ve 31.12.2023 tarihi baz alınarak düzeltilmiş değerler ile 2024 yılı için açılış bilançosunun oluşturulması gerekiyor.

Enflasyon, genel olarak fiyat seviyelerinin artması ve paranın değer kaybetmesi anlamına geliyor. Enflasyon düzeltmesi ise, mali tabloların, paranın satın alma gücündeki değişimler nedeniyle gerçek durumu yansıtmayacak şekilde etkilendiği durumlarda, enflasyon etkilerini gidermek amacıyla yapılan bir düzeltme işlemi oluyor.

Daha açık ifade ile enflasyon muhasebesi; parasal olmayan değerlerin (stoklar, maddi ve maddi olmayan duran varlıklar ve benzerleri), enflasyon düzeltmesinde dikkate alınacak tutarlarının düzeltme katsayısı (enflasyon oranı-ÜFE gibi) ile çarpılması sonucunda, finansal tablonun ait olduğu tarihteki satın alma gücü cinsine en yakın şekilde hesaplanması olarak tanımlanıyor.  Yüksek enflasyon dönemlerinde, enflasyonun mali tablolar üzerindeki etkilerinin giderilmesine yönelik düzeltici işlemler yapılması gerekiyor ve bu yapılan teknik düzeltmeler “Enflasyon Muhasebesi” olarak sınıflandırılıyor.

Enflasyon muhasebesi; enflasyonist bir ortamda mali tabloların sağlığının korunması, finansal analizlerin sağlıklı yapılabilmesi, finansal verilerin karşılaştırılabilir olması, doğru kararlar alınabilmesi, finansal stratejilerin yeni ekonomik süreçlerle paralel hale getirilebilmesini sağlıyor.

Basit anlatımla ‘’enflasyon muhasebesi’’ nedeniyle şirketler bir taraftan öz varlıklarında enflasyon nedeniyle kayba uğramamaları için şirket kârlarından bir kısmını sermayeye aktarım yapmasını sağlıyor. Diğer yandan da parasal olmayan kıymetlerini öz kaynakları ile karşılamayan şirketler, enflasyon nedeniyle varlıklarında meydana gelen artışlar nedeniyle ilerde ödemek zorunda kalacakları vergiyi daha erken ödemek zorunda kalabiliyor. Bu durum da şirket kârlarını negatif olarak etkiliyor. Ayrıca koyduğu sermayenin getirisinden daha fazla miktarda bir değer artışına sahip olan işletme söz konusu değer artışının da vergisini ödüyor. Bu durumda enflasyon muhasebesi aynı zamanda bir servet vergisine de dönüşebiliyor. Her iki durumda da şirketlerin dağıtacakları kâr veya nemalarının düşük çıkmasına vesile oluyor.

Sonuç olarak yüksek enflasyon ortamlarında şirketler, zamanında da tedbir almazlar, şirket sermayesini koruyamazlar ve sermayelerini artıramazlar ise şirket iflasa kadar sürükleniyor.

OYAK’ın denetimi

OYAK, kurulduğu günden beri hem iç hem de dış denetim altında çalışıyor. Zaten böyle çalıştığı ve denetlendiği için de kurumsal bir yapıya bürünüyor. OYAK’ın hem kendisi hem de şirketleri Deloitte gibi, PWC gibi uluslararası bağımsız denetim firmaları tarafından denetleniyor. Denetim sonuçlarına süratle tepki gösterilerek varsa hatalar düzeltici tedbirler alınıyor, öneriler varsa ve uygunsa derhal yerine getiriliyor.

OYAK başarılıdır

Yukarıda da anlattığım gibi OYAK, devlete vergi ödüyor, sosyal yardımlar yapıyor, sermayesini artırıyor ve devasa yatırımlar yapıyor. Dolayısıyla, devletin açıkladığı enflasyondan farklı olarak enflasyonun %180 (izafi bir değer olarak aldım) olduğunu ileri sürerek “Neden OYAK, bu oran kadar nema dağıtmıyor?’’ diye sormak ekonomi bilimi ile ve OYAK kanunu ile ters düşmek anlamına geliyor.


Mesleki emeklik fonu olarak OYAK, gelecekteki üyeleri hayat standardını koruyabilmek amacıyla yıllık kârından mutlaka yatırıma pay ayırmak zorunda bulunuyor. Bu nedenle “OYAK yatırım yapmasın, portföyündeki şirketleri satsın bütün kârını biz üyelere dağıtsın’’ isteğinde bulunan üyeler gelecekteki OYAK üyelerinin refahından haksız olarak pay istiyorlar anlamına geliyor.

Dünyadaki Rusya – Ukrayna savaşının, dünya genelinde yaşanılan enflasyon ve resesyon sarmalının ve Çin’in dünya ve ülkemiz ticaret üzerindeki baskılayıcı ekonomi politikalarının ve 6 Şubat’ta yaşadığımız deprem felaketinin olumsuz etkileri nedeniyle koca koca firmalar konkordato ilan edip batarken OYAK’ın bütün şirketleri kâr elde ediyor. OYAK, bu ortamda yukarıda anlattığım yatırımları yapıyor. OYAK büyüyerek dünya çapında bir kuruluş haline geliyor. İşte böylesine bir ortamda OYAK üye rezervlerini döviz bazında da artırarak OYAK tarihinin en yüksek nemalarından birini veriyor.

Ayrıca OYAK'ı değerlendirirken ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşulların da dikkate alınması gerekiyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) yayınladığı açılan ve kapanan şirket verileri, 2023 yılının işletmeler açısından hiç de iyi geçmediğini ortaya koyuyor. TOBB’un 2009 yılına kadar uzanan verilerinde 2023 yılına gelene kadar hiç görülmeyen bir durum ortaya çıkıyor. Verilerine sahip olduğumuz 15 yılda ilk kez gerçek kişi ticari işletmelerinde kapanan şirket sayısı, açılan şirket sayısını aşıyor.


TOBB’nin verilerine göre 2023 yılında 19 bin 880 gerçek kişi ticari işletmesi kurulurken kapanan gerçek kişi ticari işletmelerinin sayısı 32 bin 933’ü buluyor. Yani yeni kurulan her 100 işletmeye karşılık 166 gerçek kişi ticari işletmesi kapanıyor. Kurulan gerçek kişi ticari işletmesi sayısı, 2022 yılına göre yüzde 26.63 düşerken, kapananların sayısı yüzde 42.27 artıyor.

Bu durum, aynı oranda olmasa da diğer şirketler için de geçerli oluyor. 2023 yılında 128 bin 528 şirket kurulurken 25 bin 883 şirket kapanıyor. Kurulan şirket sayısı yüzde 8.34 düşerken, kapanan şirket sayısı yüzde 11.71 artıyor. Yeni kurulan her 100 şirkete karşılık kapanan şirket sayısı 16.52’den 20.14’e yükseliyor.

2022 yılına göre 2023 yılında; Dolar %57,90, Euro %63,39, Altın %74,8, Borsa %35.60 ve TÜFE’ye göre enflasyon ise %64,77 oranında artıyor.

Bütün bu bilgiler, bütün bu ortamlar, bütün bu şartlar ve bütün bu rakamlar altında OYAK’ın 25 Mayıs 2024 tarihinde açıkladığı 2023 yılı %77,1 nema oranının çok iyi bir değer olduğunu gösteriyor. OYAK, son sekiz yıldır anlattığım devasa şirketleri satın alarak ve yatırım yaparak 2023 yılında nema oranını elde ediyor.

1961 ‘den bugüne nema oranlarına baktığımızda %77,1 en yüksek oranlardan biri olarak göze çarpıyor. İlk 35 yıl enflasyonun çok altında kalan nema oranları ile bu sisteme ilk dahil olan üyeler tarafından önemli ölçüde fedakarlıkta bulunuluyor. O kıymetli komutanlarımızın emekleri ve fedakarlıkları ile oluşturulan portföyün getirisinden ilerleyen yıllardaki OYAK üyeleri faydalanıyor. 90’lı yılların ikinci yarısından itibaren elde edilen pozitif getiriler ile birlikte OYAK’ın büyümesi üyelerine yansıyor. Son 8 yılda sağlanan yüksek nema oranları ile üye birikimleri ciddi oranda artarak enflasyonun üzerinde reel bir getiri sağlanıyor.

Türkiye ve dünyanın içinden geçtiği bu çok zor piyasa koşullarında savaşlar, pandemi, ekonomik istikrarsızlıklar ve enflasyona rağmen her yıl üyelerine daha çok getiri sağlayan OYAK’a daha çok destek olmamız gerekiyor.

OYAK’ın başarısını gösteren bir başka faktör de OYAK’ın artan üye sayısı ve emekli olan üyelerin kurumda kalma isteklerindeki artış oluyor. 2023 yılı sonu itibarıyla OYAK’ın üye sayısı 470 bine ulaşıyor. Bunun yaklaşık 95 bini ise 1996 yılından sonra EMS ile devreye giren emekli üyeler oluşturuyor. EMS’ye katılım ise %96 katılım oranı ile tarihi rekor seviyeye ulaşıyor.

Menfur darbe girişimi sonrasında Türk Silahlı Kuvvetlerine alınan personel sayısındaki artışa bağlı olarak artan üye sayısı ve rekor seviyedeki EMS’ye katılım oranının en büyük etkisi nema oranları üzerinde görülüyor. Bu sebeple ortalama üye rezervi artıyor ve nema daha çok üyeye paylaştırılıyor. Dağıtıma esas kaynak tutarları döviz bazında dahi önemli ölçüde artış göstererek son iki yılda 5 milyar dolar mertebesine ulaşıyor. OYAK, bu şartlar altında tamamlayıcı mesleki bir emeklilik fonu olarak üyelerinin yaşamına bir değer katıyor.

Son günlerde, OYAK’ın %77,1 olan nemasının Koç Holding’in %720 ve Sabancı Holding’in %285 getirilerinin altında kaldığı yönünde bir algı yaratılıyor. Halbuki, bahsi geçen oranlar ilgili şirketlerin yıllık getiri oranlarını değil şirketlerin SPK mevzuatına uygun dağıttığı 1 TL nominal hisseye tekabül eden temettü verimini ifade ediyor. Diğer bir deyişle 1 TL nominal değeri olan ve piyasa fiyatı 240 TL olan Koç Holding hissesi 7,2 TL hisse başına temettü dağıttığında gerçek temettü verimi olan 7,2 / 240=%3 yerine nominal değerler üzerinden hesaplanan 7,2/1=%720 rakamı elde ediliyor. Dolayısıyla burada yapılan OYAK nema oranı ile bahsi geçen oranların mukayese edilmesi finansal anlamda doğru olmayan ve tabiri caizse elmayla armutun karşılaştırılması gibi oluyor.

Sonuç olarak OYAK, sadece Türkiye çapında değil dünya çapında başarılı bir performans sergiliyor.

OYAK’ın bu başarısında, OYAK’ın kuruluşundan itibaren görev yapan yöneticilerin tabii ki çok büyük emekleri bulunuyor. Ancak OYAK’ın bugünkü kurumsal kimliğine ve büyüklüğüne ulaşmasında ve bu oranda nema dağıtmasında en büyük pay sahibi, 2016 yılından beri sekiz yıldır görev yapan OYAK Yönetim Kurulu Başkanı Em. Tümg. Mehmet Taş ve OYAK Genel Müdürü Süleyman Savaş ERDEM oluyor. Kendilerine bir OYAK üyesi olarak ayrıca şükranlarımı sunuyorum.

OYAK’ı kuranlara, OYAK’ı bugünkü kurumsal yapısına taşıyan OYAK’ın bütün yöneticilerine, emeği geçenlere, bütün çalışanlarına, işçilerine; Hakk’ın rahmetine kavuşanlara Allah’tan rahmet, yaşayanlarına şükranlarımı sunuyorum.

Son söz

Bu uzun yazımı Kazım Karabekir’in bir sözü ile bitirmek istiyorum:

Kazım Karabekir’in kızı Hayat Karabekir Feyzioğlu, Genelkurmay Karargâhında yapılan bir anma töreninde de şöyle konuşuyor: “Babamın bir sözü vardır, sık sık tekrarlamak ihtiyacı duyarım; ‘Vatandaş! Yanlış bilgi felaket kaynağıdır. Her işin evvela hakikatini ara ve öğren! Sonra münakaşasını istediğin gibi yap! Birincisi vicdanına, ikincisi seciye ve irfanına dayanır.’”

Kazım Karabekir’in bu sözü, sadece OYAK hakkında değil, herhangi bir konuda bir yargıya varacak olanların kulaklarında küpe olması gerekiyor.

Arz ederim.

Osman AYDOĞAN

Bir not: Yazımda anlattığım bütün bu bilgiler OYAK’ın web sitesinde üçer aylık fasılalarla yayınlanan üye bültenlerinde yer alıyor.



Yorumlar - Yorum Yaz