Kurabiye hırsızı
Bir kadın, bir gece havaalanında bekliyormuş. Uçağının kalkmasına çok saat varmış. Kitapçı dükkânına girip bir kitap seçmiş. Bir paket de kurabiye almış. Oturacak bir yer bulmuş. Kitaba dalmış.
Ama yanına bir adamın oturduğu ve hiç sıkılmadan aralarındaki masanın üzerinde bulunan kurabiye torbasından, babasının malıymış gibi, birkaç kurabiye alıp ağzına attığı gözünden kaçmamış.
Kadın, hadise çıkarmamak için adamın bu kaba tavrını görmemezlikten gelmiş. Bir gözü saatte, ara sıra kurabiye yiyerek kitabına devam etmiş. Ama gözü kara komşusu, kurabiyelere yönelik saldırıyı sürdürmüş. Dakikalar geçtikçe kadının kızgınlığı artmış. "Eğer zarif bir kadın olmasaydım gözüne bir tane patlatmıştım" diye düşünmüş.
Kadın her bisküvi aldığında, adam da bir tane almış. Ta ki torbanın dibinde son bir tane kalıncaya kadar. "Bakalım şimdi ne yapacak?" diye düşünmüş kadın.
Adam, yüzünde dostane bir ifade ve sinirli bir gülüşle sonuncu kurabiyeyi almış. İkiye koparmış. Bir parçayı kadına uzatırken diğerini ağzına atmış. Kadın kurabiyeyi kapar gibi almış ve hiddetle, "Tanrım, bu adam ne kadar terbiyesiz ve gözü kara ve nezaket kurallarından bihaber" diye içinden geçirmiş. Hayatında hiç bu kadar sinir olmamışmış.
Uçağının anons edildiğini duyunca rahatlamış ve derin bir nefes almış. Başını çevirip nankör hırsızın yüzüne son bir bakış atmaya bile tenezzül etmeden eşyalarını toplamış, çıkış kapısına yönelmiş.
Uçağa binmiş ve koltuğuna gömülmüş. Kitabını çıkarmak için çantasını açınca küçük bir hayret çığlığı atmış. Gözlerinin önünde açılmamış bir kurabiye paketi duruyormuş. "Tanrım" diye inlemiş kadın derin bir elemle, "Eğer bu benimkiyse diğeri onunkiydi. Adam kendi kurabiyelerini benimle paylaştı."
Özür dilemek için çok geçti. Kendi kendine, "Kaba olan da benmişim, hırsız da, nankör de" dedi.
(Alıntıdır)
Bazen sizden bir şeyler aldığını sandığınız insanlar, aslında size bir şeyler veriyordur, ama farkında değilsinizdir. Veya fark ettiğinizde çok geç olacak.
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.