Bu bir soygundur!
20 Aralık 2021
Bugünkü yazımda bizzat yaşadığım bir resmi soygunu anlatacağım ama önce sizleri kırk yıl önceki işletme lisans derslerime götüreyim..
İşletme lisans derslerim
1975-1979 yılları arasındaki İşletme lisans eğitimim esnasında İlhan Kesici, ‘’Proje Değerlendirme’’ dersimize geliyordu. İlhan Kesici ile olan bir anımızı anlatacağım ama önce derslerimize gelen adlarını anımsadığım diğer hocalarımızı yâd etmek istiyorum. İşletme Lisans diplomam var ve bunu ispatlayacak hocalarım da var, fotoğraflarım da var, sınıf arkadaşlarım da var. Sırf bu maksatla veriyorum (!)
Ekonomi : Prof. Dr. Necdet Serin
Hukuk : Prof. Dr. Necip Bilge
Vergi Hukuku : Prof. Dr. Akif Erginay:
T.E.S.T. : Prof. Dr. Osman Okyar (Türkiye’nin Ekon. / Siy. Tarihi)
Devrim Tarihi : Prof. Dr. Abdurrahman Çaycı
Sistem Analizi : Prof. Dr. Yahya Kemal Kaya
Araştırma Met. : Doç. Dr. Süleyman Günay
Tahmin Yöntemleri : Doç. Dr. Süleyman Günay
Yöneylem Araş : Doç. Dr. Güner Omay
Yön. Bilgi Sistemleri : Doç. Dr. Salim Şen
Türkiye Ekonomisi : Doç. Dr. Mustafa Cengiz
Maliyet Muhasebesi : Doç. Dr. Salih Özel
Maliyet Muhasebesi(2):Prof. Dr. Latif Çakıcı
Finans Yönetimi : Doç. Dr. Özdemir Akmut
Organizasyon Teorisi : Prof. Dr. Mustafa Tosun
Karar Teorisi : Dr. Semih Yücemen
Üretim Yön. : Yaman Erdal
İstatistik : Doç. Dr. Özkan Ünver
Doğrusal Cebir : Dr. Şeyda Deligönül
Kamu Yönetimi : Dr. Aykut Polat
Proje Değerlendirme : İlhan Kesici
Kompüter : Enis Vidinli
Tabii dört yıl, sekiz sömestre süren İşletme Lisans eğitimimde çok daha fazla ders ve çok daha fazla hocalarımız var ama benim hatırladıklarım bunlar. Aralarında Hakk’ın rahmetine kavuşanlar var. Onlara Allah’tan rahmet diliyorum. Yaşayanlara sağlık diliyorum. Hepsini yâd ile anıyorum. Çok çok sonradan fark ettim ki bu hocalarımın hepsi de o dönem Ankara'da konularında en en en iyi olan hocalardı...
İlhan Kesici ile bir anı
Şimdi geleyim ‘’Proje Değerlendirme’’ dersimize gelen İlhan Kesici ile olan bir anımıza.
İlhan Kesici, ilk derse geldiğinde o meşhur Sivas şivesi ile bizleri şu soruyu sormuştu:
‘’İçinizde yurt dışına giden var mı?’’
Hiçbirimiz henüz yurt dışına adım dahi atmamıştık. Koro halinde cevap vermiştik:
‘’Yoktur Hocam.’’
Bu cevap üzerine İlhan Kesici yine o meşhur Sivas şivesi ile şöyle demişti:
‘’Ne mutlu sizlere!’’
Bizler de itirazla şöyle cevap vermiştik:
‘’Olur mu Hocam, biz, yurt dışına gidelim de bilgimiz ve görgümüz artsın diye düşünüyoruz…’’
Bunun üzerine İlhan Kesici hayatım boyunca unutmadığım ve sürekli yüzleştiğim şu cevabı vermişti:
‘’Öyle düşündüğünüz gibi değil. '’Yurt dışına gidiyorsunuz, orada düzeni görüyorsunuz. Yurda döndüğünüzde ise buradaki düzensizliğin farkına varıyorsunuz ve burada gördüğünüz düzensizlik sizi rahatsız ediyor. Ne mutlu size ki mukayese şansınız yok…’’’
İlhan Kesici’nin bu sözüne tekrar dönmek üzere bugün yaşadığım bir olayı ve bir soygunu anlatayım. Ancak önce kısa bir bilgi:
Türkiye’de teknik araç muayenesi
Ülkemizde trafiğe çıkan motorlu ve motorsuz araçların teknik yeterliliklerinin muayene edilerek, trafik ve yolcu güvenliğine uygun olup olmadığının tespit edilmesi işlemine teknik araç muayenesi deniliyor. Özel araçlarda iki yılda bir, ticari araçlarda ise her yıl muayene yapılma zorunluluğu bulunuyor…
Tüvtürk Şirketi
İlk başlarda devlet tarafından cüzi bir ücret karşılığı olarak yapılan bu muayene 2007 yılından beri Tüvtürk adlı özel bir şirket tarafından ücret karşılığında yapılıyor. Tüvtürk'ün proje mimarı Binali Yıldırım ve ekibi...
ÖİB tarafından araç muayene istasyonlarının özelleştirilmesi ihalesini 14 Şubat 2005 tarihinde Doğuş Otomotiv-Akfen-Tüv Süd konsorsiyumu tarafından kurulan TÜVTURK kazanıyor. 613 milyon 500 bin dolarlık ihale bedelini peşin ödeme kararıyla yüzde 10 indirimden yararlanan grup, 552 milyon 150 bin dolara, 20 yıllığına araç muayene istasyonlarını işletme hakkını elde ediyor. Ancak ihalenin iptali için açılan davalar süreci uzatıyor. Sonunda ÖİB, ihaleden iki buçuk yıl sonra Ağustos 2007 yılında araç muayene istasyonlarını TÜRKTÜV’e devrediyor. Daha sonra Akfen Holding, şirketteki yüzde 33'lük payını Avrupalı girişim sermayesi Bridge Point'e satıyor.
Tüvtürk Şirketi, 2007 yılından geçerli olmak üzere devletle 20 yıllık bir sözleşme imzalıyor. Bu sözleşme 2027 yılında sona eriyor. Bu sözleşmeye göre şirket, ilk 3 yıl %30, sonraki 7 yıl %40 ve sonrasındaki 10 yıl için hasılatın (KDV hariç) %50’sinin hazineye aktarması gerekiyor. Yani soyguna devlet de ortak oluyor.
Tüvtürk Şirketi hasılatın %50'sini devlete aktardığına göre devlet açıkça vatandaşından vergi alıyor. Hem yıllık araç vergisi hem de iki yılda bir böyle bir vergi. Hukukçular bilir ama böyle bir vergi Vergi Usul Kanunu'na aykırı bir vergi, haksız bir vergi, açıkça haraç, açıkça soygun...
Aynı madde hükmüne göre muayene süresi geciktirilen her ay için tutarın %5’i kadar bir gecikme ücreti alınıyor. Gecikme ücretinin tamamı hazineye aktarılıyor. Aracınızın muayenesi gecikti ise; bu aylık %5 gecikme faizi yıllık yüzde 60 basit faiz anlamına geliyor. Demek ki Nas sureleri buralarda geçerli olmuyor…
Tüvtürk şirketi; Doğuş Grubu, Alman Tüv Süd Grubu ve İngiliz Bridgepoint Şirketi'nin ortak şirketinin adı oluyor. Yani Tüvtürk’ün adında bulunan ‘’Türk’’ sizi yanıltmasın, yerli işbirlikçisi olan ağırlıklı olarak yabancı bir şirket.
Tüvtürk'ün başında yer alan ‘’TÜV’’ün Almancası "Technischer Überwachungs Verein" Türkçesi ise "Teknik Denetim Kurumu" anlamına geliyor…
Türkiye’de trafiğe kayıtlı toplam taşıt sayısı ise 2021 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla 25 milyon 22 bin 960 olarak biliniyor. Her geçen ay yükselen araç sayısı en çok Tüvtürk şirketinin işine geliyor. Türkiye’de tahmini 10-15 milyon araç yıllık muayene oluyor ve bu yaklaşık 6-7 milyar liralık bir geliri ifade ediyor. (Gerçek rakamlara ulaşmak mümkün değil…)
Her muayene edilen araçtan belirli bir ücret alan Tüvtürk şirketi, her araç grubundan farklı ücretler alıyor… 2021 yılında araç muayene ücretleri Tüvtürk tarafından şu şekilde açıklanıyor: Otomobil, kamyonet, minibüs, römork ya da yarı römork araçlar için 372,88 TL. Kamyon, otobüs, tanker ve çekiciler için 462,56 TL. Bu fiyata ayrıca 90 TL Otomobil Egzoz Pulu eklenmesi gerekiyor. Eğer ödemeyi kredi kartı ile yaparsanız 10 TL’de ayrıca haraç alıyorlar. Dolayısıyla toplam olarak bir otomobil için 472.18 TL ödenmesi gerekiyor. Ve bu rakam her yıl olağanüstü artırılıyor...
Tüvtürk Şirketi ayrıca ülkede tekel oluşturuyor, bu durum rekabet hukukunu geçersiz kılıyor. Almanya’da TÜV (Technischer Überwachungs Verein), Dekra (Deutscher Kraftfahrzeug-Überwachungs-Verein) ve benzeri rakipleri bulunuyor...
Tüvtürk Şirketinin ülke genelinde 45-50 bayii bulunuyor. Aslında bayi sahiplerine bakıldığında bu olağanüstü fiyat artışının gerekçesi ortaya çıkıyor. Bayiler ortaya konduğunda aslında halkın cebinden kimlere kaynak aktarıldığı daha net olarak anlaşılıyor. Örneğin Ankara’da ortak Tosyalı. Muayene ücreti yüzde elli Ulaştırma Bakanlığı, yüzde yirmi tepe Tüvtürk, yüzde otuz bayi şeklinde paylaştırılıyor.
Bugün devlet tarafından soyuldum
Bahsettiğim rakamları nereden mi biliyorum? Çünkü bugün arabamı Tüvtürk’e muayeneye götürdüm. Araç muayene süreci sadece ve sadece 10 dakika sürdü… Tüvtürk istasyonları genellikle şehir dışında. Oraya zaten bir saatte gidiliyor, bir saat de sıra bekleniliyor, on dakikada da muayene sürüyor. Onarım yok, bakım yok, tamirat yok, parça değişme yok, arabaya müdahale yok. Ne var; sadece ve sadece muayene var o da on dakika sürüyor. Türkiye şartlarında yapılan işe göre çok çok çok çok yüksek bir ücretlendirme oluyor. Resmen soygun oluyor… Hem de devlet eliyle…
Avrupa’da teknik araç muayenesi nasıl yapılıyor?
Şimdi bu Tüvtürk Şirketinin ortakları Alman ve İngiliz ya. Avrupa’da teknik araç muayene hizmetinin nasıl yapıldığını en iyi bu şirketler biliyor.
Üç yıl Almanya’da, iki yıl da Avusturya’da yaşadım. Her iki ülkede de arabam vardı, oralarda araba kullandım. Alman Tüv Süd Grubu’nun memleketi Almanya’dan örnek vereyim: Teknik araç muayene hizmetini devlet araç servislerine vermiş. Daha doğrusu araç servisleri aynı zamanda muayene şirketlerinin bayiliğini de yapıyor. Zaten araçlar asgari yıllık olarak bakım için servise gidiyor. Servis aracın muayenesini yapıyor, varsa eksikliğini gideriyor. Bu kadar basit. Bunun için servis hizmeti dışında ayrıca araç sahibinden haraç olarak para tahsil edilmiyor.
Çözüm
Düşünün, Tüvtürk istasyonunda muayene esnasında aracınızda bir kusur, bir eksiklik çıksa, ücretini de verseniz bu kusuru, bu eksikliği orada gideremiyorsunuz. Servise veya tamirciye gideceksiniz, bu kusuru veya eksikliği gidereceksiniz, sonra tekrar Tüvtürk’ten randevu alarak tekrar bu istasyona giderek bir daha aracı muayene ettireceksiniz…
Ben yaklaşık otuz yıldır araç kullanıyorum. Araçlarımın bakımını hep serviste yaptırırım. Bir de gider iki yılda bir teknik araç muayenesi diye bu şekilde haraç öderim…
Aracını düzenli servise götüren sadece ben değilim. Günümüzde üretilen bütün araçlar ileri teknoloji ile üretiliyor ve bunlar da zaten servise gitmek zorundalar. Hal böyle olunca gerçekten de ayrıca bu şekilde bir teknik araç muayenesine gerek bulunmuyor... Dolayısıyla tüm Avrupa’da olduğu gibi servis hizmetleri araç muayenesi işlemleriyle tamamlanarak ilgili kurumlar yetkilendirilebilir ve bu şekilde de rekabetçi bir piyasa oluşturulabilir. Eğer maksat vatandaşı resmi olarak soymak değil de vatandaşa hizmet etmek ise…
Yerli ve milli mi?
Hani siyasi iktidar ‘’yerli ve milli’’ sözünü dilinden düşürmüyor ya. Türkiye’de daha önce cüzi bir ücret mukabili devletin bizzat yaptığı teknik araç muayene hizmeti yerli bir şirket paravan olarak kullanılarak Almanlara ve İngilizlere peşkeş çekiliyor hem de teknik hiçbir yatırım yapmadan. Devletin egemenlik hakkı kullanılarak Alman ve İngiliz şirketlerine araç sahiplerinden haksız transfer yapılıyor…
Sonuç
Şimdi tekrar İlhan Kesici’nin sözüne dönüyorum... Ne demişti İlhan Kesici:
‘’Yurt dışına gidiyorsunuz, orada düzeni görüyorsunuz. Yurda döndüğünüzde ise buradaki düzensizliğin farkına varıyorsunuz ve burada gördüğünüz düzensizlik sizi rahatsız ediyor. Ne mutlu size ki mukayese şansınız yok…’’
En çok da kendi devletinizin sizi sağmal inek gibi görmesi, sizi aptal yerine koyması sizi rahatsız ediyor. Ayrıca dış güçlere gerek var mı? Zaten kendi elimizle çağırmışız elin Alman Tüv Süd Grubunu ve İngiliz Bridgepoint Şirketini, Doğuş Grubu da bu peşkeşe paravan olmuş…
Devlet vatandaşını soyar mı, soydurur mu? Soyuyor ve soyduruyor işte...
Yurda döndüğümden beri burada gördüğüm her düzensizlik beni fazlasıyla rahatsız ediyor... Ahhh Kesici Hocam ahhh...
Arz ederim…
Osman AYDOĞAN