Bekle bizi İstanbul
13 Ocak 2017
Geçen sene Vedat Türkali’nin ‘’Bir Gün Tek Başına’’ (Everest Yayınları, 2014) adlı romanını tanıtmıştım. Türkali’nin bahse konu romanını tanıtırken romanın 535. sayfasında yer alan, hepimizin Edip Akbayram’dan bildiğimiz, ancak Vedat Türkali’ye ait olduğunu bilmediğimiz kendi şiiri olan ‘’İstanbul’’ (Bekle bizi İstanbul) şiirinden de bahsetmiştim. Ben bu şiiri de anlatmasam olmaz.
Ancak bu şiiri anlatmadan önce kısa bir tarih, pardon, pardon, kısa bir edebiyat turu yapmam gerekiyor.
Edebiyat dünyasında karşılıklı yazılar, şiirler
Edebiyat dünyası karşılıklı yazılan kitaplarla, metinlerle, şiirlerle doludur. Binlerce yıldır bu böyledir. Buna bu sitemde yazdıklarımdan birkaç örnek vermek istiyorum. Daha yeni yazmıştım Nazım Hikmet’in Mevlâna’nın rubailerine karşı bir cevap verdiğini. Yine Nazım Hikmet’in ‘’Cevap No. 2’’ isimli şiiri ile Ahmet Haşim’e bir yazısına karşılık cevap verdiğini de bu sitemde yazmıştım.
Tevfik Fikret’in Rübab-ı Şikeste'sinde yer alan ve istibdat yönetimine karşı yazdığı şaheserlerden biri olan “Sis” şiiri İstanbul’a bir övgü şiiri değildi. Tevfik Fikret, ‘’Sis’’ şiirinde yalnız sefalet ve kayıtsızlık içinde çalkanan İstanbul’u değil, bozulmuş olan bir toplumu ve aynı zamanda çürümüş ve yıkılış halinde olan bir yönetimi tasvir ederdi.
Bekle bizi İstanbul
Şair ve yazar Vedat Türkali de bu şiire cevap olarak " ‘Sis’ şairine ithaf edilmiştir’’ başlığı ile bir başka İstanbul şiirini yazar. Yıl 1944, yer Akşehir’dir. Vedat Türkali karısı Merih'i ilk çocukları Deniz'in doğumu için İstanbul'da bırakarak çalıştığı okul yeri olan Akşehir’e döner. Ve şiiri burada yazar. Şiirde İstanbul’un şahsında karısına ve çocuğuna duyulan özlem ve sevgi vardır, ayrılığın hüznü vardır, kavuşmanın umudu vardır. Ve bahsettiğim gibi şiir Vedat Türkali'nin "Bir Gün Tek Başına" adlı romanının 535. sayfasında da yer alır. Şiirin adı ‘’İstanbul’’dur. Ancak biz bu şiiri, bu şiirden bestelenen şarkının adıyla ‘’Bekle bizi İstanbul’’ diye biliriz.
Ama şiir asıl olarak Tevfik Fikret'in ''Sis'' şirine cevap olarak yazılmıştır. Şiir Fikret’in ''Sis'' şiirinde olduğu gibi İstanbul'un tasviri ile başlar. Daha sonra da olumsuzluklar, kötülükler, fenalıklar sıralanır. Şiirde ''Sis''teki manzarayı umumiyeye gönderme yapılarak ''Şark cephesinde değişen bir şey yok'' mesajı verilir. Tevfik Fikret'in ''Sis'' şiirini de anlatacağım. Çünkü Fikret'in ''Sis'' şiiri anlaşılmadan Vedat Türkali'nin bu ''İstanbul'' şiiri de tam olarak anlaşılmaz.
Vedat Türkali için İstanbul farklı bir yerdir. Vedat Türkali için İstanbul bir sevdadır. Vedat Türkali için İstanbul bir yârdır, bir anadır, bir dosttur. Bu nedenle bütün romanlarının ve şiirlerinin konusu mekân olarak İstanbul’da geçer. Dostoyevski için S. Petersburg ne ise, Proust için Paris ne ise, Zweig için Viyana ne ise Vedat Türkali için de İstanbul odur.
Vedat Türkali’nin bu şiirini müzisyen Onur Akın besteleyerek ''Bekle Bizi İstanbul'' adıyla şarkı haline getirir. İlk olarak Grup Baran sonra da Edip Akbayram kendine özgü o muhteşem sesleriyle seslendirirler bu şarkıyı. Bir de Sevinç Eratalay seslendirir. Bizler genellikle Edip Akbayram’ın sesiyle biliriz bu şarkıyı. Yazımın sonunda hem her iki yorumun bağlantısını hem de Vedat Türkali’nin sesinden şiiri okuyuşu ve müteakiben şarkıyı veriyorum. Ancak şarkılarda şiirin tamamı yer almaz. Bir kısmı yer alır. Yine yazımın sonunda ben şiirin tamamını da veriyorum.
İhanet edilen İstanbul
Şiirin son bölümünde şu dizeler yer alırdı:
''Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul
Bekle bizi
Büyük ve sakin Süleymaniyenle bekle
Parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla
Mavi denizlerine yaslanmış
Beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle''
Şiirin yazıldığı 1944 yılında değiliz artık. Şiirde geçen "Parklarınla, köprülerinle, kulelerinle, meydanlarınla, mavi denizlerinle, beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle bizi İstanbul" dizeleri yetmiş yıl öncesinde kaldı.
"Rezidanslarınla, gökdelenlerinle, AVM’lerinle, cafelerinle, trafiğinle, denizdeki salyalarınla, ne idiği belirsiz yabancılarınla içine ettiler senin İstanbul" diye okuyun siz o dizeleri artık. Çünkü ihanet ettiler İstanbul’a.
Değişti artık İstanbul. İstanbul’da değişmeyen tek gerçek kaldı: ‘’Haramilerin saltanatı’’
Hangi vakitte olursanız olun, yorgunsanız, uykusuzsanız, düşünceliyseniz, kederliyseniz, umutsuzsanız, umutluysanız, verilen gazlardan, mafya dizilerinden, mafya dizilerinde açıklanan rezaletlerden, TV’lerdeki seviyesiz, düzeysiz tartışmalardan bıkmışsanız ve özlediğiniz İstanbul'a hasretseniz eğer verdiğim bağlantılardaki şarkıyı dinleyin. İnanın ilaç gibi gelecektir.
Arz ederim.
Osman AYDOĞAN
Vedat Türkali'nin kendi sesinden ''Bekle Bizi İstanbul'' Şiirin devamındaki şarkı, "Onurlu Yıllar" albümünde yer almaktadır, on iki sanatçı tarafından seslendirilir:
https://www.youtube.com/watch?v=6IOT3j_Xk10&list=RD6IOT3j_Xk10&index=1
Edip Akbayram, ''Bekle Bizi istanbul'':
https://www.youtube.com/watch?v=qwLn76UE_Rs
Sevinç Eratalay, ''Bekle Bizi istanbul'':
https://www.youtube.com/watch?v=LX28Byf0o-s
İstanbul
"Sis" şairine ithaf edilmiştir.
Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünürüm İstanbul
Binbir direkli Halicinde akşam
Adalarında bahar
Süleymaniyende güneş
Hey sen güzelsin kavgamızın şehri
Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
Bakışlarımda akşam karanlığın
Kulaklarımda sesin İstanbul
Ve uzaklardan
Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul
Plajlarında karaborsacılar
Yağlı gövdelerini kuma sermiştir.
Kürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarında
Balıkpazarında depoya kaçırılan fasulyanın
Meyvesini birlikte devşirirler
Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul
Et tereyağı şeker
Padişahın üç oğludur kenar mahallelerinde
Yumurta masalıyla büyütülür çocukların
Hürriyet yok
Ekmek yok
Hak yok
Kolların ardından bağlandı
Kesildi yolbaşların
Haramilerin gayrısına yaşamak yok
Almış dizginleri eline
Bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası
Onların kemik yalayan dostları
Onların sazı cazı villası doktoru dişçisi
Ve sen esnaf sen söyle sen memur sen entellektüel
Ve sen
Ve sen haktan bahseden Ortaköyün Cibalinin işçisi
Seni öldürürler
Seni sürerler
Buhranlar senin sırtından geçiştirilir
İpek şiltelerin istakozların
ve ahmak selameti için
Hakkında idam hükümleri verilir
Haktan bahseden namuslu insanları
Yağmurlu bir mart akşamı topladılar
Karanlık mahzenlerinde şehrin
Cellatlara gün doğdu
Kardeşlerin acısıyla yanan bir çift gözün vardır
Bir kalem yazın vardır
Dudaklarını yakan bir çift sözün vardır
Söylenmez
Haramiler kesmiş sokak başlarını
Polisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesi
Haramilerin elinde
Ve mahzenlerinde insanlar bekler
Gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer
Bebeklerin hasreti içlerinde gömülü
Can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde
Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul
Bulutların ardında damla damla sesler
Gülen çehreleri ve cesaretleriyle
Arkadaşlar çıktı karşıma
Dindi şakalarımın ağrısı
Bir kadın yoldaş tanırdım
Bir kardeş karısı
Hasta ciğerlerini taşıdığı çelimsiz kemikli omuzları
Ve hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi
Cellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayında
Gebeliğin dokuzuncu ayında
Aç kurtların varoşlara saldırdığı
Tipili bir gece yarısı
Sırtında çok uzak bir köyden indirdi
Otuzbeş kiloluk sırrımızı
Zafer kanlı zafer kıpkırmızı
Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul
Bekle bizi
Büyük ve sakin Süleymaniyenle bekle
Parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla
Mavi denizlerine yaslanmış
Beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle
Ve bir kuruşa yenihayat satan
Tophanenin karanlık sokaklarında
Koyun koyuna yatan
Kirli çocuklarınla bekle bizi
Bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi
Bekle dinamiti tarihin
Bekle yumruklarımız
Haramilerin saltanıtını yıksın
Bekle o günler gelsin İstanbul bekle
Sen bize layıksın
Vedat TÜRKALİ
Eylül 1944 Akşehir