Anneler Günü
14 Mayıs 2017
Kırılmışlar
Halil Cibran’ın ‘’Kırık Kanatlar’’ (Kaknüs yayınları, 2017) adlı eserinde annesiyle yaptığı bir söyleşi şöyle geçerdi…
''Yirmi yaşımdayken annem bana şöyle demişti:
- 'Manastıra girseydim, hem kendim, hem başkaları için en iyisini yapmış olacaktım.'
- 'Eğer manastıra girmiş olsaydın ben dünyaya gelmezdim' dedim.
- 'Dünyaya gelmen daha önce kararlaştırılmıştı oğlum' dedi.
- 'Evet, ama dünyaya gelmeden çok önce seni annem olarak seçmiştim ben' diye karşılık verdim.
- 'Dünyaya gelmeseydin cennette bir melek olarak kalacaktın' dedi.
- 'Ama ben hâlâ bir meleğim' diye cevapladım.
Gülümsedi ve dedi ki;
-'Kanatların nerede peki?'
Elini tutup omzuma koydum ve;
-'Burada' dedim.
-'Kırılmışlar' dedi.
Bu konuşmadan dokuz ay sonra, annem dönülmez ufukta yitip gitti. Ama 'kırılmışlar' sözü içimde yankılanmaya devam etti...''
Halil Cibran da mektuplarında insanın söyleyebileceği en güzel kelimenin ‘’anne’’ kelimesi, en güzel sözün de ‘’anneciğim’’ sözü olduğunu ifade ederdi… Anne dönülmez ufukta kaybolup gidince kimin kolu kanadı kırılmaz ki?
Engin ufuklar
Yahya Kemal Beyatlı ''Ufuklar'' adlı şiirinde anneyi ebediyete, sonsuzluğa uğurlayışını şöyle anlatırdı
''Ruh ufuksuz yaşamaz.
Dağlar ufkunda mehabet,
Ova ufkunda huzur,
Deniz ufkunda teselli duyulur.
Yalnız onlarda bulur ruh ezeli lezzetini.
Bu ufuklar avutur ruhu saatlerce, fakat
Bir zaman sonra derinden duyulur yalnızlık.
Ruh arar kendine bir ruh ufku.
Manevi ufku pek engin ulu peygamberler
- Bahsin üstündedir onlar-lakin
Hayli meud idiler dünyada;
Yaşıyorlardı havarileri, ashabiyle;
Ne ufuklar! Ne güzel ruh imiş onlar! Yarab!
Annemin naşını gördümdü;
Bakıyorken bana sabit ve donuk gözlerle,
Acıdan çıldıracaktım.
Aradan elli dokuz yıl geçti.
Ah o sabit bakış elan yaradır kalbimde,
O yaşarken o semavi, o gülümser gözler
Ne kadar engin ufuklardı bana;
Teneşir tahtası üstünde o gün,
Bakmaz olmuşlardı artık bu bizim dünyaya.
Yaşıyan her fani
Yaşıyan ruh özler,
Her sıkıldıkça arar,
Dar hayatında ya dost ufku, ya canan ufku.''
Aradan değil elli dokuz, yüz elli dokuz yıl da geçse hala acıdan çıldırırsınız... O sâbit bakış elʹan yaradır kalbinizde. O yaşarken o semâvî, o gülümser gözler ne kadar engin ufuklardı size değil mi?
Unuttum, nasıldı annemin yüzü
Ataol Behramoğlu da anneyi ebediyete, sonsuzluğa uğurladıktan sonraki zamanı anlatırdı ''Unuttum, nasıldı annemin yüzü'' adlı şiirinde:
''Unuttum, nasıldı annemin yüzü
Unuttum, sesi nasıldı annemin.
Gece bir örtü olsun anılardan
Kara yüreğime örtüneyim
Unuttum, nasıldı annemin gülüşü
Unuttum nasıldı ağlarken annem.
Yaşam sallasın kollarında beni
Küçücük oğluyum onun ben.
Unuttum, elleri nasıldı annemin
Unuttum gözleri nasıldı bakarken.''
Ve o unutulan annenin makberinden kuru ot kokusu getirsin istenir rüzgârdan yağmurlar usulcacık yağarken. Ama siz unutmazsınız hiç annenizin yüzünü değil mi?
Seni düşünürüm
Ve Nazım Hikmet ''Seni düşünürüm'' adlı şiirinde annenin işte o yeri doldurulmaz boşluğunu anlatırdı:
''Seni düşünürüm
anamın kokusu gelir burnuma
dünya güzeli anamın.
Binmişim atlıkarıncasına içimdeki bayramın
fır dönersin eteklerinle saçların uçuşur
bir yitirip bir bulurum al al olmuş yüzünü.''
İçinizdeki bayramın atlıkarıncasına bindiğinizde; etrafınızda etekleriyle saçları uçuşarak fır fır dönen, al al olmuş yüzünü bir yitirip bir bulduğunuz annenizin kokusu gelir burnunuza değil mi?...
Mayrig
Djivan (Civan) Gasparyan (D. 1928) Ermenistan’ın ilk ve tek "halk sanatçısı" unvanını taşıyan bir Duduk ustasıdır. (Düdük değil, ‘’duduk’’. Duduk; ney enstrümanın kayısı ağacından yapılmışı olanıdır) Gasparyan'ın "I will not be sad in this world" adlı albümü Ermenistan dışında yayınlanan ilk albümüdür. Gasparyan bu albümden sonra dünyanın en ünlü senfonik orkestralarıyla çalışır. Ronin ve Gladyatör gibi pek çok filmde müziklerinin yapımında katkı sağlar. Bizden Erkan Oğur ile ortak bir de albüm çalışması vardır.
Gasparyan duduğuna hüzün üfler… Gasparyan’ın müziğinde hep naif bir hüzün vardır, feryâd vardır, figân vardır. Gasparyan’ın müziğindeki bu hüzün, bu feryâd, bu figân atalarının yaşadığı topraklardan, yaşadığı coğrafyadan ileri gelir… "Gaspar" Muş’un eski adlarından birisidir. Yani Civan Gasparyan’ın aslı Muş’ludur. Bu toprakların sesidir.
Gasparyan’ın Erkan Oğur ile beraber 2001 yılında çıkardıkları ‘’Fuad’’ adlı albümde ‘’Mayrig’’ isimli bir eser yer alır. ’’Mayrig’’, Ermenice ‘’ana’’ demek, ‘’anneciğim’’ demek… Bu eserin bağlantısını yazımın sonunda veriyorum…
Annenizi mi özlediniz? Bu parçayı sözlerinizi anlamasanız da gözleriniz nemlenerek dinleyin… Mahzun mahzun dinleyin… Garip garip dinleyin… İçiniz sızlaya sızlaya dinleyin… Bu parçayı anlamak için Ermenice bilmeye gerek yok ki! Gasparyan ‘’Mayrig’’ dedikçe içinizi dökün ağlayın, için için ağlayın, gizli gizli ağlayın, hazin hazin ağlayın…
Mayrig, bir anneye yakılmış dünyanın en hüzünlü bir şarkısıdır…
Bugün anneler günü...
Bu vesile ile Hakk'ın rahmetine kavuşmuş olan, başta bize özgürlüğümüzü, gururumuzu ve onurumuz kazandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım olmak üzere tüm şehitlerimizin annelerini, Hakk’ın rahmetine kavuşmuş tüm anneleri ve sevgili annemi rahmetle anıyorum. Yine başta sevgili eşim başta olmak üzere anne arkadaşlarımın, anne adayı arkadaşlarımın ve tüm annelerimizin anneler gününü en içten dileklerimle kutluyor, sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum...
Osman AYDOĞAN
Annelik duygusunun ne olduğunu anlamak istiyorsanız bu videoyu izlemenizi arzu ederim:
https://www.youtube.com/watch?v=EfEKVhLFUZY
Djivan Gasparyan & Erkan Oğur: ‘’Mayrig’’:
https://www.youtube.com/watch?v=x9HmixP1Hvw
Erkan Oğur ve Djivan Gasparyan adı geçince, bu sanatçıların bahsettiğim albümleri olan ''Fuad''da geçen bir eser daha var: Hepimizin bildiği ''Yemen Türküsü'' Bu türkünün yorumunu da bahsi geçen sanatçılardan dinlemenizi arzu ederim:
Erkan Oğur, Djivan Gasparyan: ‘’Yemen’’
https://www.youtube.com/watch?v=J3oUIx1VtMw