Mursi ölürken düşündürdükleri….
21 Haziran 2019
Malum gündem Mursi… Ama bugüne gelmeden önce kısa bir tarih turu yapayım, Mısır’ın kısa bir tarihine gideyim…
Önce ‘’Mursi’’ ve ‘’Mısır’’ isimleri nereden geliyor, ne anlama geliyor onu açıklayayım…
Mısır’ın ismi çivi yazılı tabletlerde ‘’Misri’’, ‘’Musri’’, ‘’Musur’’ ve İbrânîce belgelerde ise ‘’Misrayim’’ şeklinde geçer. Bu isimlerin de anlamı ‘’sur’’, ‘’kale’’ anlamına gelmektedir… Kısaca bugün kullandığımız ‘’Mısır’’ ve ‘’Mursi’’ kelimelerin kökeni çivi tabletlerindeki Mısır’ın adıdır…
Afrika'nın kuzeyinde, bereketli Nil Havzası'nın çevresinde yer alan Mısır, tarih boyunca sadece Arap dünyasının değil, bütün insanlığın en önemli kültür merkezlerinden birisi haline gelir. Mısır, MÖ yaklaşık 3150 yılından itibaren çeşitli hanedanlara mensup firavunlar tarafından yönetilir. Son firavunun hâkimiyetinin kalkmasıyla birlikte sırasıyla Yunan ve Pers egemenliğinde kalır….
MÖ 332’de Pers İmparatorluğu’nu yıkan Büyük İskender Mısır’ı da hâkimiyeti altına alır. Mısır’a giren İskender halk tarafından bir kurtarıcı gibi karşılanır. Mısır Amon rahipleri onu Amon’un oğlu sıfatıyla bir tanrı olarak kutsarlar… Akdeniz sahilindeki İskenderiye şehri İskender tarafından o zaman kurulur…
Mısır daha sonra Roma egemenliği altına girer… Mısır 700 sene Roma’nın elinde kaldıktan sonra 639’da Halife Ömer’in adına savaşan İslam orduları komutanı Amr ibn el-As tarafından fethedilir… Mısır Hz. Ömer’in büyüttüğü İslam devletinin gerçek bir mücevheri haline gelir…
Mısır, Eyyubilerin çöküşünden sonra 1250- 1517 yılları arasında Mısır ve Suriye'de hüküm sürmüş olan Memlûklerin egemenliğinde kalır…
Mısır 1517 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından fethedilerek Osmanlı İmparatorluğuna bağlanır…
Modern Mısır’ın kurucusu olarak 1805-1848 döneminde ülkeyi yöneten ve kendini Mısır'ın ilk hidivi ilan eden Osmanlı İmparatorluğu'nun valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa kabul edilir... Kavalalı'nın kurduğu Mısır Hidivliği'nin özerkliği, Osmanlı devleti tarafından 1867'de resmen tanınır…
Mısır Hıdivliği özerkliğinin verdiği imkânlarla zaman içinde İngiliz ve Fransızlara borçlanır.. Bu iki devlet borçlarını alamayınca Mısır maliyesine el koyarlar. Bu da Mısır’da isyana sebep olur. İngilizler ise bu isyanı bahane ederek Mısır’ı işgal ederler… Osmanlının da İngiltere’ye borcu vardır. Bu borç karşılığında Osmanlı işgale sessiz kalarak İngilizlerle anlaşmak zorunda kalır ve Sudanla beraber Mısır İngilizlere devredilir ve Mısır sadece görünüşte Osmanlıya bağlı kalır. Açıkça Osmanlı, İngilizlere karşı bir tek mermi atmadan borcuna mahsuben Mısır ve Sudan'ı İngiltereye bırakır. Mısır, İngiltere’ye parsel parsel satılsaydı bu borçlar milyon kez ödenirdi... I. Dünya Savaşı’nda İngiltere Mısır’a el koyduğunu açıklar.
Mısır, 1922'de Britanya'dan tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan eder. Mısır, 1953'e kadar sıkıntılı bir krallık dönemi geçirir.
Bu sıkıntılar nedeniyle Mısır’da geleneksel hale gelen darbe dönemleri başlar. 23 Temmuz 1952’de General Muhammed Necib’in liderliğindeki milliyetçi eğilimli bir grup subay, Kral Faruk'a darbe yaparak tahttan indirirler. Hür Subaylar adı verilen askerler, Faruk yerine çocuk yaştaki oğlu Suad’ı tahta oturturlar… 1953 yılında ise cumhuriyet ilan edilir. Muhammed Necip ilk Mısır Cumhurbaşkanı olur.
Hür Subaylar'dan ve Pan-Arabizm’in güçlü isimlerinden biri olan Albay Cemal Abdülnasır, 1956'da Mısır Cumhurbaşkanı olur. Nasır, 1958 yılında Mısır ile Suriye’nin birleşerek tek devlet haline geldikleri ‘'Birleşik Arap Cumhuriyeti'’ni kurar ancak bu birlik, 1961 yılında dağılır…
1967 yılında İsrail ile giriştiği savaştan ağır mağlubiyetle çıkan Mısır 1973 yılı Ekim ayında Suriye ile ittifak oluşturarak İsrail ile yaptığı Yom Kippur savaşında İsrail’e karşı zafer kazanamasa da Mısır psikolojik üstünlük sağlar…
Nasır'ın 1970'te ölmesi üzerine yerine Hür Subaylar'dan biri olan Enver Sedat geçer. Sedat, 1979'da İsrail ile imzaladığı Camp David Barış Antlaşması'na tepki duyan İslami Cihad üyesi bir grubun düzenlediği suikast ile 1981'de öldürülür. Sedat'ın yardımcısı olan Hüsnü Mübarek, yeni cumhurbaşkanı olur...
2010 yılının sonunda Tunus'ta başlayan ‘’Arap Baharı’’ dalgası, Ocak 2011'de Mısır'a ulaşır. Mübarek ve hükümetine karşı protesto gösterileri başlar. On sekiz gün süren protestoların ardından 25 Ocak 2011 günü Mübarek istifasını açıklar…
Mısır, Mübarek yönetiminin devrilmesinin ardından Temmuz 2012'ye kadar Silahlı Kuvvetler Yüksek Şurası tarafından yönetilir… Ardından ABD’nin ‘’Ilımlı İslam’’ projesi kapsamında desteklediği Siyasal İslamcı Müslüman Kardeşler kökenli Muhammed Mursi, 30 Haziran 2012 tarihli seçimlerde, eski sisteme yakınlığıyla bilinen Ahmet Şefik'i geride bırakarak Cumhurbaşkanı seçilir.
12 Ağustos 2012'de Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, Mısır Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Muhammed Hüseyin Tantavi yerine Abdülfettah es-Sisi (kısaca Sisi olarak tanınır) yi atar. Sisi, ayrıca Mısır Bakanlar Kurulunda "Savunma Bakanı" görevini de üstlenir.
Muhammed Mursi'nin cumhurbaşkanı seçilmesinin birinci yıl dönümü olan 30 Haziran 2013 tarihinde Mısır genelinde on binlerce protestocu, Mursi'nin giderek otoriterleştiği ve hukukun üstünlüğünü aldırmaksızın İslamcı politikalar uygulaması nedenleriyle cumhurbaşkanlığından acilen istifa etmesini isterler… Genel olarak barışçıl başlayan gösteriler, farklı çatışmalarda beş Mursi karşıtının öldürülmesi ile şiddete dönüşür... 1 Temmuz 2013 günü çıkan çatışmalarda ise sekiz kişi ölür… Aynı gün, Mısır Silahlı Kuvvetleri hem hükümete hem eylemcilere uzlaşmaları için 48 saatlik bir süre tanır ve aksi bir takdirde kendi yol haritasını uygulayacağını bildirir. 3 Temmuz 2013 tarihinde ise silahlı kişilerin Mursi yanlılarına açtığı ateş sonucu 18 kişi yaşamını yitirir, 200 kişi yaralanır…
Mursi, 2 Temmuz 2013 gününün geç saatlerinde yaptığı ve meydan okuyucu bir dil kullandığı konuşmasında meşruiyetinin demokratik seçimlerle cumhurbaşkanı seçilmesinden kaynağını aldığını ve askeriyenin önerilerini reddettiğini ifade eder… Ayrıca askeriyeyi olaylarda taraf olmakla suçlar… Verilen sürenin dolmasının ardından 3 Temmuz 2013 gününün ilerleyen saatlerinde ordu, Mursi'nin cumhurbaşkanlığının sona erdiğini Anayasanın askıya alındığını ve yeni cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en kısa zamanda gerçekleştirileceğini duyurur…
Mısır Anayasa Mahkemesi Başkanı olan Adli Mansur, Mısır’daki darbenin ardından yemin ederek 3 Temmuz 2013 ve 8 Haziran 2014 tarihleri arasında geçici Cumhurbaşkanı sıfatıyla görevine başlar…
Darbe yönetiminin kontrolünde hazırlanan yeni anayasa, 14-15 Ocak 2014'te düzenlenen ve seçmenlerin yüzde 38'inin katıldığı referandumda onaylanarak yürürlüğe girer.
Sisi, 27 Ocak 2014'te mareşalliğe yükseltilir… Sisi, 26 Mart 2014'te ordudan, Mısır Silahlı Kuvvetleri Yüksek Konseyi'nin başkanlık ve Mısır Savunma Bakanlığı görevlerinden istifa ederek cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklar… Sisi, 26, 27 ve 28 Mayıs 2014 tarihlerinde gerçekleşen ve katılımın sadece %40 olduğu seçimlerde %97 oy alarak cumhurbaşkanı seçilir…
3 Temmuz 2013 darbesinin ardından Mısır bölge ülkeleriyle bozulan ilişkilerini Katar hariç hemen düzeltir. Mısır’ın halen ABD dâhil hiçbir Batı ülkesiyle ve Katar hariç hiçbir Arap ülkesiyle problemi yoktur. Ancak Mısır'ın, darbeye karşı tavır alan ve bunda ısrarcı olan Türkiye ile ilişkileri ise hiç düzelmez, gittikçe kötüleşir… Bunun sonucu olarak Mısır, 23 Kasım 2013'te Ankara'daki büyükelçisini geri çeker ve Türkiye'nin Kahire Büyükelçisi'ni istenmeyen adam ilan eder.. Türkiye de Kahire'deki büyükelçisini geri çekerek buna cevap verir.. Halen Türkiye’nin bölge ülkeleri olan Suriye, Yemen, Libya, İsrail ve Kahire’de Türk Büyükelçisi yoktur…
Mısır'da 6 yıl önce askeri darbeyle iktidardan uzaklaştırılan Mursi ise 18 Haziran 2019 tarihinde "casusluk" suçlamasıyla yargılandığı mahkeme salonunda kalp krizi geçirerek vefat eder… Türkiye bu ölümü de bahane ederek yaptığı açıklamalarıyla krize derinleştirerek Mısır ile olan ilişikleri daha da zora sokar…
Mısır, Arap ülkeleri içinde Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) ardından üçüncü, Afrika kıtasında ise Güney Afrika’dan sonra ikinci büyük ekonomiye sahiptir..
Türkiye, Mursi döneminde Mısır’a sattığı on paket ANKA İHA için Eximbank’tan 300 milyon Dolar kredi çıkarır. Bu kredi Mısır parlamentosunda onaylanır. Ancak darbe sonrası bu satış bizzat Türkiye tarafından iptal edilir. (Bu sırada ABD, Mısır’a bize vermediği on adet Apaçi helikopterini Mısır’a verir.)
Mısır ile Türkiye arasındaki darbe öncesi (2012) 5 milyar dolar (3 milyar 679 milyon Dolar ihracat, 1 milyar 342 milyon Dolar ithalat Kaynak: TUİK) seviyelerinde olan ticaret hacmi gün geçtikçe düşer ve bir daha bu seviyeye ulaşamaz. Mısır’da 2 milyar doları aşan doğrudan Türk yatırımları da vardır. İlişkilerin gergin olması nedeniyle bu yatırımların da geleceği belirsizleşir…
Mısır ile ilişkilerin gerginleşmesi üzerine Mısır Süveyş Kanalından geçen Türk Ro-Ro gemilerine verdiği izni 22 Nisan 2015 tarihinden itibaren iptal eder. Bu şekilde Kızıldeniz yolu Türkiye’ye kapanır ve Kızıldeniz üzerinden Arap ülkelerine ve Afrika Kıtasının güneyine yapılan Türk ihracatına sekte vurulur… Bir zamanlar benim de yönetim kurulu üyesi olduğum bir şirketimizin Suudi Arabistan’a yapacağı serum ihracatı, yapılan anlaşmaya rağmen Suriye yolu karayoluna, Kızıldeniz yolu da Mısır nedeniyle Ro-Ro seferlerine kapalı olduğu için gerçekleşemez...
Ayrıca Mısır ile olan ilişkiler düzelmeyince bölgede var olan Doğu Akdeniz gazının Avrupa’ya taşınması amacıyla Türkiye dışlanarak İsrail, Yunanistan, İtalya, Ürdün, Mısır ve Güney Kıbrıs tarafından ''Doğu Akdeniz Gaz Forumu'' kurulur... Oluşturulan bu forumun amacı ‘’Doğu Akdeniz Boru Hattı’’ (EastMed) projesi ile Doğu Akdeniz'de var olan gazın Avrupa'ya Türkiye'yi dışlayarak ulaştırılmasıdır. Bu forumda Türkiye'nin yanında Lübnan, Suriye ve KKTC de dışlanmıştır. İlginç olan ''Doğu Akdeniz Gaz Forumu''nun, Türkiye ile ilişkileri bir hayli kötü olan Kıbrıs, İsrail, Yunanistan ve Mısır arasındaki stratejik bir ittifak olduğudur. Hâlbuki Türkiye’nin Suriye ve Mısır ile ilişkileri düzgün olsa 40 trilyon metreküp olduğu tahmin edilen bu gaz projesi hem Türkiye üzerinden yapılacak hem de Türkiye sorunsuz bir şekilde bölgede hakkı olan gazı alacaktır...
Mısır, tarih boyunca Arap halklarının siyasi ve kültürel yaşamında önemli bir yer tutmuş, onlara kutup olmuş bir ülkedir. Mısır’da hangi siyasi rejim, hangi siyasi iktidar olursa olsun daima Arap ülkelerine liderlik ve rehberlik etmiştir. En güzel ve doğru Arapça (Fasih Arapça) Kahire'de konuşulur... En güzel ezan Kahire camiilerinde okunur.... Mısır; sanayisi, turizmi, eğitimi ve ekonomisi gelişmiş, Batı dünyasına en yakın Arap ülkesidir... Bu nedenle Mısır Arap dünyasında ihmal edilmeyecek kadar büyük ve gelişmiş, mücevher bir Arap ülkesidir….
Bugün için Türkiye’nin sadece Mısır ile değil Suriye, Irak, İran, Libya, Suudi Arabistan, Yemen, ABD, AB, Rusya ilişkilerinin hiçbirisi rasyonel temel üzerine oturmamaktadır. Bu irrasyonel, ideolojik, mezhepsel ve duygusal politikaların bedeli dış siyasette yalnızlığa ve ekonomide ise çöküşe sebep olmaktadır...
Bütün bunlar bana tarihin aktörü ve tanığı Ebû Müslim Horasanî’nin Emevîlerin yıkılışı ile ilgili ve her türlü ittifaklar konusunda bir strateji ilkesi olan şu sözünü hatırlatmaktadır; ''Onlar; zararından emin oldukları için dostlarını uzak tuttular. Düşmanlarını kazanmak için yakınlarına aldılar. Yanlarına aldıkları düşmanları dost olmadığı gibi, uzakta tuttukları dostları da düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince, yıkılmaları mukadder oldu.''
Fakat sürekli ‘’Rabia’’ işareti yapanlarda ne ‘’tarih bilinci’’ vardır ne ‘’diplomasi’’ düşüncesi vardır ne ‘’ekonomi’’ kaygısı vardır ne de Horasanî'nin bu sözünü anlayacak derinlik vardır. Onlar yıllardır ''Stratejik Sığlığın'' kitabını yazmakla meşguldürler...
Osman AYDOĞAN