Cicero
06 Şubat 2017
Solon'u anlattığım bir yazımda onun bir dizesinden bahsetmiştim: "Yaşlı olduğum halde her gün yeni bir şey öğreniyorum." Ve Solon dizesini de şöyle bitirir diye yazmıştım: "Öğrene öğrene ihtiyarlıyorum."
Konu ''ihtiyarlık'' olunca hitabeti ile ünlü Romalı bir devlet adamı olan Cicero'yu ve onun bir kitabını hatırladım: “İhtiyarlık” (Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1951) Eserin ayrıca; "Yaşlılık Üzerine", "Yaşlılığa Övgü" ve "Yaşlılık" gibi isimlerle çevirileri de mevcut. (Dostluk ve Yaşlılık, Arya Yayınları, 2011)
Cicero’nun tam adı Marcus Tullius Cicero'dur. MÖ 106- MÖ 43 yılları arasında yaşar. Cicero klasik Latince'de "Kikero" şeklinde okunur. Cicero tarihin gördüğü en önemli hatiplerden biri olduğu yazılır, söylenir. Kendisi iyi bir hatip ve avukat olduğu için çok konuşur. Bu nedenle de Türkçe'ye Yunanca'dan geçmiş olan ve ''karşısındakini susturacak biçimde ve çok konuşan, çenesi kuvvetli, geveze'' kişiler için kullanılan ''çaçaron'' kelimesinin kökeni de Cicero'dan gelir.
Cato Maior de Senectute
Girişte bahsettiğim, Cicero'nun “İhtiyarlık” adlı bu kitabıının Latince orijinal adı ‘’Cato Maior de Senectute’’ şeklindedir. Cicero, bu eserini ölümünden bir yıl önce 62 yaşındayken, iktidar çevrelerinden uzaklaştırılmanın acısıyla kaleme alır. Bu eser Türkçeye çevrilirken, ‘’yaşlılık’’ ve ‘’ihtiyarlık’’ adları üzerine çevrilir. Cicero, eserini Platon’u örnek alarak diyalog biçiminde kurgular. Eserde esas konuşmacı olarak da Latin edebiyatında ‘’Büyük Bilge’’ olarak anılan Marcus Porcius Cato’yu seçer. Eserde; Scipio, Scipio’nun arkadaşı Romalı komutan ve devlet adamı Laelius ile bilge Cato'nun karşılıklı konuşmaları verilir.
Çeviriye dair bir düzeltme
Burada bir açıklama yapmam gerekiyor:. Ancak Latince metin çevrilirken Roma tarihi yeterince bilinmediğinden bazı hatalar da yapılır. Bazı çevirilerde Cato ile konuşan Scipio kişisi olarak tarihin en iyi komutanlarından biri olarak bilinen ünlü Kartaca komutanı Hannibal’a karşı Zama Muharebesi’ni kazanmış olan Scipio Africanus verilir. Ancak bu doğru değildir. Eserde adı geçen Scipio, Scipio Africanus değil, MÖ 185 – MÖ 129 yılları arasında yasamış olan ve Kartaca savaşlarına son veren Publius Cornelius Scipio Aemilianus’tur. Hoş bu karışıklığı Roma tarihçiler de yaşar ya, çevirmen ne yapsın.
Scipio ailesi
Hazır bu kadar anlatmışken kısaca Scipio ailesinden de bahsetmem gerekiyor.
Scipio ailesinin tarihi ile Roma Cumhuriyeti’nin tarihi hemen hemen paralel gider. Scipio ailesi, sürekli olarak Roma Cumhuriyeti’nde en yüksek makamlarında görev alırlar. Roma’nın yükselişinde Scipio ailesi vardır. Roma’nın yükselişi sürecinin başında yaşanan Etrüsklerle savaşlarda Scpio ailesi belirleyici rol oynarlar.
Etrüskler, MÖ 474 yılında bir Helen kolonisi olan Siraküza ile giriştiği Kyme Deniz Savaşı’nı kaybettikten sonra Po Ovası’na giren Keltler nedeniyle MÖ 400’lerde gerilemeye başlarlar. Etrüskler bu gerileme sürecinde iken MÖ 396 yılında Etrüsk kenti Veii Roma tarafından kuşatılır. Bu kuşatmada Roma bir varoluş mücadelesi verir. MÖ 396 yılında Etrüsk Veii Kenti’nin Roma tarafından alınması üzerine Etrüsk Egemenliği son bulur. Veii Savaşı aslında Etrüskler açısından ikinci bir Truva Savaşı gibidir. Etrüsklerin Türk kökenli oldukları iddiasını da burada vermek istiyorum.
Roma’nın yükselişe geçtiği Kartaca Savaşları’nda yine Scpio ailesi vardır. Roma’nın Akdeniz’e egemen olmasında da yine Scipio ailesi vardır.
Scipio ailesinden özellikle Scipio Africanus ve Scipio Aemilianus gibi isimler Roma’nın siyasi ve askeri tarihinde elde ettikleri başarılarla ön plana çıkarlar. Bu isimlerin Roma Cumhuriyeti’nde bıraktığı etki daha sonra Roma İmparatorluk devri yazarları tarafından işlenir. Bu bilgiler oradan ortaçağa, sonra ise yeniçağa aktarılır.
Neyse, dönelim Cicero'nun eserine.
İhtiyarlığın dört sebebi
Eserde bilge Cato'ya, Scipio ile arkadaşı Laelius sorular sorar. Cicero eserinde de bu sorular üzerine yaşlılık konusundaki düşüncelerini Cato'ya söyletir; çünkü onun bilge ve tarihsel bir kişilik olması dolayısıyla önem ve ilgiyle dinleneceğini düşünür.
Kitapta ihtiyarlığı korkulu yapan dört sebepten bahsedilir: Birincisi insanı işlerden uzaklaştırması, ikincisi güçten düşürmesi, üçüncüsü pek çok zevkten mahrum etmesi, dördüncüsü ölüme yakın oluşu.
Cicero bu eserini korkulu bu dört sebebi çürütecek şekilde kurgular. Kitabında Cicero ihtiyarlık hakkında Cato'ya şunları söyletir:
“İhtiyarlar gençlerin yaptığı işleri yapamazlar ama çok daha büyük, çok daha iyi işler görürler. Büyük işler kuvvet veya çeviklikle değil, düşünce, söz geçirme, ortaya doğru fikirler koyma ile başarılır. İhtiyarlar bu meziyetlerden mahrum olmak şöyle dursun, onları arttırmışlardır.” Cicero’ya göre İnsan yaşlandıkça aklı güçlenir. Cicero'ya göre yaşlılık; insanı güçsüzleştirmekten çok insandaki gücün odak noktasının değiştiğini gösterir.
Cato'nun ağzından der ki Cicero, "doğallıkla, düşüncesizlik çiçeği burnundakilere, akıllılık da yaşını başını almış olanlara vergidir". ‘’Kişiyi şekillendiren şey yaşlılık değildir, aksine yaşlılığı şekillendiren şey kişiliktir. Eğer yaşlımızın beyin fonksiyonlarında bir zayıflık söz konusuysa, bu sorunu yaşlılıkta değil, kâmilen yaşlımızın karakterinde aramalıyız’’ der Cicero.
Yaşlandıkça hafıza zayıflar derler. Cicero’nun savunması ise şöyle: “İhtiyarların alacaklarını vereceklerini unuttuklarını hiç duymadım. Bir ihtiyarın hazinesini gömdüğü yeri unuttuğunu da.”
Ölüm korkulacak bir şey değildir Cicero’ya göre. Doğal bir sondur. Cicero’ya göre ölümden sonra ya hiçbir şey yoktur ya da yeni bir sonsuz yaşam vardır. Eğer ölümden sonra hiçbir şey yoksa ölümün kötü olmasının da bir nedeni yoktur. Ama eğer ölümden sonra sonsuzluk var ise, o zaman da kötü değil de iyi bir şeydir. Umutsuzluğa gelince: ‘’Ne kadar yaşlı olursa olsun bir yıl daha yaşayabileceğini düşünmeyen var mıdır?’’
İhtiyarların zamanla zevk aldıkları konuların azalmasına gelince: ''Olup biteni arka sıradan seyretmenin de zevki vardır'' der Cicero. Üstelik: “Maddi zevk tabiatın insanlara verdiği en meşum beladır. Bu zevki elde etmek için doymak bilmez arzular itidalden uzak olarak alevlenir. Vatana ihanet etmeler, devleti yıkmalar, düşmanlara gizli görüşmeler hep ondan çıkar. Şehvetin göze aldırmadığı hiçbir cürüm, hiçbir kötü hareket yoktur. Kötülüğün ve düşüncesizliğin önderi, zevk isteğidir.’’
Özetle der ki Cicero; ‘’Yaşlanmaktan korkmayın’’. '’Keyfini sürmeye hazır olun...’’
Ama bu kitapta bir sözü var ki Cicero'nun tüm yaşlıların ve de tüm gençlerin üzerinde düşünmesi gerekir: ''Bilmem ama bana öyle geliyor ki, umumiyetle, bir insan her şeyden hevesini aldı mı, hayattan da aldı demektir. Çocukların kendilerine göre hevesleri vardır; gençler onların eksikliğini duyar mı? Yeni yetişmeye başlayanların da hevesleri vardır, orta yaş denilen çağda onlar artık aranır mı? Bu çağın da hevesleri vardır ve bunları ihtiyarlar aramaz. İhtiyarlıktaki hevesler en son heveslerdir. Öncekiler gibi onlar da gelir geçer ve o zaman hayata doymuş olmak ölüm vaktinin tam olduğunu gösterir.''
Ve devam eder kitabında Cicero: ''Bize verilen ömür ne kadar olursa olsun, memnun olmak lazım. Bir aktörün hoşa gitmesi için piyesin bitmesine hacet yoktur, oynadığı perdede beğenilmesi yeter; işte bilge bir insan da hayatın sonuna kadar yaşamak zorunda değil, çünkü bir ömür, kısa da olsa, iyi ve şerefli bir tarzda yaşamaya yetecek kadar uzundur.''
Bir yerde de şunu söyler kitabında Cicero: ''İnsan çok yaşayınca görmek istemediği birçok şeyi görür.''
Devlet nasıl yıkılır?
Kitapta bir yerde bir şairin ağzından (Ennius) yine Cato’yu konuştururdu Cicero: "Şimdiye dek başınızda olan aklınız nereye gitti de çılgınlar gibi yolunuzu şaşırdınız?"
Ve Cicero kitabında Cato'yu konuşturmaya devam eder: ''Şair Naevius'un Ludus'unda şöyle bir sual sorulur: 'Baksanıza, nasıl oldu da o koca devleti öyle yıkı verdiniz?' Verilen türlü cevaplar arasında başlıcası şudur: ‘Yeni yeni hatipler türemişti, kafasızdılar, cahildiler.' ''
Çeviriye dair bir düzeltme daha
Burada da bir açıklama da yapmam gerekiyor. Bahsettiğim kitapta yapılan çeviri böyle ama burada da bir yanlışlık var.
Yanlışlığa gelmeden önce bu konuda küçük bir bilgi vermek istiyorum: Cicero'nun yaptığı, bir devletin yıkılma nedenlerini anlatan alıntı, Latin edebiyatının başlangıcını oluşturan ve Latince yazan ilk edebiyatçı Livius Andronicus Naevius'dan (MÖ 284 – MÖ 205) alınan bir alıntıdır. Önemi de buradadır. MÖ 240 yılı Latin edebiyatının başlangıcı sayılır. Bu tarih Kartaca Savaşlarının ilkinin sonuna tekabül eder. (MÖ 264 – MÖ 241) MÖ 241 yılında Kartaca Sicilya’yı Roma'ya kaybeder. Burada da bahsettiğim şair Livius Andronicus Naevius ile Romalı bir başka epik şair ve oyun yazarı olan Gnaeus Naevius (MÖ 270 – MÖ 201) birbirine karıştırılmamalıdır.
Çevirideki yanlış ise şudur: Bu yanlış da Roma’nın üslubunu bilmemekten kaynaklanır. Naevius'un ağzından Cicero, devletin yıkılmasına neden olan genç hatipleri sayarken "kafasız ve cahil" olduklarını söylememektedir. Bu söz Latince aslında ‘’stultı adulescentulı’’ olarak nitelenir. Burada ‘’stultı’’ sözcüğü ‘’akılsız veya cahil’’ olmak değil, ‘’duygularının peşinde sürüklenmek’’ olarak anlaşılabilir. Bu hata küçük sayılmayacak bir hatadır. (Bu konuda da katkısı için değerli bir Roma uzmanı olan Sayın Levent Suntay’a teşekkür ederim.)
Dolayısıyla Cicero'nun kitabında Cato'yu konuşturduğu sözü şöyle düzeltmemiz gerkiyor: ''Şair Naevius'un Ludus'unda şöyle bir sual sorulur: 'Baksanıza, nasıl oldu da o koca devleti öyle yıkı verdiniz?' Verilen türlü cevaplar arasında başlıcası şudur: ‘Yeni yeni hatipler türemişti, duygularının peşinden sürüklenmişlerdi.' ''
Cicero'nun kitabında Cato'ya söylettiklerinden seçtiklerim işte bu kadar.
Cicero’nun sözleri
Montaigne’in yegâne eseri ‘’Denemeler’’de (Antik Kitap, 2015) Cicero’nun sözlerine bolca yer verirdi. İşte sizlere, çoğunun Cicero’ya ait olduğunu bilmediğimiz, üzerinde çokça düşünmemiz gereken sözleri:
"En kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir. Barışların en haksızını, savaşların en haklısına yeğlerim.’’
"Sahip olduğundan fazla bir şey istemeyen insan zengindir."
"Dostluk, toprak bir maşrapa gibidir, önemsiz bir nedenden birdenbire kırılır ve bir daha kullanılamaz."
"İnsanın en büyük düşmanı kendisidir."
"Herkes düşüncelerinde yanılabilir. Ama aptallar bir türlü yanıldıklarını anlayamazlar."
"İnsanın yüzü ruhunu yansıtır."
''Ne kadar çok kural o kadar az adalet.''
"Ayrı ayrı bakınca değer vermediğimiz kimselere, bir araya geldikleri zaman değer vermekten daha büyük budalalık olur mu?"
"Biz Romalılar herkese egemeniz, ama bize de kadınlar egemendir."
"Kitapsız ev, ruhsuz vücut gibidir."
"Öğretenlerin otoritesi genellikle öğrenmek isteyenlerin önünde engeldir."
"Bütün büyük işler, küçük başlangıçlarla olur."
"Hayat yokuşundan tırmanırken rastladığınız insanlara iyi davranın, çünkü inişte yine onlara rastlayacaksınız."
"Devlet benim seçtiğim adamlar tarafından yönetildiği sürece, tüm gücümü ve fikirlerimi Cumhuriyete sundum. Ancak her şey tek kişinin egemenliği altına girdiğinden beri kamu hizmetinde bulunma ve otorite kullanma ortamı kalmadı. Senato lağvedildikten ve mahkemeler kapandıktan sonra kendisine birazcık saygısı olan birinin Senato’da ya da Forum’da ne işi olurdu?"
‘’Fakir çalışır, zengin sömürür, asker, her ikisini de korur, mükellef üçü için öder, serseri, dördünün adına istirahat eder, ayyaş beşi için içer, bankacı ilk altıyı dolandırır, avukat ilk yediyi kandırarak savunur, hekim sekizini de öldürür, mezarcı dokuzunu da gömer ve politikacı onlar sayesinde yaşar.’’
"Anlayış, algılama gücü ve akıl bilge kişilerde toplanır. Bilge kişiler yoksa devlet de yoktur."
‘’Ölmüşleri yaşatan, yaşayanların bellekleridir.’’
Ve sonunda hep kendisinden alıntıladığım sözü söyler Cicero:
"Kendi doğumundan önce olanları bilmeyen, sürekli çocuk kalmaya mahkûmdur."
Toplum olarak neden hep çocuk kaldığımızı anlıyorsunuz değil mi?
Osman AYDOĞAN