Tezkereye onay verenler İdlib’deki TSK unsurlarının görevini biliyorlar mı?
26 Ekim 2021
Bugün TBMM’nde onaylanan Irak – Suriye tezkeresi sadece Irak ve Suriye’ye iki yıl süreyle asker gönderme yetkisini vermiyor aynı zamanda Irak ve Suriye’deki askerlerin de görev sürelerini iki yıl uzatıyor…
Son olarak 27 Şubat 2020 tarihinde 33 askerimizin şehit olmasından bu yana neredeyse gün geçmiyor ki İdlib’den bir şehit haberi gelmesin… Bütün gözler Doğu Akdeniz’e, Libya’ya ve iç politikaya çevrilmişken İdlib’de ne olup bittiği, bu şehitlerin neden verildiği de unutulup gitti…
Hal böyle olunca Suriye İdlib’deki TSK kontrol noktalarını ve Suriye İdlib bölgesindeki TSK’nın askerî varlığını ve görevlerini mercek altına almak da bana kalıyor…
İdlib’de ne olup bittiğini anlamak için önce İdlib’deki TSK gözlem noktalarını mercek altına almak gerekiyor…
İdlib güneyi ve doğusundaki TSK Gözlem Noktaları
Suriye ordusunun İdlib’e sürdüğü cihatçı örgütler ile Suriye ordusu arasındaki gerginliği azaltmak maksadıyla 2017 yılında Astana'da Türkiye, İran ve Rusya ile bir anlaşmaya varıyor. Astana anlaşması kapsamında Türkiye ile Rusya arasında ise 17 Eylül 2017 tarihinde Soçi şehrinde bir mutabakat muhtırası imzalanıyor.
İmzalanan bu Soçi Mutabakat Muhtırasına kapsamında TSK tarafından 12 Ekim 2017'de ‘’İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’’ndeki ateşkes rejiminin takibi için gözlem noktaları oluşturmaya başlanıyor. Bu gözlem noktaları Türkiye sınırını terörsitlerden korumak amacıyla değil, silahlı cihatçı terör örgütleri ile Suriye ordusu arasında kuruluyor. Bu gözlem noktaları ile Türkiye İdlib'de silahlı cihatçı örgütlerin kontrolündeki sınır şeridinin silahlardan arındırılmasının denetlemesi planlanıyor. Yani Türkiye, hiç de üstüne vazife değilken İdlib'de silahlı cihatçı örgütlerin silahtan arındırılması görevini üslenmiş oluyor.
Türkiye Suriye Ordusu ile İdlib’deki cihatçı örgütler arasındaki ateşkesin uygulanması için kuzeyden güneye doğru saptanan gerginliği azaltma şeridi boyunca 12 gözlem noktası kurmakla mükellef oluyor. Bu gözlem noktaları bahsettiğim gibi cihatçı teröristler ile Suriye Ordusunu birbirinden ayırıyor.
Ancak Soçi mutabakatının üzerinden iki yıldan fazla zaman geçmesine rağmen Ocak 2020 tarihine kadar Türkiye’nin söz verdiği gibi İdlib’deki ılımlı muhalifler ile silahlı cihatçı gruplar ayrıştırılmadığı gibi İdlib’deki silahlı cihatçı gruplar da silahsızlandırılamıyor ve bunlardan da HTŞ gittikçe İdlib’e hâkim olmaya başlıyor…
Suriye ordusu ileri harekâtını devam ettirerek nerdeyse İdlib'i çember içine alıyor... 2020 yılının başlarında Suriye ordusunun Rusya desteği ile düzenlediği operasyonlarda İdlib’in önemli bir bölümünü ele geçirmesiyle birlikte Türkiye’nin İdlib etrafına kurduğu 12 gözlem noktasının 7’si Suriye ordusunun kontrolündeki bölgenin tam ortasında kalıyor. Bu gözlem noktalarının hiçbirisinde Türkiye’nin hava sahası kontrolü bulunmuyor. Bu bölgelerdeki hava sahası kontrolü de Rusya’nın elinde bulunuyor…
Ve 03 Şubat 2020 tarihinde İdlib’te bu kontrol noktalarının birisinde, Suriye (Rusya demek daha uygun olur) topçu ateşiyle sekiz askerimiz şehit oluyor. Ardından 10 Şubat 2020 tarihinde yine İdlib’te bir başka kontrol noktasında Suriye (Rusya demek daha uygun olur) hava saldırısıyla hava sahası Türkiye’ye kapalı bölgede beş askerimiz daha şehit oluyor. Ve bunun da ardından 27 Şubat 2020 tarihinde yine İdlib’te bir başka kontrol noktasında, Suriye (Rusya demek daha uygun olur) hava saldırısıyla hava sahası Türkiye’ye kapalı bölgede 33 askerimiz daha şehit oluyor.
İdlib’de gözlem noktaları konusunda yapılan hatalar
Hiç de üstümüze vazife değilken Soçi Mutabakatı ile Türkiye İdlib'deki cihatçı, selefi grupların garantörlüğünü ve korumasını üstleniyor. Bu maksatla da Suriye’de İdlib’in güneyi ve doğusunda Türkiye’nin kurduğu bu on iki adet olan ‘’Gözlem Noktaları’’ ülkemizi terörist sızmalarından korumak için teröristlerle sınırımız arasında değil de İdlib’in güney ve doğusunda, İdlib’deki teröristlerle Suriye Ordusu arasında kuruluyor…
Yani ülkemizin güneyinde Suriye sınırında sınırımıza dünyanın en azılı, en gaddar, en vahşi teröristleri yığılıyor… Ve biz, ülkemizi bu teröristlerden korumak için askerlerimizi teröristlerle sınırımız arasına konuşlandırmak, mevzilendirmek yerine, askerlerimizi, teröristlerle komşu ülkenin askerleri arasında yerleştiriyoruz, konuşlandırıyoruz?
Daha vahimi bu bölgenin hava sahasının kontrolü da Rusların elinde… Bu bölgede Türkiye Ruslardan izinsiz İHA bile uçuramıyor… Yani bu gözlem noktalarındaki askerî birlikler oralara hava desteği ve hava koruması olmadan gönderiliyor.
Rusya’nın kaba politikası bölgede okunamıyor. 3-10 Şubat 2020 tarihlerde birliklerimize yapılan hava saldırıları ve sonucunda verilen 13 şehit bize verilen ‘’bu bölgeden çekilin’’ mesajı ne yazık ki okunamıyor… Okunamadığı için de ardından 27 Şubat 2020 tarihinde yine İdlib’te, Suriye (Rusya demek daha uygun olur) hava saldırısıyla hava sahası Türkiye’ye kapalı İdlib’te 33 askerimiz daha şehit oluyor.
Bu hataların bedelini de görüldüğü gibi Suriye rejimine karşı bu silahlı cihatçı gruplara kalkan yapılan Mehmetçik canı ile ödüyor… Sadece Şubat 2020 ayında Türkiye Kıbrıs Barış Harekâtından sonra bir başka ülke topraklarında ilk defa bir ay içerisinde elliye yakın şehit veriyor…
Türk gözlem noktalarını Batı nasıl yorumluyor
Eylül 2020 ayında Rusya İdlib civarında bulunan İŞİD artığı teröristlerin üzerine Rus hava kuvvetlerince saldırılarda bulunuyor.. Bu saldırı üzerine İdlib güneyinde ve doğusunda tesis edilen bu gözlem noktaları Batı basınınca Türkiye’nin İŞİD artığı teröristleri koruması şeklinde yorumlanıyor. Almanya’da yayınlanan girişte bahsettiğim İdlib’deki İŞİD artıklarına yapılan Rus hava saldırılarını da Alman basını ‘’Russische Wolken über dem türkisch-unterstützten Dschihadi-Paradies in Idlib’’ (İdlib'de Türk destekli cihat cenneti üzerinde Rus bulutları) (Linke Zeitung, 18.09.2020) şeklinde veriyor…
TSK Gözlem Noktalarının değişimi
27 Şubat 2020 tarihinde Rus hava saldırısı sonucu 33 askerin şehit olmasından sonra 05 Mart 2020 tarihinde Türkiye ile Rusya arasında Moskova’da bir mutabakata varılıyor. Bu mutabakat 12 gözlem noktasından sekizinin (3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 numaralı gözlem noktaları) rejim tarafından çevrelenmiş olduğu tescil ediliyor... Dolaysıyla bu gözlem noktaları artık işlevsiz kalıyor…
Öyle ki 15-16 Eylül 2020 tarihlerinde İdlib güneyinde ve Suriye kontrolünde bulunan 3, 4, 5, 6, 7, 8 ve 9 numaralı gözlem noktalarında (ki toplam 12 gözlem noktasının 7’si) Türkiye aleyhine muhtemel Esad yanlıları sivillerce protesto gösterileri yapılıyor... Hatta bu göstericiler 7 nolu Gözlem Noktasına saldırı girişiminde bulunuyor ancak saldırı biber gazı kullanılarak püskürtülüyor…
Bu olaydan bir ay sonra Ekim 2020 ayı içerisinde yedi gözlem noktası onlarca şehit verildikten sonra sessiz sedasız boşaltılarak güneydekiler kuzeye, doğudakiler de batya doğru çekiliyor.
En kuzeyde Afrin’in hemen altında bulunan 1 ve 2 numaralı gözlem noktaları ile M-4 karayolunun batısında ve Türkiye sınırına en yakın noktadaki Zeytinlik’te bulunan 12 numaralı gözlem noktası ile Cisr eş Şuğur bölgesindeki 11 numaralı gözlem noktaları Suriye kontrolünde olmadığı için halen faaliyetlerini sürdürüyor.
Onlarca şehit verdikten sonra gözlem noktalarından çekilen birlikler İdlib güneyinde ve doğusunda üs bölgeleri halinde konuşlandırılıyor… Türk birlikleri yeni yerlerinde radikal cihatçı, selefi terörist grupları Suriye ordusuna karşı korumaya devam ediyor...
Sonuç
Görüldüğü gibi hiç de üstümüze vazife değilken Soçi Mutabakatı ile Türkiye İdlib'deki radikal cihatçı, selefi terörist grupların garantörlüğünü ve korumasını üstleniyor.
26 Ekim 2021 günü TBMM’nde onaylanan Irak ve Suriye tezkeresi aynı zamanda, TSK unsurlarının bu şartlarda, hava desteği ve hava koruması olmadan İdlib’deki bu radikal cihatçı terör örgütlerini Suriye ordusuna karşı iki yıl daha korumasını öngörüyor. Kaldı ki bu radikal cihatçı terörist gruplar Suriye’de iki askerimizi canlı canlı yakıyorlar. Kaldı ki bu radikal cihatçı terörist gruplar Suruç’ta 33 gencimizi katlediyorlar. Kaldı ki bu radikal cihatçı terörist gruplar Ankara’da Gar önünde 103 insanımız katlediyorlar. Kaldı ki bu radikal cihatçı terörist gruplar Ankara Kızılay’da, Ankara Merasim Sokak’ta, İstanbul Dolmabahçe’de, İstanbul Beyoğlu'nda, İstanbul Sultan Ahmet'te, Gaziantep’te, Hatay’da yüzlerce insanımızı bombalarla katlediyorlar…
İşte böylesi bir tezkereyi TBMM’nde onaylıyorlar. Nasıl olsa İdlib’de görev yapan askerler tezkereye onay verenlerin çocukları değil… Nasıl olsa hafızasız bir millet, sahipsiz bir memleket!...
Suriye'de Esad'siz bir çözüm mümkünsüz gözüküyor...
Arz ederim…
Osman AYDOĞAN
Bir not: Bugün yapılan görüşmelerde Lübnan tezkeresi de onaylandı. Lübnan tezkeresinde ise, "Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 11 Ağustos 2006'da kabul ettiği 1701 sayılı karar ve TBMM'nin 5 Eylül 2006 tarihli kararıyla 1 yıl için verdiği izin kapsamında, Türkiye'nin, Lübnan'da konuşlu UNIFIL'e (United Nations Interim Force in Lebanon) TSK unsurlarıyla katkı sağladığı, iznin süresinin son olarak 31 Ekim 2021'den itibaren 1 yıl uzatıldığı" ifadesi yer alıyor.
BM Lübnan Geçici Barış Gücü Bünyesi'ndeki Türk İstihkâm Birliği 2006 -2013 yılları arasında yedi yıl süreyle Lübnan’da görev yapmıştı… O zaman Türkiye’de Güneydoğu’nun dağları mayın kaynarken, neredeyse o dönem her gün mayına basıp askerlerimiz şehit olurken, biz Lübnan’a İsrail sınırına İsrail’in güvenliği için İstihkâm birliği göndermiştik…
İşte görev süresi uzatılan birlik de bu birliğin devamında görev alan birlik….