• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi16
Bugün Toplam679
Toplam Ziyaret3154187

Elhan-ı Şita (Kış Ezgileri)...


Elhan-ı Şita (Kış Ezgileri)

19 Ocak 2021


''Kar'' ve ''Kış'' gelince benim de aklıma öncelikle Cenap Şahabettin'in ''Elhan-ı Şita'' (Kış Ezgileri), Ahmet Muhip Dranas'ın ''Kar'' ve Yahya Kemal Beyatlı'nın ''Kar Mûsîkileri'' isimli şiirleri gelir.

Daha önce son ikisini ard arda bu sayfada vermiştim. Şimdi de Cenap Şahabettin'in Türk Edebiyatında o muhteşem kış şiir olan ''Elhan-ı Şita''sını hem orjinal hali hem de günümüz Türkçesiyle veriyorum. Cenap Şehabettin, "Elhan-ı Şita" adlı şiiriyle Servet-i fünun döneminde sembolizm akımın ilk uygulayıcısıydı.

Elhan-ı Şita şiirinin konusu basittir. Şiirde kış mevsimi gelmiştir, kar yağmaktadır. Şiirde kar yağışı bir tablo gibi anlatılmaktadır. Ancak şiirde kış mevsiminin, zemheri aylarının o dondurucu soğuğu, o ürpertici rüzgârları, tipileri, fırtınaları yoktur… Dışarıda üşüyenler, titreyenler, açta açıkta kalanlar yoktur… Kimsesiz sahipsiz insanlar yoktur, hayvanlar yoktur... Varsa da kış, şömineli bir mekânda camdan seyreder gibi anlatılmaktadır… Şair, kışı olduğu gibi değil de görmek istediği şekliyle tasavvur etmiştir. Şiirde kelimeler bir musiki notaları şeklinde sıralanmaktadır. Şiirin öznesi kardır. Kar da eşini kaybetmiş bir kuş gibi ilkbaharın geçen günlerini aramakta, yâd etmektedir. Şiirde kar yağışının her türlü şekli tasvir edilir; toz şeklinde yağan kar, lapa lapa yağan kar, tipi şeklinde yağan kar... Şiirde asıl vurgulanan ancak gizlide kalan, geri planda duran, sessiz sessiz anlatılan hüzündür, gamdır, kederdir… Bu nedenle şiirde melankoli de vardır. Gökyüzünden yağan sanki hüzündür, gamdır, kederdir, kasvettir...

Eskiden İstanbul'a kar düştü mü yere tüm gazetelerde, tüm mecmualarda ilk sayfada bu güzide şiir yayınlanırmış. Şimdiki gibi insanları korkutup ‘’felaket’’, ‘’kaos’’, ‘’son dakika’’, ‘’kar faciası’’ türünden başlıklar olmazmış gazetelerde… 

Nazım Hikmet ‘’bir küvet hikâyesi’’ adlı şiirinin iki ayrı yerinde bu şiirden alıntı yapar. Şiir çok uzun, alıntı yapılan bölümler şunlar:

    ‘’Yaktım sobamızı.
     İyice ısınmak lâzım ilkönce.
     Ciğer bir çay bardağı gibi çatlarmış.
     Pencereye, kara bakıyorum :
     «Eşini gaip eyleyen bir kuş
                                                 gibi kar
       geçen eyyamı nev baharı arar...»
     Babam bu şiiri çok severdi.
     Sen beğenmezsin.
     «Sağdan sola, soldan sağa lerzânı girizan...»

     Lambayı söndürmeden balkona çıktım.
     « ... gibi kar
                 düşer düşer ağlar...»
     Oturdum balkonda iskemleye.
     Havada çıt yok.
     Karanlık bembeyaz.
     Uykudayım sanki.
     Sanki çok sevdiğim bir insan
     korkarak beni uyandırmaktan
                             yumuşacık dolaşıyor etrafımda.’’
    
Dün İsmet Özel'in ''Karlı Bir Gece vakti Bir Dostu Uyandırmak'' isimli şirini vermiştim. İsmet Özel'in mükemmel okuduğu şiirlerden birisi de ''Elhan-ı Şita''dır. Şiirin sonundaki bağlantıda İsmet Özel’in sesinden ‘’Elhan-ı Şita’’yı verdim... Görseli de güzeldir, sanki şiird
eki gibi kar yağar...


Bu kışta ve bu karlı günde bu üç şiirin keyfini çıkarın derim. 

Osman AYDOĞAN

Bağlantıda İsmet Özel’in sesinden ‘’Elhan-ı Şita’’:
https://www.youtube.com/watch?v=ugu4AmI9I1o

Elhan-ı Şita

Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş, - Bir beyaz titreyiş, bir dumanlı uçuş,

Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar - Eşini kaybeden bir kuş gibi kar
Gibi kar                                          - Gibi kar
Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar...  - Geçen ilkbahar günlerini arar
Ey kulûbün sürûd-i şeydâsu,         - Ey kalplerin divane şarkısı
Ey kebûterlerin neşideleri,            -  Ey güvercinlerin şiirleri
O baharın bu işte ferdâsı               - O baharın bu işte yarını
Kapladı bir derin sükûta yeri          - Kapladı bir derin sessizliğe yeri
Karlar                                             -  Karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar.  - Ki sessizce arasıra ağlar

Ey uçarken düşüp ölen kelebek     - Ey uçarken düşüp ölen kelebek
Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek        - Bir melek kanadının beyaz püskülü
Gibi kar                                           - Gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar.         - Seni solgun bahçelerde arar.
Sen açarken çiçekler üstünde         - Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpâze,               - Ufacık bir çiçekli yelpâze,
Nâ'şun üstünde şimdi ey mürde     - Cansız bedenin üstünde şimdi ey ölü
Başladı parça parça pervâze          - Başladı parça parça altın kırıntıları
Karlar                                              - Karlar
Ki semâdan düşer düşer ağlar!       - Ki gökyüzünden düşer düşer ağlar!

Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar;        - Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar        - Küçücük, beyaz başlı baykuşlar
Gibi kar                                          - Gibi kar
Sizi dallarda, lânelerde arar.         - Sizi dallarda, yuvalarda arar.
Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,      - Gittiniz, gittiniz siz ey kuşlar,
Şimdi boş kaldı serteser yuvalar;  - Şimdi boş kaldı baştan başa yuvalar
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgân! -       - Yuvalarda -feryat etmeyen yetîm-
Son kalan mâi tüyleri kovalar       - Son kalan mavi tüyleri kovalar
Karlar                                            - Karlar
Ki havada uçar uçar ağlar.            - Ki havada uçar uçar ağlar.

Destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir        - Ey kış göğü, elinde yığın yığındır       
Berk-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter...- Yasemin yaprağı, güvercinkanadı, ıslak bulut...
Dök ey semâ -revân-ı tabiat gunûdedir- - Dök ey gökyüzü -doğanın canlılığı  uykudadır-
Hâk-i siyâhın üstüne sâfî şükûfeler!     - Siyah toprağın üstüne katışıksız çiçekler!

Her şahsâr şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! - -Her ağaçlık yer şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! -
Bir tûde-i zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümid... - Bir gölge yığını ve siyah renkli ve ümitsiz
Ey dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek. - Ey kış göğünün eli, durma, durma, çek.
Her şâhsârın üstüne bir sütre-i sefîd!      - Her ağaçlığın üstüne bir beyaz örtü!

Göklerden emeller gibi rizan oluyor kar - Göklerden emeller gibi dökülüyor kar
Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar - Her mutlu hayalim gibi koşarak düşüyor kar

Bir bâd-ı hamûşun Per-i sâfında uyuklar - Sessiz bir rüzgar tüylü bir kanatta uyuklar
Tarzında durur bir aralık sonra uçarlar,   - Yolunda durur bir aralık sonra uçarlar,

Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzân, - Soldan sağa, sağdan sola titreyerek ve kaçışarak
Gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân - Bazen uçmada tüyler gibi, bazen dökülmede

Karlar, bütün elhânı mezâmîr-i sükûtun, - Karlar, sessizliğin dualarının bütün nağmeleri
Karlar, bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun. - Karlar, ruhların bahçelerinin  çiçekleri

Dök kâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök.- Dök siyah toprak üstüne, ey göğün eli dök.
Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök: - Ey göğün eli, izzetin eli, kışın eli, dök

Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi; - Bahar çiçekleri yerine beyaz kar
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi.- Kuşların nağmeleri yerine ümidin suskunluğunu.

Cenab ŞAHABETTİN


Yorumlar - Yorum Yaz