Juvenal
27 Haziran 2016
Bugün Romalı bir şairi anlatmak istiyorum: Juvenal
Asıl adı; Decimo Giunio Giovenale (Latince: Decimus Junius Juvenalis)’dır. Kısaca Juvenal olarak tanınıyor. (MS 55-140) Juvenal, hiciv ve taşlama yazıyor. Juvenal, şairdir ama her şair gibi de aynı zamanda filozoftur, inandıklarını şiirlerine aktarmaktan hiç çekinmiyor. Şiirlerinde, çevresine büyük korku salan İmparator Domitianus’un ve onu izleyen Traianus ve Hadrianus’un dönemlerinde Roma’nın kirli yüzünü, toplumsal yozlaşmayı ve adaletsizlikleri, insanların budalalıklarını ve acımasızlıklarını ve bireysel suiistimalleri, gücün kötüye kullanılmasını, dalkavukluk ve aldatmayı, gösteriş ve israfı ve bunların merkezi Roma şehrini hedef alıyor. Juvenal’a göre, bu kötülüklerin, artık doruğa ulaştığı için, gelecek nesiller tarafından aşılamayacağına inanıyor. Ve bu yolsuzluk nedeniyle Juvenal’ein de hiciv yazmaktan başka seçeneği kalmıyor. Başka bir değişle bu kötülükler karşısında Juvenal’in öfkesi onu şiir yazmaya teşvik ediyor. Juvenal, Latin hicvinin yaratıcısı ve kurucusu olan Lucilius'u örnek alıyor ve "Roma dünyasındaki insani hataların ve bunların ahlaki açıdan teşhirinin keskin bir gözlemini’’ kendisine görev olarak alıyor. Bu şekilde Juvenal, hicivlerinde Stoacı felsefenin toplumsal çöküşle çatışmasının somutlaşmış hali olarak kabul edilen eleştirel bir bakış açısını paylaşıyor.
Bu yüzden de birkaç defa Roma'dan sürgün ediliyor. Sürgün yeri tam olarak bilinmese de Mısır'a sürgün edildiği tahmin ediliyor. Juvenal, vicdanı ‘’içimizdeki cellat’’ olarak tanımlıyor: "İçimizde gizli bir kırbaç taşıyan o cellat."
Juvenal’in ülkemizde yayınlanan tek kitabı var: ‘’Yergiler – Saturae’’ (Türkiye İş Bankası Kültür Yayıınları, 2006, Çev: Çiğdem Dürüşken ve Erdal Alova) Ayrıca Dr. Necdet Sümer’in doçentlik tezi olan ‘’Roma’da Satura: Toplumsal Değişim Açısından Lucilius, Horatius ve Juvenalis’in Saturalarında Amaç, İçerik ve Anlatım’’ (Hacettepe Üniversitesi, 1980) adlı kitapta Roma tiyatrosunda ilkel güldürü ve yergi türü olan Juvenal’ın saturaları yer alır. Latince bir sözcük olan ''satiren'' (satura, saturae); ''yergi - hiciv'' anlamına geliyor.
Heinrich Böll ve Juvenal
Alman yazar Heinrich Böll , otobiyografisinde, Nazi yönetimi altında büyürken okuduğu lisede, Nazi karşıtı bir öğretmenin Juvenal'e özel ilgi gösterdiğini anlatıyor: "Bay Bauer, Juvenal'in ne kadar konuyla alakalı olduğunu fark etti ve bu gibi olguları ayrıntılı olarak ele aldı. Keyfi hükümet, tiranlık, yolsuzluk, genel ahlakın bozulması, cumhuriyet idealinin gerilemesi ve Praetorian Muhafızların (Roma İmparatorları tarafından hem Roma'da hem de savaş alanında imparatorların kişisel güvenliklerini sağlamak amacıyla oluşturulmuş özel birlikler, burada SS’ler kastediliyor) terörist eylemleri gibi ... (...) İkinci el bir kitapçıda Juvenal'in 1838 tarihli bir çevirisini buldum. Romantizm'in zirvesinde yazılmış, çevrilmiş metnin iki katı uzunlukta, ayrıntılı yorum. Fiyatı ödeyebileceğimden fazla olmasına rağmen satın aldım. Her şeyi sanki bir polisiye romanmış gibi çok yoğun bir şekilde okudum. Diğer kitaplarımın çoğu kaybolsa veya karaborsada satılsa da, savaş (İkinci Dünya Savaşı) ve sonrasında elimde tuttuğum birkaç kitaptan biriydi.’’
(Herr Bauer realisiert, wie aktuell Juvenal war, wie er ausführlich behandelt mit Phänomenen wie willkürlicher Regierung, Tyrannei, Korruption, der Verschlechterung der öffentlichen Moral, dem Niedergang des republikanischen Ideals und den Terrorakten der Prätorianergarde... (...) In einem Second-Hand-Buchladen fand ich eine 1838er Übersetzung von Juvenal mit einem ausführlichen Kommentar, doppelt so lang wie der übersetzte Text selbst, geschrieben auf dem Höhepunkt der Romantik. Obwohl der Preis mehr war, als ich mir wirklich leisten konnte, kaufte ich ihn. Ich las alles sehr intensiv, als ob es so wäre ein Detektivroman. Es war eines der wenigen Bücher, an dem ich während des Krieges (WW II) und darüber hinaus beharrlich festhielt, auch wenn die meisten meiner anderen Bücher verloren gingen oder auf dem Schwarzmarkt verkauft wurden.)
Juvenal’in bilinen sözlerinden birkaçı;
‘’Cebi delik yolcu, hırsızın yüzüne şarkı söyler.’’
‘’Yaşlılık, ölümden çok daha korkunçtur.’’
‘’Dürüstlük övülür ve unutulur.’’ (Probitas laudatur et alget)
‘’Doğa reddederse, öfke şiir yaratır.’’
‘’Eleştiri kargayı affeder, fakat bunun üzerine güvercin misafir gelir.’’
‘’Asalet, bir ve biricik erdemdir.’’
‘’Sen daima sağlam bir kafan ve sağlam bir vücudun olması için dua et.’’ (Zenginlik, güç, belagat veya çocuklar için dua etmek yerine, kişinin "sağlıklı bir vücutta sağlıklı bir zihin" -mens sana in corpore sano- için dua etmesi gerektiği. Görüldüğü gibi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün her yaştaki insana ve özellikle gençlere tavsiye olarak verdiği ‘’sağlam kafa sağlam vücutta bulunur’’ sözünün kaynağı da Juvenal oluyor. Bir başka ifadeyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Juvenal'i okumuş, Juvenal'i biliyor.)
‘’Güzellikle faziletin birleşmesi nadirdir.’’
‘’Sakin ve mesut bir hayata ancak fazilet yolundan ulaşılabilir.
’’İlk ceza odur ki hiçbir suçlu kendi yargıçlığından kurtulamaz.’'
‘’Para arttıkça, para sevgisi de artar.’’
‘’Herkes öğrenmek ister, kimse de karşılığını vermeye kalkışmaz.’’
‘’Kimse birbirinden kötü olamaz ‘’
‘’Ekmek ve sirk oyunları Roma halkını sakin tutan etmenlerdir.’’ (Sıradan insanların özgürlüklerini önemsemek yerine sadece “ekmek ve sirklerle” ilgilendiklerini söylüyor.)
‘’Ekmek ve sirkler’’ (Panem et Circenses)
20 yüzyıl önce Juvenal ‘’Ekmek ve sirk oyunları Roma halkını sakin tutan etmenlerdir’’ diyerek ekmek ve sirk oyunları ile Roma halkının uyutulduğundan şikâyet ediyordu:
“O (Roma halkı), bir zamanlar her şeye, hükümete, makamlara ve lejyonlara hükmederdi. Ama artık insanlar sadece iki şeyle yetinmeyi istiyor: Ekmek ve sirkler.” (qui dabat olim / imperium, fasces, legiones, omnia, nunc se / continet atque duas tantum res anxius optat, / panem et circenses.) (Satiren X, 78-81)
“Panem et Circenses”i (ekmek ve sirklerin anlatıldığı) bu sözü ile Juvenal, bir hükümetin, yani Roma Senatosu'nun, kendi geçimlerini, kendi zevklerini ve kendi geleceklerini garanti altına aldıktan ve kendi canlarının istediği keyfiliği yapabildikten sonra artık insanları oyalamak için insanlara verilmesi gereken tek şeyin ‘’ekmek’’ ve ‘’sirklerin’’ olduğunu anlatıyor. Bu söz korkutucu derecede güncel görünüyor. Ekmek, aynı ekmek de sirkler yerine de güncel olarak statlar ve futbol oyunu, TV’lerdeki dizi ve eğlence programlarının, seçim ve miting paketlerinin, magazin, penguen, AVM'lerinin konması gerekiyor.
Quis custodiet ipsos custodes?
Ancak Juvenal’in en meşhur sözü gücün kime emanet edilebileceğine dair rahatsız edici bir soru oluyor:
‘’Quis custodiet ipsos custodes?’’ (6.347-48)
Türkçesi; ‘’Muhafızların muhafızlığını kim yapacak?’’
Juvenal’in diğer sözleri neyse de 20 yüzyıl öncesinden eski Roma'dan gelen bu söz günümüzdeki birçok soruyu da çağrıştırabilecek gayet fesat bir soru gibi duruyor;
‘’Hukuksuz güç kullananlara kim güçlü hukuk kullanacak?’’
‘’Hukuksuz yargılayanları kim hukuka göre yargılayacak?’’
‘’Hukuku kendisine bağlayanları kim hukuka bağlayacak?’’
‘’Demokrasiyi ileri kurtarıcılardan kim kurtaracak?’’
‘’Harcamalarımızın hesabını sormaya yetkili olanların harcamalarının hesabını kim soracak?’’
‘’Yasalara uygunluğumuzu denetleyenlerin yasalara uygunluğunu kim denetleyecek?’’
‘’Özgürlükleri kötüye kullananları engelleme yetkisine sahip olanların, yetkilerini kötüye kullanmalarına kim engel olacak?’’
Bu liste uzayabilir.
İngiliz siyasetçi Lord Acton’un bir sözü vardı;
"Güç (iktidar) yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır."
Orjinali; ‘’Power tends to corrupt, and absolute power corrupts absolutely. Great men are almost always bad men.’’
Hadi orijinal metnin ikinci kısmını ben tercüme etmeyeyim!
Eğer; yasa koyucu, silahlı güç sahibi, silahsız güç sahibi, siyasi güç sahibi, yerel yönetici, bürokrat, medya ya da topluluğun öyle gördüğü kişi gitgide evrensel yanlışa gidiyor, Hakk’tan, haktan, halktan ve hukuktan uzaklaşıyorsa...
Eğer ülkede doğru ve yanlış arasındaki sınır her zaman "kime göre, neye göre" ifadesiyle belirsizleşiyorsa...
Eğer siyasi iktidar hem savcı, hem yargıç, hem vali ve hem polis oluyorsa...
Eğer medya penguenleştirilerek maymunlaştırılıyorsa... Eğer medya yandaş, yalaka, yavşak, yılışık ve yalancı oluyorsa…
Eğer bekçiler, yargıçlar, denetçiler, siyasiler, medya kısaca güç sahipleri yozlaşıyorlarsa...
Dönüyoruz o zaman Juvenal’a...
20 yüzyıldan beridir değişen bir şey yoktur...
İşte çağımızın en temel sorunu ve sorusu bu oluyor:
‘’Muhafızların muhafızlığını kim yapacak?’’ (Quis custodiet ipsos custodes?)
Arz ederim...
Osman AYDOĞAN