(Padi)Şahım herkesi kendinize sadık dost, yoldaş sanmayın.
Yavuz Sultan Selim'in bir şiiri vardır:
Sanma şahım herkesi sen sadıkane yâr olur
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur
Sadıkane belki ol bu âlemde dildâr olur
Yâr olur ağyâr olur dildâr olur serdâr olur.
Rivayet olunur ki;
Yavuz Sultan Selim daha ‘’Yavuz’’ olmadan Şehzade Selim iken satranç oyununa merak salar ve bir hayli gelişme sağlar. Aynı dönemlerde de İran’da bu oyun bir salgın gibi yayılmaktadır. Şehzade Selim işi gücü bırakıp çapulcu giyimiyle bir derviş şekline bürünerek tebdil-i kıyafet İran’a varır.
Bir handa oynamaya başlar oyunu önüne geleni devirir, bayağı da ün salar. Ünü bir süre sonra saraya Şah İsmail’e kadar gider. Şah bu ünlü satranç ustası Derviş-i Rum’u duyunca çağırın bir de benle oynasın bakalım der. Derviş Selim gelir ilk oyunda kısa bir sürede yenilir. Şah şaşırır bunca ünü yayılan derviş bu kadar acemice hatalar yapmaz vardır bunda bir iş düşüncesi ile bir oyun daha ister.
Şah İsmail’in oyun tarzını görmek için ilk oyunda bilerek yenilen Selim; ikinci oyunda çok kısa bir sürede şah İsmail’i mat eder. Şah İsmail sinirlenir:
- Bre derviş! Hiç şahlar mat edilir mi?
Yavuz da hemen cevabı yapıştırır:
-Şahların mat edilmeyeceği danışıklı dövüşünü bilseydim, elbette benim de tavrım ona göre olurdu.
Şah İsmail iyice sinirlenir bir tokat yapıştırır.
Fakat derviştir karşısındaki sonuçta yarım akıl bir gezgin...
Bir kese altın verip yollanmasını emreder.
Şehzade Selim tam huzurdan çıkacakken işte bu beyiti söyler:
Sanma Şahım herkesi sen sadıkane yâr olur
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur
Sadıkane belki ol bu âlemde dildâr olur
Yar olur ağyâr olur dildâr olur serdâr olur.
(Sözlük:
Sadıkâne: Sadık olana yaraşır biçimde, sadıkça.
Ağyâr: Yabancılar, düşman, rakipler manasına gelse de yar dışında kalan her şey manasına da geldiği olur. Yâr ile ilgisi olmayan her şey ağyardır.
Serdâr: Kumandan.
Dildâr: Sevgili.)
O tokatın acısını unutmamak için de kulağına o ünlü küpesini takar ki ‘’kulağına küpe olsun’’ hikâyesinin buradan geldiği rivayet edilir. Çaldıran savaşı da bu öfkenin tezahürüdür der kimi kaynaklar. Hatta bu hikâyeyi doğrulayacak şu ayrıntı da anlatılır:
Çaldıran savaşından sonra Silahdârı "padişahım böyle bir rivayet var siz gerekten şehzadelik döneminizde İran’a kadar geldiniz mi?" diye sorar. Selim uzaklardaki bir çınarı göstererek Silahdâr Ağa git şu ağacın altını kaz ne bulursan senindir der. Gösterilen ağacın altında çürümüş bir kadife kese ve iki avucu dolduracak derecede İran altını bulur. Bu da böyle bir hikâyedir.
Bu şiirin bir edebi yönü de var:
Vezn-i Âhar halk şiiri nazım şeklidir. Aruzun müstef’ilâtün müstef’ilâtün müstef’ilâtün müstef’ilâtün kalıbıyla murabba şeklinde yazılır. Her mısra bir müstef’ilâtün cüzüne sığacak şekilde dört kelime veya kelime grubuna bölünür.
Birinci mısranın 2. Cüzü ikinci mısranın başına,
ikinci mısranın 2. Cüzü üçüncü mısranın başına,
üçüncü mısranın 2. Cüzü dördüncü mısranın başına getirilir
ve bu cüzlerden sonra gelen cüzler birbirlerini izler.
Yavuz Sultan Selim'in muhteşem şiiri
Sanma şahım /herkesi sen / sadıkane / yar olur
Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyar olur
Sadıkane / belki ol / âlemde bir / dildâr olur
Yar olur / ağyar olur / dildâr olur / serdar olur.
Şahım herkesi kendinize sadık dost, yoldaş sanmayın.
Herkesi dost mu sanarsınız, belki de o (dost yoldaş sandığını) yabancıdır (düşmandır).
Belki de bu âlemde tek sadık olan sevgilidir.
Dost olur (vardır), düşman olur (vardır), sevgili olur (vardır), kumandan olur (vardır).
Şah İsmail de şairdir. Şah Hatayî mahlasını kullanır. Aşağıdaki Şah İsmail'in dizelerini günümüzde en güzel Sabahat Akkiraz söyler..
Ezel bahar olmayınca
Kırmızı gül bitmez imiş
Kırmızı gül bitmeyince
Dertli bülbül ötmez imiş
Bülbül havastır ötmeye
Güle sarılıp yatmaya
Bahçıvan gülü satmaya
Gül kadrini bilmez imiş
Bahçıvan satma bu gülü
Haramdır parası pulu
Ağlatma dertli bülbülü
Gözyaşını silmez imiş
Bülbül güle hayran olur
Hayran olur seyran olur
Bazı insan gafil olur
Gafil arif olmaz imiş
Şah Hatayîm ölmeyince
Tenim turap olmayınca
Dost dosttan ayrılmayınca
Dost kadrini bilmez imiş
Aşağıdaki dizeler de Şah İsmail'in Farsça şiirlerinden birisiydi:
Ez dust beyadigâr derdi darem
kan derd besed hezar derman nedehem
Türkçesi şu ki:
Sevgiliden yadigâr bir derdim var
ki o derdi yüz bin dermana değişmem..
Bu dizelerdeki içtenliği, sevgiliye olan tutkuyuı anlıyor musunuz?
Konuyu uzattım, farkındayım ama maksadım şu idi ki; ulaşabilen varsa lütfen Yavuz’un bu şiirini günümüz padişahına iletin ne olur, bu şiir kulağına küpe olsun:
(Padi)Şahım herkesi kendinize sadık dost, yoldaş sanmayın.
Herkesi dost mu sanarsınız, belki de o (dost yoldaş sandığını) yabancıdır (düşmandır).
Belki de bu âlemde tek sadık olan sevgilidir.
Dost olur (vardır), düşman olur (vardır), sevgili olur (vardır), kumandan olur (vardır).
Osman AYDOĞAN