Gülen yüzlü sulardan hüzün yükselir
Charles Baudelaire Fransız edebiyatının en hüzünlü, en melankolik, en yalnız ancak Fransız şiirinin en büyük, en yüce ve piri olan bir şairidir. Baudelaire, hüznün ve melankolinin Fransız edebiyatındaki en iyi anlatıcılarındandır.
Baudelaire’nin "Uzak İklimlerin Kokusu" isimli bir şiiri var. Baudelaire bu şiirinde kendi melankolik dünyasını anlatırcasına; "Acı, uzak iklimlerin kokusu gibidir..." der…
Baudelaire’nin acıyı anlatan bir başka şiiri daha var: ‘’İçe kapanış’’
Derde ‘’yeter artık’’ denir ve ‘’sakin olması’’ söylenir bu şiirde… Siyah örtülerle karanlık şehri sardığında kimine huzur inerken göklerden kimine gam iner… Tıpkı TV’lerde vur patlasın çal oynasın havaları eserken ‘’gitti de gelmedi canan’’ diye feryat eden içlerine ateş düşmüş ocaklara da göklerden gam indiği gibi...
Şiirde güler yüzlü sulardan hüzün yükselir… Tıpkı cennet vatanımızdan sadece ateşin düştüğü yerlerde arş-ı alaya yükselen hüzünler gibi…
Şiirde bir kemerde yorgun ölen güneş seyredilir… Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran geceyi dinlenilir… Zaten şehrin bu iğrenç kalabalığı, bu hissizlik, bu ruhsuzluk, bu vurdumduymazlık tüm bir toplumu saran kefen gibidir…
Ve acı, uzak iklimlerin kokusu gibidir…
İşte Baudelaire’nin Sabahattin Eyüboğlu’nun çevirisiyle o muhteşem şiiri:
İçe Kapanış
Derdim, yeter, sakin ol, dinlen biraz artık;
Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam;
Siyah örtülere sardı şehri karanlık;
Kimine huzur iner gökten, kimine gam.
Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin,
Yesin kamçısını hazzın sefil cümbüşte.
Toplasın acı meyvesini nedametin,
Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle.
Bak göğün balkonlarından, geçmişler seneler
Eski zaman esvaplarıyla eğilmişler
Hüzün yükseliyor, güler yüzle, sulardan
Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi
Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran
Geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi.
Osman AYDOĞAN