Bir seçimin ardından (2)
24 Haziran 2019
31 Mart 2019 yapılan yerel seçimlerde İstanbul’da 13.000 farkla önde olan CHP adayı, hakkı gasp edildikten sonra 23 Haziran 2019 tarihinde yapılan seçimde, 777.000 farkla, yani bir önceki seçimin farkının tam 60 katı farkıyla seçimi kazanmıştır. Bu seçimim tahlilini yapmadan önce biraz geriye gitmemiz lazımdır…
31 Mart 2019 öncesi ülkede durum
AKP, iktidara geldiği 2002 yılından bu yana uyguladığı politikalarla ülkede; hakkı -hukuku bitirmiş, adaleti bitirmiş, diplomasiyi bitirmiş, tarımı, sanayiyi, ticareti bitirmiş, eğitimi, kültürü, sanatı bitirmiş, Ergenekon, Balyoz kumpaslarıyla ve FETÖ yapılanmasıyla milletin gözbebeği Orduyu bitirmiş, ticaretini yapa yapa dini de bitirmiştir… Ama en önemlisi AKP ülkede demokrasiyi bitirmiştir demokrasi… AKP uygulamalarında hep çatışma kültürünü, kin ve nefret söylemini ön planda tutmuştur.
AKP döneminde Türkiye uluslararası ilişkilerde de ‘’değerli yalnızlığa’’ ulaşmıştır. AKP döneminde Türkiye; ABD, AB, Rusya (Rusya ile şimdilik göreceli ilişkilerin iyi gibi olduğuna bakmayın) ile olan ilişkilerini bozmuştur. Suriye, Irak, İsrail, Mısır, Suudi Arabistan, Libya, Yemen ile neredeyse düşman olmuştur. Bölgenin en önemli ülkeleri olan Suriye, Yemen, Libya, İsrail ve Mısır’da halen Türk Büyükelçisi yoktur… AKP’nin başlangıçtaki ‘’sıfır sorun’’ politikası ‘’sıfır dost’’ uygulamasına dönüşmüştür. AKP, büyük ülke, küçük ülke, komşu ülke ne varsa herkesi politikalarıyla Ebû Müslim Horasanî’nin sözündeki gibi düşman safında birleştirmeyi başarmıştır…
Siyaset; sorunların güç kullanılmadan çözme sanatıdır. Ancak AKP döneminde ülkede ‘’siyaset’’i de bitirmiştir… Siyasete ayrı bir paragraf açmamın nedeni siyasetin daha yeni bitmemiş olmasıdır. Bu memlekette siyasetin zemini yıldan yıla azala azala kaybolmuş, bitmiş ve tükenmiştir… 1980 darbesinden sonra iğdiş edilircesine depolitize edilen bu toplumda, siyasetin alanı daraltılıp, daraltılıp, daraltılıp sonuçta bir kişinin belirlediği bir alana inhisar edilmiş, hapsedilmiş, sıkıştırılmış, hatta hatta muhalefet de yıllardır bu belirlenen alanda siyaset yapmaya mecbur bırakılmıştır… Tabii ki muhalefet de bu tecavüze –pardon bu muameleye bile oynaya, güle oynaya tabii olmuştur
Bu şartlarda ülke, üstelik OHAL koşullarında referanduma giderek mühürsüz oylarla şaibeli bir şekilde rejimini değişerek parlamenter demokrasiden tek adam rejimine geçmiştir…
31 Mart 2019 yerel seçimlere giderken ülkenin birliğinden, bütünlüğünden sorumlu olan Cumhurbaşkanı kendi partisinden olmayan vatandaşlarına ‘’illet’’, ‘’zillet’’ diyerek aşağılayabilmiş, ‘’bekâ’’ diyerek teröristle eş tutabilmiştir…
31 Mart 2019 yerel seçimleri
Bu şartlarla yapılan 31 Mart 2019 yerel seçimlerinden hemen sonra yazdığım ‘’Bir seçimin ardından’’ başlıklı yazımda İbn-i Haldun’un ''Mukaddime''sinde yer alan, devletlerin geçirdiği aşamalar bölümünde ‘’devletin çöküşü’’ aşamasına atıfta bulunarak bu safhayı şöyle özetlemiştim:
‘’İsraf döneminde ise devlet bir sona doğru ilerlemeye başlar. Devletin çöküş aşaması bu dönemde başlamaktadır. Hükümdar ve çevresi, öncekilerin biriktirdiği serveti telef ederler. Görevler, ehil olmayanlara dağıtılır. Ordu bozulur. Zevk düşkünlüğü arttığı için gelirler giderleri karşılayamaz. Bu aşama aynı zamanda din ve dayanışmanın sayesinde başlangıçta sağlanan yaşamsal güçlerin, hısımlığın (asabiyet) tahrip edildiği dönemdir. Hükümdar, artan israf sonucu satın aldığı destekçilerinin desteğinin ve vazgeçmediği lüksünün devamı için vergileri artırmak zorundadır. Konfor ve lüksün tükettiği alışkanlıklar fiziki zaafların ve kötü huyların yayılmasına neden olmaktadır. Devlet kendi içinde çözülmeye başlamıştır. Az sonra da dışardan gelen genç ve sağlıklı bir grubun istilası ile devlet yağı bitmiş bir lambanın fitiline benzer şekilde söneeer gider...’’
Yazıma, AKP’nin 31 Mart seçimlerini bu nedenle kaybettiğini, bu nedenlerin devamının ise partiyi de aşarak devletin bütünlüğünü tehdit eder hale geleceğini vurgulayarak yazıma son vermiştim.
23 Haziran 2019 İstanbul yerel seçimi ve sonuçları
31 Mart 2019 yerel seçimlerinde AKP tarafından kaybedilen İstanbul seçimlerinde seçim sonucu AKP tarafından beğenilmemiş, ellerindeki YSK tarafından, CHP adayının kazandığı seçim; haksız, hukuksuz ve gerekçesiz bir şekilde gasp edilerek, demokrasi adına elde kalan son kale olan sandık da devrilerek, seçim 23 Haziran 2019 tarihinde yenilenmiştir.
31 Mart 2019 yapılan seçiminde 13.000 farkla önde olan CHP adayı, hakkı gasp edildikten sonra 23 Haziran 2019 tarihinde yapılan seçimde, daha önceki seçime oranla 60 kat farkla, toplamda 777.000 farkla seçimi kazanmıştır.
Bu seçimin analizine gelecek olursak…
Yukarıda anlattığım 31 Mart 2019 öncesi koşullar da mutlaka bu seçime etki etmiştir. Ancak aradaki farkın 60 kat artmasının nedenleri daha farklıdır. Bu nedenleri madde halinde şu şekilde sıralayabiliriz.
1. Her ne kadar AKP, 17 yıllık icraatıyla antidemokratik bir görünüm sergilese de Türk halkı neredeyse bir yüz yıllık demokrasi geleneği ile devrilen sandığı, gasp edilen mazbatayı hazmedememiş, içine sindirememiştir. Bu anlamda seçmen örnek bir demokrasi dersi vermiştir. Esas demokrasi bayramı budur.
2. Seçimin yenilenme gerekçesine AKP teşkilatı, AKP adayı ve AKP yandaşı basın da inanmamıştır. Bu nedenle yenilenen bu seçime ne AKP teşkilatı ne de AKP adayı ne de yandaş basın yeteri kadar asılmamıştır.
3. Anket sonuçları AKP açısından olumsuz gelince son anda devreye giren Cumhurbaşkanının tavrı, tehditkâr üslubu ve konuşmaları ters tepmiştir.
4. Yine anket sonuçları AKP açısından olumsuz gelince son anda devreye sokulan Öcalan, Barzani kartları ve Cumhurbaşkanının ‘’Kürt de olsa’’ şeklinde ayırımcı ve olumsuz hitabı HDP seçmenini sandığa gitmemeye ikna etmediği gibi MHP seçmenini de ürküterek sandıktan uzaklaştırmıştır. AKP’nin bu politikası ‘’aynı anda iki tavşanı yakalamak isteyen ikisini de kaçırır’’ atasözünü tam olarak doğrulamıştır.
5. İstanbul Türkiye’nin ekonomi, sanayi ve ticaret merkezidir. Ekonomik gidişatın düzelmeyeceği umudu seçmeni AKP’den uzaklaştırmıştır.
6. Son aylarda ABD ile tırmanan S-400 ve F-35 krizi, Türkiye’nin Batı dünyasından kopuyor kaygısı AKP içindeki merkez sağ kökenli seçmeni ürküterek AKP’den uzaklaştırmıştır.
7. AKP adayının hiçbir resmi sıfatı olmamasına rağmen devletin imkânlarıyla, makam arabalarıyla, uçaklarıyla, koruma ordusuyla yürüttüğü seçim kampanyası AKP’ye ‘’devlet partisi’’, ‘’parti devleti’’ görüntüsü vererek ters tepmiştir.
8. Sonuç olarak kampanya boyunca AKP’nin samimiyetsiz yaklaşımı, antidemokratik davranışı, sandığı devirmesi, dışlayıcı üslubu, ayırımcı yaklaşımı ve nefret söylemi seçmen nezdinde karşılık bulmamıştır. Ömer Seyfettin’in söylediği gibi ‘’Bu millet âlim değildir ama ariftir. Bu irfanı sayesinde pek çok şeyi okumuşlardan daha iyi sezer, fark eder ve bilir.’’
Böylesine bir seçimin ve böylesine bir hezimetin tabii ki sonuçları da olacaktır. Bu sonuçları hem AKP hem de CHP açısından ayrı ayrı incelemekte fayda vardır:
AKP açısından seçimin muhtemel sonuçları:
1. Öncelikle merkez ve İstanbul olmak üzere parti teşkilatının kişi ve politika olarak gözden geçirilmesi gerekecektir. Muhtemel ki ivedilikle hesap birilerine kesilecektir. Politika değişikliği ise zamana yayılacaktır.
2. Bakanlar gözden geçirilecektir. En kısa zamanda bir kabine değişikliği muhtemel gözükmektedir… Özellikle Maliye, Dışişleri, İçişleri bakanları öncelikle değişecek bakanlar olarak gözükmektedir.
3. İç ve dış siyasette politika değişikliğine gidilmesi muhtemeldir. İç siyasette Kürt sorunu nedeniyle daha önce yaşanan bir ‘’açılım’’ politikasının benzerinin uygulamaya geçmesi, muhalefete karşı da daha yumuşak bir üslubun benimsenmesi muhtemeldir.
4. Hem İdlib sorunu, hem Suriye’deki harekât, hem sığınmacılar, hem de son zamanlarda Türkiye’yi çokça sıkıştıran Doğu Akdeniz sorunu nedeniyle Suriye politikasında ivedi olarak bir değişiklik muhtemeldir. Benzer şekilde Mısır ile de bir yumuşamaya gidilebilir.
4. ABD ile olan ilişkilerin düzeltilmesi beklenilmelidir. Bu kapsamda ABD ile S-400 sorununa, mevcut inatlaşmadan çark edilerek Rusya’yı da küstürmeden bir çözüm bulunması muhtemeldir…
5. AB ile bir yakınlaşma, ilişkilerde bir yumuşama muhtemeldir...
6. Gerek AKP içinden, gerekse de daha önce AKP’de görev almış kadrolar ile merkez sağda daha önce görev almış kadrolardan oluşan yeni bir siyasal yapılanmanın hemen boy göstermesi muhtemeldir. Bu yapılanmanın hemen mutlaka parti olarak vücut bulacağı beklenilmemelidir. Bu çerçevede eski Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL’ün bu oluşumlara aktif olarak katılmayacağı, geri planda ‘’bir bilen’’ olarak kalacağı, Davutoğlu, Babacan ve Şimşek gibi isimlerin ve daha başka sürpriz isimlerin de ön planda olacağı beklenilmelidir.
CHP açısından seçimin muhtemel sonuçları:
1. 2019 yerel seçim ve özellikle son İstanbul başarısının partiye bir özgüven kazandıracağı, seçmenine bir güven aşılayacağı kesindir.
2. Bu başarıya güvenerek partinin bir erken genel seçim talebinde bulunacağı pek muhtemel değildir.
3. CHP’nin birinci amacının kazandıkları başta büyük iller olmak üzere yerel yönetimlerde bir başarı hikâyesi yazma üzerine odaklanacakları muhtemeldir.
4. CHP bu başarısının verdiği özgüvenle sesiz ve derinden 2023 genel seçimlerine hazırlanacakları değerlendirilmektedir.
MHP ve İyi Parti açısında seçimin muhtemel sonuçları:
AKP’nin artık MHP'ye ihtiyacının kalmadığı ve bu nedenle MHP ile olan ittifakının zayıflayacağı değerlendirilmektedir. AKP’nin MHP ile olan ittifakı artık AKP’ye zarar vermektedir. Yalnız kalan MHP’de ise bir lider değişikliği kaçınılmaz gözükmektedir. Bir milliyetçi partinin lideri olarak HDP seçmenine yıllardır ''bebek katili'', ''bölücü'', ''terörist başı'' dediği Öcalan'ın sözünü dinlemeye davet etmek her lidere nasip olan bir kısmet değildir!..
İyi Parti'nin ise rüştünü ispat ettiği ve bundan sonra artık milliyetçilerin yeni adresinin İyi Parti ve Akşener olacağı değerlendirilmektedir...
Son bir söz olarak…
Aslında seçimin muhtemel bütün sonuçları yukarıda sıralanmıştır. Ama son bir söz söylemek gerekirse bu sözü 19. yüzyıl İngiliz tarihçi ve siyasetçisi Lord Acton’a (John Emerich Edward Dalberg-Acton) bırakmak uygun olur diye düşünüyorum. Şöyle derdi Lord Acton: ‘’Power tends to corrupt, and absolute power corrupts absolutely. Great men are almost always bad men and absolute corruption annihilates the once powerful.’’ (Güç yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır. Büyük adamlar hemen hemen her zaman kötü adamlardır ve mutlak yozlaşma o baştaki güçlüyü ortadan kaldırır.)
Osman AYDOĞAN