• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi21
Bugün Toplam1175
Toplam Ziyaret3203499

Yalnız Gezerin Düşleri


Yalnız Gezerin Düşleri

04 Ekim 2020

Jean-Jacques Rousseau’un ‘’Yalnız Gezerin Düşleri’’ (Bordo Siyah Yayınları, 2004) isimli güzel bir kitabı var. Rousseau'nun ''İtiraflar''dan sonra yazdığı ancak bitiremeden öldüğü bir kitaptır. Rousseau bu kitabını, ''İtiraflar''ın tersine sadece kendisi için yazar.

Ölüme yaklaştığını anlayan Rousseau, "Kimse istemiyor beni bari kendimi tanımaya adayım bu son yıllarımı" diyerek, ölümünden altı yıl evvel, 1782 yılında kaleme almaya başlar bu kitabını… Rousseau kitabında insanlardan neden kaçtığını, neden inzivaya çekildiğini ve tefekküre sığındığını anlatır… Rousseau, kitabının 10. bölümünü yazdıktan sonra hayata gözlerini yumar ve kitap yarım kalır. Rousseau’nun ölümü, her bölüm ayrı ayrı şeylerden bahsettiğinden bu pek bozmaz kitabın akışını.

Rousseau eserine şu şekilde başlar: "İşte yeryüzünde yalnızım; kendimle baş başayım; artık ne kardeşim var, ne bir benzerim, ne dostum ne de ait olduğum bir toplum. İnsanların en şefkatlisi, en cana yakını, bu insanlar arasından söz birliği ile dışlandı. Bunlar, olanca kinleriyle hassas ruhuma hangi azabın daha çok dokunabileceğini araştırıp beni kendilerine bağlayan bağları kesip attılar. Onları istemedikleri halde sevebilecektim. Sevgimden ancak insan olmaktan çıkma yoluyla kurtuldular. Mademki öyle istediler, şimdi benim için yabancı, meçhul ve hiçtiler! Fakat onlardan ve her şeyden kopartılan ben neyim? Bana bunu araştırmak kalıyor…’’

Rousseau, bu duruma düşeceğini bilemez, başına geleceklerin hiçbirini önceden tahmin edemez… Kitabında; ‘'… ayak takımının oyuncağı olacağını, gelen geçenin beni yüzüne tükürerek selâmlayacağını, bütün bu kuşağın söz birliğiyle onu diri diri gömmekten hoşlanacağını..." diye yazar… ‘'Uzun zaman boşuna var gücüyle çırpındığını’’ da ifade eder kitabında…

Rousseau, belki de bu nedenle kitabında, sıkıcı, müşteki ve huysuz bir insanın dilini kullanır. Düşmanlarının ona saldırmasından ziyade saldırış biçimini eleştirir…

Rousseau’nun eserini özetleyen ifadesi şu olsa gerek: "Acı ve boşuna bir karşı koymanın yorgunluğuyla uzlaşamayan o her şeye katlanmanın verdiği dinginlikle derdimi unutabildim." Rousseau, derdini unutan, düşmanlarıyla uğraşmaktan yorgun düşen ve haklılığından güç alan ama artık dingin bir şekilde seyreden bir adam olarak yazar kitabını…

Ölümünden on yıl sonra önce Fransa’nın, ardından da tüm dünyanın tamamen değişmesine neden olacak İhtilali’n en önemli düşünürünün bu acınacak halini ve bu kadar yalnız ve mutsuz ölmesini anlamak gerçekten zordur…

Kitaptan alıntılar

Rousseau; gözleri fal taşı gibi açılmış halde, bir feryat, bir figan halinde, çığlık çığlığa, hazin hazin, mahzun mahzun, melül melül, üzüntülü bir halde şu tespitlerde bulunur kitabında:

"Benim için yeryüzündeki her şey bitti. Dünyada ümit edeceğim ya da korkacağım hiçbir şey kalmadı. Uçurumun en dibinde zavallı, bahtsız bir ölümlü gibi sakin; ancak tanrı kadar da kaygısızım."

"Avuntuyu umudu ve sessizliği ancak kendimde bulduğum için, ölene dek yalnızım, kendimden başka hiç kimseyle uğraşmayacağım ve uğraşmamayı istiyorum."

‘’İnsanlar, beni yalnız yaşamaya mahkûm edince, onların beni mutsuz olmam için tecrit etmekle mutluluğuma benden çok hizmet ettiklerini gördüm.’’

"Beni çevreleyen şeylere, onlarda beni kızdıran, içimi bulandıran bir şeyler bulmaksızın göz atamıyorum."

‘’Yalnızlığımda onlarla birlikte yaşamakta bulamayacağım bir mutluluk buluyorum; insanlar, toplum yaşamının bütün zevkini yüreğimden kopardılar. Artık bu yaşta o zevki duyamam; iş işten geçti. Bundan böyle iyilik de kötülük de etseler, onlardan gelen her şeye karşı ilgisizim.’’

 ‘’Mademki her şey oldu, daha ne korkum var onlardan? Durumumu daha da kötüleştiremeyeceklerine göre, daha fazla telaşa da düşüremezler. Endişe ve korku; işte, sayelerinde kurtulduğum iki bela; bu da benim için bir tesellidir. Gerçek dertler beni az etkiler; karşılaştığım sorunlarla baş edebilirim, ama korktuklarımla asla. Ürkmüş hayal gücüm onları türlü şekillere sokar, genişletir, büyütür. Beklemek, karşılaşmaktan daha müthiştir…’’

"Hayatın çalkantısına ta çocukluğunda atılmış olan ben, bu dünyada yaşamak için yaratılmamış olduğumu ve gönlümün arzuladığı duruma asla gelemeyeceğimi deneyimlerimle erkenden öğrendim."

‘’Ruhum henüz canlı duygularla dolu, beynim de artık, sıkıntılarla üzüntülerin doldurduğu birkaç çiçekle süslü olduğu halde, kendimi masum ve talihsiz bir ömrün sonunda görüyordum. Yalnız ve yalnız bırakılmış olduğum için yaşlılığın soğuk havasını duymaya başladığım gibi sönmeye yüz tutan imgelemim yalnızlık evrenini gönlüme göre tasarlanmış imgelerle şenlendirmez olmuştu. İçimi çekerek kendi kendime, ‘Bu dünyada ne suç işledim?’ diyordum. Yaşamak için doğmuştum, yaşamadan ölüyorum.’’

"Gerçek ihtiyacın kendisini hissettirdiği noktalar azdır. O noktaları çokmuş gibi gösteren alışkanlık ve hayal gücüdür. Bu yüzdendir ki endişeye düşer, kendimizi mutsuz ederiz."

"Özgürlüğün, insanın canının istediğini yapması demek olduğuna asla inanmadım. Özgürlük daha çok, yapmak istemediğini yapmamaktır."

‘’Mutsuzluk, kuşkusuz en büyük öğretmendir.’’

"Hayal gücümün ürünleri arasında artık yaratıdan çok, hatırlama var."

“İyilik etmek insan yüreğinin duyabileceği mutlulukların en gerçeğidir.”

‘’Doğarken girdiğimiz kavga alanından ölümle çıkarız.’’ 

“Eğer yüreğinize, bedeninizden daha fazla ihtimam gösterilmişse, ufak tefek eksikliklere daha kolay katlanılır hale gelir.”

Kitabındaki üçüncü ‘’Gezi’’ başlıklı bölümü Solon’un '’Öğrene öğrene ihtiyarlıyorum'' sözüyle başlar ve şöyle devam eder Rousseau: ‘’İhtiyarlarımız her şeyi düşünüyor ve öğreniyorlar ama nasıl öleceklerini hiç düşünmüyorlar’’... Ve ekliyordu Rousseau; ‘’Ölürken nasıl yaşamak gerektiğini anlamanın ne yararı var?’’

Siz de bir feryat, bir figan halinde, çığlık çığlığa, hazin hazin, mahzun mahzun, melül melül, üzüntülü bir halde bu tespitlere katılıyorsanız eğer; siz de Rousseau gibi yaşlanıyor ve Solon gibi öğrene öğrene ihtiyarlıyorsunuz demektir.

Geçmiş olsun!

Osman AYDOĞAN



Yorumlar - Yorum Yaz