• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi11
Bugün Toplam647
Toplam Ziyaret3154155

Şehitlerin şahsında uyuyan Türk toplumu öldürülmüştür

Şehitlerin şahsında uyuyan Türk toplumu öldürülmüştür

Macbeth, William Shakespeare'in en kısası olmasının yanında en önemli trajedilerinden biridir. Oyunun, bir kısmı Raphael Holinshed'in ve İskoç filozof Hector Boece'nin İskoç Kralı Mac Bethad (Macbeth) hakkında yazdıklarına dayanır. Macbeth'in hikâyesi, genellikle güç düşkünlüğü ve arkadaşlara ihanet konularında örnek bir hikâye olarak gösterilir.

“… Macbeth, uykuyu öldürdü.”

Bu dize Shakespeare’in Macbeth’teki en görkemli ve en sarsıcı dizelerinden biridir… Bu dize Kralın uykuda öldürülüşünden hemen sonra gelen o tek bir dizedir:

“… Macbeth, uykuyu öldürdü.”

Uyku, masumiyettir. Uyuyan insan ne iyidir ne de kötüdür. Çünkü hiçbir şey yapamaz. O, uyuduğu sürece sanki sonsuz bir edilginliğe yargılıdır. Ve işte o yüzden uyku, masumiyettir.

Uykudaki insanı öldürmek ise, belki de masumiyetin yeryüzündeki son kalesini yıkmaktır. Yani, Shakespeare’in ağzından:

“…Macbeth, uykuyu öldürdü …”

Sanki böyle bir cinayetin ardından yeryüzü insanlarının başlarını sokabilecekleri hiçbir sığınak, hiçbir kale kalmamıştır. Ve uyuyan insanı öldüren insan, hemcinslerinin elinden Montaigne’nin son kale’sini (*) de almıştır. Çünkü içimizde o zamana kadar inşa edebildiğimiz hiçbir kale, ne kadar güçlü ve duvarları ne kadar kalın olursa olsun, bizi böylesine bir kirletilmişlikten korumaya yetmeyecektir.

Bugün Dağlıca’da şehit olan askerlerimizi aslında sözde barış diye diye toplumu uyutan Devlet’in derin gaflet uykusu öldürmüştür.

Bu şehitlerin vebalinden şimdiye kadar inşa edilen ne kadar güçlü ve duvarları ne kadar kalın olursa olsun hiçbir kale sorumluları korumaya yetmeyecektir.

Çünkü şehitler Devlet uyurken verilmiştir.

Çünkü toplum; askerî vesayete son, sahte belgelerle düzenlenen Balyoz ve Ergenekon davaları ve sözde barış diye diye uyutulmuştur. Toplum masum bir uykuya mışıl mışıl daldırılmıştır.

Şehitlerin şahsında masum masum uyuyan Türk toplumu öldürülmüştür.

“… Macbeth, uykuyu öldürdü.”

Böyle bir cinayetin ardından sorumluların başlarını sokabilecekleri hiçbir sığınak, hiçbir kale kalmamıştır.

(*) Montaigne için görkemli şatosunun kulesi, yani iç kalesi dokunulmazdır. O, zaman zaman dışarı çıkabilir. Ancak dışardan hiçbir şey içeri giremez. Çünkü o kule ya da o kale onun özgürlüğünün, dokunulmazlığının sembolü değil aynı zamanda somut yansımasıdır. 1882 yılında çıkan yangında bütün şato yanar. Bir tek yer hariç; Montaigne’in kalesi.

Osman AYDOĞAN


Yorumlar - Yorum Yaz