İstanbul nasıl bir yerdir?
Dergâhın birinde müritlerden biri mürşidinden izin isteyerek üç aylığına İstanbul'a gitmek için destur (izin) istemiş. Mürşit ona izin vermiş. Bir kaç gün sonra başka bir mürit daha gelmiş ve o da üç aylığına İstanbul'a gitmek için destur istemiş. Mürşit ona da izin vermiş ve bu iki mürit ayrı ayrı üç aylığına İstanbul'a gitmiş ve sonra da geri gelmişler.
Döndüklerinde mürşit sormuş. ''Yediğiniz, içtiğiniz sizin olsun. Ne gördünüz. Ne anladınız anlatın bakalım'' demiş.
Müritlerden biri; ''Mürşidim İstanbul acayip bozulmuş. Her taraf kumar, yolsuzluk, fuhuş yeri olmuş. İstanbul yaşanmaz bir kent olmuş'' demiş. Mürşit ''Öyledir evlat öyledir. İstanbul yaşanmaz bir kent haline gelmiş'' demiş.
Sonra öteki mürit başlamış anlatmaya ''Mürşidim İstanbul çok güzel bir yer. Her taraf gül yüzlü insanlarla dolu. Herkes namazında, niyazında. Herkes iyilik peşinde. İstanbul cennet gibi bir yer'' demiş. Mürşit ''Öyledir evlat öyledir. İstanbul yaşanılır bir kent'' demiş.
Ama bu farklı söylemlerden cemaatin bir kısmının kafası karışmış. Misafirler çekildikten sonra bunun hikmetini sormuşlar. Mürşit; ''Bu İnsanlar İstanbul'u değil kendilerini anlattılar. Biri burada yaşayamadığı hovardalığı gitti İstanbul'da yaşadı ve kendi gibi insanlarla hasbıhal etti ve zannetti ki bütün İstanbul öyle. Diğeri de iyiliksever biri ve hep iyilik yapılan yerler ve kişilerle görüştü. Zannetti ki İstanbul tamamen güzel insanların şehri. Bu insanlar kendilerini anlattılar'' demiş. Kıssadan hisse.
Yukarıdaki kıssayı sevgili dostum Kazım Balaban gönderdi..
Önemli olan ne yaptığın değildir, önemli olan enerjidir. Bu enerji kimi yerde bir dua, kimi yerde bir tebessüm, kimi yerde bir güzel müzik veya güzel kokudur.
Sonuçta olay şudur; kendisiyle iletişimi olmayan bir insanın, başka birisiyle iyi iletişim içinde olmasını bekleyemeyiz. Mesele, herkesin kendisiyle barışık olması, içindeki ilahi gücün bedenine ve ruhuna yayılması meselesidir.
İnsan kendisini sevmedikten sonra başkasını sevemez. Biz başkasını sevdiğimizi düşündüğümüz zaman bile aslında bir şekilde ve çok derinlerde kendimizi seviyoruz demektir. Eğer birisini sevmiyorsak, bir şekilde kendimizi de sevmediğimizi söyleyebiliriz.
Aslında bunu şöyle de nitelendirmek mümkün: Başka birinde bir eksik yön görüyorsan, sende de var olduğu için görürsün. Sende de o eksik yön olmasaydı, sen onu göremezdin. Başka birinin iyi yönünü görüyorsan, sende de var ki o iyi yönü görürsün. Bunlar yüzlerce yıldır söylenen sözlerdir. Ancak biz bunu kabul edip ona göre davranmaya ve yaşamaya çalışırsak gerçek huzura, mutluluğa ve saadete ulaşırız.
Herkes aynaya bakarak gördüklerini başkası hakkında söyler.
Kem söz sahibine aittir.
Osman AYDOĞAN