Boğuntu
İki arkadaşımla yürüyordum
Güneş batıyordu
Melankolinin nefesini hissettim
Birden gökyüzü kan kırmızısına döndü
Durdum ve korkuluğa yaslandım
Ölümüne yorgundum
Alev almış bulutlara bakıyordum
Kan ve bıcak gibi, derin mavi fiyort ve şehrin üzerinde asılı
Arkadaşlarım yürümeye devam etti
Endişeden tir tir titreyerek orada durdum
Evrenden gelen muazzam ve sonsuz çığlığı duydum
Edvard MUNCH
Edvard Munch'un günlüğüne göre tabloyu Nice'den etkilenerek yapmıştır. Ressam günlüğünde anlattığına göre iki arkadaşıyla yürümektedir, bu sırada ise güneş batmaktadır ve kan kırmızısı rengindedir. Ressam kendini yorgun hissetmiş ve trabzanlara yaslanmıştır. İki arkadaşı ise yürümeye devam etmiştir. Ressam bu sırada doğanın çığlığını hissettiğini günlüğünde dile getirir. Ressam bu resmi yaparken hastadır ve bu yorgunluğunun oradan geldiği düşünülür. Amerikan sanat tarihçisi Robert Rosenblum'a göre bu resimdeki insan figürünün yüzü Paris'teki Musée de l'Homme'da bulunan Peru'dan gelmiş olan mumyanın yüzünden etkilenerek yapılmıştır.
''Çığlık'' veya orijinal ismiyle ''Skrik'', 1893 tarihli bir tablodur. Sanat Tarihi'nde orijinal adı ''Boğuntu'’dur. Norveçli ressam Edvard Munch tarafından yapılmıştır. Birçok eleştirmene göre Munch'un en önemli çalışmasıdır. Resim orijinali 84 cm x 66 cm boyutlarındadır. Resimde ön planda ıstırap çeker gibi görünen bir figür, arka planda ise Ekeberg tepesinden Oslofjord'un görünümü yer alır; Oslofjord göğü kan kırmızısı rengindedir.
Munch, bu tabloyu çizgisiyle, duygusuyla var olan tüm korkuların bir temsili adına yapmıştır. Munch’un bu ekspresyonist tablosu sadece görsel değildir, sadece göze hitap etmez, bir çaresizliğin feryadı olarak ruhunuzda fırtınalar koparır, çığlıklar attırır, kimseler duymaz feryadınızı, çığlık çığlığa sanki bu evrende yapayalnızsınız duygusunu verir. Bu haliyle Munch’un ‘’Çığlık’’ tablosu bir çaresizliğin feryadıdır; ağzı bir karış açık, kendi çığlığını duymamak için kulaklarını kapamış, kolu kanadı kırık bir çaresizliğin, sadece bu dünyada değil, sanki tüm bu evrende bir tek başınalığın ve çaresizliğin feryadıdır...
Şimdi son on yılda ülkemizde yaşananları göz önüne alarak Munch’un bu tabloyu yaparken ki ruh halini yansıtan girişteki dizeleri bir daha okuyalım:
''Çığlık'' veya orijinal ismiyle ''Skrik'', 2002 tarihinde ülkemizde yapımına başlanmış bir tablodur. Bu tablonun siyasi tarihteki orijinal adı ‘’Boğuntu’’dur… Bu tablo on dört yıldan beri ülkeyi yöneten bir iktidar tarafından yapılmıştır. Birçok siyasi eleştirmene göre iktidarın en önemli çalışmasıdır. Resim orijinali 1650 km x 650 km boyutlarındadır. Resimde ön planda ıstırap çeker gibi görünen figür T.C. vatandaşlarıdır, arka planda ise ülke sathının karanlıklara boğulmuş görünümü yer alır; ülkenin göğü katliamlarda ölen insanların kanından dolayı kan kırmızısı rengindedir.
Siyasi iktidar günlüğüne göre tabloyu ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nden etkilenerek yapmıştır. Siyasi iktidar günlüğünde anlattığına göre cemaatten iki arkadaşıyla beraber yürümektedir, bu sırada ise ülkede güneş batmaktadır ve ülke dökülen kanlardan dolayı kan kırmızısı rengindedir. Siyasi iktidar kendini yorgun hissetmiş ve cemaate yaslanmıştır. İki arkadaşı ise onu bırakıp yürümeye devam etmiştir. Siyasi iktidar bu sırada doğanın çığlığını hissettiğini günlüğünde dile getirir. Siyasi iktidar bu resmi yaparken hastadır ve bu yorgunluğunun oradan geldiği düşünülür. Amerikan CIA uzmanı Graham Fuller’e göre bu resimdeki insan figürünün yüzü Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da ve Suriye’de acı çeken insanların yüzünden etkilenerek yapılmıştır.
Siyasi iktidar, bu tabloyu çizgisiyle, duygusuyla var olan tüm korkuların bir temsili adına yapmıştır. Siyasi iktidarın bu gerçek tablosu sadece görsel değildir, sadece göze hitap etmez, bir çaresizliğin feryadı olarak ruhunuzda fırtınalar koparır, çığlıklar attırır, kimseler duymaz feryadınızı, çığlık çığlığa sanki bu evrende yapayalnızsınız duygusunu verir. Bu haliyle siyasi iktidarın ‘’Çığlık’’ tablosu bir çaresizliğin feryadıdır; ağzı bir karış açık, kendi çığlığını duymamak için kulaklarını kapamış, kolu kanadı kırık bir çaresizliğin, sadece bu dünyada değil, sanki tüm bu evrende bir tek başınalığın, çaresizliğin ve ‘’değerli yalnızlığın’’ bir ifadesidir.
Ülkede siyasi iktidarın on dört yılda yaptığı en büyük tablo işte bu tablodur.
Osman AYDOĞAN, 22 Ağustos 2016