Beş mektup
Bir masal ülkesinde padişahlar seçimle tahta çıkarlarmış.
Bir secim sonrası yeni padişah önceki padişaha gider ve tecrübesinden faydalanmak istediğini tavsiyelerine ihtiyacı olduğunu söyler. Bunun üzerine eski padişah beş tane mektup yazar, mektupları birden beşe kadar numaralandırır. Sonra döner yeni padişaha birinci mektubu ilk devlet idaresinde sıkıştığında, ikinci mektubu bir kriz anında, üçüncü mektubu memleket idaresi zorlaştığında, dördüncü mektubu çok daha vahim hallerde, beşinci mektubu ise içinden çıkamadığı, naçar kaldığı, çaresiz kaldığı durumlarda açmasını söyler.
Yeni başkan, pardon yeni padişah kabul eder, mektupları alıp gider ve göreve başlar.
Ülkede kısa süre sonra bir karışıklık olur, padişah sıkışır, aklına mektup gelir ve birinci mektubu acar. Mektupta şöyle yazar: ‘’Senden öncekileri kötüle, karala, suçu onlara yık, hatta doksan yıl geriye git... Hatta hiç padişahlık yapmamışlara bile sorunları yık.’’
Padişah mektupta denilenleri yapar, eskileri karalar, doksan önceki kişileri suçlar. Bir süre böyle idare eder ve yine bir buhran dönemi, bir kriz anı yaşar ve ikinci mektubu acar. Mektupta şöyle yazar: ‘’Komşu ülkelere sataş, düşman icat et, bana komplo kurdular de beni aldattılar de haberim yoktu de geometriden faydalan, paralel, eşkenar, dikdörtgen de...’’
Padişah mektupta yazılanları yapar, komşu ülkelere sataşır, düşmanlar icat eder, bana komplo kurdular der, beni aldattılar der, haberim yoktu der, geometriden faydalanır, paralel, eşkenar, dikdörtgen der... Bu şekilde durum biraz rahatlar, padişah nefes alır... Ancak bir süre sonra ülkede huzursuzluklar artar, ekonomi zora girer, dış politika zorlaşır… Ülke kan gölüne döner, her gün bir yerlerde bombalar patlar, her bombada yirmişer, otuzar, yüzer insanlar ölür. Bütün komşularla düşmanlık başlar, müttefikler yan çizer, misafirliğe bile kabul etmek istemezler, dolar fırlar, cari açık finanse edilemez hale gelir, ülkede işsizlik artar, hoşnutsuzluklar zirve yapar. Padişahın aklına üçüncü mektup gelir. Mektupta şöyle yazar: ‘’Çevrendekileri kötüle, bunlarla olmuyor de, sadrazamı azlet, mümkünse kellesini al, nazırları değiştir, muhalefeti ve basını sustur, yargıyı denetim altına al...’’
Padişah bunları da yapar, önce sadrazamın kellesini alır, nazırları değiştirir, beraber yürüdüğü bütün arkadaşlarını saf dışı bırakır, muhalefeti baskı altına, yargıyı da denetim altına alır, basını susturur. Bir süre işler yolunda gider gibi gözükür. Ancak zamanla işler yine kötüleşir, komşudaki çıkardığı savaş ülkeye sıçrar, ülkede asayiş kalmaz, dış politika tamamen çıkmaza girer. Ülke değerli bir yalnızlığın girdabına sürüklenir. Padişahın aklına dördüncü mektup gelir. Açar mektubu. Mektupta şöyle yazar: ‘’Bu sistemle olmuyor de sistem değişmeli de padişahlık yetkilerim az de, dini siyasete alet et, dini kullan dini...’’
Padişah denileni yapar, bu sistemle olmuyor der, sistem değişmeli der, padişahlık yetkilerim az der. Buna herkesi inandırır, hatta bu konuda ülkede referandum bile yapılır. Referandum kampanyasında neden sistemin değişmesi gerektiğini değil de devletin bütün gücüyle abanarak muhalefeti, eskileri, dış ülkeleri kötüleyerek kampanya sürdürür. Bu kampanya esnasında hiç olmadığı kadar din istismarı yapılır, kampanyaya karşı olanlar cehennemle korkutulur.
Referandum da biter. Ama sorunlar yine de bitmez. Etrafında dost, komşu, müttefik kalmamıştır. Ekonomi suyunu çekmiştir. Komşu ülkeye açtığı savaş da umduğunu bulamaz, savaş uzadıkça uzar, geri de dönemez. Bu savaş nedeniyle dünyanın iki büyük ülkesiyle karşı karşıya gelir. Ülkeye turist gelmez, yabancı yatırımcı hiç gelmez. Ülke sığınmacılar ülkesi haline gelir. Bu arada zararından emin olup uzaklaştırdıkları dostları düşman olur, dostluğunu edinmek için yanına aldığı düşmanları dost olmadığı gibi etrafındakilerin hepsi düşman safında birleşir. Ekonomi, dış politika, güvenlikteki göstergelerin hepsi baş aşağı hızla düşer. Padişahın aklına hemen kurtarıcısı mektupların sonuncusu ve beşincisi gelir. Açar beşinci mektubu. Mektupta şöyle yazar: ‘’Bir beş mektup da sen hazırla…’’
En başta da söyledik ya; bütün bunlar padişahların seçimle tahta çıktığı bir masal ülkesinde yaşanır.
Osman AYDOĞAN