Dokun Bana
16 Mart 2020
''Dokunmak'' konusunu ve bu konudaki bir şarkıyı (Touch Me) anlatmadan önce yakın zamanda yaşadığım iki hatıramı anlatmak istiyorum...
***
Üç yıl önceki kış ayları idi… Hava soğuk mu soğuktu… Doğalgaz kartına yükleme yapmak için PTT şubesine gittim... Kalabalıktı... Sıra numarası aldım, beklemeye başladım…
Beklerken gözüme ilk koltuklarda mağmum ve mahzun oturan birisi kadın birisi erkek iki yaşlı insan dikkatimi çekti… Herkesler kabanlar, montlar, çizmeler, botlar içindeyken yaşlı kadın üzerinde sadece bir hırka ve bir atkı, ayağında ise lastik bir ayakkabı vardı. Yaşlı adamın hafif bir sakalı ve üzerinde ise bir ceket vardı… Yakınlarında olduğum için kadın bana bir kâğıt uzattı… Sonra bir şeyler söyledi ama anlamadım… Kâğıdı aldım. Bir elektrik faturası idi… Üzerinde de 178 TL yazıyordu. Önce kadının bu faturayı okumam için bana verdiğini zannettim... ‘’Hanımefendi’’ dedim ‘’178 TL’’ dedim. Sonra kadının anlaşılması zor olan konuşmasından kadının benden bu faturayı ödememi istediğini anladım… ‘’Ama Hanımefendi’’ dedim… ‘’Ben bu faturayı ödeyemem ki!’’ dedim ve faturayı kadına teslim ettim... Kadın boynunu büktü… Hiç ses etmedi…
Kadın benden sonra birkaç kişiye daha kâğıdı gösterdiyse de kimse ilgilenmedi...
Sonra huzursuz oldum… İçim içimi kemirmeye başladı... Nefessiz kaldığımı hissettim…178 TL o zamalar bir elektrik faturası için oldukça yüksek bir meblağ idi… Sonra kadından faturayı istedim... Faturayı aldım, gişeye yöneldim, sırada işlem gören kişiden izin isteyerek memura faturayı uzatarak bu faturanın ne olduğunu sordum… Gişedeki memur kontrol ettikten sonra faturanın üç aylık ödenmemiş elektrik faturası olduğunu, muhtemelen bu ödenmemiş borçlardan dolayı da elektriğin kesilmiş olduğunu söyledi…
Bu bilgiyi aldıktan sonra sıra bekleyen insanlara döndüm… Hatırladığım kadarı ile 10-15 kişi varlardı… Cebimde de ödeyeceğim doğalgaz parası dışında sadece 20 TL vardı. O 20 TL’yi cüzdanımdan çıkarıp bir elime aldım, diğer elime de faturayı aldım ve ‘’arkadaşlar’’ dedim ‘’beni bir dakika dinler misiniz?’’… Herkes sustu ve bana baktılar… ‘’Burada elektrik faturasını ödeyemeyen bir insanınız var… 178 TL. Ben hepsini ödeyemiyorum... Yanımda ancak 20 TL var. Eğer sizler de yardım ederseniz bu insanımızın elektrik faturasını ödeyebiliriz…’’
Önce bir sessizlik oldu… Bir kişi söz aldı…‘’Dün de buradalardı bunlar, sahtekârlar, dileniyorlar’’ dedi… ‘’Eğer dün kendilerine kimse yardımcı olmamış ise bugün de burada olmaları doğal değil mi?’’ dedim… Bir başkası söz aldı hemen: ’’178 TL elektrik faturası mı olur?.. O fatura sahtedir’’ dedi…’’Gişedeki memur beye kontrol ettirdim... Üç aylık fatura... Memur gerçek olduğunu söyledi’’ dedim…
Kısa bir sessizlik oldu… Önce bir kadın cüzdanını çıkardı bir 20 TL de o verdi... Sonra da bu kadını diğer insanlar takip etti. 5, 10, 20 TL derken kısa zamanda topladığım paralar 180 TL oldu…
Gişede sıradaki vatandaşın işi bitince, sıradaki kişiden izin alarak 178 TL elektrik faturasını ödedim. Sonra faturayı, ödeme makbuzunu ve artan 2 TL’yi kadına teslim ettim... Sonra da döndüm insanlara teşekkür ettim…
***
İki yıl önce… Bu sefer de bir yaz günü... Tam da öyle vakti, hava sıcak mı sıcak, otomobille yoldayım… Sol tarafımda, yol kenarında son anda ufacık, minnacık bir serçe kuşu fark ettim… Kuşu ezmemek içim direksiyonu kırdım… Dikiz aynasından takip ediyorum, kuşu ezmedim ama kuş da kaçmadı... En azından arabanın rüzgârından etkilenip kaçması gerekirdi… Kuş kaçmadığı gibi hareket de etmedi. Ben yoluma devam ettim...
Devam ettim ama huzursuz da oldum… Kuş hareket etmediğine göre muhakkak ki bir sıkıntısı vardı. Ben son anda fark edip kuşu ezmedim ama ya fark edemeyen birisi olursa... Ya o kişi kuşu ezerse… Bu düşüncelerle epey bir yol gittim… Göğüs kafesim daraldı, kalbim sıkıştı, nefes alamaz oldum... Sonra ilk kavşakta geri döndüm… Kuşun olduğu yere geldim ama karşı yoldayım, tam yerini de bilmiyorum… Arada yüksek bir refüj var, bu taraftan da kuşu göremiyorum... Yine epey bir yol gittikten sonra yine ilk kavşaktan bir daha geri döndüm… Kuşu ilk gördüğüm yere geldiğimde yavaş yavaş ilerlemeye başladım… Kuş hala aynı yerde duruyordu… Arabayı sağa çekip dörtlüleri yakıp arabadan indim.. Kuşun yanına gittim… Yavru bir serçe kuşu… Elime aldım… Sıcaktan perişan halde, gözleri kapalı, neredeyse baygındı… Muhtemel ki yuvadan düşmüş... Ancak orada bulunan ağaçta da yuva gözükmüyordu…
Yerini bildiğim bir veteriner vardı. Veterinere gittim… Kuşu gösterdim. Olayı anlattım… Önce bana ‘’benim yapabileceğim bir şey yok, siz evde bakın’’ dedi… ‘’Ben sadece önüne su koyar, yem veririm… Başka bir şey yapamam. Kuş sağlıklı değil. Siz veterinersiniz. Kuşun tedaviye ihtiyacı var’’ dedim… Bunun üzerine veteriner itiraz etmedi. ‘’Yan tarafta bir Pet Shop var.. Oradan biraz kuşyemi alın getirin’’ dedi… Pet Shop’a gittim… Sahibine olayı anlattım. Bana bir poşet içinde epeyce bir kuşyemi verdi. Ücretini sordum… Söylemedi, para da almadı. Yemi veterinere verdim… ‘’Can candır. Elimden geleni yapacağım’’ dedi...
***
Dokunmak!
Kelimelerin anlatmaya yetmediği bir duygudur dokunmak. Sevginin ve iyiliğin en güzel, en saf halidir dokunmak. İçine işlemek, etkilemektir dokunmak. Tanrı’nın insana bahşettiği en etkileyici bir sihirdir, bir duyudur, bir duygudur, bir eylemdir dokunmak.
Gözle dokunur insan, sözle dokunur insan, ruhla dokunur insan, eylemle dokunur insan, küçük bir ten temasıyla dokunur insan… En çok da bir başka insanın ruhuna dokunur insan. İnsan olmanın gereklerinden birisidir dokunmak… Hangi çeşidiyle olursa olsun dünyanın en sihirli bir iyileştirme yöntemidir dokunmak.
İşte bu nedenle insanlar ve canlılar söz ve davranışlarıyla, mimikleriyle, hisleriyle, düşünceleriyle, gözleriyle ‘’dokun bana’’ diye sessizce haykırırlar; ‘’Dokun bana!’’
İnsanlar bu duygularını en çok şarkılarda dile getirmişlerdir.
Müzikle ilgilenenler bilirler ‘’Dokun bana!’’ (Touch me!) şarkısı deyince aklımıza bu isimle farklı şarkıları seslendiren çok şarkıcı gelir. Nedense ‘’Touch me’’ diye başlayan şarkıların hepsi de güzel şarkılardır… Anlattığım gibi adından mıdır nedir?
Bunlardan biri İngiliz şarkıcı ve model Samantha Fox’un şarkısıdır. Diğeri Portekizli sanatçı Rui da Silva’nın şarkısıdır. Bir diğeri de Amerikan rock grubu The Doors’un içinde yine Amerikan gitarist ve şarkıcı Robbie Krieger’ın seslendirdiği şarkıdır. Bu şarkıyı İsveçli sanatçı Weeping Willows, Fransız sanatçı Martin Solveig de seslendirmişlerdir. Farklı besteleri, farklı sözleri de olsa şarkılarının adı hep aynıdır: ‘’Touch me’’
Fakat benim anlatmak istediğim tamamen farklı bir ‘’Touch me’’ şarkısı var…
Bu şarkıyı anlatmadan ve şarkının bağlantısını vermeden önce bir bilgi vermek istiyorum…
Fehiman Uğurdemir…
Unuttuk gitti değil mi? Meydan liboş sözde sanatçılara kalınca gerçek sanatçıları unuttuk gitti… Sadece unutsak neyse de bir de ülkede de barındıramadık gitti...
Fehiman Uğurdemir 70'li yıllarda Türk Anadolu rock sanatında önemli yeri olan bir müzisyen gitaristtir. Cem Karaca, Ersen ve Selda ile Dadaşlar, Barış Manço ile Kurtalan Ekspres gruplarında çalışır. 1980 yılında Cem Karacayla birlikte Almanya'ya gider ve Almanya’da 1986 yılına kadar Cem Karaca ile beraber sahneye çıkarlar. Fehiman Uğurdemir o günden beridir Almanya’nın Köln şehrinde yaşamaktadır. 1995 yılında ben Köln'de iken kendisiyle tanışmak istemişsem de kısmet olmadı.
1989 yılında Fehiman Uğurdemir içinde Almanların ve Türklerin de bulunduğu ''Fay Sahara'' isminde bir grup kurar: Bu grup 1990 yılında da içinde Doğu ezgilerine yer verdiği bir albüm çıkarır. İşte bu albümün içinde de bestesi ve sözleri Fehiman Uğurdemir’e ait bir şarkı yer alır: ‘’Touch me’’
İşte benim bahsettiğim şarkı bu şarkıdır…
İşte sizlere bağlantısını vereceğim bu şarkı doksanlı yıllarda meşhur olan ve insanın içini burkan, yüreğini yakan, kalbine, gönlüne, ruhuna dokunan bir şarkıdır. İnsanı alıp sahranın çöllerine götüren bir şarkıdır. İnsanı güneşin altına bırakılmış bir kar gibi ılgıt ılgıt eriten bir şarkıdır.
İşte bu şarkı her ne kadar sözleri bir aşk şarkısı olsa da bir kenarda sessiz sessiz, mağmum ve mahzun oturanların şarkısıdır... Bu şarkı güneşin altında, yol kenarında, yuvadan düşmüş, yaralı bir serçe kuşunun şarkısıdır…
Dinleyin bu şarkıyı… Bir daha bir daha dinleyin. Defalarca dinleyin. Şarkıcının şarkıdaki ‘’Touch me’’ (dokun bana) derken ki feryâdını, figânını, hicranını, davetini, çağrısını hiç ama hiç unutmayın!...
Ve görün ki etrafınızda bu feryâdı, bu figânı, bu hicranı, bu daveti, bu çağrıyı sessizce yapan nice nice insanlar, nice nice canlılar vardır…
‘’Touch me’’ diyorlar onlar; dokun bana, dokun bana, dokun bana...
Osman AYDOĞAN
Fay Sahara, Touch me:
https://www.youtube.com/watch?v=aFwwjnWi7Ko
Touch Me
How many years have passed away (kaç yıl geçti aradan)
How many times I've called your name in my dreams (kaç kere rüyamda senin ismini sayıkladım)
every night, every day (her gece her gün)
How many times have I sat alone (kaç kere tek başıma oturdum)
Everyday day you left me on my own inside the tears for (her gün beni gözyaşları içinde tek başıma bıraktın)
I need to say (söylemeye ihtiyacım var)
Touch me... In the silence of the night (dokun bana gecenin sessizliğinde)
Tell me... with the passion in your eyes to my face and my soul and (söyle ruhuma ve yüzüme gözlerindeki sevgiyle)
Touch me... like you never did before (dokun bana önceden hiç dokunmadığın gibi)
Embrace me... take the session of my soul (kucakla beni al ruhumu)
Hold me close by your side once more (beni bir kere daha yakınında tut)
As time passes by I begin to wonder why (zaman geçtikçe neden diye merak etmeye başladım)
The road was hard, the path was wide (yol zordu patika genişti)
The illusions lie (hayaller yalancıdır)
True devotion is rare (gerçek bağlılıklar zor bulunur)
Icy castles in the air far away and deep inside, the part of me dies (durgun suların altı derin olur ve benim bir bölümüm olur)
Touch me.. like you never did before
Embrace me.. take my session of my soul
Hold me close by your side
Touch me.. in the silence of the night
And tell me with the passion in your eyes to my face in my soul
Touch me
Touch me (dokun bana)
Hold me (sarıl bana)
Embrace me (kucakla beni)
Touch me
Touch me