Filistin yerleşim bölgeleri
12 Mayıs 2021
Dün genel olarak Filistin sorununu anlattım. Ancak Filistin sorununu tam olarak anlayabilmek için öncelikle Filistinlilerin yaşadıkları Gazze ve Batı Şeria bölgelerini sonra da Batı Şeria’da bulunan ‘’Doğu Kudüs’’, ‘’Mescid-i Aksa’’, ‘’Eski Şehir’’ ve bu bölgede bulunan ‘’Şam Kapısı’’, ‘’Şeyh el-Cerrah Mahallesi’’ni ve ‘’Ramallah’’ gibi bazı yer adlarını, mekânları tanımak ve tarihi geçmişe kısa bir göz atmak gerekiyor. Çünkü bu saydığım mekânlar sıradan mekân ve bölgeler olmuyor. Her birisinin tarihi ve manevi anlamları bulunuyor. Bölgenin tarihi geçmişi de sıradan bir tarihi geçmiş olarak durmuyor.
Gazze ve Batı Şeria bölgeleri
Gazze
Filistin'in bir parçası olan Gazze Bölgesi, 1967 yılında yapılan Altı Gün Savaşı’nda İsrail tarafından ele geçiriliyor. 1993 yılında, Gazze Bölgesi Filistin Ulusal Yönetimi'ne devrediliyor. 2006 yılında yapılan seçimleri kazanan Hamas ile El fetih arasında Gazze Bölgesinde ortak bir hükumet kuruluyor. Ancak HAMAS, tek taraflı olarak şehri El Fetih’ten teslim alıyor. O tarihten beri Gazze’yi hem HAMAS yönetiyor hem de o tarihten beri Gazze Bölgesi İsrail tarafından abluka altında tutuluyor.
Batı Şeria
1967 yılında yapılan Altı Gün Savaşı'nda bölge İsrail tarafından işgal ediliyor. O günden beri Batı Şeria; BM Güvenlik Konseyi, BM Genel Kurulu ve Uluslararası Adalet Divanı tarafından İsrail işgali altında olduğu kabul ediliyor.
Batı Şeria, şu an itibarı ile Filistin Yönetimi tarafından kontrol ediliyor gibi gözükse de bu ifade tam olarak doğru bir ifade olmuyor. Çünkü 1995 yılında Yaser Arafat ve İzak Rabin arasında yapılan İkinci Oslo görüşmesinin ardından Batı Şeria A , B ve C bölgeleri olarak üçe ayrılıyor. A bölgesi tamamen Filistin Otoritesi'ne, B bölgesi Filistin Otoritesi ve İsrail'in ortak yönetimine ve C bölgesi de tamamen İsrail kontrolüne veriliyor. Filistin nüfusunun yüzde 98'i A ve B bölgelerinde yaşıyor.
Bu bölge Şeria Nehrinin batısında yer aldığı için bu adla anılıyor…
Batı Şeria’da bulunan bazı önemli mekânlar
Batı Kudüs ve Doğu Kudüs
Kudüs, Müslümanlar, Yahudiler ve Hıristiyanlar için kutsal bir kent oluyor. Ağlama Duvarı, Tapınak Dağı ve Kubbet-üs Sahra, hepsi 500 metrekarelik bir alan içerisinde bulunuyor. Burayı tamamen kontrolü altına almak İsrail’in nihai amaçlarından birisi oluyor. İsrail; Kudüs’ün Yahudi kimliğinin öne çıkarılarak Hıristiyan ve bilhassa Müslüman kimliklerini silikleştirerek iki devletli çözümü ortadan kaldırmaya yönelik bir amaç güdüyor.
İsrail devleti 1948 yılında kuruluyor. Nasıl kurulduğu ayrı bir yazı konusu. Ancak İsrail’in kuruluşunda geçen iki Kudüs bulunuyor: Batı Kudüs ve Doğu Kudüs. Doğu Kudüs, gelecekteki Filistin devletinin başkenti olarak öngörülüyor.
Ne Batı Kudüs’te ne de ‘’eski şehir’’ olarak bilinen Doğu Kudüs’te İsrail’in hâkimiyeti hiçbir hukuki meşruiyete dayanmıyor. İsrail, hukuken ne Batı Kudüs üzerinde ne de Doğu Kudüs üzerinde egemenlik sahibi oluyor. Devletler hukukuna göre İsrail, her ikisi üzerinde de işgalci konumunda bulunuyor.
BM Genel Kurulu’nun 1947 tarihli 181 sayılı bölünme kararında, Filistin’de İngiltere mandası sona erdiğinde bir ‘’Yahudi Devleti’’ kurulması, bir de ‘’Filistin Devleti’’ kurulması ve bu arada üç tek tanrılı din bakımında da kutsal kent kabul edilen Kudüs’ün BM tarafından yönetilmesi öngörülüyor. Kudüs ve Beytüllahim ile bunlara komşu bölgelerin yer aldığı 3. Bölüm ise bir bütün olarak “Corpus Separatum” adı verilen BM idaresindeki kent yönetimi, uluslararası statüye sahip olması öngörülüyor. BM kararında Filistin Devleti’nin kurulacağı bölüm; Batı Celile, Akka, Batı Şeria ile Aşdod’un kuzeyinden güneyde Refah kentine kadar uzanan güney sahili ve Mısır sınırı boyunca çölün bir kısmını içine alan 11 bin kilometrekarelik bir alanı içeriyor. Yahudi devleti (İsrail) ise Hayfa’dan Tel Aviv’e kadar uzanan sahil şeridi, Doğu Celile, işgal altındaki Filistin topraklarının kuzeydoğu sınırı ve Necef Çölü’nün çoğunluğunu kapsayan 15 bin kilometrekarelik bir alanı içeriyor.
BMGK’nun bu kararının ardından, Yahudi komitacılar 14 Mayıs 1948 tarihinde bir oldu-bitti ile İsrail Devletini kuruyorlar. Bu arada Filistin Devletinin kurulması için tahsis edilen toprakların bir bölümünü de işgal ediyorlar. O dönemde Kudüs’ün batı bölümü İsrail tarafından işgal ediliyor, doğu bölümü de Ürdün idaresinde kalıyor. Filistin devleti kurulamadığı için yerlerinden edilen yüzbinlerce Filistinli de başka ülkelere iltica ediyorlar…
İsrail, 1967 savaşında Kudüs’ün eski şehir olarak da bilinen doğu bölümünü (Doğu Kudüs), Batı Şeria, Gazze ve Mısır’ın Sina Yarımadası ile Suriye’nin Golan Tepeleri’ni de işgal ediyor. İşgalin ardında İsrail işgal ettiği bu bölgeleri Yahudi yerleşimine açıyor. Uluslararası hukuka göre işgal altındaki topraklarda bulunan tüm Yahudi yerleşimleri yasa dışı kabul edilse de İsrail işgallerini sürdürmeye devam ediyor.
1980 yılında İsrail’de Menachem Begin başbakan iken Kudüs kenti İsrail tarafından başkent ilan ediliyor. Ama hiçbir ülke, o zaman büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşımıyor.
Ramallah
Ramallah, İsrail işgali altındaki Filistin'in Batı Şeria bölgesinde Kudüs'ün 10 km kadar kuzeyinde bulunuyor. Batı Şeria'nın Kudüs’ten sonra en büyük şehri oluyor. Nüfusunun yarısını Hristiyanlar oluşturuyor. Yasser Arafat'ın kuşatma altında tutulduğu karargâhı burada bulunuyordu. Aslında gerçek Filistin’i Batı Şeria bölgesi, başkentini de Ramallah oluşturuyor.
Mescid-i Aksa, Şam Kapısı ve Şeyh el-Cerrah Mahallesi
Mescid-i Aksa
Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesi olan mescid oluyor. Hz. Muhammed’in miracı burada gerçekleşiyor. Kuran-ı Kerim'deki İsra suresinin ilk ayetinde Mescid-i Aksa'nın adına yer veriliyor. Hristiyanlık, Kudüs’ten, Mescid-i Aksa’dan yayılmaya başlıyor. Yahudilerin ibadet ettikleri Ağlama Duvarı burada bulunuyor.
Şam Kapısı
Şam Kapısı (Bab El-Amud) işgal altındaki Doğu Kudüs'ün yedi ana kapısından birisi oluyor. Şam Kapısı, kentin surlarla çevrili olması ve Mescid-i Aksa'nın yolu üzerinde olması nedeniyle en çok bilinen ve kullanılan kapı oluyor. Şam Kapısı, Osmanlı döneminde Kudüs kenti ulaşım araçlarının son durağı oluyor. Şam Kapısı, Kudüs, İngiliz mandası altındayken Filistinli devrimcilerin idam yeri olarak kullanılıyor. Son yıllarda da Doğu Kudüs protesto gösterilerinin merkezi haline geliyor. Yakın zamanda da ABD Başkanı Donald Trump'ın 6 Aralık 2017 Çarşamba günü açıkladığı Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıma ve ABD'nin Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma yönündeki kararını protesto eden Filistinliler, gösterilerini burada yapıyor.
Şeyh Cerrah Mahallesi
Şeyh Cerrah Mahallesi ise işgal altındaki Doğu Kudüs'te Eski Şehir'in kuzeyinde bulunan bir Filistin yerleşim bölgesi oluyor. Orient House, American Colony Hotel ve Filistin Ulusal Tiyatrosu gibi birçok diplomatik misyonu ve tanınmış simge yapıları içeriyor. Mahalle yaklaşık 2.800 Filistinli vatandaşa ev sahipliği yapıyor.
Yahudi yerleşimci gruplar, stratejik konumu nedeniyle bölgede yeni yerleşim yerleri kurmak için son yıllarda Şeyh Cerrah’daki arazi ve mülkleri ele geçirmek için ısrarlı bir çaba sergiliyor.
İsrail, Doğu Kudüs’te Eski Şehir’de bulunan Şeyh Cerrah mahallesinde yaşayan Filistinlilerin arazilerine ve mülklerine zorla el koyarak Yahudi yerleşimcilere veriyor. BM raporları, Filistinlilerin mülklerine nasıl el konulduğuna dair detaylar veriyor. Doğu Kudüs’teki problemlerin çoğu da bu sorundan kaynaklanıyor.
1949 yılında, yani 1948’de İsrail’in kurulmasından hemen sonra ortaya çıkan Arap- İsrail savaşından sonra yerinden yurdundan edilen mültecilerle ilgilenmesi için ‘’Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’’ kuruluyor. İşte 1948 savaşı sonrasında Filistin’in diğer şehirlerindeki evlerinden sürülen 2800 Filistinli mülteci bu ajans tarafından Şeyh Cerrah Mahallesine yerleştiriliyor.
Şeyh Cerrah Mahallesine yerleştirilen bu 2.800 Filistinlinin yasal olarak üç yıl sonra tapularını alması gerekiyor. Ancak işler aksıyor. 1967 yılında Doğu Kudüs, İsrail tarafından işgal edildikten sonra da mültecilerin tapularını almaları imkânsızlaşıyor. İsrail tarafından Şeyh Cerrah’taki evlerin bir kısmının 1948 Arap-İsrail savaşından önce Yahudilere ait olduğu ve savaş esnasında evlerini bırakıp gittikleri iddia ediliyor. Bu mantıkla Filistinlilerin tüm mülklerine el konuluyor. Filistinliler mülksüzleştirilerek, yaşadıkları topraklardan sürülüyor ve buralar İsrailli yerleşimcilere devrediliyor.
İşte anlattığım Filistin'e ait bu yerleşim yerleri ve bu yerleşim yerlerinin tarihi geçmişi tam olarak bilinmeden Filistin sorunu da tam olarak anlaşılmıyor.
Osman AYDOĞAN