• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi22
Bugün Toplam446
Toplam Ziyaret3153954

Vatanım boylu boyunca kar altındadır


Vatanım boylu boyunca kar altındadır

08 Ocak 2017

19. yüzyılın en önemli Fransız şairlerinden Charles Baudelaire’nin (1821-1867) bir sözü vardı. Derdi ki Baudelaire; “Ekmek yemeden üç gün hayatta kalabilirsiniz. Şiirden mahrum kalarak bir gün bile yaşayabilmeniz imkânsız ve bunun aksini her kim iddia ederse hata içindedir.’’ 

Üç – dört gündür yağan kardan sonra haberler de bütün ülkeyi kar altında gösterince ve Ankara'ya da kar yağınca aklıma Ahmed Arif’in ‘’Karanfil Sokağı’’ adlı şiiri geliyor. Bu şekilde de Baudelaire’nin dediği gibi hata içinde kalmayıp üstadın tavsiyesine de uyalım istedim.

Karanfil Sokağı

‘’Karanfil Sokağı’’ Ahmed Arif’in muhteşem şiirlerinden bir tanesidir... Bu şiir Ahmet Arif'in ilk ve tek şiir kitabı olan ''Hasretinden Prangalar Eskittim'' (Metis Yayıncılık, 2008) kitabında yer alır. Şiir şu dizelerle başlar:

‘’Tekmil ufuklar kışladı
Dört yön, onaltı rüzgâr
Ve yedi iklim beş kıta
Kar altındadır.

Kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar
Ray, asfalt, şose, makadam
Benim sarp yolum, patikam
Toros, Anti-toros ve asi Fırat
Tütün, pamuk, buğday ovaları, çeltikler          
Vatanım boylu boyunca
Kar altındadır.’’

Şiir uzundur ama bu uzunluğu sanki şiirin son kıtası için yazılmıştır. Karanfil Sokağında bir kafede dal gibi, fidan gibi güzel bir kız oturmaktadır. Ancak bu kız oralı değildir; Altındağ’dan ya da İncesu’dandır… Yanakları al aldır, şarkısı bir yangın şarkısıdır. Şiirin tamamını yazımın sonunda vereceğim ama önce bu kısmını okuyalım:

‘’Karanfil sokağında bir camlı bahçe
Camlı bahçe içre bir çini saksı
Bir dal süzülür mavide
Al - al bir yangın şarkısı,
Bakmayın saksıda boy verdiğine
Kökü Altındağ'da, İncesu'dadır.’’

Ahmed Arif’ten Leyla Erbil’e

Ahmed Arif’in ‘’Karanfil Sokağı’’ şiirinde geçen kadının Leyla Erbil olduğu iddia edilir. Bu kanıyı güçlendiren ise Ahmet Arif’in âşık olduğu Leyla Erbil'e yazdığı mektuplardan oluşan kitabıdır: ''Leylim Leylim Ahmed Arif'ten Leyla Erbil'e Mektuplar'' (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2013)

Ancak ben; Ahmed Arif’in ‘’Karanfil Sokağı’’ şiirinde geçen kadının Leyla Erbil olmadığını düşünüyorum. Şöyle ki; Leyla Erbil İstanbulludur, kentsoyludur ve Leyla Erbil'in tüm tahsil hayatı İstanbul'da geçer... Leyla Erbil Ankara’da hiç bulunmaz… Leyla Erbil, hele hele o zaman bir gecekondu semti olan şiirde de adı geçen ne Altındağ ne de İncesu'dandır... Zaten şiirde de geçen kadının da ''saksıda boy vermesi'' sanki kentsoylu bir kadını değil de taşralı, gecekondudan bir kadın olduğunu anlatır gibidir... Dolayısıyla Ahmet Arif'in bu şiirinde bahsettiği kadının Leyla Erbil olmadığını düşünüyorum...

Ahmet Arif’in Leyla Erbil’e yazdığı mektupları da değerlendirecek olursam: Bu mektuplarda Franz Kafka'nın Sevgili Milena'sına, Halil Cibran'ın âşık olduğu Mey Ziyâde'ye yazdığı mektuplardaki derinlik yoktur diye düşünüyorum. Bu kadarını söylemek isterim.

Ankara'ya Öyle Yakışırdı ki Kar

Yılmaz Erdoğan da ‘’Ankara'ya Öyle Yakışırdı ki Kar’’ adlı şiirinde Ahmed Arif’e ve bu şiire bir nazire yapar. Şiir yazarın ‘’Sahiler Düş Düşler Sahi’’ (Sel Yayıncılık, 2009) adlı kitabında yer alır. Şiir uzun, şiirin tamamını meraklıları için yazımın sonunda  vereceğim, şiirin son bölümü şu şekildedir:

‘’Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar.... 
Ha sonra belki Ahmed Arif’in aklına 
Hiçbir şairin aklına gelmeyecek 
-çünkü hiç kimse bir daha Ankara'yı 
O'nun kadar sevemeyecek -bir şiir islenir: 
Kar altındadır varoşlar 
Hasretim, nazlıdır Ankara..... 
Ustam yine sen bilirsin ama 
Hangi aralıkta bir şair ölmüşse 
İşte o, en netameli aydır bence. 
Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar... 
Asfaltlar ışıldar... 
Yalanlar... 
Şimdi ve sonra ne zaman Ankara’ya kar yağsa 
Elim gönlüm, çocukluğum buz tutar.’’

Dönemeç

Ahmed Arif, ‘’Karanfil Sokağı’’ şiirinde ‘’Bir dal süzülür mavide’’ diye bir kadından bahsederdi ya. Necip Fazıl da o muhteşem ‘’Dönemeç’’ şiirinde de Ahmet Arif’in ‘’Karanfil Sokağı’’ şiirinde geçen böylesi bir kadından ve böylesine bir yıldırım aşkından bahseder:

‘’Bir kadın sapıverdi önümden dönemece; 
Yalnız bir endam gördüm, arkasından, ipince. 
Ve görmeden sevdiğim, işte bu kadın dedim, 
Çarpıldım sendeledim.’’

İşte böylesine büyülü, efsunlu bir kuvvettir şiir... ''İpince bir endam'' ve ''mavide süzülen bir dal'' ile iki ucu birleştirir... İşte bu nedenle derdi zaten Ceyhun Atuf Kansu: ''Şiir yazılan toplumda asla umut kesilmez.” 

Şimdi şiir vaktidir… Bir buluşma yeridir şimdi şiirlerimiz, türkülerimiz, hüzünlerimiz... Şimdi hepimiz aynı karın altında değil miyiz?...

Ben "mucip sebebin" bilirim ve "kâfi delil" ortadadır...

''Şimdi ve sonra ne zaman Ankara’ya kar yağsa 
Elim gönlüm, çocukluğum buz tutar.’’


Osman AYDOĞAN

Ahmed Arif’in sesinden ‘’Karanfil Sokağı’’:

https://www.youtube.com/watch?v=kLPe-peNcLg

İşte o muhteşem şiir:

Karanfil Sokağı

Tekmil ufuklar kışladı

Dört yön, onaltı rüzgâr
Ve yedi iklim beş kıta
Kar altındadır.

Kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar
Ray, asfalt, şose, makadam
Benim sarp yolum, patikam
Toros, Anti-toros ve asi Fırat
Tütün, pamuk, buğday ovaları, çeltikler          
Vatanım boylu boyunca
Kar altındadır.

Döğüşenler de var bu havalarda
El, ayak buz kesmiş, yürek cehennem
Ümit, öfkeli ve mahzun
Ümit, sapına kadar namuslu
Dağlara çekilmiş
Kar altındadır.

Şarkılar bilirim çığ tutmuş
Resimler, heykeller, destanlar
Usta ellerin yapısı
Kolsuz, yarı çıplak Venüs
Trans-nonain sokağı
Garcia Lorca'nın mezarı,
Ve gözbebekleri Pierre Curie'nin
Kar altındadır.

Duvarları katı sabır taşından
Kar altındadır varoşlar,
Hasretim nazlıdır Ankara.
Dumanlı havayı kurt sevsin
Asfalttan yürüsün Aralık,
Sevmem, netameli aydır.
Bir başka ama bilemem
Bir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat
Kalbim, bu zulümlü sevda,
Kar altındadır.

Gecekondularda hava bulanık puslu
Altındağ gökleri kümülüslü
Ekmeğe, aşka ve ömre
Küfeleriyle hükmeden
Ciğerleri küçük, elleri büyük
Nefesleri yetmez avuçlarına
-İlkokul çağında hepsi-
Kenar çocukları
Kar altındadır.

Hatıp Çay'ın öte yüzü ılıman
Bulvarlar çakırkeyf Yenişehir'de
Karanfil Sokağında gün açmış
Hikmetinden sual olunmaz değil
"mucip sebebin" bilirim
Ve "kâfi delil" ortada...

Karanfil sokağında bir camlı bahçe
Camlı bahçe içre bir çini saksı
Bir dal süzülür mavide
Al - al bir yangın şarkısı,
Bakmayın saksıda boy verdiğine
Kökü Altındağ'da, İncesu'dadır.

Ahmed ARİF

Yılmaz Erdoğan

‘’Vizontele’’, ‘’Organize İşler’’, ‘’Kelebeğin Rüyası’’, ‘’Ekşi Elmalar’’ gibi filmleri yöneten şair, senarist ve yönetmen Yılmaz Erdoğan; ‘’Kayıp Kentin Yakışıklısı’’ (Sel yayıncılık, 1996) , ‘’Anladım’’ (Sel Yayıncılık, 2009), ‘’Sahiler Düş Düşler Sahi’’ (Sel Yayıncılık, 2009) ve 2020 yılında yayınlanan ‘’Bin Aşık Yılı Uzakta’’ (İnkılâp Kitapevi, 2020) isimli şiir kitaplarının da sahibi. İşte Yılmaz Erdoğan’ın o güzel Ankara şiiri:

Ankara'ya Öyle Yakışırdı ki Kar

Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar
Asfaltlar ışıldar, buz tutardı resmi yalanlar
Kimse kemen çalmazdı belki ama
Çok keman çalınsın balolarında diye yapılmış
Gri, sisli, binalar...

Alnının ortasında 
Ciddi bir devlet asabiyeti
Çok kötü günlermiş gibi en genç zamanlar
Bu zulüm, bu sevda bitmezmiş
Sevmek bir halkı sevmekse
Aşk o zaman sevmekmiş
(Biz bir şeyi delice severiz ama Tanrım neyi)
Kahve önü çatlak mozaik
Bel kemiğine tehdit kürsüler üstünde 
Çok sigara içen 
Öğrenciler...

Bir daha asla yaşayamayacağı aşkları teğet geçerken
Hep onu sevmeyenleri severek
Hep onu sevenin gözlerinden Kalabalıklara kaçarak
Karışarak toplumcu, gerçekçi yalnızlıklara
Yüksek rakımlarda çatlamış dudaklarını 
Bir İzmirli güzele dayatmak varken
(Hep kardeş olacak değiliz ya,
Yaşasın halkların sevgililiği)
Soyut bir sevdaya beşik kertilmiş olan
Dağda çoban, şehirde şark çıbanı sayılan
Fırat'ın büyük elleri
Ararat'ın kızgın yelleri
Cilo'nun derin nefesleri
Hülasa kente hukuk mukuk okumaya 
Mümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmiş
Anadolu çocukları

Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar
Asfaltlar ışıldar, bu tutardı resmi yalanlar
Belki balkona kar seyretmeye çıkar diye sevdiğimiz kızlar
Çok dibimiz dolmuştur
Ve çoğu zaman bu kar mevzuu
Kızlara yeterince ilginç gelmemiştir

Hiç bir şey kapalı bir dükkân kadar 
Hüzünlü gelmez Ankara'da
Yoksa bugün bir hayat yaşanmayacak mı duygusu
Çöker bütün bozkıra

Kimse keman çalmaz belki
Belki bu film hiç bir zaman
O kadar fiyakalı olmayacak ama
Hiç bir lahmacunda
O okul yolundaki üçüncü sınıf lokantanınkinin
Tadını vermeyecek bir daha
Çok daha iyilerini yedim sonra
Bizzat Urfa'da hatta
Ama hiçbirinde o kadar aç oturmadım sofraya

Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar
Çok yabancı soluk duyulur bazı
Bilinmez bir dilin ıslığından
Anla ki yine sıkıldı bizim konsolosluklardaki konuklar
Öyle deme Ankara'yı sevmeyene bir zulümdür
Bu kadar insanın neden Ankara'yı bu denli çok sevdiğini anlamadan
Ankara'da yaşamak

Yollarına hep sevdiğimiz insanların adlarını vermediler ama
Biz her duvara bir vesile
Onların adını yazarak yaşadık
Kül ve betondan mürekkep
Yaşadıkça yaşanılası gelen
O tuhaf bozkır kokusunda

Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar
Asfaltlar ışıldar, buz tutardı resmi yalanlar
Biz,
Şimdi kapalı bir kuruyemiş dükkânının
-ki bütün plan kar altında
Tuzsuz ayçekirdeği çitleyip
Yanı sıra Bafra içmektir-
Kötü ışıklandırılmış vitrininden
Umutsuzca içeri bakan
Kimliği gereğinden fazla sorgulanmış
Merhabadan çok çıkar ulan kimliğini denmiş
-Yani sistem kendi verdiği kimliği zırt pırt geri istemektedir-

Doğduğu yer yüzünden
Doğuştan kavgacı zannedilen 
Ama pek çoğu kavgadan nefret eden
Kavgacı, esmer, cesur, korkak
Çoğu Kürt, çoğu Türk
Çocuklardık..

Ankara'ya öyle yağardı ki kar
Ha sonra Belki Ahmet Arif'in aklına gelmeyecek
Çünkü hiç kimse bir daha Ankara'yı onun kadar sevmeyecek
bir şiir işlenir
"Kar altındadır varoşlar
Hasretim nazlıdır Ankara"
Ustam yine de sen bilirsin ama
Hangi aralıkta bir şair ölmüşse
İşte o en netameli aydır bence

Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar...
Asfaltlar ışıldar...
Yalanlar...

Şimdi ve sonra
Ne zaman Ankara'ya kar yağsa
Elim, gönlüm, çocukluğum, buz tutar...

Yılmaz Erdoğan

 


Yorumlar - Yorum Yaz