Halil İnalcık
25 Temmuz 2021
Fuat Köprülü ve Ömer Lütfi Barkan’dan sonra en büyük tarihçimiz olan Halil İnalcık’ı da beş yıl önce bugün 25 Temmuz 2016 tarihinde kaybetmiştik…
Bugün, boyalı boyalı cerideleri, ciddi ciddi gazeteleri bir tarayınız, renkli renkli TV kanallarını bir dolaşınız istiyorum Halil İnalcık hakkında bir anma yazısı, bir anma programı olacak mı diye… Heyhat… Pop şarkıcısının anma yazısını bulursunuz da Halil İnalcık’ı bulamazsınız... (Tabii ki pop şarkıcısının anılmasına karşı değilim. Amacım sadece bir eksikliği vurgulamak....) Fesli şarlatanlardan da değil ki geçen sene olduğu gibi Ayasofya açılışındaki Cuma hutbesinde Diyanet İşleri Başkanı tarafından fikirleri zikredilsin! Nietzsche’nin şu varsayımı sanırım bu toplumda gerçeğe dönüşecektir: '’Toplum yalnızca maddi arzuları tatmin etmenin peşinde koşup kültürün önemini göz ardı ederse, daha üstün ve daha soylu hiçbir şey düşünemeyen son erkekler ve son kadınlar sürüsüne dönüşecektir.’’
Neyse sitemi, sızlanmayı bir kenera bırakayım... Ancak bu büyük tarihçi Halil İnalcık’ı ben anmasam olmaz!...
Hayatı
Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu zamanında 7 Eylül 1916 tarihinde İstanbul’da dünyaya geliyor. Babası Kırım göçmenlerinden Seyit Osman Nuri Bey, annesi Ayşe Bahriye Hanım oluyor… 1923-1930 yılları arasında Ankara Gazi Mektebi’nde, bir yıl da Sivas Muallim Mektebi’nde eğitimine devam ediyor. Ortaöğrenimini Ankara Gazi Muallim Mektebi’nde tamamladıktan sonra, liseyi Balıkesir Necati Bey Muallim Mektebi’nde bitiriyor. (Şimdiki Balıkesir Üniversitesi, Necatibey Eğitim Fakültesi bu okul oluyor) 1936 senesinde Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Yeni Çağ Tarihi Bölümü’nde yükseköğrenimine başlıyor… 1940 senesinde mezun olup aynı fakültede asistanlığa başlıyor. Bu asistanlık, değil Türkiye’nin, dünyanın en büyük tarihçisi olmasının yolunu açıyor…
Hakkında söylenenler
Kendisini methetmek haddimi aştığı için hakkında söylenenleri kısaca aktarıyorum:
“Onun çalışmalarını çıkarın, Osmanlı tarihinde hiçbir şey kalmaz.” Prof. Mark L. Stein
“Hoca, Fransızca yazar. İngilizce malum, Almanca en çetrefil metinleri hiç tercümansız ve hatasız okur. Chicago’dayken 50 yaşındaki Halil İnalcık eski Fiorentine metinleri okuyordu. Dil öğrenmeyi de ayrıca çok teşvik eder. Beni ‘Fransızca, İtalyanca bilmeyen tarihçi olamaz’ diye adeta haşlamıştır.” Prof. İlber Ortaylı
“Bilgisinin çağları kapsayan genişliğine ve tarihin çeşitli alt dallarına hâkimiyetine hayranım. Onun bulunduğu konuma bizim alanda başka kimse sahip olamamıştır.” Prof. Suraiya Faroqhi
“Halil Bey, ABD bilim hayatına ve şahsi hayatımıza bir lütuftur. ” Prof. Howard Reed
“Bir tarihçi olarak hiçbir şekilde abartmadan söyleyebilirim ki, onun ders ve seminerlerinde aldığım düzinelerce sayfa not, sahip olduğum en değerli şeyler arasındadır.” Prof. Victor Ostapchuk
"Zamanın büyük âlimleri vardır ama Halil İnalcık bütün zamanların büyük tarihçisidir." Bernard Lewis
“Bugün dünya üniversitelerinde Halil İnalcık okunuyor ve okutuluyor. Onu dar anlamda bir tarihçi olarak düşünmek elbette yetersiz kalır. Bizzat tarih disiplinine şekil vermiş, kendi metodolojisini ve bilgi birikimini tarihçilik mesleğine kazandırmış bir kişi olarak İnalcık, bilim çevrelerinin üzerinde uzlaştığı seçkin bir isimdir. İnalcık ekolüne mensup yüzlerce öğrenci, sadece birincil kaynakları kullanma, belge ve arşivleri inceleme yönünden değil modern anlamda tarihe sosyo-ekonomik ve kültürel birçok cepheden bakabilme becerisini ondan öğrenmiştir. Yeni kuşak tarihçiler, Akdeniz, Osmanlı ve Balkan tarihi üzerindeki birçok yanlışın tashih edilmesini ona borçludur. Kitapları, sayısız makale ve ansiklopedi maddeleri, sosyal bilimciler için göz kamaştırıcı bir hazine mahiyetindedir. Halil İnalcık, bu sahanın en seçkin uygulayıcılarından biri. Dünya bilimine katkıları su götürmez. Çabalarının hedefi haline gelmiş konu üzerinde bize sadece tefekkür etmek düşer.” Immanuel Wallerstein (Dünyaca tanınan Amerikalı sosyal bilimci)
Eserleri ve makaleleri
20. yüzyıl sona ererken Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi (Cambridge International Biographical Center) Halil İnalcık’ı, dünyada sosyal bilimler alanında sayılı 2000 bilim adamı arasında gösteriyor.
Halil İnalcık’ın Osmanlı imparatorluğunun siyasi ve sosyal tarihinin toplumsal–ekonomik altyapısını incelediği dört ciltlik ‘’Devlet-i Aliyye’’ (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2017) isimli kitabı en önemli kitabı oluyor. Eserlerini okumak tarihçi olmayan birisi için zor gelse de bu büyük zatı tanımak için Emine Çaykara’nın, tarihçi ile yaptığı ve kitap haline getirdiği söyleşiyi (Tarihçilerin Kutbu Halil İnalcık Kitabı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2005) mutlaka okunması gereken bir eser olarak değerlendiriyorum.
Halil İnalcık; Fuad Köprülü ve Ömer Lütfi Barkan ile beraber dünyaca ünlü Fransız tarihçi Fernand Braudel ile aynı tarih görüşünü paylaşıyor. F. Braudel ve çevresinin bağlı olduğu ‘’Annales” okulunun temsil ettiği tarih görüşü; ‘’bütüncül tarih’’ (histoire totale) ve ‘’uzun süredeki dönüşümler’’ (longue durée) fikirleri üzerine çalışıyor… Bu sayfada Braudel'i anlatırken bu fikirleri de detaylıca anlatmıştım.
Halil İnalcık, Emine Çaykara'nın “Nehir söyleşi”sinde “ben doktora tezimden itibaren Marx’ın sosyolojisinin etkisi altındayım, ama doktriner değilim” diye sosyoloji olmadan tarihin tam anlaşılamaz olduğunu ifade ediyor. Halil İnalcık, 75 yaşında iken de Max Weber’i okuyor... Zaten sosyoloji, antropoloji, etnoprafya, coğrafya ve felsefe olmadan da tarih anlaşılmıyor...
Halil İnalcık, bir makalesinde Yusuf Has Hacib'in şu sözlerine yer veriyor: ‘'Ülkeyi elde tutmak için çok asker ve ordu lâzımdır, askeri beslemek için de çok mal ve servete ihtiyaç vardır, bu malı elde etmek için halkın zengin olması gerektir, halkın zengin olması için de doğru kanunlar konulmalıdır. Bunlardan biri ihmal edilirse dördü de kalır. Dördü birden ihmal edilirse beylik çözülmeye yüz tutar.'’
Bir makalesinde de şunu yazıyor: "...ideal devletin dayandığı kilit kavram adâlettir."
Bir yazısında da şu uyarıda bulunuyor: "Bu memlekete ve geleceğine güvenerek çok çalışmalı. Esas mesele fikir zenginliğidir. O yüzden ne olursa olsun fikir hürriyetini muhafaza etmek gerekiyor."
Halil İnalcık, ‘’Atatürk ve Demokratik Türkiye’’ (Kırmızı Yayınları, 2017) isimli kitabında ‘’demokrasi’’yi; ‘’toplumda barışı güvence altına almak için bir uzlaşma ve denge zemini’’ olarak görüyor…
Halil İnalcık, Osmanlı ve Atatürk
Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu tebaasına mensup olarak doğmuş olmaktan gurur duyuyor. Mustafa Kemal Atatürk’ten ‘’Halaskâr Gazi’’ diye bahsediyor. Halil İnalcık, Mustafa Kemal Atatürk’ü Osmanlı’nın modernleşme ve Batılılaşma çabaları içerisinde konumlandırıyor. Liboşlar ve neo - Osmanlıcılar gibi Osmanlı’yı Mustafa Kemal Atatürk’ün karşısına oturtmuyor… Halil İnalcık, Cumhuriyet değerlerine sıkı sıkıya bağlı ve tam anlamıyla gerçek bir Mustafa Kemal Atatürk sevdalısı olarak yaşıyor… Yukarıda bahsettiğim Emine Çaykara’nın kitap haline getirdiği söyleyişinde adı en çok geçen devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk oluyor…
Halil İnalcık, bir yazısında “Biz Osmanlı değiliz. Osmanlı azınlıkların üzerindeydi. Aynı şeyi biz yapalım olamaz. Biz milli bir devletiz. Osmanlı bir imparatorluktu. Sultanın hâkimiyetini kim tanırsa, tebaası oluyordu. Bu bunalım (Neo - Osmanlıcılık) çok kötü neticeler verebilir” diye Neo - Osmanlıcıları uyarıyor…
Halil İnalcık, Osmanlı’nın yıkılış nedenleri arasında birinci neden olarak padişahın kimseye hesap vermeyen sorumsuz otorite sahibi olmasını gösteriyor. Bunu Osmanlı’nın yıkılma nedenlerinin başında sayıyor…
Vefatı, cenazesi ve kabri
İşte, Fuat Köprülü, Ömer Lütfi Barkan ve Tarık Zafer Tunaya’dan sonra bu büyük tarihçiyi de ‘’ağaçlar ayakta ölür’’ sözünü kanıtlarcasına, 100 yaşında iken berrak bir zihinle beş yıl önce, 25 Temmuz 2016 tarihinde kaybediyoruz…
Halil İnalcık’ın cenazesi, Bakanlar Kurulu kararıyla, çok sevdiği, gönül verdiği, hayranı olduğu ve hakkında da çok makale yazdığı Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet'in de türbesinin bulunduğu Fatih Camisi Haziresine defnediliyor… Ancak cenaze töreni vefatından on gün önce yapılan 15 Temmuz darbe girişiminin gölgesinde kalıyor…
Halil İnalcık, Fatih Cami Haziresi’nde, Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’nın kabrinin hemen yanına defnediliyor… Halil İnalcık’ın kabri de Osmanlı tarihçisi olması hasebiyle geleneksel Osmanlı ulemâsı kabri şeklinde yapılıyor…
Halil İnalcık'ın mezar taşı kitabesi de Osmanlı tarih düşürme geleneğine uygun olarak Murat Bardakçı tarafından kaleme alınıyor. Bu kitabe de bir dönem kendisi ile beraber çalıştığım ve kendisini tanımaktan ve kendisiyle çalışmaktan mutlu olduğum felsefe öğretmeni, ney sanatçısı ve hattat Sabri Mandıracı tarafından Osmanlıca olarak yazılıyor…
Kitabede şunlar yazıyor:
"Kutb-ı aktâb-ı müverrîhîn idi
Cümle âsârı buna muhkem delil
Rıhletiyle artık öksüzdür ilim
Böyle emretti bunu nazm-ı celîl
Şimdi mutlak Fatih’in bağrındadır
Fethi ondan dinliyorken biz melîl
Hüzn içinde söyledim tarih-i tâm
Kalbi yıkdı hicr göçdü Mîr Halîl-1437"
(O, tarihçilerin kutuplarının kutbu, hepsinden yüksek mertebede idi ve yazdığı bütün eserler bunun böyle olduğunun delilidir. Vefatıyla ilim artık öksüz kalmıştır, herkesin günü geldiğinde öleceğinin bir emir olduğu da Kur’an’da zaten geçmektedir. Halil İnalcık, şimdi mutlaka Fatih Sultan Mehmed’in yanında, onun bağrındadır; İstanbul’un fethini bizzat ondan dinliyordur ama biz üzgün ve boynu bükük haldeyiz. Böyle bir hüzün içerisinde tarih düşürdüm ve hicrî 1437’ye karşılık gelen ‘Ayrılık kalbi yıktı, Halil Bey göçtü gitti’ sözü vefatının tarihi oldu.)
Ancak Halil İnalcık'ın bu şekilde bir mezar taşı, kitabe ve defin hakkında bir vasiyetinin olup olmadığı konusunda bir bilgi bulunmuyor… Ancak kendisinin Mustafa Kemal Atatürk sevdalısı, Osmanlı uzmanı bir Cumhuriyet aydını olduğu biliniyor…
O çağımızın İbn-i Haldun’u idi
İşte Halil İnalcık bu kavruk ve çorak coğrafyanın yetiştirdiği zamanımızın en büyük tarihçisi oluyor… Kendisine “Şeyh-ûl Müverrihîn” (Tarihçilerin Şeyhi), ''Kutb-ûl Müverrihîn” (Tarihçilerin Kutbu) ve hocaların hocası deniliyor… Kendisi asaletin, bilginin ve kültürün vücut bulmuş hali olarak gösteriliyor… Türk tarihinin kartalı, şahini oluyor… Çağımızın İbn-i Haldun’u olarak biliniyor… Vefatından bu yana Osmanlı ve Türk tarihi yetim kalıyor…
Bu büyük tarihçiyi rahmetle anıyorum...
Osman AYDOĞAN
Halil İnalcık'ın Fatih Camii Haziresi’nde, Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’nın kabrinin hemen yanındaki kabri: