• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi22
Bugün Toplam639
Toplam Ziyaret3154147

Ben mushafı hatmettim, o ve’l-Leyli'de kaldı


Ben mushafı hatmettim, o ve’l-Leyl'de kaldı

28 Kasım 2019

Bilirsiniz, Hz. Ali; “ilim bir noktaydı, onu cahiller çoğalttı” sözünü doğrularcasına ben bütün yazılarımda cahillik edip uzun uzun yazarım… Âlim olmadığım kesin, sizler de benim cahilliğimi hoş göresiniz... Yine de uzatmamaya çalışacağım…

Bu sefer de maksadım Fuzulî’nin o meşhur beytini anlatmak:

“Mecnûn ile bir mektebi-i aşk içre okurduk

Ben mushafı hatmettim, o ve’l-Leyl'de kaldı.”

Beytin ilk dizesinde Fuzulî, Mecnûn’la bir aşk mektebinde beraber okuduklarını söylüyor. Bu dizenin anlaşılması basit… Bütün sorun ikinci dizede… İkinci dizede geçen ‘’mushaf’’, Arapça bir kelime olup iki kapak arasına alınmış sayfalar anlamına geliyor. Ancak Fuzulî’nin beytinde kastettiği ‘’mushaf’;’ Kur'ân'ın kitap hâlindeki şeklidir. Fuzulî burada Kur’ân’ı hatmettiğini söylüyor.

“Ve’l-Leyl” ise Kur'ân'daki ‘’Leyl Sûresi’’nin ilk ayetidir. ‘’O ve’l-Leyl'de kaldı’’ derken Fuzulî;  bir mektebi-i aşk içre okudukları Mecnûn’un bu ayete gelince Leylâ’sını hatırladığını ve heyecanından dilinin tutulduğunu, okumaya devam edemediğini anlattığını sanırız…Yani, Fuzulî’nin “Mecnûn’la aynı aşk mektebinde okuduk. Ben çoktaaan Kur’ân’ı hatmettim, o ise Ve’l-Leyl ayetinde kaldı'' dediğini, basitçe ''ben çalışkanın, iyiyim, Mecnûn ise tembel!’’ dediğini sanırız…

Ancak “o Ve’l-Leyl’de kaldı’’ terkibini açıklamak böylesine basitçe değil, bu konu biraz çetrefilli… İşte burada da benim cehaletimin devreye girip bu konuyu biraz uzatması gerekiyor.

Arapça’da bir ‘’Vav-ı kasem’’ (yemin vav’ı) terimi var. Vav-ı kasem: Herhangi bir kelimenin, çok defa Allah isminin evveline gelerek, yemin için kullanılan ‘’vav’’ harfidir. Bu ‘’Vav’’ harfi ‘’yemin vav’’ıdır. ''Vallahi'', ''Veşşemsi'', ''Velfecri'' kelimelerinde olduğu gibi. Türkçe’ye “andolsun'' , ''yemin olsun” şeklinde tercüme edilir.

“Ve’l-Leyl”, Kur’ân’ın birkaç yerinde geçen bir tamlamadır. Kelime anlamı, ‘’geceye and olsun’’ şeklindedir...

Ancak Fuzulî dizelerinde ''Ve'l-Leyl'' tamlamasını Kur'ân'daki ‘’Leyl Sûresi’’nin ilk ayeti anlamında kullanmamıştır. Fuzulî, ''Ve'l-Leyl'' tamlamasını Leylâ'yı kastederek kullanmıştır. Bu durumda “Ve’l-Leyl” terkibinde ‘’Leylâ’ya yemin olsun ki’’ anlamı çıkar. Mecnûn’un ilk adı ‘’Kays’’dır, Mecnûn, Leylâ'ya âşık olana kadar Kays olarak tanınır, bilinir. Kays, Leylâ’nın aşkından sonra, Leylâ'nın aşkından dolayı ‘’Mecnûn’’ olmuştur. Burada Fuzulî işte bu durumu anlatır. İşte bu nedenle Kays “Ve’l-Leyl”de kalarak, ona odaklanarak, ona yoğunlaşarak ''Mecnûn'' olmuştur.

Aslında Fuzulî, bu beytinde kendisinin sıradan herkes gibi Kur’ân’ı okuyup hatmettiğini ancak Kays’ın mekteb-i aşk içinde okuyarak “Ve’l-Leyl”de, Leylâ'da kaldığını, bu noktada derinleşerek, yoğunlaşarak Mecnûn olduğunu ve böylece dünyaca tanındığını, kendisinin yok hükmünde bir cahil olduğunu söyler…

Bir başka deyişle Fuzulî, Kur’ân’ı hatmetmenin bir önemi olmadığını, önemli olanın Kur’ân’da derinleşerek, onda yoğunlaşarak onu anlamanın önemli olduğunu vurgular...

Şimdilik Fuzulî'yi ve Mecnûn'u burada bırakalım...

Nâbî mahlasını kullanan ve bu nedenle Şair Nâbî diye anılan bir başka Dîvân edebiyatı şâiri vardı: Şâir ve Velî Yûsuf (1641 – 1712.) Şair NâbÎ’nin de bir sözü vardı:

"Bende yok sabr-u sükûn, sende vefadan zerre; iki yoktan ne çıkar fikredelim bir kere."

‘’Nâ’’ ve ‘’bî’’ kelimeleri Farsça'da ayrı ayrı '’yok'’ manasına gelirdi. Bu beyitte Nâbî mahlasının oluşumunu belirtir. ‘’Yok’’ şairdir yani Nâbî, yok hükmündedir…

Ve Nâbî’nin bir başka sözü:

‘’İlim bir hucce-i bi sahildir

Anda âlim geçinen cahildir.’’

(Hucce-i bi sahil: Sahilsiz deniz)

Fuzulî’nin; ‘’Ben mushafı hatmettim, o ve’l-Leyl'de kaldı’’ derken anda âlim geçinenlerden olmadığını, Mecnûn’u yüceltip kendisini Nâbî gibi yok hükmünde saydığını görüyoruz.

Fuzulî’nin büyüklüğünü anlıyorsunuz değil mi?

Hoş göresiniz; bende kısa yazacak sabır yok, yine cahillik edip konuyu uzatarak Fuzulî’den girip Nâbî’den çıktık bir kere…

Osman AYDOĞAN


Yorumlar - Yorum Yaz