Yeni yılda düşünün!
01 Ocak 2016
Jacques Prévert (1900 - 1977), Fransa’nın Can Yücel’i olarak tanınan bir şair ve senaristtir. Prévert'in şiirlerinden yapılan seçmeler Türkçede "Şiirler" (1963) ve "Seçme Şiirler" (1980) adıyla yayımlanmıştır. Türkçede yayımlanan diğer kitapları arasında "Sisler Rıhtımı", "Haylaz Çocuklara Öyküler", "Ay Operası", "Harikalar Tablosu" ve "Cin Sıpa" isimli eserleri vardır.
Jacques Prévert’in üzerinde düşünmemiz gereken yaşam üzerine güzel bir şiiri vardır. Mutlu olmak için elzem olan ancak pek de dikkat etmediğimiz, yapmadığımız, yapamadığımız ‘’küçücük’’ konulara değinir bu şiirinde Prevert;
‘’Bu yılı iyi geçirdiniz mi?
Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç?
Ya siz onu hiç kokladınız mı?
Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?
Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?
Kaç kez gözlerinizden yaş gelene kadar güldünüz?
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?
Çimenlere uzandığınız oldu mu? Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç?
Hiç taş kaydırdınız mı bu yıl?
Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?
Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz?
Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı?
Kaç kez mektup aldınız bu yıl?
Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?
Kimseyle barıştınız mı bu yıl?
Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez fark ettiniz bu yıl?
İyi bir yılın, bunlar gibi birçok "küçük şey”e bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü bu yıl?
Yeni yılda düşünün…
Yayılın çimenlerin üzerine...
Acele edin...
Er ya da geç...
Çimenler yayılacak üzerinize...’’
Anonim bir deyiş vardır, şöyle söyler yaşam için;
‘’Yaşam bir çiçek, aşk ise onun dalıdır.
Yaşam bir şarkıdır, şarkıyı söyleyin.
Yaşam bir oyundur, oyunu oynayın.
Yaşam bir düştür, düşlerinizi yaşayın.
Yaşam fedakârlıktır, herkesle paylaşın.
Yaşam bir savaştır, savaşı siz kazanın.
Yaşam sevgidir, tadını çıkarın.’’
Yaşamın tadını çıkarmak demişken ‘’yaşamın tadını çıkarmak’’ üzerine bir hikâye;
Bir çocuk, ünlü bir Uzakdoğu sporları ustasıyla çalışmak için Japonya’nın bir ucundan diğerine seyahat etmiş. Usta ona ne istediğini sormuş. Delikanlı ona, ülkedeki en iyi Uzakdoğu sporcusu olmak istediğini söylemiş ve bunun için ne kadar süre eğitim görmesi gerektiğini sormuş. Usta ‘’En az on yıl’’ demiş. Delikanlı ‘’Peki tüm öğrencilerinizin hepsinden iki kat daha fazla çalışsam?’’ diye sormuş. ‘’Yirmi yıl’’ demiş usta. ‘’Yirmi yıl mı? Tüm çabamla gece gündüz çalışsam?’’ diye sormuş delikanlı. Usta ‘’Otuz yıl’’ diye cevap vermiş. Delikanlının kafası iyice karışmış. Ustaya ‘’Nasıl oluyor da, daha çok çalışacağımı söylediğim her sefer, sürenin daha uzun olacağını söylüyorsunuz?’’ diye sormuş. ‘‘Cevap açık’‘ demiş usta; ‘’Bir gözünü varış noktasına diktiğinde, yolu bulman için geriye sadece bir göz kalıyor...’’
Müthiş bir hikâye. Bir gözümüzü amaca diktiğimizde, nasıl düşünerek ve derinlemesine bakabiliriz? Bir gözümüzü amaca diktiğimizde, yaşamda güzel olan her şeyi kucaklamayı nasıl öğreniriz? Cevap basit: Öğrenemeyiz.
Bu konuda Amerikalı yazar, psikoterapist ve motivasyon konuşmacısı Richard Carlson’ın güzel bir kitabı var: ‘’Ufak Şeyleri Dert Etmeyin’’ (Beta Kitap, 2020) Kitap New York Times Besteller listesinde 100 haftayı aşkın bir süre boyunca yerini korumuş, 135 ülkede ve 35 dilde yayınlanmış ve Amerika’da ilk defa bir kitap bir yılda 5.7 Milyon adet satmış. Kitap tanıtım bölümünde şunları yazar: ‘’Ufak şeyleri dert etmediğiniz’ zaman yaşamınızın kusursuz olmayacak fakat hayatın size sunduklarını daha az dirençle kabullenmeyi öğreneceksiniz. Zen felsefesinin anlattığı gibi, bütün gücünüzle direnmek yerine, sorunları ‘bırakmayı’ öğrendiğiniz zaman, yaşamınız su gibi akmaya başlayacaktır. Sükûnet duasının önerdiği gibi siz de ‘Değiştirebileceğiniz şeyleri değiştirecek, değiştiremediklerinizi kabullenecek ve ikisinin arasındaki farkı anlayacak kadar bilge olacaksınız.’ ‘’
Kitapta Alfred D. Souza’ya da bir bölüm ayrılır:
"Uzun bir süre ‘güzel hayat başlamak üzere’ diye düşündüm. Gerçek güzel hayat! Ama hep bir engel daha vardı önde. Öncelikle yapılması gereken bir şey, bitmemiş bir iş, tamamlanması gereken bir hizmet, ödenecek bir borç... Hemen sonra güzel hayat başlayacak. Sonunda uyandım ki, hayat zaten bu engeller. Bu perspektif mutluluk için bir yol olmadığını, bilakis mutluluğun kendisinin asıl yol olduğunu görmeme yardımcı oldu. Öyleyse yaşanan her anın keyfini çıkarmalı ve bu anlar, paylaşılacak özel biri ile geçirildiğinde daha da çok keyfi hissedilmeli.
Zamanın kimseyi beklemediğini unutmamak lazım. Öyleyse; Okulun bitmesini, okula gitmeyi, on kilo vermeyi, altı kilo almayı, çocuk sahibi olmayı, çocukların büyüyüp evden ayrılmalarını, işe başlamayı, emekli olmayı, evlenmeyi, boşanmayı, cuma akşamını, cumartesi sabahını, yeni araba-ev almayı, yeni araba ve evin borcunun bitmesini, baharı, yazı, sonbaharı, kışı, ayın birini, onbeşini, şarkınızın radyoda çıkmasını, ölmeyi, yeniden doğmayı beklemeyin daha fazla mutlu olmak için.
’’Mutlu olmak için daha iyi bir zamanı beklemekten vazgeçin... Mutluluk bir hedef değil yoldur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha alçakta. Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır... Paraya ihtiyacınız yokmuş gibi çalışın, hiç incitilmemiş gibi sevin, kimse sizi seyretmiyormuş gibi dans edin... "
Mutluluğa ve yaşama dair İrlandalı yazar Bernard Shaw’ın (1856-1950) güzel bir anlatımı var;
‘’Genç adam, bir çocuğa bir elma verdi. Çocuk çok sevindi. Bir elma daha verdi. Çocuk daha çok sevindi. Bir elma daha verince çocuk sevinçten deliye döndü. Ve bir elma daha verince, çocuk dört elmayı elinde tutamadı, sonuncusunu yere düşürdü. Bu kez ağlamaya başladı çocuk.
Yaşamda da böyledir işte. Düşlemediğimiz bir mutluluğa eriştikten sonra, onun bir lokmasını bile kaybetmek bizi perişan eder. Bu özellikle bir emek harcamadan elde ettiğimiz durumlarda gösterir kendini. Aslında keyifler değildir yaşamı değerli yapan. Yaşamdır, keyif almayı değerli kılan. Fakat ne yazık ki birçok insan bunu bilmediğinden kendine boşuna acı çektirir.’’
Arthur Miller de derdi ki;
‘’Öğrenmenin de maliyeti vardır:
Önceden öğrenenler indirimli fiyattan öğrenir;
Otoriteden öğrenenler özgürlük bedeliyle öğrenir;
Deneyerek öğrenenler etiket fiyatından öğrenir;
Hayattan öğrenenler gecikme zammıyla öğrenir;
Hayattan da öğrenemeyenler boşa gitmiş hayatlarıyla öğrenirler.’’
Bernard Shaw ise hayatı şöyle tanımlıyordu; ‘’Yaşam, keyif almayı değerli kılmaktır.’’
Jacques Prévert’in söylediği gibi;
‘’Yeni yılda düşünün…
Yayılın çimenlerin üzerine...
Acele edin...
Er ya da geç...
Çimenler yayılacak üzerinize...’’
Yeni yılda daha huzurlu olmanız için ufak şeyleri dert etmemeniz, çimenler üzerinde keyifle yayılmanız, küçük şeylerden keyif almanız ve bu keyfin yaşamınızı değerli kılması dileği ile…
Osman AYDOĞAN