• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi18
Bugün Toplam505
Toplam Ziyaret3154013

Sosyal entropi ve Türkiye


Sosyal entropi ve Türkiye

22 Mart 2021


Ülkedeki son bir hafta içerisindeki gelişmeler: Bir milletvekilinin AYM’inde devam eden davası sonuçlanmadan milletvekilliğinin düşürülmesi, bir gece yarısı kararnamesi ile kanunen korunmuş Merkez Bankası Başkanının görevden alınması, kanunla onaylanan İstanbul Sözleşmesinden yine bir başka kararname ile çıkılması, içinde vakıf eseri olmayan Gezi Parkının olmayan bir vakfa verilmesi, Kanal İstanbul için devlet garantisi verilmesi. Başka bir devlette olsa on yılda yaşanacak gelişmeler.

Bu gelişmeleri bazı yorumcular “istikrarsızlığın istikrarı” olarak yorumladılar. Örneğin Ekonomist Mahfi Eğilmez kendi bloğundaki bugünkü yazısında bu gelişmeleri ‘’Türkiye'de istikrarsızlık istikrarlı hale geldi’’ şeklinde değerlendirdi.

Doğrudur. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı bu gelişmeler ülkeyi “istikrarsızlığın istikrarı” haline sokmuştur. Ancak bundan da daha büyük bir tehlike vardır.

Bu tehlikeyi açıklamak için kısa bir fizik bilgisi vermem, fizikteki ‘’entropi’’ kavramını açıklamam gerekiyor.

Fizikte ‘’entropi’’ kavramı

Fizikte ''entropi'', bir sistemin mekanik işe çevrilemeyecek termal enerjisini temsil eden termodinamik terimidir. Çoğunlukla bir sistemdeki rastgelelik ve düzensizlik olarak tanımlanır ve istatistikten psikolojiye, toplumbilimden teolojiye birçok alanda yararlanılır. Sembolü S'dir. Termodinamiğin 2. yasasıdır.

Fen Bilimlerinin en önemli yasası her şeyin yıprandığını söyleyen yasadır. Canlılar yaşlanır ve ölür, otomobiller paslanır ve evrendeki düzensizlik artar.

Bilim adamları düzensizliği ''Entropi'' adı verilen nicelik ile ölçerler. Sistemlerdeki düzensizlik arttıkça, entropi de artar. Bu durum da faydalı (iş yapabilir) enerji miktarını azaltır. Faydasız enerjiyi (entropi) arttırır. Özet olarak “entropi”, öngörülebilirlik yokluğu; düzensizliğe, kaosa düşme eğilimi olarak tanımlanabilir.

Entropi kanunu belki de insanların yeryüzünde keşfettikleri en büyük kanunlardan biridir. Bu kanun en güzel tariflerinden bir tanesi; "Kâinatta her şey, kendini minimum enerji ile maksimum düzensizliğe çekmek ister" şeklindedir. Bu kanun kâinatın her yanında o kadar çok gözümüz önündedir ki örnekleri saymakla bitmez.

Birkaç örnek:

* Yukarıdan bırakılan bir taş, aşağı düşmek ister. Çünkü aşağı dediğimiz nokta, yukarı dediğimiz noktadan daha düşük bir enerji seviyesine sahiptir.

* Demir bir kaba sıkıştırılan bir gaz kendini dışarı atmak ister. Çünkü dış ortamdaki gazlar daha düzensizdir.

* Baskı ile kontrol altına alınan toplumlar o baskıyı kırmak isterler. Çünkü baskı onları bir düzene sokmak ister ancak toplum daha düzensiz olmak ister.

İstikrarsılığın istikrarı

Bir sosyal sistemin, “denge noktası'' etrafında dalgalanmasına “istikrarsızlığın istikrarı” denir. Bir “sistem”, bir ''denge noktası” etrafında dalgalanma durumundan çıkıp (istikrarsızlığın istikrarı) anlattığım şekilde entropi içine girdiğinde de yoluna devam eder. 

İstikrarsızlığın istikrarsızlığı

Bir sistemin, ''istikrarsızlığın istikrarı'' aşamasını geçip, yani bu ''denge noktası'' etrafındaki dalgalanmadan çıkarak dağılmaya başlaması aşamasına da “istikrarsızlığın istikrarsızlığı” denir.

Sosyal entropi

Yukarıda anlattığım şekilde termodinamik biliminden kaynak alan entropi kavramı bütünlük içindeki her sistemde ve dolayısıyla da sosyal sistemlerde de bulunur. Yanı bu durum sosyal yapılar için de geçerlidir. En basit deyimiyle sosyal entropi; sistemi oluşturan alt sistemlerde meydana gelen bozulma ve düşük enerjili hale gelme durumudur. İçe kapalı, uzlaşma kültürü olamayan, çatışma kültürünün hâkim olduğu, hoşgörüsüz, tutucu, üretim ve yönetim yeteneğini zayıf, kronik enflasyon altında kalan, araştırmayan, sorgulamayan, dogmalara mahkûm ve bölünmüş toplumlar sosyal entropiye en açık toplumlardır.


Kendini kontrol edemeyen ve yönetim yeteneğini kaybeden her sosyal sistem entropiye maruz kalır ve sonunda da dağılır. Sistemin karakteristik özelliklerinin erozyona uğraması, alt sistemlerin deforme olması, sistemin kendisini yenileyememesi, ait olunan kültür alanının yetersizliği, ekonomik kapasitenin zayıflığı, siyasal yönetim sisteminin kötüleşmesi, toplumun sosyal alanındaki ve adalet duygusundaki zayıflığı, hukuk güvenliğinin kaybolması, toplumda var olan bölünmenin keskinliğinin artması ve toplumun kendi dinamikleri ile var olan bozulmaya karşı direnememesi; ''denge noktası” etrafında dalgalanma durumundan çıkıp entropi içine giren ve “istikrarsızlığın istikrarı” durumunu yaşayan toplumun en büyük göstergeleridir.

''Denge noktası” etrafında dalgalanma durumundan çıkıp entropi içine giren ve “istikrarsızlığın istikrarı” durumunu yaşayan toplumlarda düzeltici tedbirler zamanında alınmazsa, toplum “istikrarsızlığın istikrarsızlığı” aşamasına geçip, dağılma ve çöküşü kaçınılmaz olur.

Türkiye’de son yıllar

Türkiye’de 16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleşen halk oylamasında yeni bir anayasa kabul edildi. Yeni anayasaya göre de 24 Haziran 2018 tarihinde seçimler yapıldı.

Yeni anayasa gereği artık ülkede bir başbakan yoktur, bakanlar kurulu da yoktur, bakanlar kurulu olmayınca da ortada hükumet de yoktur. Yeni anayasa gereği ortada işlevsel ve denetleyici olarak bir meclis de yoktur. Sadece CB ve ona ayrı ayrı bağlı bakanlar vardır. Bakanlıkları koordine edecek ve onları denetleyecek bir kurul, bir makam, bir mercii, bir meclis de yoktur. CB; hem devlet başkanı, hem bakanların ayrı ayrı başkanı, hem parti başkanı, hem asrın lideri. Yeni hastaneler, Suriye, İdlib, Libya, Korona, Dağlık Karabağ, Kanal İstanbul, muhalefet, Biden, Putin derken CB’nın başını kaşıyacak vakti de yoktur.

Yani şu an bütün bakanlıklar koordinesiz, denetimsiz ve müstakil olarak çalışıyorlar. Bir bakanlığının aldığı bir karardan diğer bakanlığın, diğer kurumların, Büyükşehir Belediyelerinin haberi yok.

Hazinede de para yok. Hem Merkez Bankası’ndan Dolar’ı frenlemek için kime satıldığı belirsiz 128 milyar Dolar kayıp, hem faiz yüksek hem de frenlenemeyen Dolar kuru yüksek. Gayri satacak devlet kuruluşu da yok. Bitti. Şanssızlık; Korona nedeniyle yazın beklenen turist dövizi de gelmedi. Ödenecek borçlar de kapıda. Bu yaz da gelecek turist yok.

Bir de ABD’de yapılan seçimler sonucu Türkiye’den kurumsal demokrasi bekleyen Biden başkan. ABD’de devam eden Halkbank davası 3 Mayıs 2021 tarihinde görülmeye başlanacak. Kimi kaynaklarda bu dava sonucu Halkbank’a 20 milyar Dolar üstü bir ceza kesilebileceği konuşuluyor. Aldığınız S-400’ler başınıza bela olmuş. Bu nedenle ABD’nin CAATSA (Amerika’nın Düşmanlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası) yaptırımları Türkiye’ye karşı uygulanıyor. AB yaptırımları beklemede.

Dış politikada değerli bir yalnızlığın içine düşmüşsünüz. Libya politikası fiyasko. Suriye politikası fiyasko. Doğu Akdeniz politikası fiyasko. Mısır politikası fiyasko. Müslüman Kardeşler politikası fiyasko.  

İçeride; eğitim politikası fiyasko. Tarım politikaları fiyasko. Sağlık politikaları fiyasko. Sanayi politikaları fiyasko. Ülkenin dirliği, birliği, bütünlüğü, düzeni Moğol istilasında bile bu kadar bozulmamıştı.

Ülkenin üretim ve yönetim yeteneği zaafa uğrar, ülkede adalet duygusu ve hukuk düzeni bozulur, devlet kaynaklarının aktarıldığı tarikatlar pıtrak gibi her yeri sarar, toplum eşekten düşmüş acem karpuzu gibi ikiye bölünür.

Şu ana kadar Türkiye, bir mirasyedi gibi, mirasyedinin babadan kalan parasını yemesi gibi Cumhuriyetin kurulu düzeni sayesinde bu noktaya kadar yiye yiye geldi. Cumhuriyetin kurduğu o düzen de artık kalmadı, o düzen de yok.

Türkiye için en büyük tehlike ve sonuç

Bir politik sistem olarak Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı durumun entropi aşamasına girdiği, kurucu değerlerinden (denge noktası) uzaklaşarak, dalgalanmaya başladığı ve Türkiye’nin “istikrarsızlığın istikrarı” aşamasını yaşadığı söylenebilir.

Günümüzde ise toplumun yaşadığı politik, ekonomik, sosyolojik, psikolojik, teolojik ve virüstük olaylara bakıldığında Türkiye’yi bekleyen en büyük ve gerçek tehlikenin; Türkiye’nin bu aşamayı (istikrarsızlığın istikrarı) da geçip “istikrarsızlığın istikrarsızlığı” (bu dalgalanmadan çıkarak dağılmaya başlama) aşamasına gelmesi olduğu söylenebilir.

İşte ülkeyi bekleyen en büyük ve gerçek tehlike budur: Türkiye’nin ‘’istikrarsızlığın istikrarı’’ aşamasını geçip “istikrarsızlığın istikrarsızlığı” aşamasına gelmesidir.

Ülkede son yıllarda yaşananlar, evrensel sosyal entropi kanununun ayak sesleridir.

Arz ederim.

Osman AYDOĞAN


Yorumlar - Yorum Yaz