Muhyiddin Abdal
27 Ekim 2020
Muhyiddin Abdal 16. yüzyıl kaynaklarında ismi geçen tasavvuf edebiyatının önemli şairlerindendir. Bektaşî ulularından biri olarak kabul edilir.
Edirne ile Kırklareli arasında yer alan ve eski adı Çöke olan Hacıdanişment Köyü’nde yaşamış olduğu bilinir. Muhyiddin Abdal ‘’Seyrannâme’’ isimli şiirinde, şiire Çöke'den başlar ve pek çok yeri gezdikten sonra tekrar Çöke'ye döner. Bütün yaşamı boyunca belde belde dolaştığı ve 1529 yılında vefat ettiği tahmin edilir… Günümüzde "Muhyiddin Baba Türbesi" olduğu söylenen yer ise Edirne'nin Lalapaşa ilçesine bağlı Hacıdanişment ile Vaysal köyleri arasında bulunan "Muhittin Baba Tepesi"ndedir…
Muhyiddin Abdal şiirlerinde, Hallâc-ı Mansûr, Seyyid Nesimî, Fazlullah, Hacı Bektaş Velî, Otman (Utman) Baba, Şahkulu, Kumral Baba ve Akyazılı gibi Kalenderîlerin ve Bektaşîlerin ulu saydıkları kimselerden bahseder. Hece vezni ile Hurufi anlayışta yazdığı şiirlerini küçük bir divanda toplar. Çukurova Üniversitesinde araştırmacı Bayram Durbilmez tarafından 1998 yılında “Muhyiddin Abdal Divânı’’ adlı bir doktora tezi yapılır. Muhyiddin Abdal'ın bütün şiirleri bu tezde yer alır… Bir de yazar İbrahim Aslanoğlu’nun Muhyiddin Abdal'ın hayatını anlattığı ve divânına yer verdiği ‘’Muhyiddin Abdal’’ (Can Yayınları, 2007) isminde bir kitabı var. Ne yazık ki bu iki eser dışında Muhyiddin Abdal hakkında yayınlanmış başka eser yoktur.
İnsan İnsan
Fazıl Say, gençlik yıllarında; Ömer Hayyam, Nâzım Hikmet, Metin Altıok, Cemal Süreya, Orhan Veli Kanık, Can Yücel, Pîr Sultan Abdal ve Muhyiddin Abdal’ın şiirlerinden bestelediği eserlerini 2013 yılında çıkardığı ‘’İlk Şarkılar’’ isimli albümünde yer verir...
Fazıl Say'ın bu albümünde Muhyiddin Abdal Divânı'nda bulunan ‘’İnsan insan’’ isimli şiiri de yer alır... Fazıl Say tarafından bestelenen bu eser; Güvenç Dağüstün, Cem Adrian, Selva Erdener ve Burcu Uyar tarafından seslendirilir. Bu eserin bağlantısını ve şiirin tamamını yazımın sonunda veriyorum… Arkasından da meraklıları için şairin ‘’Zahid bizi ta'n eyleme’’ ve ''Seyrannâme'' isimli şiirlerini veriyorum...
Bu günler gayri güz günleri… Hava artık kapalı, yağmurlu, gamlı ve kasvetli… Zaman gamı, kederi, kasveti bırakıp bu şaheseri dinleme ve şiir üzerinde düşünme zamanı...
İnsan nedir, can nedir, iman nedir, güman nedir, eren nedir, erkân nedir, mihman nedir, mümin nedir, münkir nedir, ayan nedir, pinhan nedir, nişan nedir, her ne kadar sözlük anlamını aşağıda şiirin başında verdimse de itiraf edeyim ki ben bu yaşa geldim ama hala bilemedim…
‘’Kendüzünde buldu bulan
Bulmadı taşrada kalan
Mü’minin kalbinde olan
İman nedir şimdi bildim…’’
Osman AYDOĞAN
Fazıl Say; ''İnsan İnsan''
https://www.youtube.com/watch?v=fEzpsVi1Qd0
Muhyiddin Abdal’ın şiirinde geçen "Müminin kalbinde olan / İman nedir şimdi bildim" kısmını Fazıl Say bestelediği eserinde "Canların kalbinde olan / İnanç nedir şimdi bildim" olarak değiştirir… Fazıl Say şarkısında şiirin 1., 2. ve 6. kıtalarını kullanır. Şarkının sonunda yer alan ve şiddeti gittikçe artan uğultu ise İstanbul Gezi Parkı olayları esnasında canlı kaydedilen seslerdir.
Şiirden önce küçük bir sözlük:
Münkir: İnkâr eden.
Şekk: Şüphe, zan.
Güman: İnanç.
Mihman: Konuk, misafir.
Ayan: Gözle görülen, açık, belli.
Pinhan: Gizli, saklı, gizlenmiş, mahfi.
Kendüz: Kendi özü, nefs, can, ruh.
İnsan insan
İnsan insan derler idi
İnsan nedir şimdi bildim
Can can deyu söylerlerdi
Ben can nedir şimdi bildim
Kendüzünde buldu bulan
Bulmadı taşrada kalan
Mü’minin kalbinde olan
İman nedir şimdi bildim
Takvâ ehlinin sattığı
Mü’minlerin ok attığı
Münkirlerin şekk ettiği
Güman nedir şimdi bildim
Bir kılı kırk yardıkları
Birin köprü kurdukları
Erenler gösterdikleri
Erkân nedir şimdi bildim
Sıfât ile zât olmuşum
Kadr ile berât olmuşum
Hak ile vuslat olmuşum
Mihman nedir şimdi bildim
Muhyeddin eder Hak kadir
Görünür her şeyde hâzır
Ayan nedir pinhan nedir
Nişan nedir şimdi bildim
Bundan sonrası meraklıları için:
Zahid bizi ta’n eyleme
Zahid bizi ta'n eyleme
Hak ismin okur dilimiz
Sakın efsane söyleme
Hazret' e varır yolumuz
Sayılmayız parmağ ile
Tükenmeyiz kırmağ ile
Taşramızdan sormağ ile
Kimse bilmez ahvalimiz
Erenler yolun güderiz
Çekilip hakk'a gideriz
Gaza-ı ekber ederiz
İmam Ali'dir ulumuz
Erenlerin çoktur yolu
Cümlesine dedik beli
Gören bizi sanır deli
Usludan yeğdir delimiz
Tevhid eden deli olmaz
Allah diyen mahrum kalmaz
Her seher açılır solmaz
Bahara erer gülümüz
Muhyî sana ola himmet
Aşık isen cana minnet
Elif Allah mim Muhammed
Kisvemizdir dalımız
Seyrannâme
Çöke'den temâşâ ettim
Beypınar'ın gölün gördüm
Balkan'ın Tanrı dağının
Boz bulanık selin gördüm
Nesin öveyim şarının
Misli cennettir yerinin
Tekirdağ'ın, Ereğli'nin
Gâyet hızlı yelin gördüm
Bir söz diyeyim inanın
Şeklini pîrlere tanın
Şehr-i âzâm Edirne'nin
Mis kokulu gülün gördüm
Erenler Hulkî Hasan'ın
Mânâ bahrine düşenin
Hasköy'le Kırkkilise'nin
Muhabbetli dilin gördüm
Hayranım dağlı dilinin
Rengi hiç solmaz gülün
Uzunköprü Hayrebol'un
Esirik bülbülün gördüm
Andan aşağı yalının
Mihri Muhammed Ali'nin
Güzelce, Gelibolu'nun
Boyu selvi dalın gördüm
Şerhin ideyim bu hâlin
Sözümün nicesin bilin
Silivri’yle İstanbul'un
Gâyet asîl ilin gördüm
Hakikat gerçek er isen
Hüneri türlüdür bunun
Kabahüyük'le Çorlu'nun
Savurganlı yelin gördüm
Nihâyeti olmaz sözün
Şikârı turnadır bazın
Babaeski'yle Burgaz'ın
Hak kudretten elin gördüm
Eyyâmı seher yâdının
Yemi şekerdir tûtînin
Mâhiyânın her seyrinin
Rûşenâ cemâlin gördüm
İki cihan hep doğrunun
Yeri mi olur eğrinin
Cân kuşu gönül murgunun
Zehi perr ü bâlin gördüm
Muhyiddin Abdâl'ım nice
Cihâna gelmiştir ance
Oddan ıssı, kıldan ince
Erenlerin yolun gördüm
Muhyiddin'im yârenlerin
Doğru yola varanların
Çöke’deki erenlerin
Hoş sâhip kemâlin gördüm
Muhyiddin Abdal