• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi16
Bugün Toplam578
Toplam Ziyaret3154086

Sebepsiz hüzün hocamdı


Sebepsiz hüzün hocamdı

17 Ağustos 2018

Şehriyar’ı hatırladım yine dün gece. O’nun bana nadiren kızdığı o anı anımsadım. Kapkara bir hançerin simsiyah uçları gibi keskin o gözleri çakmak çakmaktı bana hiddetle söylenirken. O an Celâlâbâd’da çığlık çığlığa, o yüksek rakımda bu sefer erken gelen bir sonbahar daha bağıra bağıra geçiyordu. O beyaz bulutlar çekip çekip evlerine gidiyor, yerine, Hindukuş dağlarının üzerinden koyu koyu, kara kara, gri gri, pare pare, kül rengi bulutlar geliyordu Şehriyar bana hiddetle, kızgın kızgın, parmağını göstere göstere ve ilk defa adeta beni azarlarken.

‘’Anlamadın hâlâ’’ demişti bana, ‘’boşa mı gitti emeklerim’’ demişti bana, ‘’yıllardır anlatıyorum sana’’ demişti bana… ‘’Ne bu yüzünün hali’’ demişti bana. ‘’Sanki’’ demişti ‘’sanki yüzünde hüzün neşidelerinin gizli çığlıkları var’’ demişti bana…

Sonra sesini daha da artırarak ve tana tane parmağını gözüme sokarcasına verip veriştirmişti bana:

‘’Kusursuz olmayabileceğini kabullen!’’ demişti. 

‘’Senden başka herkesin bilgili olduğunu düşün!’’ demişti.
‘’Bırak çoğu zaman başkaları haklı olsun!’’ demişti.
‘’Kendine sor: Bir yıl sonra bunun bir önemi olacak mı?’’ demişti.
‘’Gerçeği kabul et: Hayat adil değildir!’’ demişti.
‘’Sahip olmak istediğin şeyleri değil elde etmiş olduklarını düşün!’’ demişti.
‘’Canın sıkılıyorsa bırak sıkılsın! Bir süre sonra huzura erersin.’’ demişti.
‘’Başkalarını suçlamayı bırak!’’ demişti..
''Yaşadığın dışsal gerçeklik aslında kendi içsel psikolojinin somutlaşmış halidir'' demişti...
''İşlerin yolunda gitmediği için hüzünlü değilsin, sen hüzünlü olduğun için işlerin yolunda gitmiyor'' demişti...
Ve olabileceği en hiddetli şekliyle ‘’biraz yüzün gülsün!’’ demişti.

Verecek çok cevabım vardı ama susmuştum ben, yüzüm kızararak susmuştum ben, başımı öne eğerek susmuştum ben, gözlerimi yere dikerek susmuştum ben. Söyleyememiştim Şehriyar’a, Asaf Hâled gibi kendi Nirvana’mda saadet zirvesine erebildiğim anda dâhi hiç mi hiç içimin rahat olmadığını… Burada dağların zirvesinde dağlarla bir olup bütünleştiğimde, Kuantum düşüncesinin ana fikri olan ‘‘gözlemleyenle gözlemlenenin birliğine’’ eriştiğimde bile içimde, tarifi bir mümkünsüz, anlatımı bir imkânsız sessiz sedasız bir hüzün olduğunu… Yine Asaf Hâled’in ‘’Nûrisiyah’’ isimli şiirinde olduğu gibi ‘’sebepsiz hüznün hocam’’ olduğunu söyleyememiştim Şehriyar’a..

Gözlerim yerde devam etmişti Şehriyar benim mahcubiyetimden sesini birazcık yumuşatarak:

‘’Eleştirme isteğini bastır!’’ demişti.. 

‘’Dünyanın en bedbaht insanı başkalarında kusur bulan insandır. Kimsede kusur arama!’’ demişti.
‘’Sana yöneltilen eleştirileri kabul et, onlarda doğruluk payı ara!’’ demişti..
‘’Başkalarının fikirlerinde biraz olsun doğruluk payı ara!’’ demişti..
‘’Rasgele iyilikler yap ve karşılığını ne iste ne de bekle!’’ demişti..
Tane tane, üzerine basa basa ‘’ufak şeyleri dert etme!’’ demişti…
‘’Her gün birkaç dakikanı sevecek birini düşünmeye ayır!’’ demişti..
‘’Kendi görüşlerinden farklı makale ve kitap oku ve yeni bir şeyler öğrenmeye çalış!’’ demişti…
‘’Bugünü son gününmüş gibi yaşa!’’ demişti…

Sonra, ayrılıp giderken Şehriyar, benim duymayacağımı düşünerek kendi kendisine mırıldanmıştı. Keşke duymasaydım dediğim mırıldanmaları benim hakkımdaydı ve yerin dibine girmiştim ben. ‘'Sana verdiğim bunca emeğim demek boşa gitmiş!'' diye mırıldanmıştı. Ve devam etmişti Şehriyar: ‘'Her şeyi bildiğini sanmayı anlarım, toyluktur ama her şeyi anladığını sanmak! Bunu anlayamam çünkü bu salaklıktır.''

Çok utanmıştım çok...

Şehriyar kızgın kızgın bana söylenirken yavaş yavaş pastel bir renk alıyordu uzaklar, sararan yapraklar, kuruyan otlar, vadiler yamaçlar, dağlar, tepeler, bayırlar, düzler. Sarı, kahverengi, kırmızı soluk renkleriyle ağaçlar yarı çıplak kalan dalları ile göklere bakıyordu ellerini kaldırmış Tanrı'ya dua eden bir insanmışçasına. Börtü böcek yaz konserlerini kesmiş, kuşların cıvıltıları susmuş, yaz otları da sararıp solmuş, bir ürkek, bir mahzun, bir hazin sessizliğe bürünmüştü doğa Şehriyar bana hiddetle, kızgın kızgın, parmağını göstere göstere ve ilk defa adeta beni azarlarken.

Osman AYDOĞAN



Yorumlar - Yorum Yaz